İçeriğe geç

Denemeler 1 Kitap Alıntıları – Montaigne

Montaigne kitaplarından Denemeler 1 kitap alıntıları sizlerle…

Denemeler 1 Kitap Alıntıları

En iyisi gençlerde öğrenme hevesini ve sevgisini uyandırmaktır, yoksa kitap yüklü birer eşek yaparız onları, kırbaç zoruyla bilim dolu bir çanta taşıtıyorlar onlara; oysa bilimi evimizde saklamak yetmez, evlenmek gerek onunla.
Değiştirilemeyen bir düzen kötü bir düzendir.
Hayat kendiliğinden ne iyi, ne kötüdür: ona iyiliği, kötülüğü katan sizsiniz
Hayattan sonra ölümdesiniz; ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil, tadına varmaktır.
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiç bir yerde olmamaktır.
Vah, vah! Nasıl olur da insan bir şeyi
Kendinden daha çok sevmeye kalkar?
-Terentius
Niçin başka güneş başka toprak ararsın?
Yurdundan kaçamakla kendinden kaçar mısın?
-Horatius
Biz insanlar öteki yaratıkların ne üstünde ne altındayız. Bilge der ki, göklerin altındaki her şey, aynı kanunun ve aynı kaderin buyruğundadır.
En büyük, en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır.
Felsefenin insanlara, yaşamaya başlarken de, ölüme doğru giderken de söyleyecekleri vardır.
Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.
Bilgeliğin en açık görüntüsü, sürekli bir sevinçtir.
Bütün umudum kendimde.
~ Terentius
Kanun adamlarımız bin bir çeşit özel haller düşünüp her biri için ayrı kanun yapmakla ne kazandılar? Bunları ne kadar çoğaltsak insan işlerinin sonsuz değişikliğini karşılayamayız. Bu kanunları yüz defa daha arttırsanız, gelecekteki olaylar arasında öyleleri bulunacaktır ki bizim hayattan alıp kitaba koyduğumuz olaylarda hiçbirine benzemeyecek yeni maddeler koymayı gerektirecektir. Durmadan değişen insan hallerinin değişmez kanunlarla ilgisi pek azdır. En iyi kanunlar en az ve öz, en genel olanlardır.
Ölüm, lahanalarımı dikerken bulmalı beni; ama ölüm korkusu, hele kusurlu bahçemi yitirme korkusu içinde değil.
Üstün sayılan insanlara yakından bakınca anladım ki çoğu, herkes gibi insandır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ömür boyu yanı başımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. Öyleyken, onları m yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşılarlar beni.
Gözlerin alışkanlığıyla kafalar da her şeye alışır;
Her an görmekte olduğumuz şeylere şaşmayız, nedenlerini aramayız onların.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir şey koparır bizden, yıllar, akıp giderken.
-Horatius
‘onunla her şeyi paylaşma zevkinden yoksun kalınca hiçbir zevke kapılmamaya karar verdim. ‘
– Terentius
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
Bir aileyi idare etmek bir devleti idare etmekten hiç de kolay değildir.
Ezber bilmek , bilmek değildir; hafızamıza emanet edilen her şeyi saklamaktır.
İnsan düşünce ile görür ve duyar.
Felsefeyi , çocuklar için ulaşılmaz, asık suratlı, çatık kaşlı ve belalı göstermek büyük bir hatadır.
Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden.
Bana doğru gelen hiçbir şey yoktur ki yanlış gibi de gelmesin.
Başkaları için yaşamayan kendi için de yaşayamayaz
Her şey bir değişmeden ötekine geçmek zorunda olduğu için gerçek bir kalgınlık arayan akıl, kalan, duran hiçbir şey bulamayarak yaya kalır; çünkü her şey ya var olmak üzeredir ve henüz hiç de var değildir ya da daha doğmadan ölmeye başlamaktadır.
Bir kapının kapalı olduğunu anlamak için o kapıyı itmek gerekir
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
Allah beni kendimden korusun.
Doğduğum yerin pek o kadar düşkünü değilim. Kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler, bana yalnız esintilerle edindiğim hazır ve gelişigüzel bilgilerden daha değerli gelir. Kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde! Tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz.
Sokrates söylemiş diye değil, kendi tabiatıma uyarak, üstelik aşırılığa bile kaçarak, bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Polonyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum, dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımın üstünde tutuyorum. Doğduğum yerin pek o kadar düşkünü değilim. Kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler, bana yalnız esintilerle edindiğim hazır ve gelişigüzel bilgilerden daha değerli gelir. Kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde! Tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz.
Bizi yöneten, dünyayı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı olması, bizim yapabileceğimiz kadarını yapması yetmez. Bizden çok üstün değillerse bizden çok aşağı sayılırlar. Çok şeyler vaat ettikleri için çok şeyler yapmak zorundadırlar.
.. insanların en büyük, en şatafatlı eylemlerinden biri olan savaşı, bizim hayvanlara üstünlüğümüzü göstermekte mi kullanacağız, yoksa, tam tersine, budalalığımızı, eksikliğimizi mi? Doğrusu, birbirimizi paralayıp öldürme, kendi türümüzü yıpratıp yok etme sanatımızın, bu sanattan yoksun olan hayvanları imrendirecek bir yanı olmasa gerek.
Kalbimizin fazla çarptığını, kanın yüzümüze çıktığını hisseder etmez meseleyi kapatmalıyız. Öfkemiz geçtikten sonra her şeyi başka türlü göreceğiz. Kızdığımız zaman bağıran, konuşan biz değil, hırsımızdır. Nasıl sis içinde her şey olduğundan daha büyük görünüyorsa hırs içinde de suçlar büyüdükçe büyür. Canı su içmek isteyen içer: Ama canı ceza vermek isteyen veremez. Ağırbaşlı ve ölçülü cezaları suçlu hem daha kolay kabul eder, hem de onların faydasını görür. Öfkesine kapılmış bir adamın verdiği cezayı kimse hak ettiğine inanmaz.
Bir tazı koşmasıyla övülür, tasmasıyla değil; bir kuş kanadıyla övülür, püskülleri, çıngıraklarıyla değil. Niçin bir insanı da kendinin olanla değerlendirmiyoruz? Bir sürü adamı varmış, güzel bir köşkü varmış, şu kadar itibarı, bu kadar geliri varmış: Bütün bunlar çevresindedir onun, kendisinde değil. Bir kediyi torba içinde satın almazsınız. Bir at satın alacaksanız, üstündeki piliyi attırır, çıplak, yalın görürsünüz onu. Gerçi eskiden krallara satılacak atlar örtülü getirilirdi önlerine; ama örtülü olan atm az gerekli yerleriydi: Tüyünün güzelliği, sağrısının genişliğiyle oyalanmayasınız da en yararlı uzuvları olan bacaklarına, gözlerine, ayaklarına bakasınız diye..
Rahatsız, gözü doymaz, telaşlı bir zengin, düpedüz yoksul kişiden daha zavallı gelir bana.
Cimriliği yaratan yoksulluk değil zenginliktir daha çok.
Talih ne kadar güler yüz gösterirse göstersin, ömürlerinin son günü geçmeden insanlar mutlu saymamalı kendilerini; çünkü insan hayatı kararsız, değişkendir; ufacık bir eylem yüzünden bir halden bambaşka bir hale geçiverir.
Bir kez yok olan şey, artık yoktur.
En az bildiğimiz şeyler tanrılaşmağa en elverişli olanlardır.
Çocuklar sevdiklerini bile maske takmış görünce korkarlar.Biz de öyle.İnsanların ve her şeyi yüzünden maskeyi çıkarıp atmalıyız.
Rahatsız,gözü doymaz,telaşlı bir zengin,düpedüz yoksul kişiden daha ZAVALLI gelir bana.
En büyük, en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır.
Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik: Şimdi ben onun payını çalar gibi oluyorum.
Saldırıya uğrayan erdem çok güçlenir
Şu muhakkak ki çocuğa kendiliğinden hiçbir şey yapmak özgürlüğünü vermemekle onu korkak bir köle haline sokuyoruz.
Şunu söyleyeyim ki, kendimi anlatırken söylediklerim değişik ve değişken olmakla beraber hiç gerçeğe aykırı değildir.
Yalnız halim değil, amacım da değişebilir. Benim yaptığım, değişen ve birbirine benzemeyen olayları, kararsız ve bazen çelişkili fikirleri yazıya dökmektir.
Sokrates söylemiş diye değil, kendi tabiatıma uyarak, üstelik aşırılığa bile kaçarak, bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Polonyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum, dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımın üstünde tutuyorum.
Ardımdan gelenler dostum oldukları için gelmiyorlar; halleşip dertleşemeyen insanlar arasında dostluk olamaz. O kadar yükseklere çıkmışım ki insanlarla alışverişim kalmamış, birbirimizden çok ayrılmış, çok uzaklaşmışız.
Hep aynı zavallı, dertli, cılız insanoğlu! Kızışıp kaynaşan bir karınca yuvasından başka bir şey mi ki bu?
Ama insanları değerlendirmeğe gelince, ne tuhaftır, varlıklar içinde kendi değerleriyle ölçülmeyen yalnız bizleriz. Bir atı güçlü ve çevik olduğu için överiz,
Dünyaya geldiğiniz gün bir yandan yaşamaya,bir yandan ölmeye başlarsınız.
‘Kırdım diyorsun zincirlerini;
Evet, köpek de çeker koparır zincirini,
Kaçar o da ama halkaları boynunda taşıyarak.’
Tanrı beni kendimden korusun

– ispanyol Atasözü-

Ancak küçük ruhlar işlerin ağırlığı altında ezilir; onlardan sıyrılmayı, bir yerde durup yeniden başlamayı bilmezler
Bir kapının kapalı olduğunu anlamak için,
o kapıyı itmek gerekir
Bir düşüncesinde kaç kez aldandığını unutmamış insan ne kadar budala olmalı ki kendi düşüncesinden kuşku duymasın.
Ruhta ve bedende rahatlık olmadıkça,döşek rahat olmuş neye yarar?Vücudumuza bir iğne,ruhumuza bir dert girdi mi,dünyalar bizim de olsa rahatımız kaçar.
Cicero’yu iyi anlamaktan çok kendimi iyi anlamak isterdim.
Çünkü şu mübarek insan aklı her yere karışıp düzen vermeye,kumanda etmeye kalkmış,dünyanın yüzünü kendi büyük iddiaları,kararsız görüşleriyle bulandırmış,karmakarışık etmiş.
Mahalle papazının sana emrettiği gündelik işlere sıkı sıkıya bağlanırsın; tanrının, doğanın emirleri umrunda değildir.Bak bir düşün bunlar üzerinde: Bütün yaşamın böyle geçiyor.
Bize yaşamayı ömür geçtikten sonra öğretiyorlar.
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
Platon der ki, çocuklara babalarının yeteneklerine göre değil, kendi yeteneklerine göre meslek bulmak gerekir.
Saadet bizi ezer. Eski bir Yunan atasözü de öyle der; manası aşağı yukarı şudur:Tanrıların bize verdiği bütün nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız.
Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
Dışımızda aramayalım kötülüğü,içimizdedir o;ciğerimize işlemiştir…
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir