İçeriğe geç

Dokuzuncu Cemiyet Kitap Alıntıları – Leigh Bardugo

Leigh Bardugo kitaplarından Dokuzuncu Cemiyet kitap alıntıları sizlerle…

Dokuzuncu Cemiyet Kitap Alıntıları

Neyi özlediğini bilmiyordu, sadece bir şeye özlem duyduğunun farkındaydı. Belki birine, hiç olmadığı birine..
Zor işler ruhu yorar. İyi işler ruhu besler!
Mira sanatı ve gerçeği ve özgürlüğü seviyordu. Makinenin bir parçası olmak istemiyordu. Ama makinenin umurunda değildi. Makine onu ezmeye, dişlilerinin arasında sıkıştırmaya devam ediyordu.
Bir an geçer bir dünya geride kalır..
Kimse sana aşkın karşılıklı bir sanrı olduğunu söylemedi mi?
Biri ona inana kadar bir yalan, yalan değildir. Etkilemen gereken biri yoksa etkileyici olmanın anlamı yoktur.
Hayatlarımız tek bir hamlede, tek bir sert dalgada mahvolabilir. Ve para? Para akıntı bizi sürüklerken tutunduğumuz kayadır.
Dünya iyi olan fakat gerçekten harikulade olmayan sanatçılara kötü davranıyor.
Ölüler gördü, diye düşündü Darlington. Korkunç şeylere tanık oldu. Ama hiç sihir görmedi.
İnsanları hayvan gibi yaşamaya zorlarsan, hayvanlaşmaya başlarlar..
Ne kadar deli, o kadar Tanrı’ya yakın.
Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.
İtibar için giyinen ortalık yerde soyunur.
Eğer bir ismi bilmezsen, diye açıklamıştı Darlington, onu düşünemezsin ve söylemeyi arzulamazsın. İsim, bir çeşit yakınlaşmaydı.
Ancak gizem ve delilik yoluyla ruh ortaya çıkar.
Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.
Ölüm herkesi yener.
Ölüm hafifti ve kapı kilidinden içeri kayıverdi.
“Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.”
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
İşin püf noktası buydu: Senden daha fazla kaybedecek bir şeyi olduğuna inandırmak.
Kimse sana aşkın karşılıklı bir sanrı olduğunu söylemedi mi?
Küçümseyicisin Darlington. Bu sana uymuyor.
İstersen sihir de. İki insanın aynı büyüyü paylaşması.
Eh bunu beğendim, dedi Alex.
Aksettirme büyüsü tamamen yansımalar ve algıyla ilgilidir. Biri ona inanana kadar bir yalan, yalan değildir. Etkilemen gereken biri yoksa etkileyici olmanın bir anlamı yoktur.
Mira sanatı ve gerçeği ve özgürlüğü seviyordu. Makinenin bir parçası olmak istemiyordu. Ama makinenin umrunda değildi. Makine onu ezmeye, dişlilerinin arasında sıkıştırmaya devam ediyordu.
Ondan uzaklaşmaya devam etmek istemen için inşa edilmiş bir şehirdir bu.
…Her çiçek her bahçeye ait değildir.”
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Cennet bahçesi kapalı olsa da Cehennem her zaman açıktır.
MORS VINCIT OMNIA

Ölüm herkesi yener.

Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Tuzun onları uzak tuttuğunu sanmıştım.
Darlington kaşının birini kaldırdı. Televizyonda mı gördün?
Eski bir kitaptan öğrendim desem daha mutlu olur muydun?
Olurdum aslında.
Yazık oldu o zaman.
Huzur, sarhoşluk gibiydi. Sonsuza dek sürmezdi. Bir illüzyondu, bir anda mahvolup sonsuza dek kaybolabilecek bir şey. Sadece iki şey sizi güvende tutardı: para ve güç.
“Eğer bir ismi bilmezsen, […] onu düşünmezsin ve söylemeyi arzulamazsın.” İsim bir çeşit yakınlaşmaydı.”
“Ancak gizem ve delilik yoluyla ruh ortaya çıkar.”
Kimse sana aşkın karşılıklı bir sanrı olduğunu söylemedi mi?
Biri ona inanana kadar bir yalan, yalan değildir. Etkilemen gereken biri yoksa etkileyici olmanın anlamı yoktur.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Cuando ganeden esta acerrado, guehinam esta siempre abierto.
Cennet Bahçesi kapalı olsa da Cehennem her zaman açıktır.
“Gücün olsun bu karanlık diyarda onu aydınlatmaya ve gücün olsun bu ölü dünyayı canlandırmaya.”
“Annem ne dedi biliyor musunuz?” diye sordu Turner. “Şeytanın bilmediği kapı olmadığını söyledi. Hep ayağını içeri sokmak için beklermiş. Bu geceye kadar ona inanmamıştım.”
Her çiçek, her bahçeye ait değildir.
Neden buraya bu kadar çok kilise yapılmış sanıyorsunuz? Bir şekilde bu şehrin insanları biliyordu: Sokakları başka tanrılara ev sahipliği yapıyordu.
Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.
..Beni geri al.. Beni hiç zarar verilmemiş birine dönüştür.. Gidebildiğin kadar geri git.. Yepyeni yap beni.. Hiç yaram, berem olmasın..
Birbirlerine korkunç şeyler yapmak için insanların büyüye ihtiyacı yoktu.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
ama parlak bir şeye çekilmek aynı zamanda bir karga dürtüsüydü.
Sürekli ölüme sokulup parmağınızla dürtemezdiniz. Er ya da geç bileğinizden yakalayıp sizi aşağı çekmeye çalışırdı.
Eğer bir ismi bilmezsen, diye açıklamıştı Darlington, onu düşünmezsin ve söylemeyi arzulamazsın. İsim, bir çeşit yakınlaşmaydı.
Bir kez sınırı aşmak dövme yaptırmak gibidir. Herkes görebilir.
“Annem ne dedi biliyor musunuz?” diye sordu Turner. “Şeytanın bilmediği kapı olmadığını söyledi. Hep ayağını içeri sokmak için beklermiş. Bu geceye kadar ona inanmamıştım.”
İnsanları hayvan gibi yaşamaya zorlarsan hayvanlaşmaya başlarlar.
Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.
Gerçek bir gece uykusuna yatmamış da yarı uyanıklıkla bölünmüş kısa şekerlemeler yapmış gibi hissediyordu.
Her çiçek her bahçeye ait değildir.
Kostümlü insanlar ,sahte mücevherler, Kendilerini küçük İlizyon katmanları ile süsleyenler ,dik durup karınlarını içeri çekiyorlar kast etmedikleri şeyler söylüyor pohpohlamalarla şımarıyorlar binlerce küçük aldatma eyleminde bulunuyorlar birbirlerine yalan söylüyorlar ,kendilerine yalan söylüyorlar
Beni yok etmeye çalışan bu dünyada hayatta kalmak istiyorum.
“Kemikdaşlar onların mümkün olduğunca deli olmasını ister.”
“…Her çiçek her bahçeye ait değildir.”
Başka birine mucize göstermek; kendilerine yalan söylenmediğini anlamalarını izlemek, çocukken onlara vadedilen dünyanın terk edilmek zorunda olmadığını, ormanın içinde, merdivenlerin altında, yıldızların arasında gerçekten bekleyen bir şey olduğunu, her şeyin gizem dolu olduğunu göstermek için.
“Neden buraya bu kadar çok kilise yapılmış sanıyorsunuz? Bu şehrin insanları biliyordu, sokakları başka tanrılara ev sahipliği yapıyordu.”
“Annem ne dedi biliyor musunuz? Şeytanın bilmediği kapı olmadığını söyledi. Hep ayağını içeri sokmak için beklermiş. Bu geceye kadar ona inanmamıştım.”
Mors vincit omnia.
Ölüm herkesi yener.
Biri ona inanana kadar bir yalan, yalan değildir.
“Ancak gizem ve delilik yoluyla ruh ortaya çıkar.”
Aksettirme tamamen yanılsamalarla ilgilidir. Biri ona inanana kadar bir yalan, yalan değildir. Etkilemen gereken biri yoksa etkileyeci olmanın anlamı yoktur.
Ancak gizem ve delilik yoluyla ruh ortaya çıkar
Zengin ya da yoksul, hepimiz ölümde eşitiz.
Biri ona inanana kadar bir yalan, yalan değildir.
Cennet bahçesi kapalı olsa da Cehennem her zaman açıktır.
Beni yok etmeye çalışan bu dünyada hayatta kalmak istiyorum.
Neyi özlediğini bilmiyordu, sadece bir şeye özlem duyduğunun farkındaydı, belki birine, hiç olmadığı birine.
Beni geri al. Beni hiç zarar verilmemiş birine dönüştür. Gidebildiğin kadar geri git. Yepyeni yap beni. Hiç yaram, berem olmasın.
Solak olmak şeytani etkinin bir göstergesi olarak görülürmüş. Uğursuz el ve onun gibi saçma şeyler.
Gülüşünü değiştir, hayatın değişsin.
Sosyal bir kelebek olsaydı acısını azaltmak için içtiğini söylerlerdi. Bütün dersleri A olan bir öğrenci olsa mükemmeliyetçiliğin onu yiyip bitirdiği söylenirdi. Kızların ölümü için hep bir bahane olurdu.
Moda değişir, hırsızlar küratör olur.
İnsanları hayvan gibi yaşamaya zorlarsan hayvanlaşmaya başlarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir