İçeriğe geç

Everything Is F*cked Kitap Alıntıları – Mark Manson

Mark Manson kitaplarından Everything Is F*cked kitap alıntıları sizlerle…

Everything Is F*cked Kitap Alıntıları

Hepimizin bir şeye ihtiyacı olması gerekir. İnanç olmadan umut da olmaz.
Kendinizden çok fazla bahsetmeniz kendinizi saklama çabanız anlamına gelebilir.
Ama eskilerin bildiğini unutmuş görünüyoruz: Dünyada ne kadar zenginlik olursa olsun hayatlarımızın kalitesini karakterimizin kalitesi belirler ve karakterimizin kalitesini belirleyen de acımızla olan ilişkimizdir.
Hayat bitmez bir acı kaynağıdır ve büyüme bu kaynaktan kaçınma değil, onun derinlerine dalarak başarıyla rotamızı bulmamızdır.
Istırap kaçınılmazken acı çekmek her zaman bir seçimdir.
Eylemlerin sonuçları vardır.
Bir hayali her zaman yıkan şey onun gerçek olmasıdır.
umutlarımızı yaşadıkça kaybederiz.
Ne kadar kaybederseniz umudunuzu korumak o kadar zorlaşır.
Ne kadar fazla şey kazanırsanız kaybedecek o kadar fazla şeyiniz olur.
Bir şeye değer vermemeye başladığımızda artık bizim için eğlenceli ya da ilginç olmaktan çıkar.
İster farkına varalım ister varmayalım, hepimizin şu ya da bu nedenle satın almayı seçtiği hikâyeler vardır.
Kronik anksiyete bir umut krizidir.
Kahramanlık, her şeyin son derece boktan göründüğü bir durumdan bir şekilde harika bir şey çıkartabilmektir.
İnsanlar, sözcüğün tam anlamıyla gereksiz ya da bir anlamı olmayan işlerde ölene kadar çalıştırılıyorlardı.
Hayat, basit ve güzeldi.
İnsanlar farklı olduklarından daha ziyade aynıdırlar. Hepimiz yaşamda benzer şeyleri isteriz. Ama o küçük fark lılıklar duyguları yaratır ve duygular da önemli olma duygusu yaratır. Bu nedenle farklılıklarımızı benzerliklerimizden orantısız biçimde daha önemli hissederiz. Ve bu, insanlığın gerçek trajedisidir. Küçük bir farklılık nedeniyle sürekli çatışmalarla lanetlenmişiz.
Geçmiş hikayelerimiz kimliğimizi tanımlar. Gelecek hikayelerimiz umutlarımızı tanımlar. Bu hikayeleri benimsemek ve onlarla yaşamak, onları gerçekleştirmek yaşamlarımıza anlam katar.
Hadi şimdi gerçeği konuşalım: İnsanlar can sıkıcıdır ve hayat da son derece zor ve tahmin edilemezdir. Hepimiz eğer tamamen kaybolmadıysak ancak idare ederiz. Ve kendi üstünlüğümüze ( ya da alçaklığımıza) yanlış bir şekilde inanmazsak ya da bir şeyde harika olduğumuza ilişkin hayali bir inancımız yoksa en yakın köprüden kendimizi atarız.
Her kurum yozlaşır ve bozulur. Biraz daha fazla güç ve biraz daha az kısıtlama karşısında her insan bu gücü kendi işine gelecek şekilde kullanır. Herkes kendi kusurlarına gözlerini yumarken başkalarında göze batan kusurlar arar.
Dünyaya hoş geldiniz. Keyifli zaman geçirmenizi dilerim.
Bizler son derece önemsiz kozmik tozdan ibaretiz; incecik mavi bir beneğin üzerinde hoplayıp zıplıyoruz. Kendi önemimizi hayal ediyoruz. Amacımızı uyduruyoruz, ama bizler hiçbir şeyiz. Boktan kahvenizin keyfini sürün..
Şununla yüzleşmeliyiz ki Joseph Stalin size etik ve insan vakaları hakkında ders veriyorsa boku yemişsiniz demektir.
Tarihin çoğunda dünya yaşaması hoş bir yer değildi; bunun nedeni de herkesin hisseden beyninin amok koşusunda olmasıydı.
Umut hepimizin uğruna isteyerek öleceği tek şeydir.
Bu zihninizin sabah kalkmak için bir neden bulmak için uydurduğu bir hikayedir: Bir şeyin önemli olması gerekir, çünkü bir şey önemli olmazsa yaşamaya devam etmenin de bir nedeni yoktur.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Balığın suya ihtiyaç duyması gibi zihnimiz de hayatta kalmak için umuda ihtiyaç duyar. Umut zihinsel makinemizin yakıtıdır.
Olmasını istediğimiz daha iyi bir dünya değil, var olmasının mümkün olabileceğini düşünmediğimiz bir dünya.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Çünkü bir hayali her zaman yıkan şey onun gerçek olmasıdır.
Umut etmeyin.
Umutsuzluğa da kapılmayın.
Her şeyi bildiğinizi sanmayın. Bu kadar körlemesine, coş­ kulu duygusal kesinlik bizi bu tür sıkıntılı durumlara ilk baş­ ta sokmaktadır.
Daha iyisini umut etmeyin. Sadece daha iyi olun.
Daha iyi bir şey olun. Daha şefkatli, dayanıklı, mütevazı, disiplinli.
Yaşamımı öyle yaşamayı denedim ki ölüm anı geldiğinde korku değil neşe hissedeceğim
Sigarayı bırakmamız, şeker yemememiz ve arkadaşlarımızın arkadından boş sözler etmemiz gerektiğini biliriz ama bunları yine de yaparız Daha iyisini bilmediğimizden değil daha iyi hissetmediğimiz için
Kendimizi kontrol edebilmek için iradeden daha fazlasına ihtiyaç vardır. Dutgularımız eylemlerimizde ve karar vermemizde son detece önemlidir. Sadece bunun her zaman farkına varmalıyız
Düşünen beyin kendini kahraman sanan yardımcı oyuncudur.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Yaşamlarımızda umut üretmek için öncelikle yaşamlarımız üzerinde kontrolümüz varmış gibi hissetmek zorundayız.
Yaşamımı öyle yaşamayı denedim ki ölüm anı geldiğinde korku değil neşe hissedeceğim.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Biz bir kültürüz ve umuda ihtiyaç duyan insanlarız.
Bugün bir kültür olarak bir kahramana son derece ihtiyaç duyarız: işler son derece kötü olduğu için değil, bir önceki nesilleri itici gücü olan açık Neden? sorusunu kaybetmiş olduğumuz için.
Çünkü kahramanlık sadece cesaret ya da akıllı manevralar yapmaktan ibaret değildir.
Zihinlerinin en uzak köşesinde bile hiçbir şey bu kadar b*ktan olamazdı. Hiçbir şey.
Artık binlercesi geliyor, bir ölüm ve umutsuzluk okyanusunda insan dalgaları oluşuyordu.
Bu dünya seni hak etmek için ne yaptı?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Ve belki, şanslıysak bir gün insandan daha fazlası olabiliriz.
Kendinizden çok fazla bahsetmeniz kendinizi saklama çabası anlamına gelebilir.
Çünkü bir hayali her zaman yıkan şey onun gerçek olmasıdır.
çünkü duygusal problemlerle başa çıkmak mantık problemleriyle başa çıkmaktan daha zordur.
mutluluğun tersi umutsuzluk da değildir; sonsuz boyun eğme ve kayıtsızlıktır.
Balığın suya ihtiyaç duyması gibi zihnimiz de hayatta kalmak için umuda ihtiyaç duyar. Umut zihinsel makinemizin yakıtıdır.
Öncelikle ne kadar fazla şey kazanırsanız kaybedecek o kadar fazla şeyiniz olur. İkinci olarak da ne kadar kaybederseniz umudunuzu korumak o kadar zorlaşır. Ama en önemlisi umutlarımızı yaşadıkça kaybederiz. Kusursuz bir gelecek için güzel vizyonlarımızın o kadar da kusursuz olmadığını fark ederiz; hayallerimiz ve ilhamlarımız beklenmedik kusurlarla ve öngörülmeyen fedakarlıklarla lekelenir. Çünkü bir hayali her zaman yıkan şey onun gerçek olmasıdır.
Özgürlük rahatsız olmayı gerektirir tatminsizlik gerektirir.Çünkü bir toplum özgürleştikçe herkesin kendisinin kişilerle çatışan yaşam tarzları ve fikirlerle uzlaşması ve onları tanıması gerekmektedir.Acıya toleransımız düştükçe sahte özgürlüklere hoşgörülü oluruz; özgür ve demokratik bir toplumun işlemesini sağlayacak erdemleri daha az destekleriz.
Əgər bir gün, bircə gün azad yaşaya bilsəm, qəbrimin üstünə o tarixi yazarsınız.
Kırılgan sistemler Ergen duygularının güzel küçük sistemleri gibidir: Sürekli korunmaları gerekir.
Günümüz ne kadar Güneşli olursa olsun gökyüzünde bir bulut buluruz.
“Tek gerçek özgürlük, özgürlüğün tek gerçek etik formu, kendini sınırlama aracılığıyladır.
Bu, hayatta her istediğini­zi seçmenin ayrıcalığı değildir; hayatta neden vazgeçeceğinizi seçmektir.
Tek gerçek özgürlük budur. Bu tek özgürlüktür. Eğlencelik­ler gelip geçerler. Haz hiçbir zaman sürekli değildir. Çeşitlilik anlamını kaybeder. Ama siz her zaman neyi feda edeceğinizi, neden vazgeçmeye istekli olduğunuzu seçebilirsiniz.”
“Duygular bedenizini harekete iten biyolojik hidrolik sistemlerdir. Korku beynimizin uydurduğu sihirli bir şey değil. Midemizin kasılması, kaslarımızın gevşemesi, adrenalin salgısı bedeninizi çevresinde olan ağır bir arzudur”
“Starbucks’ta çalışsaydım, kahve kaplarına insanların adını yazacağıma şunu yazardım:
Bir gün siz ve sevdiğiniz herkes ölecek. Yaptığınız ya da söylediğiniz hiçbir şeyin önemi kalmayacak.
Bizler son derece önemsiz kozmik tozdan ibaretiz; incecik mavi bir beneğin üzerinde hoplayıp zıplıyoruz. Kendi önemimizi hayal ediyoruz. Amacımızı uyduruyoruz, ama bizler hiçbir şeyiz. Boktan kahvenizin keyfini sürün.
Çünkü bir hayali her zaman yıkan şey onun gerçek olmasıdır
Her şeyin son derece boktan göründüğü bir durumdan bir şekilde harika bir şey çıkartabilmektir.
Kendini kontrol etmeyle ilgili her sorun bir enformasyon ya da disiplin sorunu değil, duygu meselesidir. Kendini kontrol etmek duygusal bir problemdir;tembellik,erteleme,yeterince başarılı olamama, tepkisellik duygusal problemlerdir.
Umut zihinsel makinemizin yakıtıdır.
Hepimizin ne yapmamız gerektiğini bildiği, ama onun yapmadığı tecrübeleri olmuştur. Önemli görevleri örtüler sevdiğimiz insanları ihmal eder ve çıkarımıza uygun davranamayız. Ve genellikle yapmamız gereken şeyleri yapmadığınızda bunun nedenini ç duygularımızı yeterince kontrol edememek olduğunu varsayarız.
Duygular bedenizini harekete iten biyolojik hidrolik sistemlerdir. Korku beynimizin uydurduğu sihirli bir şey değil. Midemizin kasılması, kaslarımızın gevşemesi, adrenalin salgısı bedeninizi çevresinde olan ağır bir arzudur.
Asırlarca Psikologlar ve felsefeciler duygularımızı köreltmenin ya da bastırmanın hayatın tüm sorununu çözümü olunduğunu varsaydılar. Ama bir insan duygularından ve empatisinden tamamen sayılırsa ve geriye sadece akıl ve akıl yürütmek kalırsa hayatı hızlı bozuluyordu. Bu vaka mantıklı karar verme ve kendini kontrol etmek konusundaki ortak bilgilerin tam tersini işaret ediyordu
Hakkaniyeti gösterip hakikati saklayamazsınız
“Tartışmamız böylece birkaç dakika daha sürdü. O zamanlar şimdiki gibi değildim. Bu gibi şeylerin hisler ve değerlerle ilgili değil mantık ve kanıtlarla ilgili olduğunu sanıyordum. Değerler mantık yürüterek değişmez, sadece deneyimle değişir.”
“Duygusal çekim teorisi, benzer değerlerin uyumu ve çekimi insanlığın hikayesini açıklar. Dünyanın farklı bölgelerinde farklı coğrafi etmenler vardır. Bir bölge yiyecek ve şarap açısından zengin olabilir ve insanları konukseverliği, şenlikleri ve aileyi değerli bulurlar. Bu onların kimliği olur. Başka bir bölge kuraktır, yaşaması zordur; açık yollarla uzaktaki bir çok bölgeyle bağlantısı vardır; insanları otoriteyi ve mutlak gücü değerli bulurlar. Bu da onların kimliği olur.“
“ Gelişme” temelinde şudur: insanın değer hiyerarşisinin optimum bir şekilde önceliklerini yeniden belirlemesi.
Mutluluk peşinde koşmak modern dünyanın bir değeridir
Aslında bu günlerde işlerin sarpa sarmasının önemli bir nedeni, dünyanın çoğunda gelenekselci, ulusalcı ve popülist ideolojilerin politik güç kazanmasıdır ve bu ideolojiler neoliberal, küreselci, feminist ve çevreci ideolojilerin yirminci yüzyılın sonlarında gerçekleştirdikleri birçok şeyi geri almaktadırlar.
Umut etmeyin.
Umutsuzluğa da kapılmayın.
Her şeyi bildiğinizi sanmayın. Bu kadar körlemesine, coş­ kulu duygusal kesinlik bizi bu tür sıkıntılı durumlara ilk baş­ ta sokmaktadır.
Daha iyisini umut etmeyin. Sadece daha iyi olun.
Daha iyi bir şey olun. Daha şefkatli, dayanıklı, mütevazı, disiplinli.
Özgürlük rahatsız olmayı gerektirir. Tatminsizlik gerekti­rir.
Şu anda kendinize dayatacağınız sınırlamaları seçerek daha özgür olabilirsiniz. Her sabah erken kalkmayı, her gün öğle sonrasına kadar e-postanızı bloklamayı, telefonunuzdaki sos­ yal medya uygulamalarını silmeyi seçebilirsiniz. Bu sınırla­ malar sizi özgürleştirecektir, çünkü zamanınızı, dikkatinizi ve seçme gücünüzü serbest bırakırlar. Bilincinize kendi içinde bir amaç olarak davranırlar.
Tek gerçek özgürlük, özgürlüğün tek gerçek etik formu kendini-sınırlama aracılığıyladır. Bu, hayatta her istediğini­ zi seçmenin ayrıcalığı değildir; hayatta neden vazgeçeceğinizi seçmektir.
Tek gerçek özgürlük budur. Bu tek özgürlüktür. Eğlencelik­ ler gelip geçerler. Haz hiçbir zaman sürekli değildir. Çeşitlilik anlamını kaybeder. Ama siz her zaman neyi feda edeceğinizi, neden vazgeçmeye istekli olduğunuzu seçebilirsiniz.
Duygularımızı deneyimlerimiz yaratır. Duygular da değer­ lerimizi yaratır
Verimli hayal biraz rahatsızlık verici olabilir. Size meydan okumalı ve anlaması biraz zor olmalıdır. Böyle değilse bunun anlamı hiçbir şeyin değişmediğidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir