Nikolay Vasilyeviç Gogol kitaplarından Müfettiş kitap alıntıları sizlerle…
Müfettiş Kitap Alıntıları
İnsanın elinden gelmeyeni, Tanrı verir.
Büyük gemiye, büyük deniz gerek.
Ah siz kadınlar! Hoş bir söz duymak size yeter! Boyuna ipe sapa gelmez şeylerle uğraşırsınız!
İnsan içti mi, içindeki herşeyi dışarı döker; yüreğindeki her şey diline vurur.
İnsan yaşamın bütün zevklerini tatmalı.
Zaten bence, nezaket çok da gerekli değil. Size saygı duyulması, içtenlikle sevilmeniz yeterli, öyle değil mi?
Artık dünya garip bir yer oldu.
Paran olsun yeter; paran varsa daha rahat, daha güzel yaşarsın.
Zaten ben insanlardan sadakat ve saygıdan başka bir şey beklemem.
Yüzün çarpıksa, aynayı suçlama
İnsan basit bir varlıktır zaten: Ölecekse ölür, iyileşecekse iyileşir.
Bizim halk salağın tekidir, olur olmaz şeye ses çıkarmaz.
kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Bizim halk salağın tekidir, olur olmaz şeye ses çıkarmaz.
Görüyorsunuz ya benim de aklım fikrim okumakta.
İkiyüzlü insanları hiç sevmem.
Bu yaşamın tek bir kötü yanı var: Bazen karnın tıka basa doyar, bazen de şimdiki gibi açlıktan geberirsin işte.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ah, bıktım bu yaşamdan!
Okumayı o kadar çok severim ki kederli zamanlarımda ruhum açılır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Görüyorsunuz ya benim de aklım fikrim okumakta.
kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Bu ölümlü dünyada kendimi ne diye zevk ve eğlenceden mahrum edeyim ki?
Tanrı düzeni böyle kurmuş
İnsan basit bir varlıktır zaten: Ölecekse ölür, iyileşecekse iyileşir.
“Artık dünya garip bir yer oldu.”
“Yaşam ne berbat yahu!”
Günah var günah var, insan ayırmasını bilmeli..
Bizim halk salağın tekidir, olur olmaz şeye ses çıkarmaz.
Şehrin bütün ileri gelen gerizekalılarını çağırın.
Yüzün çarpıksa, aynayı suçlama.
Rus Atasözü
Rus Atasözü
İkiyüzlü insanları hiç sevmem.
Ah, bıktım bu yaşamdan!
İnsan basit bir varlıktır.
Yaşamak öyle sıkıcı oldu ki kardeş, insan biraz da ruhunu beslemek istiyor.
Allah birini cezalandırmak isterse, önce aklını başından alır.
Şans genellikle lokmayı hak etmeyenin ağzına koyar.
İnsanın elinden gelmeyeni, Tanrı verir.
Makedonyalı İskender konusuna girince neler yaptığını size anlatamam. Yemin ederim, yangın çıktı sandım! Deli gibi kürsüden fırladı, sandalyeyi kavrayıp olanca gücüyle yere çaldı adam. Tamam, İskender büyük adam ama sandalyeden ne istiyorsun?
İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Ben de senin gibi edebiyatla uğraşmak istiyorum artık , insan biraz da ruhunu beslemek istiyor.
Aklın çok olması, bazen olmamasından daha kötüdür
Zaten ben insanlardan sadakat ve saygıdan başka bir şey beklemem.
“Yaşamak öyle sıkıcı oldu ki insan biraz da ruhunu beslemek istiyor.”
Ah, bıktım bu yaşamdan..
Eğer gelen memur içinizden birine, ‘Durumunuzdan memnun musunuz? ‘ diye soracak olursa ‘ her şeyden memnunuz , efendim . ‘ diye cevap vereceksiniz . Şayet biriniz çıkar da memnun olmadığını söylerse, sonradan ben onu öyle bir memnun ederim ki , şaşar kalır .
Paran olsun yeter; paran varsa daha rahat, daha güzel yaşarsın.
İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Dikkatli ol! Rütben kadar çalmıyorsun
İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Andrey İvanoviç’in günahlar dediği şeyler üzerine ise söyleyecek hiçbir sözüm yok.Hatta bundan söz etmek biraz garip de geliyor.Böyle günahları olmayan adam olamaz ki.Tanrı düzeni böyle kurmuş
İnsan basit bir varlıktır zaten:Ölecekse ölür,iyileşecekse iyileşir
Yüzün çarpıksa, aynayı suçlama
Şimdi kendimiz için güzel güzel övgüler, boş laflar uydurup dinleyeceğimize, ruhumuzdaki o çirkin kenti görmeye gidelim.
İnsan basit bir varlıktır zaten: Ölecekse ölür, iyileşecekse iyileşir.
Yüzün çarpıksa,aynayı suçlama.
İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
Güç bela tanınmadan kapıdan çıkabiliyorum: Hey, Ivan Alexandrovich geçiyor .
Ben yemeği çok severim. Zaten yemek yeme gibi bir mutluluktan mahrum olduktan sonra yaşamanın ne anlamı var ki?
Büyük gemiye, büyük deniz gerek.
Ah Yarabbi, bir kaşık çorba olsa. Vallahi bana öyle geliyor ki, şimdi bütün dünyayı yiyebilirim. Kapıyı vuruyorlar O olmalı.
Hey canına yandığımın ne muameledir o! Hiç kaba bir sözcük işitilmez. Herkes sana, siz der. Yürümekten mi bıktın, atla bir arabaya, bey gibi kurul. Parasını vermek istemiyorsan, onun da kolayı bulunur: Her evin iki kapısı vardır. Birinden girer, ötekinden çıkarsın. Şeytan bile bulamaz seni. Yalnız, bu yaşamın kötü bir yanı var: Kimi zaman karnını güzelce doyurursun, kimi zaman da, işte bugünkü gibi açlıktan geberirsin. Ama bütün suç onda. Halimiz duman, başımız dertte yahu! Babası para gönderiyor. İnsan biraz tutumlu olur, değil mi? Nerede başlar hovardalığa. Arabadan aşağı inmez, her gün tilatura için bilet al, bir hafta sonra ne görürsün? Yeni frağını bitpazarına satmaya yolluyor! Gömleğine varıncaya kadar sattığı oldu. Üstünde bir ceketi, bir de kaputu kaldı. Vallahi böyle. Kumaşı da ne güzeldi ama! İngiliz. Bir frak 150 rubleye mal olur, ama bitpazarına götürdün mü, vere vere 20 ruble verirler. Hele pantolon, yok pahasına gider. Bu duruma düşmesinin nedeni de ne? Aklı havada, ondan! İşine gücüne gideceğine piyasaya çıkıyor, kumar oynuyor. Ah, beyefendi bunu bir öğrenirse, vallahi, memurmuş, falanmış dinlemez, pantolonunu indirir, basar sopayı, bizimki de dört gün rahat oturamaz. İnsan memursa, memurluğunu bilmeli. İşte, şimdi de, otelci: Birikmiş borçlarınızı ödemezseniz, artık yemek vermem. dedi. Peki, parayı veremezsek ne olacak?
Hey! Osip, git, bir oda tut, en güzel odayı tut. En iyi tarafından yemek ısmarla. Ben, öyle olur olmaz yemekleri yemem. Bana yemeğin en iyisi gerek. Önemli bir adam olsa ne ise, küçük bir kayıt memuru! Önüne gelenle dost olur, sonra da başlar kumar oynamaya. İşte sonu böyle oluyor. Off bıktım bu yaşamdan. Vallahi, köy daha rahattı. Orada kent yaşamı yoktur ama üzüntüsü de azdır Bir kadın alırsın, ondan sonra ömrün boyunca keka, ye böreği, yat aşağı. Elbet doğrusunu söylemek gerekirse, Piter’de yaşamak çok güzel. Yalnız, iş parada para olduktan sonra, günler daha ince, daha politikalı geçer. Tilaturalar, dans eden köpekler, hepsi önünde ne istersen var. Herkes ince, nazik konuşur. Daha nazik konuşanlar var, ama onlar soylular. Bir pazara gidersin. Satıcılar bağırır: Buyurun, bayım! Diyelim salda giderken bir memurun yanında bile oturursun. Kibarlık görmek istiyorsan bir mağazaya git. Orada emeklinin biri sana askerlikten açar. Gökyüzündeki yıldızların neye yaradığını, ne olduklarını anlatır. Onları sanki avucunun içi gibi öğrenirsin. Bazen yaşlı bir subay karısı düşer bazen de bir hizmetçi girer, ama bir içim su öf öf öf!
Allah belasını versin. Açlıktan geberiyorum. Midem bomboş karnım gur gur ötüp duruyor. Ah bir eve dönsek! Ne yapsam bilmem ki! Piter’den* çıkalı iki ay oluyor. Çapkın, yolda elindekini, avucundakini yedi, bitirdi. Şimdi de süt dökmüş kedi gibi düşünüyor. Bol bol yol paramız vardı. Ama kendisini nasıl gösterecek?
Büyük gemilere derin okyanuslar gerekir.