İçeriğe geç

The Adventures of Sherlock Holmes Kitap Alıntıları – Arthur Conan Doyle

Arthur Conan Doyle kitaplarından The Adventures of Sherlock Holmes kitap alıntıları sizlerle…

The Adventures of Sherlock Holmes Kitap Alıntıları

Gönlümüzü değil ama eylemlerimizi yönlendirebiliriz.
Sende sesiz durma yeteneği var,Watson,dedi.Bu da seni paha biçilmez bir arkadaş yapıyor.
Duyularla sonuca ulaşmaya çalışanların sonucu ancak şaşırma olmuştur.
Bir kadının hayallerini çalmak,bir kaplanın yavrusunu çalmak kadar tehlikelidir.
Bir mesele ne kadar garipse o kadar az esrarlıdır.
Mantıklı bir adam, yöntemi en üst noktalarına yükseltebilmek için, bilgi alanına giren bütün gerçekleri kullanmak zorundadır.
Bütün bilgilere sahip olmak, bugünkü serbest eğitim ve ansiklopedi çağında ulaşılması güç bir hedeftir.
Aslında bir insanın, işinde gerekli olan bütün bilgilere sahip olması imkânsız değil ve ben de bunun için çabalıyorum.
Mantıklı bir adama tek bir gerçek yeterlidir.
Apaçık bir gerçekten daha yanıltıcı bir şey yoktur dünyada,
Anlaşılan bu da çözümü çok basit, şu son derece zor vakalardan biri.
Söylediklerin biraz çelişkili değil mi?
Ama doğrusu bu. Olağanüstü bir katil kesinlikle iz bırakır. Buna karşılık günlük işlenen sıradan cinayetlerin çözümü aslında daha zordur. Bu vakaya gelince, öldürülen adamın oğluna karşı ciddi bir dava açılmış durumda.
Yalnız, adamım, genel izlenimlere hiçbir zaman güvenme, hep ayrıntılara bak. Ben bir kadının ilkin elbise kollarına bakarım. Bir erkeğin ise pantolonunun dizlerine.
Kadınlar doğuştan gizemliliğe önem verirler ve sırlarını kendileride saklamayı severler.
Bir kadının hayallerini çalmak, bir kaplanın yavrusunu çalmak kadar tehlikelidir.
Kişi hiçbir şeydir, iş her şey.
Life is infinitely stranger than anything which the mind of man could invent. We would not dare to conceive the things which are really mere commonplaces of existence. If we could fly out of that window hand in hand, hover over this great city, gently remove the roofs, and and peep in at the queer things which are going on, the strange coincidences, the plannings, the cross-purposes, the wonderful chains of events, working through generations, and leading to the most outre results, it would make all fiction with its conventionalities and foreseen conclusions most stale and unprofitable.
Beyefendi, bu acıya daha fazla dayanamayacağım; devam ederse çıldırabilirim.
Bilinmeyen herşey mükemmel zannedilir
Sherlock Holmes
Bilinmeyen her şey muhteşem kabul edilir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayatımda gördüğüm şeylerden biliyorum ki bir kadının içgüdüsü, genelde mantıklı, analitik bir adamın çıkaracağı sonuçlardan daha gerçekçi olabilir.
İdeal bir akılcı, bir olguyu tüm yönleriyle gördüğünde sadece söz konusu olguya yol açan olaylar zincirini değil bu olgudan doğabilecek sonuçlar hakkında da çıkarım yapabilmelidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayatım varoluşun bayağılığından kaçmakla geçiyor
Suç yaygın mantık ise enderdir. İşte bu yüzden suçtan çok mantığa odaklanmalısın.
Eğer ilginç olaylar ve olağandışı şeylere ilgi duyuyorsak her zaman hayal gücünden daha çarpıcı olan gerçek hayata yönelmeliyiz
Bu yüzden de dışarıda neler olup bittiğinden pek haberim olmuyor ve yeni haberler almaktan her zaman hoşlanıyorum
Gerçekten de insan denen varlık çoğu zaman varoluş iyiliğini bir sıradan şeyleri kavramaya daha iyi cesaret edemez
Burada bir aşk meselesin söz konusu olduğunu kabul edebiliriz fakat kadın bu durumda şaşkın yada kederli olduğunu kadar öfkeli değildir
Bir kadının hayallerini çalmak, bir kaplanın yavrusunu çalmak kadar tehlikelidir.
İmkansızı elediğinizde, ne kadar umulmadık olursa olsun, geriye yalnızca gerçek kalır.
Bir şey ne kadar tuhaf görünüyorsa o kadar az gizemlidir. En sıradan ve özelliksiz görünen suçlar aslında en şaşırtıcılarıdır, sıradan bir yüzün en zor tespit edilen yüz olması gibi.
Holmes’ un çalışma odasında girdiğimizde şömine yanıyordu. Ev sahibi Bayan Hudson her zamanki gibi düşünceli davranmıştı. Holmes, üşümüş gibi görünüyorsunuz dedi Lütfen ateşin önüne oturun. Şimdi, şu kazlara ne olduğunu öğrenmek istiyorsunuz, galiba
Bir köstebek kadar kör olduğumu itiraf etmeliyim ama bilmemek değil öğrenmemek ayıp.
İlginç gerçekler ve sıradışı olaylar arıyorsak bakacağımız yer hayatın ta kendisi olmalı, bu da hayal gücünü kullanmaktan çok daha fazla cesaret gerektirir.
Tanrı yardımcımız olsun.
“L’homme c’est rien, l’oeuvre c’est tout.”

*İnsan hiçbir şeydir, ürettiklerin ise her şey.

Gustave Flaubert

İmkansızı elediğinizde, ne kadar umulmadık olursa olsun, geriye yalnızca gerçek kalır.
Crime is common. Logic is rare. Therefore it is upon the logic rather than upon the crime that you should dwell.
It is an old maxim of mine that when you have excluded the impossible, whatever remains, however improbable, must be the truth.
Bir kadının hayallerini yıkmak, bir kaplanın yavrusunu çalmak kadar tehlikelidir.
Elinde bilgi olmadan teori kurmaya çalışmak, yapılacak en büyük hatalardan biridir.
Ne yapacağımı bilemedim, ben de hemen sana koştum. Zaten hep böyle olurdu, kederli olan herkes, kuşların deniz fenerine uçmaları gibi, doğruca eşine gelirdi.
It was a wild night. The wind was howling outside, and the rain was beating and splashing against the windows.
Suratlarınıza bir bakın! Öyle boşsunuz ki
All day the wind had screamed and the rain had beaten against the windows As evening drew in, the storm grew higher and louder, and the wind cried and sobbed like a child in the chimney.
You see, but you do not observe. The distinction is clear.
Suç heryerde, ama mantık çok az.
Gerçekçi bir etki ortaya koyabilmek için belli bir seçiciliğin ve ayrımcılığın kullanılması gerekir,
“Bariz bir gerçekten daha yanıltıcı bir şey yoktur.”
Kaldırımdaki kararsızlık her zaman bir kalp meselesine işarettir.
Sevgili Holmes, dedim, Bu kadarı da fazla. Birkaç yüzyıl önce yaşasaydın kesinlikle büyücü diye yakılırdın.
“Ne yapacağımı bilemedim, ben de hemen sana koştum.” Zaten hep böyle olurdu, kederli olan herkes, kuşların deniz fenerine uçmaları gibi, doğruca eşime gelirdi.
“Omne ignotum pro magnifico” ( Bilinmeyen her şey muhteşem kabul edilir.)
“Özgünlük, her zaman bir ipucudur. Bir suç ne kadar niteliksiz ve sıradan olursa, meseleyi çözmek o kadar zorlaşıyor ”
‘İmkansızı elersen, geriye kalan, her ne kadar inanılmaz
gözükse de gerçektir.
Dostum, kadınların zekâsıyla alay eder dururdu. O günden beri kadınların zekâsıyla ilgili espriler yaptığını bir daha hiç duymadım. Ama ne zaman Irene Adler’in adı geçse veya fotoğrafına baksa aynı şeyi söyler: Ne kadındı o!

IRENE ADLER

Bütün öğleden sonra boyunca, ince, uzun parmaklarını müzik eşliğinde dalgalandırarak, yüzünde hafif bir gülümseme ve baygın, hülyalı gözleriyle çok mutlu bir halde salonda oturdu; o iz peşindeki kurnaz Holmes’dan, suçlu avcısından eser kalmamıştı. O sıradışı kişiliğinde bu iki zit ruh hali dönüşümlü olarak birbirine baskın çıkıyordu; çoğu kez, katı mantıkçılığının ve kurnazlığının, bünyesinin onu arada bir etkisi altına alan şiirsel ve düşünsel tarafına tepki olarak ortaya çıktığını düşünmüşümdür.
Her kadının günlük davranışlarının ardında bir roman yatar
‘Ya Bayan Sutherland?’

”Ona söylesem inanmaz zaten. Eski İran atasözünü hatırlarsın: ”

”Bir kadının hayallerini çalmak, bir kaplanın yavrusunu çalmak kadar tehlikelidir. ”

Kadınlar doğal olarak ketumdur, kendilerini gizlemeyi severler.
Suç sıradandır,nadir olan mantıktır.
Yılanlar asla tam olarak evcilleştirilmez.
İmkânsızdı elediğinizde, ne kadar umulmadık olursa olsun, geriye yalnızca gerçek kalır
Ruh eşi çok sıradan bana suç ortağı lazım!!!
Imkansızı çıkarırsak elimizde kalan gerçeklerdir
Dünya hiç kimsenin asla fark etmediği apaçık şeylerle doluydu
Bunu nasıl oldu da bildiniz? diye hayret içinde sordum.
Boş verin, dedi kendi kendine gülerek.
Şimdi asıl sorun, hemoglobin. Hiç şüphesiz, bu buluşumun önemini anlıyorsunuz,
değil mi?
Kimyasal olarak, elbette ilginç bir buluş, diye cevap verdim, Ama pratik
olarak –
Dr. Watson, Bay Sherlock Holmes, dedi Stamford, bizi tanıştırarak. Bay
Holmes Nasılsınız? dedi samimiyetle, güven verici bir şekilde elimi sıkarak.
Anladığım kadarıyla, Afganistan’da bulundunuz.
Burası sayısız şişenin dizili olup, karmakarışık bir halde bulunduğu, yüksek
tavanlı bir odaydı. Dağınık bir halde duran geniş ve alçak masaların üzerinde
imbikler, deney tüpleri ve mavi bir ışık saçan küçük Bunsen lâmbaları vardı.
İçeride, odanın uzak bir köşesindeki masaya eğilip tüm dikkatini çalışmasına
vermiş bir öğrenciden başka kimse yoktu. Ayak seslerimizi duyunca arkasına
baktı ve sevinçli bir sesle eğildiği yerden doğruldu. Elinde bir deney tüpüyle
bize doğru koşarak, Buldum! Buldum, diye bağırdı. Başka hiçbir şey
tarafından değil de yalnızca hemoglobin tarafından çökertilen bir ayraç buldum.
Altın madeni bulmuş olsaydı, yüzünden bu kadar büyük bir sevinç
okunamazdı.
Evet, yalnız tüm bu çalışmalarının konusunu, ancak Tanrı bilir. Az sonra
orada oluruz. Kendisiyle karşılaştığında, onun hakkında kendi izlenimlerini,
kendin oluşturmalısın. Konuşurken, karşımıza çıkan dar yoldan aşağı saptık
ve büyük hastanenin bir kanadına açılan küçük bir kapıdan geçtik. Hastanelerde
çok yattığım için bu tür yerlere aşinaydım. Onun için binanın kasvetli
taş merdivenlerinden çıkıp, beyaza boyanmış duvarları ve boz kapıları
olan uzun koridorunda yürürken, kimsenin yol göstermesine ihtiyacım yoktu.
Koridorun sonunda, kimya laboratuvarına giden alçak kemerli bir koridor
daha vardı.
Ve onun hâlâ tıp öğrencisi olmadığını mı söylüyorsun?
Cesetlere vurmak mı?
16/1798
Evet, ölümden sonra bedende ne kadar çürük oluşabileceğini araştırmak
için, cesetlere vurduğunu kendi gözlerimle gördüm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir