İçeriğe geç

Yol Ayrımı Kitap Alıntıları – Celaleddin Vatandaş

Celaleddin Vatandaş kitaplarından Yol Ayrımı kitap alıntıları sizlerle…

Yol Ayrımı Kitap Alıntıları

Tezgâhlarına İslâm’ı koyup İslâm’ı değiştirme/ dönüştürmeye yönelik gizli entirakaları:

ABD ve Avrupa’nın birçok lideri ile kamuoyu kanaat önderi tarafından değişik vesilelerle dile getirilen ‘Müslümanların köklü sorunları’ ekseninde anlam kazanan söylemlere ve söz konusu sorunlar bağlamında dile getirilen yeni ve farklı İslâm anlayışının oluşturulmasının zorunluluğu düşüncelerine son zamanlarda sıklıkla tanık olunmaya başlandı. Artık, Müslümanların kültürel farklılıklarına vurguda bulunan ve Türk İslâmı, Arap İslâmı, İran İslâmı gibi isimlerle takdim edilen ve böylelikle İslâm’ı kültürel bir olguya dönüştürmeyi amaçlayan yakın geçmişteki söylemlerin yerini, daha global düzeyde anlam kazanan ve İslâm’ı ABD/Avrupa’nın ideolojik kalıplarında yeniden şekillendiren ‘ılımlı demokratik İslâm’ söylemini aldı.

35 yıl süreyle sihirli yasakların nesnesi olan tesettür .
Acaba serbest bırakılan tesettür müdür?
8 Aralık 1978 tarih ve 52 nolu genelge ile CHP Hükümeti ilk defa kamu hizmetinde çalışan bütün kadın memurların başörtü takmalarını yasaklar
1950’li yıllarda üniversite dışında, başörtünün bayraktarlığını yapan kişi Şule Yüksel Şenler’dir.
Ökten 1950’li yıllarda başörtülü Doktor olarak çalışan ilk ve tek kadındır
Din, kadınlara her hakkı tanıyor, onun düzeyini yükseltiyor.
Biz ise kurallardan saparak onu tutsak ediyoruz.
Başta Abdullah Cevdet olmak üzere içtihat yazarları tesettür meselesini sadece bir örtünme konusu olarak değil, kadının sosyal,  kültürel ve iktisadi hayatta yer almasını engelleyen bir problem olarak da değerlendiriyorlardı.
Tesettürün gereksizliğini ve daha da önemlisi herhangi bir dini temele sahip olmadığını şiddetle savunanlardan birisi
Abdullah Cevdettir.
Türkiye’deki dindarlaşma,dosdoğru bir gidişattan sapmanın gereklerine göre şekillenmektedir.
.
.
İnsanlar kendilerini burçlarıyla tanımlar oldu.
Gerekçesini ifade etmekte zorlanacağımız cenneti garantilemiş olma kanaatinin, ebedi hayata ilişkin sahte bir güven duygusunun aldatıcılığında bütün eksikliklerimize, yanlışlarımıza, günahlarımıza rağmen başkalarına acınası gözlerle bakıyoruz.” s.35
“Dünün insanları putlara tapıyor, hayvanları kutsuyor, eşyaları tabulaştırıyordu; bugünün insanları ise bazı kavramlara kul olmaya, o kavramlar için her türlü fedakârlıkta bulunmaya çağırılıyorlar.” s.60 “
Atalarımın dini İslam değil de başka bir din olsaydı, ben yine Müslüman olur muydum? Eğer bu soruya cevabımız kesinlikle evet ise, bir problem yok. Ama bilemiyorum ise, bu durumda gerçekten Müslüman olup-olmadığımızı ve neye göre Müslüman olduğumuzu kendimize sormak zorundayız.” s.77
“Bugün gelinen noktada, Müslümanlar ya Kur’an’ı kutsayarak hayatlarından çıkarmış, ya da ona ne diyor diye değil, dediklerimi nasıl onaylatırım diye yönelir hale gelmişlerdir.” s.78
“Elbette ki doğru inanç ve bu inancın dayanağı olan doğru bilgi önemlidir; hatta temel olandır .Ancak eğer bu inanç ahlâk olarak hayata yansımıyorsa; bireylerin davranışlarında varolmuyorsa bir değer ifade etmez.” s.266
Müslümanlar bugün Neredeyse her alanda kendilerini zayıf aşağı ve edilgen hissediyorlar.
Zira Kur’an’ın tanımladığı Müslümanlık diğer birçok dinde olduğu gibi sadece bir inanca yaşama tarzına mensubiyeti değil aynı zamanda insanlık için özne olmayı ifade etmektedir
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Anlamsız ve saçma inançlar yaratılışın nedenini bilememenin oluşturduğu çaresizlikler insanlığın değişmeyen kaderi olmuştu.
Bundan Binlerce yıl öncesinin toplumlarını oluşturan insanlar huzurlu bir dünyanın özlemini duyuyorlardı ancak yaşadıkları zulümdür sömürdü işkenceydi. 》》》》
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Müslümanım demenin bile irtica olarak nitelendiği bir din.
• Emrindeki Profesörler, Hocaefendiler, Hocalar ordusu aracılığıyla, zihni karışık, bilgisi temelsiz, ibadeti ölçüsüz, kitleleri Her gün biraz daha aldanmışlara sürükleyen bir din
Devlet İdaresi bütün kanunlar nizamlar ilmin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmaya milletimizin muasır telakkisinde başlıca muvaffakiyet amili görür.
Kemalizm;
İbadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin Resmî Dinî Yoktur.
Şurası açık ve kesindir ki,
Din Öncelikle bireysel bir tercihtir.
Ve daha nice gariplikler nice saçmalıklar bu ülkenin en temel özellikleri haline gelmiştir.
Kur’an ibadet gerçeğini sorumluluk ekseninde ele alır.
Türkiye’de problemlerden, tuhaflıklardan bahsetmek de hiç de zorlanılmaz.
Çünkü burası adeta problemler tuhaflıklar Ülkesi konumunda.
Eskiden kazancın Öncelikle bereketli olması istenirdi şimdi kazancım Sadece bol olması isteniyor
Insanlığa Hidayet rehberi olarak gönderilen peygamberlerin sayısını bilmiyoruz
Ancak bugün gelinen aşamada, Kur’an’ı anlamamak esas aldı.
Ayrıca
Zihinlerin kendisini anlamaya en müsait zamanda okunması istedi.Bunun için geceyi tavsiye etti.
Risaletin ilk günlerinde,ilk ayetlerinde birisinde yavaş ve düşünerek okunması gerektiği bildirdi.(muzzemil süresi 4)
Eskiden rahmet yağardı, şimdi yağmur yağıyor.
Hayatı Allah’sız hale getiren, Allah’ı kale almayan gidişat varlığını en güçlü biçimiyle önce dilde gösterdi; sonra da sanatta.
İnsan Adem’le , din İslam’la başlar. Adem İslam’la değer kazanır, İslam Adem’le vücut bulur. İnsan bozulunca İslam’dan uzaklaşır ve ”asagilarin aşağısı ” olur
İnsan, İslam olmak için; İslam ise insanda hayat bulmak için vardır. İnsan, varoluş amacini gerçekleştirecek imkanları İslam olarak bulur; İslam, esenlik yurdunun yegâne yolu oluşunu insanda açığa vurur. Şu ayet ise bunları ifade etmektedir: ” sen yüzünü Allah’ı birleyici olarak dine çevir; Allah’ın yaratma kanununa uygun olanına. Allah insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yaratması degistirelemez(30/30).
Bu (ceza), ellerinizle (yapıp) takdim ettiğinizin karşılığıdır. Allah, kullarına karşı zalim değildir.

(3/Âl-i İmran Suresi, 182)

Günümüz dünyası ; modern zamanlar cehaletin zirveye ulaştığı, cahileyenin belkide tüm insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar sistemlestiği ve güç kazandığı bir dönem olarak anlam kazanmaktadir.
Artık İslami defile veya tesettür defilesi kavramları günlük hayatın sık isitilen, okunan kavramları olup çıkmıştır. Halbuki tesettur örtmek, gizlemek defile ise göstermek içindir
İnsan haklarını özgürlükleri bayraklastiranlar, helvadan put yapıp acıkınca yiyen ilkeller gibi, kutsayip yucelttikleri ve dünyaya ihraç ettikleri değerleri cignemekte bir sakınca görmediklerini ortaya koydular.
Ancak eğer önü alınmazsa yanlış/sapma büyür ve hakikate yakınlığıyla bile bir ilgisi kalmaz.hristiyanlik geleneğinde ki mecazi baba- oğul nitelemesinin zamanla ulaştığı anlam bunun önemli tarihsel delillerinden sadece birisidir
Türkiye’nin batılılaştırıcı eliti, İslâm’ın sadece bir inanç sistemi olmadığını, daha da fazlasıyla bir hayat tarzı olduğunu biliyordu ve hâlâ da bilmektedir.
Bu durumda, Muasır medeniyet seviyesinde simgeleşen Batılılaşma’yı varlıklarının yegâne gayesi olarak açıklamış elit için yapılabilecek tek bir çare vardı: İslâm’ı yeniden tanımlamak.
Çünkü Dinî ve ahlâkî inkılap yapmadan önce hiç bir şey yapma(nın) mümkün olmadığını biliyorlardı.
Bu nedenle, İslâm’ı kendi gayelerine uygun tarzda yeniden tanımlama sürecine başlattılar. Bu tedrici bir süreçtir.
Kur’an’ın ve kutlu elçisinin(sav) amacı ve çabası, insanları Allah’ın var olduğuna iman ettirmek değil, Allah’a göre yaşamalarını sağlamaktı.
Kendisine hayat boyu birlikte olacağı bir eş arayanlar, eş adayıyla uyumlu birliktelik gerçekleştirip gerçekleştirmeyecegini anlamak için burçlara itibar eder oldular, insanlar kendilerini burclariyla tanımlar oldu
Eğer Tanrı yoksa arrtik herşey mübah. Herşeyin mübah olduğu bir dünya güçlülerin dünyasıdır, ilkesizlerin dünyasıdır, kötülerin dünyasıdır dolayısıyla herşeyin mübah olduğu dünyada ilkeli olmak, ahlaklı olmak, kurallı olmak, hak sahibi olmak, adil olmak Birşey ifade etmez veya bunları olmaya çalışanlar hep kaybedenler olur.
Tamamıyla kültürel bir sembol görünüm olan fese müdahale, o günün şartlarında dine yönelik en büyük saldırı olarak değerlendirilmiş; ancak İslam’ın temel özelliklerinin iptali veya değiştirilmeye çalışılması bir avuç Aydın’ın dışında kimsenin tepkisini çekmemiştir.
Müslümanlar, Kur’an sayesinde tarihe yön veren özneler olmuşlar; Kur’an’ı nesneye dönüştürüncede özne oluslarini kaybetmişlerdir.
Oluşturulan laik dini kurum araciligiyla tapınakların dört duvarı arasında kalarak, hayata yansıması titizlikle onlenmeye çalışılan bir din.
Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştir.(Atay,Falih Rıfkı, Çankaya 1968)
İman- amel bütünlüğü parçalaninca ibadet anlayışı da köklü bir değişikliğe uğradı. Kur’an’ın rehberliğinde yaşanan hayatın, neredeyse tüm gereklerinin ibadet olduğu gerçeği kaybedildi.
Ey Rabbim! Kavmim Kur’an’ı terk etti.
Kur’an’ı kum saçar gibi saçmayin.Siir okur gibi hızlı bir şekilde okuyup geçmeyin.harikalari karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin.sizden hiçbirinizin amacı süreyi bir an önce bitirmek olmasın. (İbn Kesir tefsir 14/8162)
Kur’an tekrar tekrar kendisini anlaşılır olarak tanımlamasına, kendisine yönelenlerin sapmayacagini/sapitmiyacagini bildirmesine rağmen, cahil sevenleri onunla iddialasarak ve hatta onu tekzip eder bir yaklaşımla sen anlasilmazsin, seni anlayamayız der oldular.
Kuran kendisine inananların üstün geleceklerini (al-i İmran 3/139 maide 5/56) müjdeledi, ama bugün onun sevenleri ezilmiş aşağılanmış, yenilmiş bir haldeler; aşağılarda olmayı adeta kader olarak kabullenmiş durumdalar.
Kur’an kendisini kalplerdeki şüpheleri gideren bir şifa(yunus10/57)olarak tanımladı. ama bugün onun sevenlerinin kalpleri şüphelere dolu; ne gidişatlarindan, ne durumlarından, ne de yollarından eminler ve memnunlar.
Bazen zorbalara zalimlere hitap etti, onları en acı ve sürekli bir azapla müjdeledi.;saltanatlarinin sonunun yakın olduğunu bildirdi. Bazen ezilmişlere, hor görülülenlere, zayıf ve güçsüzlere hitap etti; uyanmalarini istedi, zorbalara karşı direnişe davet etti
Özgürleşiyoruz derken en kalın zincirlerle bağlanmış kölelere dönüştüğümüzü, özgürce yaşıyoruz derken tüm hayatı kaybettigimizi, dünyayı kaybedenlerin ise ebediyeti de kaybettiklerini hatırlamadan ölüp gideceğimizi fark ettiğimiz zaman iş isten geçmiş olacaktır.
Artık sadece ve sadece karşı cins arzulaniyor. Arzular ise Allah’a rağmen oluşup gelişiyor. Allah hiçbir şekilde kale alınmıyor.Ask artık birkac dakikalık hazza isim olup çıktı. Artık, bedensel hazlari kışkırtan şeytani dürtüler aşk ile söndürülüyor. Artık gazetelerde, TV’lerde aşk yaparken yakalananlar dan bahsediliyor.
İnsanlar eskiden aşık olurlardı.Aşk yüce bir duyguydu. çünkü kuralları vardı. Hiçbir zaman kuralları cignenmez, aşkın kadın ve erkek tarafları hiçbir zaman birbirlerini salt beden olarak algılamazdi.hatta bedensel gazlar aşkı lekeleyen birşey olarak hissedilir ve bundan rahatsız olunurdu. Aşıklar istek ve arzularını hiçbir şekilde birkac dakikalık bedensel hazza ulaşmaya göre sekillendirmezlerdi. bedensel hazla sürecin geri planındaki Unsurlardan sadece birisiydi. Böyle olduğu içinde aşıklar birbirlerinin zamanla kirişan derilerini, seluloitlerini, yaşlanan bedenlerini gormezlerdi. Hayatlarının her evresinde, beraberliklerinin her aşamasında Allah’ın kendilerine yüklediği sorumluklara göre hayatlarini tanzim ederlerdi.
Allah’ı referans alan ve Allah hakkında bilgi veren temennilerin yerini, artık; sağlıklı günler, mutluluklar, iyi yolculuklar, kahrolası, hoşçakal, oleyy gibi hiçbir şekilde ilahi refaransi olmayan; Allah’ı kale almayan; seküler bir dil gelip yerleşti.
Modern düşünce ve hayat tarzının tarihi aşkın tanrıya karşı verilen savaşın tarihidir.modern insan tanrisini düşünce ve inancında öldürüp yok ederken esasen onun hayata yönelik iradesini iptal edip bu alanda tek Egemen’in kendisi olduğunu ortaya koyma curretini göstermiştir.
– ( ) Bugün gelinen noktada, Müslümanlar ya Kur’an’ı kutsayarak hayatlarından çıkarmış, ya da ona ne diyor diye değil, dediklerimi nasıl onaylatırım diye yönelir hale gelmişlerdir
– ( ) Atalarımın dini İslam değil de başka bir din olsaydı, ben yine Müslüman olur muydum?
Eğer bu soruya cevabımız kesinlikle evet ise, bir problem yok. Ama cevap bilemiyorum ise, bu durumda gerçekten Müslüman olup-olmadığımızı ve neye göre Müslüman olduğumuzu kendimize sormak zorundayız
– ( ) Dünün insanları putlara tapıyor, hayvanları kutsuyor, eşyaları tabulaştırıyordu!
Bugünün insanları ise bazı kavramlara kul olmaya, o kavramlar için her türlü fedakârlıkta bulunmaya çağırılıyorlar
– ( ) Gerekçesini ifade etmekte zorlanacağımız cenneti garantilemiş olma kanaatinin, ebedi hayata ilişkin sahte bir güven duygusunun aldatıcılığında bütün eksikliklerimize, yanlışlarımıza, günahlarımıza rağmen başkalarına acınası gözlerle bakıyoruz
İyi niyet yapılan yanlış işi doğru kılmaz.
Bugün, kazancın helâl olup olmamasına değil, çok olup olmamasına bakılıyor.
İnanç, ahlâk olarak hayâta yansımıyorsa; bireylerin davranışlarında varolmuyorsa bir değer ifade etmez.
Müslümanların nesneleşmesi, Kuranı özne olmaktan çıkarışlarının doğal sonucudur
Başörtüsü; bir dîni, bir hayât tarzını, bir dünya görüşünü sembolize ediyor.
Sonucu tayîn edecek olan, hükmü geçerli olan Allâh’tır
Dünyada oyuncular değişiyor, fakat sahnelenen oyunun senaryosu hep aynı.
Kişiler, Allâh’ı kâle almayan bir anlayışa, sadece bedensel hazların şekillendirdiği bir hayât tarzına davet ediliyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir