Bedia Ceylan Güzelce kitaplarından Soyka kitap alıntıları sizlerle…
Soyka Kitap Alıntıları
Bu bir aşk cinayeti değildir.
Soyka, biri öldüğünde ondan kalan eşyalara denir. Can bedeni terk ettiğin de tükürüğü, dişleri, tırnakları, saçları, elleri ayakları, boynu, göbek deliği gibi eşyaları da ölür insanların. Bu benim hikayem,bir ölüden geriye kaldım. Ve hikayem hiçbir romanın ilk cümlesi olmaya hazır değil.
Kuşku bir sestir ve
Biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız…
Biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız…
Nedir gerçek? Gerçek değişmez, sen değişirsin. Gerçek bozulmadan durur ama senin onu kabul etme becerin gerçeğin açığa çıkma hızını etkiler.
Kuşku bir sestir ve biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız.
İyisiyle kötüsüyle hayat bir bütün filan zırvalarını bir kenara bırak. Aradan gereksiz detayları çıkarabildiğin bir hayatı düşünsene, daha kısa, daha saf ve daha doğru olmaz mıydı?
Aşk böyledir. Baskına gidiyorum diye evden çıkarsın, bozguna uğrayıp dönersin.
Kısa kesik diyaloglarda sonra bir sessizlik olur ya, o sessizliği sürdürmek tarafların birbirine ilelebet düşmanlık beslemesini kesinleştirir.
Aşkı muhafaza ve müdafaa eden şeydir yabancılık. İki insan birbirine akraba oldukça yitirir aşkı.
Zaten ölüp terk edeceğimiz bir dünyayla bu kadar samimiyet kurmanın anlamını ben göremiyorum.
Kardeş küçük bir anda insana kahraman olma fırsatı sunandır.
Senden en son kardeşin vazgeçer. Kötü biri olduğuna en son o inanır ya da inanmış gibi yapar.
Kardeş insanın aynada görünmeyen yüzüdür. Başka biri olabilme ihtimalidir. Hem kendin hem değil.
Doğruyu öğrenene kadar insan yanlışın kölesidir.
Pabuçlarımdan içeri yağmur sızıyor, yağmur değil, benim hikayem suçlu.
Benim hikayem, kurşun geçirmez gibi görünse de bakışlarınızla delik deşik, gülüşlerinizle paramparça edilmiş.
Aile dediğin tırmalıyor insanı,yarası çok derin ama yüzeyde iz bırakmıyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Benjamin şöyle diyordu:
Hiçbir zaman telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır.O da on beşimizdeyken evden kaçmamış olmak.
Hiçbir zaman telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır.O da on beşimizdeyken evden kaçmamış olmak.
Her kadın gibi güzel olmak için, birinin bana, “Güzelsin”, demesini beklemiştim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Güzellik de cinayet gibi daima organizedir oğlum”
Aşk böyledir. Baskına gidiyorum diye evden çıkarsın, bozguna uğrayıp dönersin.
Kuşku bir sestir ve biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız.
Dünya eğer bir kez daha ferhedilecekse bu ancak iyi bir kardeşle mümkün olabilir.
Doğruyu öğrenene kadar insan yanlışın kölesidir. Benimki de o hesap. Kaderim sandığın her şey korkunç bir hikayeden alıntı gibiydi
Soyka biri öldüğünde ondan kalan eşyalara denir. Can bedeni terk ettiğinde tükürüğü, dişleri, tırnakları ,saçları, elleri, ayakları , göbek deliği gibi eşyaları da ölür insanların. Bu benim hikayem bir ölüden geriye kaldım. Ve hikayem hiçbir romanın ilk cümlesi olmaya hazır değil
bir insanı yok etmek istiyorsan kuşku duymasını sağla. Her şeyden ve herkesten kuşkulansın. Bırak kuşkunun, endişenin ve duru durağı olmayan şüphenin kölesi olsun. Kuşku ki kralları tahtından, kraliçeleri tacından eder, kuşku ki savaş sireni gibi insanın zihninde çalar durur.
Bir insanı öldürmek istiyorsanız ona cevaplayamayacağı sorular bırakın. O gereğini yapacaktır.
Peşimden işe gelip özür dilesin istedim, arayıp özür dilesin istedim, biri benden özür dilesin istedim.
Kalır insan, sevdiğiyle kalmak ister ve kalır. Kalmaması için bir neden bulamaz çünkü. İnsan ne yapar eder sevdiğinin yanında bir gece de olsa, her şeyi göze alır ve kalır. Ben de kaldım çünkü kalmamak için bir sebebim yoktu.
Aile dediğin tırmalıyor insanı, yarası çok derin ama yüzeyde iz bırakmıyor.
Kuşku bir sestir ve biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız.
Her kadın gibi güzel olmak için, birinin bana, “Güzelsin,” demesini beklemiştim.
Benim kardeşim daha çok küçüktü, çok tatlıydı, pembeydi, erkekti, saçları daha sıfıra vurulmamıştı, hiç bitlenmemişti benim kardeşim. Hastaneye beyaz çarşafa sarılı gitti.
“Aile dediğin tırmalıyor insanı,yarası çok derin ama yüzeyde iz bırakmıyor”
Doğruyu öğrenene kadar insan yanlışın kölesidir.
İnsan, sonunda kendini kimin tersyüz edeceğini bilmediği günlere uyanır.
Dünya eğer bir kez daha fethedilecekse bu ancak iyi bir kardeşle mümkün olabilir. Onun çektiği ağrıyı sen de hissedersin. Canını yakanın canını alasın gelir. Sıranı bilmeyi, sabretmeyi öğretir kardeş sana. Aynı anda hem annen kokar, hem baban gibi bakar. Senden en son kardeşin vazgeçer..
Kuşku bi sestir ve biz vakti geldiğinde onu duymaya başlarız.
Aşk, biz istemediğimiz sürece kimsenin ayak basamayacağı bir ada.
Kardeş insanın aynada görünmeyen yüzüdür. Başka biri olabilme ihtimalidir.
Öyle cahil bir zamanındayız ki dünyanın, bu kadın bir insanı öldürmenin suç olduğunu bilmiyor bile olabilir.
Hayatımın en büyük maceralarını beni başladıkları ipler yüzünden kaçırdım.
Doğruyu öğrenene kadar insan yanlışın kölesidir.
Ne kadar kavga etsekte özür dileyen ben oluyordum. Onunla olmaya o kadar odaklanmıştım ki beni isteyip istemediğini bile görmüyordum.
Aile dediğin tırmalıyor insanı, yarası çok derin ama yüzeyde iz bırakmıyor.
Çocukken yüzüme bile bakmayan babam büyüdüğümde beni begeniyordu. Allah babamın belasını versin,amin.
“İnsan, sonunda kendini kimin tersyüz edeceğini bilmediği günlere uyanır.”
Bir insanı öldürmek istiyorsanız ona cevaplayamayacağı sorular bırakın.
Shakespeare herkes sevdiğini öldürür diye iddia ederken, benim hikayemde herkes sevdiğiyle sevişiyordu. Ben hariç.
Aşk aceleye gelmez.
Aşk da eşyalaşıyor zamanla. Tam vaktinde terk etmeyi bilmediğimizden, aşk ölünce ondan geriye kalan her şey
Bu benim hikayem, bir ölüden geriye kaldım. Ve hikayem hiçbir romanın ilk cümlesi olmaya hazır değil.
İnsan, sonunda kendini kimin tersyüz edeceğini bilmediği günlere uyanır.
Çocukluğu ile kadınlığı arasında bir ahır ve bir pamuk tarlası vardı. Bir keçinin sırtına atlasa ve bir şarkı söylemeye başlasa, şarkı daha bitmeden anasının yanına varabilirdi. Gitmedi. Pek çok kadın gibi kocasıyla birlikte yeniden doğmayı tercih etti.
Gözlerini bir noktaya sabitlemiş ve gerçekte yaşamak istediği hayatı, düzeni o noktanın içinde kurmuştu. Öyle uzak bir noktaya dikmişti ki o noktanın içinde, geri dönüş yolunu bulup bulamayacağını Allah bilirdi.
Duaların içinde bana göre bir cümle geçmiyordu.
Bir insanı öldürmek istiyorsanız ona cevaplayamayacağı sorular bırakın.
Kıpkırıktım ve onu unutmamak için gece gündüz şiir yazıyordum. Ne çok istemiştim Salih’in sıcacık parmaklarını, hayallerinin içinde kaybolmayı. Salih’in adası olmak istedim kınalı veya kınasız, onun rakı sofrası olmak istedim mezeli ya da mezesiz, Salih’in her şeyi olmaya hazırdım ama o yoktu. Kıpkırıktım.
İltifat alırken cömert, verirken cimrileştiğimiz bir şey.
Kardeş insanın aynada görünmeyen yüzüdür.
Bazı insanlar hareket halinde olmayı sever, bazılarıyla ait oldukları yerden uzaklaşmayı.
Doğruyu öğrenene kadar insan yanlışın kölesidir.
Aşk böyledir. Baskına gidiyorum diye evden çıkarsın, bozguna uğrayıp dönersin.
bir çocuğu en çok ağlatan şey istenmediği yerde durmak zorunda olmasıdır. onu arsızlaştıran ve utanmaz yapan da budur.
insan bir defa anasının karnından kovulur ve bir daha hiçbir yerden kovulmak ona dokunmaz.
hayatımın en büyük maceralarını beni bağladıkları ipler yüzünden kaçırdım
soyka her şeyi kendi başına öğrendi. çocukluğundan sağ çıkabilmek için çocuk olmak dışında her şey oldu. kadın oldu, erkek oldu, su oldu, hava oldu, görünmez oldu, korku oldu, sabır oldu.
güzellik de cinayet gibi daima organizedir oğlum
aşk böyledir. baskına gidiyorum diye evden çıkarsın, bozguna uğrayıp dönersin.
Anneler kalplerine, babalar toprağa gömer çocuklarını peki ya âşıklar nereye gömer aşklarını?
Ben toprağın bereketi, yumuşak geçen mevsimlerin güzelliği ve biz uyurken başlayıp uyanmadan önce biten yağmurun ta kendisiyim.
Bu benim hikâyem ve hikâyem hiçbir okulda öğretilmeyen bir şeyi öğrenmiştim erkenden: kendisiyle baş başa kalabilmeyi ve buna “ yalnızlık” dememeyi.