İçeriğe geç

Hallac-ı Mansur Kitap Alıntıları – Wolfgang Günter Lerch

Wolfgang Günter Lerch kitaplarından Hallac-ı Mansur kitap alıntıları sizlerle…

Hallac-ı Mansur Kitap Alıntıları

Mesele sistemin ta kendisi. Bugün eski çağların büyük düşünürleri ve felsefeleri göklere çıkartılıyor. Fakat onların eserlerinde bugünkü resmi din, ahlak ve devlet anlayışlarından farklı bir şey çıkarmak yasak ve tehlikeli.
Cehennem, acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.
Cehennem acı çektiğimiz yer değildir bilakis acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.
Cehennem ,acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.
Yaşayan her şey sudan gelir.
(Bu bir dinsel öğreti değil evrimsel bir gerçekliktir.)
Fakat kötülüğün varlığı da bir yanılgı değildir. Sadece yanlış bir düşünceden ibaret olamaz, çünkü yanlış ve doğru, her zaman iyi ve kötü gibi değildir .Demek ki ne yaratılış ne de kurallar bize kötülük üzerine bir şey söylemiyor
Yasaya karşı gelen, yansıması insani düzen olan ilahi düzene karşı gelmişti. Tanrı ancak insani düzenin korunmasıyla hoşnut edilebilirdi.
Ruhum hala bu dünyaya terk edemeyeceği kadar bağlı..!! Sana yalvarıyorum bana bildiğin her şeyi anlat. (Ölümden neden korkarız sorusunun cevabı ne olacağımızı bilmediğimizden midir?)
Kur’an bize hepimizin kaderinin Allah’ın elinde olduğunu öğretmiyor mu?
Hallac bu bahaneyi şimdiye dek yeteri kadar dinlemişti. Bu suretle tembelliklerini ve dünya işleriyle meşgul olmamalarını haklı çıkarmak istiyorlardı. Birçoğunun amacı ise büyük ya da küçük günahlarını bu suretle kamufle etmekti.
Peygamber efendimiz bir zamanlar şöyle demişti: Bilge biriyle konuşmak dine fayda, cahil biriyle konuşmak ise zarar getirir.
Zaman kötü ve huzursuzdu
Yalnızlık ve sessizlik
Yüreğini suskunlukla mühürlemeyi tercih etti
Onu en fazla etkileyen ve üzen ise eski dostlarının ve sırdaşlarının kendisine ihanet etmeleriydi
O sessizlik ruhsal bir boşluktan öte bir şey değildi
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı veremez
Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştiremez
Yönetim adil olmak zorundadır
Yaratılmış olan tüm varlıkların sonu ölümdür!
İmanın çekirdeği aşktı,aşk dolu teslimiyet
Kendi içimize , ruhumuzun bilinmedik yörelerine seyahat etmemiz gerekir
Onu evlendirmekten başka bir şey düşünmüyor gibiydi
İnsan kendisini asla şehvete köle etmemeliydi
Ruhun aynasını yaratılmış olan şeylerin bulanıklığından kurtarmanın en iyi yöntemi ,hepinizin bildiği gibi, pişman olup tövbe etmektir
Yaratılışa bakın,doğayı inceleyin!Allah onları düşüncelerinin sonsuz motifleriyle aydınlık bir düzen içinde yaratmıştır
Yanaklarından aşağı süzülen yaşlar artlarında tuzlu izler bırakmışlardı
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
O,tek olandır
Pek çok şafak vardır
Henüz ışıldamamış olan
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Fakat güzel konuşma ve beceriklilik, yanlış alanda kullanıldığı takdirde, kendi aksini ortaya çıkartır
Kainat büyük bir insandır ve insan küçük bir kainattır
Ölmeden önce ölün!
Hallacı mansur

Halk Mansur’a taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor, hatta tebessüm ediyordu. Dostu Şibli de yaş yerine gül attı. O zaman bu gül Hallac’ı inletti. Sebebi sorulduğunda verdiği cevap çok inceydi;
Taş atanlar beni yakınan tanımayan avam takımı. Tabiidir ki halden anlamazlar. Halden anlayanların bir gülü bile beni incitti.

Hallacı mansur
Halk Mansur’a taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor, hatta tebessüm ediyordu. Dostu Şibli de yaş yerine gül attı. O zaman bu gül Hallac’ı inletti. Sebebi sorulduğunda verdiği cevap çok inceydi;
Taş atanlar beni yakınan tanımayan avam takımı. Tabiidir ki halden anlamazlar. Halden anlayanların bir gülü bile beni incitti.
Görevler önemlidir, fakat dinin temelini teşkil etmezler. Körlemesine değil, anlayıştan dolayı itaat etmeliyiz. Allah’ın kendisi bize şöyle dememiş miydi: Ben gizli bir hazineydim ve anlaşılmayı bekliyorum.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı vermez
Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştirmez
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı vermez
Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştirmez.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Savulun, Allah’ın budalası geliyor
Dünyadaki karanlık ya da başka bir deyişle kötülük, yaratılış gerçeğinde değil, insanın içinde bulunmaktadır.
Aşk, diye düşünüyordu Hallac, insanların konuştuğu dillerin en boş, fakat aynı zamanda en tanımlanamaz sözcüklerinden biri olmalıydı.
Aslında iman ve sevgi çağrısı olan Kuran’ın, bir şiddet aygıtına dönüştürülerek kirletilmesini istemiyoruz.
Çözemedi varlık muammasını
Bugüne kadar hiçkimse
Şarap içmek dururken
Sen de yorma kafanı boş yere
İnsan hakları için mücadele etmenin en iyi yolu, sonunda geri alınması gereken yalan yanlış hikayelerden mümkün olduğu kadar kaçınmaktır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Vücut, insan ruhunun zindanıdır
Ben ancak ölürsem yaşayacağım.
iç âlemimizden yükselen sesler, hakikate yönelmiş tırmanışlardır lakin yaradılmışların ürpertileri hakikate götürmüyor.
Zaten yasa dediğin nedir ki insanların yaptığı zincirlerden başka.
“Dünya derindir, Gündüzün düşündüğümden daha derin.” Nietzsche
Aşka kendi basımıza ulaşamayız, yolumuza bir yolcu düşmeli.
Taş atanlar beni tanımaz.
Halden anlayanların bir gülü beni incitti.!!
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı vermez
Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştirmez.
Kimin ekmeğini yersen, onun şarkısını söylersin
O(Allah) olmadan ruhsal anlamda ben bir hiçim, boş bir bardak, kör ve karmaşık güçlerin bir oyuncağıyım; onunla beraber ise ben her şeyim..
Görevler önemlidir, fakat dinin temelini teşkil etmezler. Körlemesine değil, anlayıştan dolayı itaat etmeliyiz. Allah’ın kendisi bize şöyle dememiş miydi: Ben gizli bir hazineydim ve anlaşılmayı bekliyorum.
Allah gerçekte kendi iradesini kabul etmemesine rağmen alnını secdeye koyan sahtekârların yüreklerinden geçenleri çok iyi okur. Allah’a rüşvet olsun diye kılınan namazlar şüphesiz geçersizdir. O, tebaasının önünde korkudan yerlere kadar eğildiği halifeye benzemez. O, yaranmak istenilen sıradan bir saray memuru değildir. O bizim yaltak lanmalarımızdan veya insanların anlık arzularından tümüyle bağımsızdır.
Ve Hallac sözlerini tekrarladı: Bunu söyledim ve bugün de söylüyorum: ENEL HAK! Ben yaratıcı gerçeğim. Gerçeğin tanrısallığı benim insanlığımda öyle açık bir şekilde zuhur ediyor ki, insanlığın buna sevinmesi lazım. Haklısın, İbni Davud, yaratanla yaratılanlar bir olamaz, asla. Eğer gerçekten Allah’ın bizi yarattığını kabul ediyorsak (kim bunu inkar edebilir ki?), eğer gerçekten Allah’ın varlığından bir varlıksak, o halde varlığımızı yaratılmışlığın pisliklerinden ve fazlalıklarından arındırabilir ve onun iradesine öyle bir teslim edebiliriz ki, Allah’ın kendisini bizim içimizden göstermesini sağlayabiliriz. Bu İslam değil mi? Bu her Müslümanın yapması gereken, Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetin bir parçası değil mi?
Böylece o zamana dek kutsanmış olan Barış Şehri nin kadıları ve ileri gelenleri, kendilerinin ve şehirlerinin şöhretini, verdikleri hüküm vasıtasıyla sonsuza dek karartmış oldular. Çevresindeki pek çok kişi tarafından son derece adil ve dindar biri olarak kabul edilen bir insanın – Yunan bilgesi Sokrates için de aynı şey anlatılıyordu- hayatını elinden alacak olan bir hükümdü bu; yalnızca geçici imâlar ve boş tecrübelerle dolu bu dünyada, bilgelik ve arılık timsali olarak görülen bir insanın canını elinden alacak bir hüküm.
İnsanlar dinden söz ediyor, fakat bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorlardı.
Tüm bu çapulcular kendilerini gerçek Müslümanlar olarak nitelendiriyor, çünkü namaz kılıyor ve oruç tutuyorlar. Fakat yasanın emrettiği davranış biçimleri tanrıdan uzak olarak yerine getirildiği takdirde, göstermelik olmaktan başka bir işe yaramaz.
Dünyaya gelmekle her insana bir şans verilir.
.. bu coğrafyada yaşayan insanlar, aslında tüm zamanlarda ve tüm kıtalarda olduğu gibi, bireyin ve toplumun yaşamını belirleyen acımasız tekdüzelik yasasına bağlıydılar.
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı vermez. Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştirmez.
Vücut, insan ruhunun zindanıdır.
Biz özgür olmak istiyoruz. Sizin kadar özgür! Toplum düzeni üzerinde konuşmayı ve tartışmayı istiyoruz, hem de her an hapishaneye gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmadan. Kuran’ın bir şiddet aygıtına dönüştürülerek kirletilmesini istemiyoruz! Bizler eskiden büyük bir kültür ve bilgi ülkesiydik, şimdi ise kimsenin aklına kültürel baskıdan ve siyasi cinayetlerden başka bir şey gelmiyor.
..insanın kalbi karanlıktır ve onları iyiliğe açmak çok güçtür
Dünyadaki karanlık, ya da başka bir deyişle kötülük, yaratılış gerçeğinde değil, insanın içinde bulunmaktadır.
Bitmez tükenmez işgüzarlığı, sapkınlıkları ve zevksizlikleri, bezirganlığı ve kalabalığı ile sadece kendisini yaşayan ve kendisinden başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen bu koca şehir, daha önce yaşamadığı bir şekilde içini daraltıyordu.
Görünen ve görünmeyen namaz kılışlarım vardır, içimde kıldığım görünmez namazlar, bana cemaat içinde alnımı secdeye koyduğum namazlardan daha anlamlı geliyor, çünkü Allah’a rüşvet olarak kılınan namazlar şüphesiz geçersizdir.
“Göz Her Şeyi Gönül İse İstediğini Görür”
Pek çok şafak vardır, henüz ışıldamamış olan.
Ölmeden önce ölün.
O çok yükseklere çıktı ve çok derinlere düştü.
Hiçbir yara bize kalbimiz kadar acı vermez
Hiçbir ilaç bizi kalbimiz kadar çabuk iyileştirmez.
Dünya derindir,
Gündüzün düşündüğünden daha derin.
F. Nietzsche
Toplum düzeni üzerinde konuşmayı ve tartışmayı istiyoruz, hem de her an hapishaneye gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmadan.
Ben ancak ölürsem yaşayacağım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir