İçeriğe geç

Hindistan’a Bir Geçit Kitap Alıntıları – E. M. Forster

E. M. Forster kitaplarından Hindistan’a Bir Geçit kitap alıntıları sizlerle…

Hindistan’a Bir Geçit Kitap Alıntıları

‘Bütün bunlar geçmişte kaldı’ demenin bir yararı yok, çünkü daha bu laf ağzımızdan çıkar çıkmaz bizi güçsüzleştiriyor.
Her zaman yapılacak şu var, yapılacak bu var, kendi bildiğin gibi yapacağın şu, onun anladığı gibi yapacağın bu; hep anlayış gösterme, hep kafa karışıklığı ve birilerinin ya da ötekileri yükünü çekme. Neden şu ya da bu kendi anladığım gibi yapılamaz, neden bunlar beni rahat bırakarak yapılamaz? Bir şey neden illa yapılmalıdır, hiç anlamıyorum?
Bilginin gücü büyüktü ve güçlüklerin üstesinden gelirdi.
İnsan neden başkalarını daha fazla düşünmez?
Hayat her zamanki gibi sürüp gidiyor, ama hiçbir sonuç doğurmuyordu; başka bir deyişle, sesler yankılanmıyor, düşünceler gelişmiyordu.
Hayatın büyük bir bölümü o kadar tatsız tuzsuzdur ki hakkında söylenebilecek hiçbir şey yoktur; onu ilginç bir şey olarak göstermek isteyen kitaplar ve konuşmalar kendi varoluşlarını haklı çıkarmak umuduyla abartıya başvurmak zorunda kalır. İş ya da toplumsal zorunluluklardan dokunmuş kozasının içinde, insan ruhu çoğunlukla hazla acı arasındaki farkı bizim iddia ettiğimiz canlılıkla olmasa da kaydederek uyuklayıp durur. En heyecan dolu günlerde hiçbir şeyin olmadığı anlar vardır, içtenlikten uzak bir şekilde, “Çok mutluyum!” veya “Korkunç!” diye haykırmaya devam ederiz. “Bir şey hissettiğim sürece, bu hazdır, bu dehşettir” demenin gerçekte çok anlamı yoktur. Mükemmel bir şekilde uyum sağlamış bir organizmanın sesi çıkmaz.
Benim işim eğitim. Ben bu göreve inanırım: insanlara birey olmalarını ve diğer bireyleri anlamalarını öğretmek. İnandığım tek şeydir bu.
İyilik, daha çok iyilik ve daha daha çok iyilik. Sizi temin ederim, bu tek umuttur.
Adalet hakkında bir şey söyleyemem. Dünyaya gelmiş olmam bile adil olmayabilir; ne zaman soluk alsam, bir başkasının havasını solumuş oluyorum, öyle değil mi? Yine de dünyaya gelmiş olduğuma memnunum, burada bulunduğuma da. İnsan, ne kadar ciğeri beş para etmez biri de olsa, sonuçta mutluysa, bu bir haklı nedendir.
Bütün dünya ölüyor gibi görünüyor, yine de ölmüyor.
Hayatın bize istediğimiz şeyi uygun bulduğumuz anda asla vermediğini öğrenmişti. Serüvenler yaşanır, ama söylenen saatte değil.
Doğruluğuna inandığın şeyi ertelememelisin.
Sahib, soruyorum sana, bu ülkede neden her şey kötüye gitti?
Gök karar verir her şeye; sadece iklimlere ve mevsimlere değil, yeryüzünün ne zaman güzelleşmesi gerektiğine de. Yeryüzü tek başına çok az şey başarabilir; olsa olsa birkaç çiçeğin açmasını sağlar o kadar. Oysa gök istediğinde Çandrapur çarşı ve pazarlarına nur yağar, bir ufuktan diğerine bereket yayılır. Gök bunu yapabilir, çünkü o kadar güçlü, o kadar büyüktür. Gücünü her gün içine nüfuz eden güneşten, büyüklüğünü önünde secdeye varan topraktan alır. Hiçbir dağ onun kavsini bozmaz.
Kavganın amaçlarıyla zaferin meyveleri hiçbir zaman aynı değildir; ikincinin kendi değerleri vardır ve sadece azizler onları reddeder, ama ele geçirilir geçirilmez sahip göründükleri ölümsüzlük yok olur.
Aziz görgü kurallarına, onları ahlaki bir haleyle çevirmese de, saygı gösteriyordu; bir İngiliz’den esas olarak burada ayrılıyordu. Görenekleri toplumsaldı. Toplum fark etmediği sürece onu aldatmanın zararı yoktu, çünkü ancak toplum farkına vardığında ona zarar vermiş olurdunuz, o, sadakatsizliğin varlığından bile incinen bir dost ya da Tanrı gibi değildir.
İnsan çok fazla bahşiş de verebilir, çok az da, ancak kabul etmek gerekir ki hakikati satın alabilecek para henüz basılmamıştır.
Erkek olmanın birçok yolu var; benimkisi kalbimin derinliklerindekileri dile getirmek.
Hayatın bize istediğimiz şeyi uygun bulduğumuz anda asla vermediğini öğrenmişti. Serüvenler yaşanır, ama söylenen saatte değil.
Neye dair yazabilirsiniz ki? Sonsuza dek ‘Gül soldu’ diye tutturamazsınız ya?Solduğunu biliyoruz. Hindistan kimsenin Hindistan’ı değilken ‘Hindistan, canım Hindistan’ım’ diye vatan şiirleri yazamazsınız ya.
Ona göre edebiyat, yaşamdaki olayların bozup çirkinleştiremeyeceği bir huzur ve teselliydi.
Sıcak bildiğini okuyordu, insanları çıldırtmayı beceremediğinden olacak onları sadece sersemletiyordu.
İnsanlar, açıklamasalar da, şiire acıkırlar; mutluluğun ince,acının görkemli,sonsuzluğun ise bir biçimi olmasını isterler.
Güneş batmadan kafalarına başka düşünceler girdi, artık(Bir başkasının sorunuyla karşılaştığımız an garip biçimde çıkagelen) suç duygusu solup kaybolmaya başlamıştı.
Yaşamın büyük bölümü öylesine yavandır ki hakkında söylenecek hiçbir şey bulunamaz. Yaşamı ilginç bir şey olarak görmek isteyen kitap ve sözler, kendi varlıklarını kabul ettirmek amacıyla abartmak zorundadırlar.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Ganj, gerçi Vişnu’nun ayağından, Şiva’nın saçından akar gelir ama pek eski bir ırmak değildir. Jeoloji daha açık görüşlü olduğundan, ne bu ırmağın ne de onu besleyen Himaliyalar’ın bulunmadığı kocaman bir denizin Hindistan’ı boydan boya kapladığı bir çağ tanır.
Şiirin hüznüyle kendilerinden geçmişlerdi, hüznün, sanatın doruğu olduğunda karar kırdılar.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Toplumu aldatmanın sakıncası yoktu, ta ki sizin ihanetinizi sezinceye dek, çünkü ihanetinizi anladığı vakit topluma zarar vermiş olursunuz.
Kendisinin artık mutsuz bir evlilik için bile yaşı geçmişti;görevi başkalarına yardım etmekti; ödülüyse sevimli olduğunu duymaktı. Yaşlı kadınlar bundan fazlasını beklememeliydi.
Hindistan’da sessizlik ve kayıtsızlığa sığınmak sanki olanaksızdı.Ya sessizlikten iz yoktu ya da Prelofesòr Godbole’de olduğu gibi bu sessizlik her şeyi kaplayıp yutuyordu.
Açıkçası, İngiltere’de Hindistan kurabiliyorsunuz, tıpkı Hindistan’da İngiltere kurabildiğiniz gibi.
Genç kız, Her ikisi de hayli pahalıya oturur dedi.
Herhalde.
Ve tatsız.
Ölmüşlerimizi sevmemiz onları gerçekten uzaklaştırır, onlara ne kadar candan sarılmak istersek onlar da o kadar uzaklaşırlar.
Ronny, kendini tutmaya çabalayarak Hindistan Tanrılar’dan hoşlanır, dedi.

Ve Tanrı görünümüne bürünen İngilizlerden.

Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Adela kendinden önce gelmiş erkek ve kadınları düşündü.Yıllar yılı, dizi dizi gelmişler, aynı sofraya ve aynı fikirlerin başına gelip kurulmuş, aynı niyetle tartaklanmış, sonunda aynı basmakalıp fikirleri edinip başkalarını tartaklamaya başlamış kimseler.
Mrs. Callendar Elbette, yerliye en uygun davranış,ölmelerine izin vermektir. diye yanıtladı.

Mrs.Moore nazik ama çapraşık bir gülüşle Ya cennete giderse? diye sordu.

Benim yanıma yaklaşmasın da nereye giderse gitsin. Sinirime dokunuyorlar.

İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Keyifle dinlediler çünkü şiiri İngiltere’de olduğu gibi kişilikle değil de çoğunluktan yana olduğu zaman severlerdi.
Evlenme, analık, evde söz geçirme bunlar da olmasa, kadın ne diye dünyaya gelsin? Bütün bu nimetleri kadından esirgeyen bir erkek ölüm döşeğinde Tanrıya ve vicdanına nasıl hesap verirdi.
Biz zavallılar rüşvet aldık mı işi yerine getiririz, bu yüzden de yasa hemen yakamıza yapışır. İngilizler rüşvet alır ama işi yapmazlar. Bayılıyorum onlara.
Kötü olmanın farklı yolları vardır ve ben benimkini sizinkine tercih ediyorum.
Bilginin gücü büyüktü ve güçlüklerin üstesinden gelirdi.
Hayat her zamanki gibi sürüp gidiyor, ama hiçbir sonuç doğurmuyordu; başka bir deyişle, sesler yankılanıyor, düşünceler gelişmiyordu.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Tanrı sevgidir.
Bizim kadınların arasında fazla saçmalık var.
Her yaşamda dönecek ve geri dönecek bir şeyler olmalı.
Zafer İngilizler’i tatsızlaştırır.
Hintliler sevilip sevilmediklerini anlarlar.
İnsanın ancak kendi yakınlarının ölümü önemlidir.
Yaşlandıkça doğaüstü şeylere inanmaya direnciniz azalır.
Birçok saygın kişi hayaletlere inanır.
İngilizler daima birbirlerini bulurlar.
Hem tavşanla koşup hem de köpekle avlanamazsın.
Yaşlılar insanın umduğu gibi davranmıyorlar.
Resmiyetin girdiği yerden insan ilişkisi zararlı çıkar.
Tek el ses çıkarmaz.
Karışıklığı çözmekte İngilizler:in üstüne bulunmaz.
Bütün zavallı yerliler doğuştan canidir.
Yaşamın büyük bölümü öylesine yavandır ki hakkında söylenecek hiçbir sey bulunamaz.
Hintlilerde sorumluluk duygusu yoktur.
Hintlilerin ne kadar iyi kalpli olduğunu kimse bilmez.
Hindistan’da yaşayanların çoğu da Hindistan’ın ne türlü yönetildiğini önemsemez.
Politika, hem kişiliği hem de mesleği yıkan bir şeydi.
Bütün hastalıklar Hindulardan çıkar.
Evlilik birçok şeyi yola koyar.
İnsan tam anlamıyla dürüst olmazsa , ne diye yaşamalı.
Tanrı her ırkı birbirinden farklı yaratmıştır.
İnsanoğlu çalışırsa her şeyi öğrenebilir.
Ciddi değildir Hindular
Esrarengizlik deli saçmasının kibar adıdır.
Esrarengizlik çapraşık bir deli saçmasıdır.
Ciddi değildir Hindular.
Tek bir tanışmayla dost olunmaz.
İngiliz kadınlarda sezgi Tanrı vergisidir.
Herkes kendi dinini kendi kurmalı.
Hoş davranma isteği Tanrı’yı sevindirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir