Emine Işınsu kitaplarından Canbaz kitap alıntıları sizlerle…
Canbaz Kitap Alıntıları
Azgın azgın çağlayarak akarak
İnsafsızca tahrip edip yıkarak
Ne utandım ne kimseden korkarak
Kusur günah kirli renge boyandım.
İnsafsızca tahrip edip yıkarak
Ne utandım ne kimseden korkarak
Kusur günah kirli renge boyandım.
Onlar artık sürüklenen takımdır. Sesi yüksek çıkanın ardından, sürüler halinde gidiyorlar.’
Meğer Türk, Türkiye’de azınlıkta, Türkiye’de değersizmişiz! Türk’e Türkiye’de yer yok! Peki ya, dünyanın hangi dip bucağında yer var?
Asıl zor olanı düşenen bir kafa, hisseden bir gönülle şu insanların arasında yaşamak ve onlara tahammül edebilmektir. Sadece zor değil, küçültücü bir şey bu.
Çimenlerin üstüne yan yana, sırtüstü uzanırdık, bir elimi tutar, avucumu toprağa bastırır, ‘Toprağı dinle’ derdi. ‘İşit yüreğinle, işit.’ Sevgi, işte sevgi budur! ”
Artık düşünmüyor bile. Düşünmek, canını bir başka türlü acıtıp yakacak.
hürriyet hissinin her zaman çevre şartları ile ilgili olmadığını, kişinin kendi yüreğinden kaynaklandığını fark ettim.
..duyduğun sonsuz güven yaşantıma yük, ruhuma kambur oldu taşıyabilmek zor.
Sevaplarıyla, günahlarıyla bu millet senin milletindir, bütün vasıflarıyla senin milletindir.
Karşısındakileri daima aldatmayı, atlatmayı düşündüğü için olsa gerek, hep aldatılınca, kazıklanıyor olmanın huzursuzluğunu yaşardı ve şikayet ederdi
Engeller, kibarlık, asillik. Ağırbaşlı, vakur, efendi bir kız olma mecburiyeti, tek açık kapı bırakmayan dar bir sınır. Duygularım, isteklerim ha bire içime gömülüyor. Fark eden kim?
-Sevmiyorum insanları, önce şu bizim milleti! Pek yabancı tanımadım, okudum onları.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Biliyor musun, bıktım, yani insanların hemen hepsinin dünyaya, Türkiye’ye ve bütün meselelere tek bir şablon uygulamalarından bıktım. Belirli bir zihnî çalışmaları var, peşin hükümlü, sınırlı ve maalesef çok dar bir sınır. İşte koca dünyayı ve insanı bu sınır içine yerleştirmeye ve onun içinde izah etmeye kalkışmıyorlar mı, öfkeleniyorum. Sarsmak geliyor içimden, onları sarsıp uyandırmak, gözlerini ve beyinlerini açmak, yüreklerini büyütmek istiyorum.
Bak çiçekleri dalından koparıp vazoya koyuyorlar, çok yaşasınlar diye bizim hanım, suyun içine aspirin atıyor. Hiç çiçek, vazoda yaşar mı? İstediğin kadar aspirin doldur. Onları, vazoya ölümüne koyuyorlar, can çekişmesi uzun sürsün diye aspirin atıyorlar Bak Ali, kara oğlum, bunu düşündüm ben, geceleri sen uykunda bağırıp çağırırken aklıma geldi; acaba dedim, benim Ali’m de ilaçlı suda mı?
Birbirimize bağlıyız, bağımlı değiliz. Birbirimizi gerçek anlamda seviyoruz, bu yüzden duygularımızı yek diğerimize yük etmiyoruz. Birbirimizin hayatına, ciddi arzularına müdahale etmeyiz, aksi hâlde yaşadığımız sevgi olmazdı, bencillik olurdu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
-Kuzum, ne istiyor benden?
-Senden bir şey istediği yok. O, zavallı ve yalnız bir çocuk, bir sopa bulmuş işte.
-Efendim?
-Canım geçen gün de söylemiştim ya, insanların hepsi birer canbazdır, ipin üzerinde yürüyebilmek için destek alacakları bir sopa bulmaları lazım, denge için, hani canbazlar taşırlar ya ellerinde İnsanların sopaları değişik, yalnızlıklarının cinsine göre.
-Senden bir şey istediği yok. O, zavallı ve yalnız bir çocuk, bir sopa bulmuş işte.
-Efendim?
-Canım geçen gün de söylemiştim ya, insanların hepsi birer canbazdır, ipin üzerinde yürüyebilmek için destek alacakları bir sopa bulmaları lazım, denge için, hani canbazlar taşırlar ya ellerinde İnsanların sopaları değişik, yalnızlıklarının cinsine göre.
Eğer şartlar ters gelişirse insandaki ölümseverlik ön plana geçer ve hayatseverliği bastırır.
Şimdi şu sereserpe dağınık çocuklar, dış güçlerin oyunlarına kapılıp komünist oluyorlarsa, türlü komplekslerini, iç boşluklarını tatmin için bir tutunacak sopa, bir ideal bulmuşlarsa kendilerine, veyahut onlara bir tepki halinde ülkücülük büyüyorsa, ülkücü gençlik vatana-millete sahip çıkmak istiyorsa ve hain olduklarına inandıkları gençlerle çarpışıyorlarsa, iki taraf da ölümü göze alıp öldürüyorsa Eh, kabahatin tümünü bütün bu gençlere mi yüklemek lazım?
Sense Sevmeye, sevilmeye layık bir çocuksun. Sokaklarda elektrik direklerine sarılan sarhoşlar gibi oradan oraya atma kendini.
Şu çağdaşlık, daha ilk günlerinde, hayatla birlikte yalnızlığı sunuyor insanlara, damakta ilk tat; ihanetin acılığı!
romanlardaki hayatlar beni kendi sıkıntılı hayatımdan kurtarıyor!
insanlar, insanlar; biz galiba hepimiz birbirimize benziyoruz. Bu yüzden olaylar değişmiyor, tekrarlanıyor az biraz farklı olsa da
Devrimi gerçekleştirmek için bir kitle ayaklanması lazımdır. Kütle terörü gereklidir.
Sen gerçek bir canbazsın İlhan!
Kelimeler, eğer kullanmayı becerebilirsen çok daha tesirlidir.
Sevmemekten kastettiğim, şu içinde yaşadığım zamanın ve toplumun insanları. Çünkü onları hiç anlamıyorum.
Yabancı dünyanın çocukları, kendileri olmak istemiyorlardı, mesele bunca basit.
Giderek, hasret haset e, tek yol başkaldırma ise, tek yol devrime e dönüşecekti.
Modern ailenin çocukları farkında olmadan muhafazakâr ailenin, muhafazakâr ailenin çocukları farkında olmadan modernin hasretini çekiyorlardı.