İçeriğe geç

İlahi Aşk Kitap Alıntıları – Muhyiddin İbn Arabi

Muhyiddin İbn Arabi kitaplarından İlahi Aşk kitap alıntıları sizlerle…

İlahi Aşk Kitap Alıntıları

Gönül vermektir, yok olmaktır.
İnsanın uykusunun kaçmasıdır, yemeden içmeden kesilmesidir.
Hz peygamber(s.a.v) Rabbinden naklettiği bir kuds-i hadiste şöyle buyurmaktadır:Kendisine farz kıldığım şeyleri yerine getirmekle, kulumun bana yaklaşmasından daha çok sevdiğim bir şey yoktur. Kulum bana, Ben kendisini sevinceye kadar nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder. Ben onu sevince onun kulağı, gözü, eli ve tüm organları olurum.
Allah güzeldir, güzelliği sever.
Sevgi bir nisbettir, hem Yaradanı ilgilendiren, hem insanı
İlmimiz bilmese de bu ilişkinin sırrını.
Sevgi bir zevktir bilinmez hakikati
Allah, Allah! Ne tuhaf değil mi?
Sevginin nedenleri sarıyor beni özüyle
Varlık ve yokluk gibi iki zıt elbisesiyle.
Allahın varlığı bile sevgiyle bilinir
Ona benzer değiliz ama, biz de de O’nda da o görülür. Ey Allahım! Affet beni söylediklerim şükür kabilinden.
Biz aşktan sudur ettik
Aşk üzere yaratıldık
Aşka doğru yöneldik
Aşka verdik gönlümüzü.
Sevgi makamının birincisi Hubb dur. Bunun saflığı kalbe nufuz eder. Sevgiliyle birlikteyken, aşığın başka bir maksadı, gayesi yoktur. Sevgilinin iradesi önünde, kendi iradesini bırakır.
Bu sevgi insanı bütünüyle kuşatıp, sevgiliden başka birşey gözü görmeyecek derecede insanı kör eder. Bu hakikat insanın bütün vücuduna işler, damarlarındaki kan gibi her yerinde deveran eder. Öyle ki insanda artık ondan başka bir şeye yer kalmaz. Bu dereceye ulaştığında ise insan, başkasıyla konuşurken bile, sevgilisiyle konuşur; başkasından bir şey duysa, sevgilisinden duymuş olur; her nereye baksa sevgilisini orada görür. İşte o zaman bu sevgi Aşk olur.
Eğer aşığın sevgisinde, sevgilisinden başkasına düşünmeye fırsat verebilen bir akıl ya da akıl yürütme varsa, o sevgi saf ve gerçek değildir.
Akıl ile idare edilen sevgide hayır yoktur.
Kazanmak istiyorsan, önce çalış.
Hürmet görmek istiyorsan, önce hürmet et. Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi öğren
”Neye talipsen o’sun ” Talebinle varsın, Yaşattığınla adamsın. Dünümüzün hikayesi yok artık..! Bugün olduğun kadarsın? Kiminlesin..? Kime yarsın ey Talip..?
{{Bu insanların hepsi Cehennem korkusuyla ibadet ediyorlar.
Ateşten kurtuluşu büyük mutluluk sayıyorlar,
Oysa bende ne Cennet ne de Cehennem düşüncesi var ,
Çünkü istemiyorum ben aşkıma olsun bir karşılık .}}}
Hayalin gözlerimde , sözlerin dilimde
Taht kurmuşsun kalbimde , neden kaybolursun öyleyse
Beni bir günlük nimete, yüzyıllık çileye boğdu
Sen’den söz etmeyen hiçbir kitabı okumazdım.
Sevgiyle söyle O’na : Ey gönlümün son emeli !
Sevginin nedenleri sarıyor beni özüyle
Allah’ı seven, ayrılık korkusu duymaz;
çünkü O’na bağlanmıştır sımsıkı.
O’ndan nasıl ayrılabilir ki?
Allah’ı seven Allah’ın kabzasında, avucundadır; O’ndan kesinlikle ayrılamaz.
Ayrıca sevgilisi, aşığı her an görmektedir. Gerçekten de O, ona şah damarından daha yakındır.
O’ndan ayrılmak nasıl mümkün olur, nerede?
O’ndan başka biri yok ki Evrende.
Kalbim kayboldu, Sevgilimi nerede bulayım ki?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Çılgın aşıkların bir yolu, bir yasası yoktur.
Onların yolu aşk yoludur.
Onlar aşk diliyle konuşurlar, ilim ve akıl diliyle değil
Güzel davrananlara daha güzel karşılıklar ve hatta daha fazlası vardır

‘ Kur’an, 10 / 26 ‘

O, bütünün biridir, çünkü bütün onun için ehadiyyettir, birliktir.
Çünkü ben kavuşma anında nefsimin kölesiyim
Oysa ayrılık anında Sevgilimin kölesiyim
Sevgilinin yaptığı her şey güzeldir.
Biliyorsun Sen ey Sevgilim
Ey Sevgilim, Sen biliyorsun
Vücudumun ve ruhumun yorgunluğu
Açığa vurmaktadır sırrımı
Ey Sevgilim öyle sakladım ki içimde sevgimi
Göğsüm daraldı, nerdeyse göğsüm çatlayacaktı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu insanların hepsi Cehennem korkusuyla ibadet ediyorlar
Ateşten kurtuluşu büyük mutluluk sayıyorlar,
Oysa ben de ne Cennet ne de Cehennem düşüncesi var,
Çünkü istemiyorum ben aşkıma olsun bir karşılık.
İlahî sevgiye tutulan aşık cisimsiz bir ruhtur;
Tabiî sevgiye tutulan aşık ruhsuz bir cisimdir.
Ruhanî sevgiye tutulan aşık ise hem cismî hem de ruhu olan bir varlıktır..
Aşığın gözü, sevgilinin varlığıyla görür.
Aşık, ancak sevgilisinin sözüyle konuşur..
Aşık, bütün sıfatlardan arınmış olmalıdır.
Aşığın isimleri meçhul olmalı, bilinmemelidir.
Aşık, gerçekte dalgın olmadığı halde adeta dalgınmış gibi olmalı
Aşık, Allah’a doğru Allah’ın isimleriyle yürümelidir.
Aşık, kuş gibi uçar olmalıdır.
Aşık, daima uyanık kalmalıdır.
Aşık, gamını ve kederini gizlemelidir..
İmkân dahilindeki bütün gerçeklikler içinde, bu âlemden daha güzel, daha eşsiz bir şey yoktur.

‘ İmam Ebu Hamid el-Gazalî ‘

Bu dert bana dokundu. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.

‘ Kur’an, 21 / 83 ‘

Aşktan ağlıyorum onlara, benden uzaklaşırlarsa,
Korkuyorum ayrılacaklar diye bana yaklaşırlarsa.
Aşkın, insanlar üzerinde, akıldan daha etkili bir gücü vardır.

‘ Ebu’l-Abbas el-Mukâranî el-Kussâd ‘

Aşkından mecnuna dönmüş kişi sürekli yakınmakta
Ayrılıktan, sevgilisinden uzakta kalmaktan
Bense, tam tersine çok uzağım böyle yakınmaktan
Çünkü sevgilim her an hayalimde, her an yanımda
Doğrusu, sevgilim benden doğmakta, bende kalmakta
Öyleyse lt;Bana ne oldu? Bana ne oldu? gt; demek niye?
Uzuvlarım kesilmiş, mafsallarım sökülmüş, ne çıkar!
Her birinde Senin Adın anılır Rabbim! Senin Adın yazılır!
İhsan da buluna varlık gözden ırak olursa, ihsan devam etse bile ilgisizlik bu aşkı kısa zamanda söndürür
Senden başkasına olan sevgim bakışla doğuyor
Ancak senin sevgindir ki konuşmayla doğuyor
Allah biliyor ya, sevgili hakkında hiçbir şey bilmiyorum
Oysa onun için, insanlar arasında bir dost, bir sevgili deniliyor..
Sevenin iki kişiyi birden sevmesi doğru olmaz, çünkü ikisini birden kalbine sığdıramaz.
Bize bu şeyleri, bu işleri, bu konuları, bunların çıkış ve varış yerlerini bildiren ve bizi ariflerden, bunları bilenlerden eden Allah’a sonsuz hamd olsun! Allah bizi, kendilerine, ilim nimetini bağışlayarak mutlu ettiği insanlardan etsin!
Gerçekte ise, hiç kimse sevgilisini, sevgilisi için seviyor değildir, aksine kendi nefsi için sevmektedir..
Varoluş zamanı, kavuşma zamanıdır;
Sevme zamanıdır, yiyiniz, içiniz
Eğer o sevgili, kendi iradesini kullanabilen biriyse, sevenin, onu kendi nefsi için değil de onun için sevmesi mümkündür.
Eğer kendi iradesini kullanamayan biriyse, o zaman seven, sevgilisini sadece kendi nefsi için sever..,
..ister fani olsun ister olmasın, dilediğini sevgiyle nitele! Sevgi, kesinlikle sevenin varoluşundan başka bir şey değildir.
Varoluş içinde sadece seven ve bir de sevilen vardır..
Seveni, muayyen bir sevgiliye bağlayan ilgi kesilebilir, fakat sevgi sevenin nefsinde sonsuza dek sürer gider, çünkü sevgi sevenin özüdür..
Sevgi, sevenin zatî (nefsî) bir özelliği midir, yoksa o sevendeki manevî bir sıfat mıdır ?
Ya da sevenle sevilen arasında basit bir ilgi midir ?
Seveni, sevgiliyle kavuşmaya çeken bir alâka mıdır ?
..seven, sevgilisinin sevdiğini sever..
Seven, sevgilinin somut olarak var olmasını ister, çünkü sevgili gerçekte ma’dumdur..
Hayalin gözlerimde, sözlerin dilimde
Taht kurmuşsun kalbimde, neden kayboluyorsun öyleyse ?
Kıskançlık sevginin sıfatlarındandır, edeplice örtünmenin dışında her şeyi hor görür.

‘ Ebu’l-Abbas ibn el-Arif ed-Dahacî ‘

Dedi: lt; lt;Ey zavallı, düşmüşsün sen bilgisizlik deryasına
Öyleyse gel dinle, işit sözümü öğren bilgelik sırrımı
Çünkü ben yedi ilmin, on ilmin, sonra elli ilmin ehliyim
Dahası bir erdem eriyim ben
Kavuşursun bana eğer onlardan ikisini öğrensen
O zaman görünür size çok güzel bir kare şekil..
Ben öyle birine aşık oldum ki sevgisi nerden bilmiyorum,
Bilmiyorum diyen kim onu da bilmiyorum
Şaşırıp kaldım; düşünceler sardı beni
Hayretler içinde kaldım, şaşkına döndüm
Yirmi kez hac ettikten sonra farkettim
Sırrımın kucakladığı bir aşkı terennüm ettim..
Biz sevgiden sudûr ettik
Sevgi üzerine yaratıldık
Sevgiye doğru yöneldik
Sevgiye verdik gönlümüzü.
Allah tövbe edenleri sever; temizlenenleri sever.

‘ Kur’an, 2 / 222; 9 / 108. ‘

Sır ve mana ne kadar aşıktır Sen’in haberine
Biliyorsun Sana bakmaya doyamıyorum
Görünce Seni, varlığı var eden Seni..
Koş acele et yeniden ele geçirmek için ömründen geçip gideni
Koş acele et yolculuğundan azık olarak almak için Rahman’ı
Sevgiyle söyle O’na: Ey gönlümün son emeli!
Ben kendi zâtımı sevdim, Bir’in ikiyi sevişi gibi
Sevgi O’ndandır: Tabîî ve ruhanî
İlahisi de O’ndandır, Kur’an ayetleriyle belli..
Varlık bir harftir, sen onun anlamısın.

Hayatta bir emelim yok O’ndan başka.

Harf bir anlamdır, anlamı kendindedir

Göz görmez o anlamdan başka hiçbir şey.

Kalb gider gelir fıtratının bir gereği

Kâh şekline o harfin kâh anlamına.

Seven benim, sevdiğim de ben.
“Sevgilimden uzaklaşıyorum, bu kez kavuşma arzusu tüketiyor beni
Ona kavuşuyorum, iyileşemiyorum, o varken de yokken de özlüyorum
Onunla karşılaşınca ummadığım şeyler geliyor başıma
Şifa bulacağım yerde yeni bir dert geliyor başıma
Çünkü ben onunla karşılaştığım daha ilk anda
Güzelliği devamlı artan birini görüyorum karşımda
Bir vecd gerekli ki olsun durağımız
Altınca güzelliğinden uyumlu beraberliğimiz.
İlahi sevgiye tutulan âşık, cisimsiz bir ruhtur; tabiî sevgiye tutulan âşık, ruhsuz bir cisimdir. Rûhânî sevgiye tutulan âşık ise, hem cismi, hem de ruhu olan bir varlıktır. Öyleyse, tabiî, unsurî aşka tutulan âşık, kendisini değişikliğe uğramaktan koruyacak bir ruha sahip değildir. Bu nedenle; sevgiye dair sözler, tabiî aşka tutulan birini etkileyecektir, fakat ilâhî aşka tutulan âşığı etkilemeyecektir; rûhânî aşka tutulan âşığı ise, biraz etkileyecektir.
Bizler, o ama’ cevherinin içindeyken, fakat henüz varoluş haline geçmemişken, Tanrı’nın o kelâmını, Kün! sözünü işittik. Dolayısıyla biz, o cevher içinde sûretler halindeydik. Onun içinde zuhûr edişimizle o ama’a da vücut verdik. Böylece o ama’ için vücudu’l-ma’ku li’den sonra, vücudu’l-aynî de gerçekleşti. Bu da, bizim Tanrı’ya duy duğumuz sevginin başlangıç sebebi oldu.

İşte bunun için, şarkılar dinlediğimiz zaman, açıktan veya gizlice, ilâhî sûretten sadır olan Kün! kelimesi nedeniyle heyecanlanırız, duygulanırız, yüreğimize su serpilir. Kün kelimesinin açık şekli, iki harften ibarettir: Kâf ve Nûn. Aynı şekilde, açıkça görünen bu âlemin de (el-âlemü’ş-şehade), zâhir ve bâtın olarak iki yönü vardır. Zahir yönü Nun harfiyle, bâtın yönü ise Kâf harfiyle simgelenmiştir. Bu nedenle Kâf harfinin ağızdaki mahreci gayb âlemine bir giriş niteliğini taşır; bu harfin mahreci insanın gayb âlemine girmesini sağlar. Çünkü Kâf harfi, dil ile gırtlak arasından çıkan harflerin sonuncusudur. Nún harfi ise, dil üzerinden çıkan harflerdendir. Bu Kün kelimesinin gayb yönü, Kâf ve Nûn harflerinin ortasındaki Vav’la simgelenmiştir. Vav dudak harflerindendir ve zuhûrun bir simgesidir. Aynı zamanda Vav bir illet harfidir, sahih harf değildir. İşte bunun için, oluş (tekvin) simgesel olarak ondan gelmiştir; çünkü o illet harfidir; illiyet (neden sellik) harfidir. Gene çünkü, vav harfi dudak harflerindendir. Dudağın ileriye doğru uzatılmasıyla, varlığın ya da kozmosun zâhir yönü ne doğru nefesin çıkmasını sağlar.

Bu nedenle, vücutta canlılık ilkesinin zuhûru, açığa çıkışı ruh gereğincedir. Fiiller, hareketler ve bütün davranışlar, vücûda hayatiyet veren ruh sebebiyle meydana gelir. Ruh vücutta gayb halindedir, tıpkı Kaf ve Nún arasındaki Vav harfinin gayb oluşu, görünmeyişi gibi; çünkü aradaki Vav harfi, hazfolmuştur ve sükûn halindedir. Aynı şe kilde Nûn harfi de sükûn halindedir. Vav harfi, simgesel olarak perde arkasında çalışır; onun varlığı gaybdır, fakat hükmü ve etkisi açıktadır

Akıl ile idare edilen sevgide hayır yoktur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir