Kemal Tahir kitaplarından Gangsterler Kraliçesi kitap alıntıları sizlerle…
Gangsterler Kraliçesi Kitap Alıntıları
Onun ne namussuz olduğunu ben bilirim. İki sent için beş kişiyi tereddütsüz öldürür.
Ben, gülümsemeden kahkahaya kadar insanların neşelenme şekillerinin hepsini severim.
Eller yukarı, kalbimin orangutanı
— Bırakın şimdi bunları Siz bana bir sigara verin!..
Rahat bir tükenmek ki, uykuya dalmak üzere olduğumuz sırada ancak hissedilir.
artık saklanacak, siper alacak, dayanacak hiçbir şey yoktu.
Bazı erkeklerin, bazı kadınları, bazı kadınların da bazı erkekleri nasıl felakete sürüklediklerini çok görmüştüm.
Yenilen, ebediyen çekilip gider. Yerini kazanan alır Onun da devri yenilinceye kadardır.
— Vurulursun.
— Aldırma
— Aldırma
— Çaresizlik, insanlara bazı mühim hususları ister istemez ihmal ettirir.
— Terbiyeli ol! diye bağırdım, kıçına iğne batırılmış eşekler gibi sağa sola bükülme
Ben bu yaşıma kadar çok şey gördüm Hopy, gördüklerimin en korkuncu bazı insanlarda mevcut, “daha fazla kazanmak ihtirası” vardır. Bu ihtiras, hepimizde biraz var olduğu için, sen de bilirsin
Mister Jameson, pek uzaklardan duyulan kalın ve tatlı erkek sesiyle:
— Hoş kadınsınız, Hopy, dedi, vuruşmasını, intikam almasını biliyorsunuz Ama sevişmesini bunlardan daha iyi bildiğiniz de anlaşılıyor Kuvvetli kolunu, ince belime doladı: Nefis bir şeysiniz İnsan sizinle beraber çalışmaya doyamaz
— Hoş kadınsınız, Hopy, dedi, vuruşmasını, intikam almasını biliyorsunuz Ama sevişmesini bunlardan daha iyi bildiğiniz de anlaşılıyor Kuvvetli kolunu, ince belime doladı: Nefis bir şeysiniz İnsan sizinle beraber çalışmaya doyamaz
Fazla ifrata varmamak şartıyla, sevişmekten daha dinlendirici, daha kuvvetlendirici bir başka vasıta ve bir başka vitamin hapı görmedim.
— Aldırma yavrum! Olur böyle şeyler
Düğümü attığı zaman gözlerimi oynatmama bile imkan kalmamıştı.
Her şey nizamında cereyan etmeli
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
— Sabır etmek iyidir. Sabır etmek, yani elleri havada durmak..
Kirpiklerini hain hain kırpıştırarak içini çekti. Bu iç çekişte usanmış ve yorgun bir mana vardı. Ben bu manayı, kart bir zengin kadınla gecelemiş jigololarda, bilhassa körpe sevgililerini düşünürlerken çok seyretmiştim. Böyle sıralarda, bu pis oğlanların aşka aç, fakat porsumuş kadın etine tıka basa doymuş, kanıksamış bir halleri olur ki, insan sefaletinin ve erkek alçalışının ta kendisidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
— Hâlâ çocuk gibi konuşuyorsunuz.
— Çok güzel olduğunuzu duymuştum ama dedi, sizi yine de gözümün önüne layık olduğunuz gibi getiremediğim anlaşılıyor. Harikasınız canım! Seyrine doyulmaz bir harika
— Sonra, diye şeker emer gibi devam etti: Bu kadar güzel kadına asabiyet iyi değil! Asabiyet, güzelliği bozarmış Doktorum böyle diyor. Ben de bu sebeple hiç asabileşmeden yaşamaya çalışıyorum.
”içimi çektim: “Sendeki talihe yuh olsun kızım” dedim..”
— Sıkı tut! Düşürürsün ha!
Ben, buraya iş için gelmiş olsaydım, meselenin ciddi, hatta vahim olması hoşuma giderdi. Ne yapalım ki, bugünlerde kendime istirahat vermiş bulunuyorum.
Sakın birbirinizin kalbini boş yere kırmayın! Bu dünyada hallolunmayacak mesele yoktur. Elverir ki, hüsnüniyetten ayrılmak istenmesin!
Çaresizlik, insanlara bazı mühim hususları ister istemez ihmal ettirir.
Ben umumiyetle insanları seviyordum. Bu sevgi, tabii ve iyi bir şeydi. İnsanları tabii bir hisle seven bütün hemcinslerim gibi kinim de müthiş oluyordu.
Hakikaten ben kendimi polis usullerine kaptırmıştım. Halbuki bizim kanunlarda teslim olmak diye bir şey yazılı değildi. Yenilen, ebediyen çekilip gider. Yerini kazanan alır Onun da devri yenilinceye kadardır.
İşte yine karşılaştık arslanım! dedim. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur, derler.
Para, her zaman insan hayatından evvel aranıyordu. Sebep de gayet basit: yaşadığımız devrin realitesi bu
Böyle ölüme pek yakın beklemelerin insan ruhunda ne garip tesirleri oluyor.
– Kızı alıp Şikago’yu tutalım mı?
– Hayır! Küçük bir hesabımız var arslanım. Onu görmeden hiç bir yere gitmeyeceğiz.
– Aferin! Hep eski Çifte Tabancalı Kadın bu! Yılgınlık nedir bilmeyen güzel kız!
– Hayır! Küçük bir hesabımız var arslanım. Onu görmeden hiç bir yere gitmeyeceğiz.
– Aferin! Hep eski Çifte Tabancalı Kadın bu! Yılgınlık nedir bilmeyen güzel kız!
Her horoz kendi çöplüğünde öter. Bize buranın havası iyi gelmedi.
Eller havaya! dedim. Eller yukarı, kalbimin orangutanı
Ben, gülümsemeden kahkahaya kadar insanların neşelenme şekillerinin hepsini severim. Ne çare ki, çöl sivrisineğine benzeyen bu maskaranın gülüşü, ihtiyar bir mandanın sinirlerini bile harap edecek kadar pisti, yapışkan ve küstahtı.
Bu dünyada hallolunmayacak mesele yoktur. Elverir ki, hüsnüniyetten ayrılmak istenmesin!
Pek de güzelmişsiniz canım. Şeker gibi bir kadınmışsınız. .
Maceranın, insanı serseriliğe mecbur ettiğini, serseriliğin de kadın-erkek münasebetini daha kızgın bir hale getirdiğini anlıyorum.
Yenilen, ebediyen çekilip gider. Yerini kazanan alır. Onun da devri yenilinciye kadardır.
Para, her zaman insan hayatından evvel aranıyordu. Sebep de gayet basit: yaşadığımız devrin realitesi bu.
Tütünün lezzetini ciğerlerimin en ince damarlarında hissettim.
Daha fazla beklemedim, masayı bir tekmeyle yere devirip küçük tabancayı burnuna uzattım:
– Eller havaya! dedim. Eller yukarı, kalbimin orangutanı.
– Eller havaya! dedim. Eller yukarı, kalbimin orangutanı.
Bu kadar güzel kadına asabiyet iyi değil! Asabiyet, güzelliği bozarmış. Doktorum böyle diyor. Ben de bu sebeple hiç asabileşmeden yaşamaya çalışıyorum.
İstikbalde başımıza neler geleceğini ancak Haktaala hazretleri bilir.
Herif, şaşırdığımı anlamış olmalı ki, 32 dişini piyano tuşları gibi parlatarak gülmeye başladı. Ben, gülümsemeden kahkahaya kadar insanların neşelenme şekillerinin hepsini severim. Ne çare ki, çöl sivrisineğine benzeyen bu maskaranın gülüşü, ihtiyar bir mandanın sinirlerini bile harap edecek kadar pisti, yapışkan ve küstahtı.
Vücudu kurutulmuş yılan balığı kadar hafif-uzun, derisinin rengi ham zeytin kadar yeşil-esmerdi.
Yenilen, ebediyen çekilip gider. Yerini kazanan alır. Onun da devri yenilinciye kadardır.