Tahereh Mafi kitaplarından Kışkent kitap alıntıları sizlerle…
Kışkent Kitap Alıntıları
Bıktım bütün bu yaratık ve şeytanlardan, çaresizce insanlığı arıyorum.
Belki de nezaketi doğuran saflık değil, ıstıraptı. Belki de, diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Duygularla ilgili tuhaf şey ise şudur:
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Birbirlerine yuva diyecekleri alanlar bulmuşlardı ve bir daha asla ayrı kalmayacaklardı.
Laylee’nin en büyük düşmanı kendisiydi.
Bıktım bu yaratık ve şeytanlardan, çaresizce insanlığı arıyorum!
Duygularla ilgili tuhaf şey ise şudur: Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Korktuğu şey ölüm değil, ölmekti; cesaretini tuttuğu yerden çıkaran da işte bu oldu, ölümlülüğün karşısındaki güçsüzlüğü.
Sana bir tavsiye, tatlı oğlum: Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Korktuğu şey ölüm değildi, ölmekti; cesaretini tutunduğu yerden çıkaran işte bu oldu, ölümlülüğün karlısındaki güçsüzlüğü.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
Onu insanların yaraladığı gibi yaralayabilecek hiçbir canavar, hiçbir hortlak, mezarda yatan hiçbir ceset yoktu.
Laylee gerçekten şiddet veya karmaşa istemiyordu – sadece özgürlüğünü istiyordu. Acaba, diye düşündü, biri olmadan diğerini elde etmek mümkün müydü?
Gençliğine ve cinsiyetine duyulan içsel önyargı ve sonucunda onu küçümseyen bir toplumda ciddiye alınamaması – sistemlerinin yıkımına sebep olan buydu işte. Laylee beceriksiz olduğundan değildi. Fazla çalıştırıldığı ve değer görmediği içindi. Kendisine verilen saygıdan fazlasını hak ettiğinden.
Evet, Laylee on üç yaşındaydı ama yaşamış, sevmiş, acı çekmişti, yaşı duygularının bu kadar kolayca ve özensizce hafifsenmesi için sebep değildi. Daha genç olduğu için daha önemsiz değildi; kırgınlıkları daha az mühim, duyguları daha az geçerli değildi.
Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Zeki bir insana kendinden umudu kesecek kadar aptal olmamasını hatırlatmak ne kadar da önemli ve sinir bozucu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
Gitme zamanı geldiğinde yolunuza devam etmelisiniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
İşler nadiren göründükleri gibidir.
kalbi o kadar büyüktü ki bazı şeyler içinde kayboluyordu.
Dün gece elinde lambayla şeyh dolaşıyordu şehrin dört bir yanında, Bıktım bütün bu yaratık ve şeytanlardan, çaresizce insanlığı arıyorum! diye haykıra haykıra.
RUMİ
RUMİ
“Gençliğine ve cinsiyetine duyulan içsel önyargı ve sonucunda onu küçümseyen bir toplumda ciddiye alınmaması -sistemlerin yıkımına sebep olan buydu işte.”
“İşin gerçeği, ölüleri sürelerinin sonuna birkaç hafta önce ulaşmıştı.”
“Garip ve kanlı bir çılgınlık yaklaşıyor.”
Daha genç olduğu için daha önemsiz değildi; kırgınlıkları daha az mühim, duyguları daha az geçerli değildi.
Soğuğu şimdiye kadar hiç bu denli özlememişti. Bahar havası ruh hâline uymuyordu.
Bir insanın güçlü olmak için bacaklara ihtiyacı yoktur. On bacağa yetecek kadar yüreğim var ve bu, beni bu uzuvların götürmediği kadar uzağa taşıyacaktır.
“BU CESET LAYLEE LAYLA FENJOON TARAFINDAN ÖBÜRDİYAR İÇİN YIKANIP KUTULANMIŞTIR.”
“Ama Laylee ancak şimdi anlamaya başlıyordu: Korktuğu şey ölüm değil, ölmekti; cesaretini tuttuğu yerden çıkaran da işte bu oldu, ölümlülüğün karşısındaki güçsüzlüğü.”
“Dün gece elinde lambayla şeyh dolaşıyordu şehrin dört bir yanında, ‘Bıktım bütün bu yaratık ve şeytanlardan, çaresizce insanlığı arıyorum.!’ diye haykıra haykıra.”
“Laylee yasa karşı verilen bir savaşta sivil zayiattı ve böyle bir savaşı kazanma umudu olmayan babası, talihsizce bu bihaberlik afyonuna teslim olmuştu.”
Gösterilen nezaket asla unutulmaz. Yeraltına gömülü olan bizler tarafından bile.
Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Belki de, diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
O nadiren konuşan bir kızdı çünkü birdenbire patlamaktan korkuyordu.
Dün gece elinde lambayla şeyh dolaşıyordu şehrin dört bir yanında, Bıktım bütün bu yaratık ve şeytanlardan, çaresizce insanlığı arıyorum! diye haykıra haykıra.
Belki de, diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Benyamin ileri koşup, Ama Anacan, diye bağırdı, Yeterince güçlü değilsin Annesi onu bastonuyla durdurdu. Sana bir tavsiye, tatlı oğlum: Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Duygularla ile ilgili tuhaf şey ise şudur:
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Yara, ışığın içine sızdığı yerdir.
Belki de nezaketi doğuran saflık değil ısdıraptı. Belki de diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Korktuğu şey ölüm değil, ölmekti..
Laylee, yardım kabul etmeyecek kadar gururlu ama yardımı reddetmeyecek kadar da zekiydi.
Daha genç olduğu için daha önemsiz değildi; kırgınlıkları daha az mühim, duyguları daha az geçerli değildi.
Başını çevirme
Uzaklaştırma nazarını acıdan
Yara, ışığın
İçine sızdığı yerdir
-Rumi
Uzaklaştırma nazarını acıdan
Yara, ışığın
İçine sızdığı yerdir
-Rumi
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
Belki de nezaketi doğuran saflık değil, ıstıraptı. Belki de, diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Sana bir tavsiye, tatlı oğlum: Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Ne de olsa en iyi yardım koşulsuzca sunulandır – karşılığında hiçbir şey beklemeden.
Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.
Zeki bir insana kendinden umudu kesecek kadar aptal olmamasını hatırlatmak ne kadar da önemli ve sinir bozucu.
Duygularla ilgili tuhaf şey ise şudur:
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.
“İşler nadiren göründükleri gibidir.”
“Başını çevirme
Uzaklaştırma nazarını acıdan
Yara, ışığın
İçine sızdığı yerdir.”
Uzaklaştırma nazarını acıdan
Yara, ışığın
İçine sızdığı yerdir.”
“Ölümde ne ihtişam ne zenginlik ne de keyif vardı.”
“Ne de olsa en iyi yardım koşulsuzca sunulandır, karşılığında hiçbir şey beklemeden.”
“Zeki bir insana kendinden umudu kesecek kadar aptal olmamasını hatırlatmak ne kadar da önemli ve sinir bozucu.”
“Ne de olsa bazen başkalarına gösterdiğimiz nezaketsizliğin altında kendimize karşı çaresizce nazik olma çabasının yatması, basit ve trajik bir olgudur.”
“Ama güçlüler, bilgeler ve yaşlılar bile şefkat veya arkadaşlık olmadan bocalamıştır.”
“Biri bir şeyi çok istediğinde, bunun için savaşır.”
“Güzellik ölümün, dermansızlığın ve genel olarak nahoşluğun karşısında kolayca unutulur.”
Alice, Laylee’nin ellerini kendi ellerinin arasına almak için öne doğru bir adım atıp usulca, “Seni hak etmiyorlar,” dedi. “Bu değersiz insanların sana değerinin ne olduğunu söylemesine ihtiyacın yok.”
Laylee bakışlarını kaldırdı, gözyaşları sessizce yanaklarından aşağı dökülüyordu.
Alice, “Biz varız,” dedi. “Biz zaten senin paha biçilemez olduğunu biliyoruz.”
Laylee bakışlarını kaldırdı, gözyaşları sessizce yanaklarından aşağı dökülüyordu.
Alice, “Biz varız,” dedi. “Biz zaten senin paha biçilemez olduğunu biliyoruz.”
Sana bir kadını zayıflıkla suçlamak hakkında ne dedim? Sana zayıf gibi gözüküyor muyum? Senin kemiklerini içimde taşıdım, genç adam. Bir insanın güçlü olmak için bacaklara ihtiyacı yoktur. On bacağa yetecek kadar yüreğim var ve bu, beni bu uzuvların götürmediği kadar uzağa taşıyacaktır.
Sana bir tavsiye, tatlı oğlum: Bir daha asla bir kadına yeterince güçlü olmadığını söyleme.
Duygularla ilgili tuhaf şey ise şudur:
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.’
Bazen yavaş yavaş büyür, senelerin getirdiği kararlı ağır işçilikle bir tuğla dikkatle bir diğerinin üzerine konur ve bir kere inşa edildiğinde bu temeller sarsılmaz olur. Ama başka zamanlarda tümü birden tepenize pervasızca inşa edilir, kalbinize ve ciğerlerinize tuğlalar yığılıp bu süreçte gerekirse sizi canlı canlı gömer.’
O hafifsenecek bir kız değildi ve kendisi için güzelliği, güzelliğine tapanlar kadar önemsizdi. Görüyorsunuz ya. O güzel doğmuştu; yüzü çıkarıp atamadığı bir armağandı.
Laylee gerçekten şiddet veya karmaşa istemiyordu – sadece özgürlüğünü istiyordu. Acaba, diye düşündü, biri olmadan diğerini elde etmek mümkün müydü?
Belki de nezaketi doğuran saflık değili ıstıraptı. Belki de, diye düşündü, şefkati doğuran acıydı.
Burada, yaşayanların arasında ölecekti, o düşerken birinin bedenini yakalayabileceği bir yerde.