İçeriğe geç

Yaşlı Denizci Kitap Alıntıları – Samuel Taylor Coleridge

Samuel Taylor Coleridge kitaplarından Yaşlı Denizci kitap alıntıları sizlerle…

Yaşlı Denizci Kitap Alıntıları

Min ew di giyanê xwe de kûr hîs kir
Su su nereye baksan yalnızca su,
Ama hiçbir yerde yok içecek bir damla
Ve inanılmaz bir şey oldu, Tanrım;
Denizin ta kendisi çürüdü.
. . .
Ve dua edebildim o anda
Hafifledi boynum ansızın,
Sıyrılıp düşüverdi Albatros
Ve kayboldu altında suların.
. . .
Ve parmaklıklar ardında kaldı,
Hemen güneş
Bakıyormuş gibi bir zindan penceresinden
Baktı; o büyük, yanan yüzüyle dünyaya.
. . .
En iyi dua eden,
Sevendir en yürekten;
Büyük, küçük, tümünü canlıların
Çünkü bizi de seven,
Sevgili Tanrı yaratmıştır
Ve sever hepsini onların.
Kalbime müzik gibi…
Ah uyku! Ne tatlı şeysin.
Taştı kalbimden bir sevgi nehri…
Kuruttu kalbimi, toza çevirdi…
Bitkin günler geçirdik, bitkin günler!
Her bitkin göz nasıl da öyle donuk!
Yoğun bir hüzün çöktü her şeye,
Ağırlığı hissettik, rastgele sözler ettik
Geçmiş hafızadır (ki daima yalan söyler)
Gelecekse asla gelmez.
Bazen
Ruhum acıyor, kendi yuvam da ve doğduğum yerde yalın kalbim ile
Bir yabancı gibi yaşadığımı düşündükçe.
Anlatmaya başladım hikâyemi
Ve öyle dindi ancak o sancı.
Hissettim ruhumun derinliklerinde
Ah o mutlu canlılar! Hangi dil
Anlatabilirdi bu güzelliği gerçekten?
Güç bulamadan gülmeye, feryat etmeye
Kaldık o kuraklıkta sesimiz çıkmadan.
Bitkin günler geçirdik hep birlikte.
Her boğaz kurumuş, her göz donuk.
Bitkin günler geçirdik, bitkin günler!
Her bitkin göz nasıl da öyle donuk!
Sonra batıya bakıp birden gördüm
Gökte bir şey, uzak ve soluk
Yoğun bir hüzün çöktü her şeye,
Gemici, yalnızlığının ve hareketsizliğinin içinde, gezgin Ay’a ve hem orada duran hem de ilerleyen yıldızlara özenir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Gece gibi ülkeden ülkeye geçerim;

Garip bir söz gücüm vardır;

Yüzünü gördüğüm anda anlarım,

Beni dinleyecek kimseyi tanırım:

Bu hikâye hemen ona anlatılır.

Yalnızdım, yalnızdım, yapayalnızdım

Uçsuz bucaksız bir denizde

Ve işkence içindeki ruhuma

Merhamet etmedi çıkıp bir aziz de.

Böyle cezalar, dedim, günahın onmaz
Biçimde lekelediği ruhlara layıktır,-
İçinde kasıp kavrulan cehennem
Bir kez daha çalkalanadursun,
Eylemlerinin dehşetini görmek,
Bilmek ve nefret etmek ister, yine de yapar!
Böyle acılar böyle adamlara uygundur belki,
Peki niçin bana, bana layık görüldü ki?
Kelimenin en üstün anlamıyla bir fikir, yalnız bir simge aracılığıyla anlatılabilir.
Ah o mutlu canlılar! Hangi dil
Anlatabilirdi bu güzelliği gerçekten?
Gemici, yalnızlığının ve hareketsizliğinin içinde, gezgin Ay’a ve hem orada duran hem de ilerleyen yıldızlara özenir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir