İçeriğe geç

Akışkan Hayat Kitap Alıntıları – Zygmunt Bauman

Zygmunt Bauman kitaplarından Akışkan Hayat kitap alıntıları sizlerle…

Akışkan Hayat Kitap Alıntıları

– Hatalı davranışlar, kabul gören amaçlara ters düşen veya istenmeyen sonuçlara vesile olan edilimler karşısında verilen alışıldık yanıt eğitim veya yeniden eğitimdir. Yani öğrencilere yeni motivasyon kaynakları aşılamak, farklı temayüller geliştirmek ve yeni beceriler kazanmalarını sağlamaktır. Bu tür durumlarda eğitimin dayatılması, gündelik deneyimlerin etkisine kafa tutmak, onlara karşı mücadele etmek ve neticede öğrencilerin içinde yaşadıkları toplumsal düzlemden doğan baskılara kafa tutmak demektir. Peki, eğitim ve eğitimciler bu amaca uygun mudurlar? Kendileri bu baskılara direnebilirler mi? Kafa tutmaları gereken baskıların aynısına hizmet etmekten kendilerini kurtarmayı başarırlar mı?
Akışkan modern toplumda yaşam, gerçek hayatta oynanan kötü ve sinsi sandalye kapmaca oyunudur.
ince bir buzun üzerinde kayarken, bizi güvende tutan şey hızımızdır.
Eğer arayış sürecekse, her vaat aldatıcı, en azından abartılı olmak zorundadır.
Nasıl oksijen ve hidrojen yan yana geldiğinde suyun oluşması kaçınılmazsa, hayal gücü ve ahlak yan yana geldiğinde de umut açığa çıkar. Ernest Blochun meşhur ifadesi ile, insan homo sapiens yani düşünen canlı olmadan önce umut eden bir canlıdır.
Hayatının her günü kösteklenen ve hakir görülen birey kişisel narsisizmine “kolektif narsisizm” içinde barınak bulur. Bu ağır yara almış bireyselliğin kurtuluşu ne oranda aranıyorsa o derece aldatıcı olabilecek bir güvenlik vaadidir. Kefaret umudu hüsranla sona ermeye mahkumdur
Nasıl oksijen ve hidrojen yan yana geldiğinde suyun oluşması kaçınılmazsa, hayal gücü ve ahlak yan yana geldiğinde de umut açığa çıkar.Ernest Bloch’un meşhur ifadesiyle, insan home sapiens yani düşünen canlı olmadan önce umud eden bir canlıdır. Etiğin ontolojiden önce geldiğinde ısrar ederken, Emanuel Levinas’ın da aynı şeyi kastettiğini kanıtlamak zor değildir. Nasıl dışardaki dünya masumiyetini sadece ve sadece etiğin mahkemesinde kanıtlamak zorundaysa, umut da salt şeylerin olduğu biçimiyle yargılanmayı kabul etmez. Etmesine ihtiyacı da yoktur. Umudun getirdiği o standartlara neden ulaşamadığımızı açıklamak zorunda olan gerçekliktir.
Felsefi düşünce, öngörülebilir, önceden içine
yerleştirilmiş şeyler hariç hiçbir şeyin çıkarılamadığı idraklerle yetinmediği noktada başlar.
İnsanların benliklerini var etme ve kendilerini geliştirmek için verdikleri çabaları, tamamen oynak ve kaotik piyasaların gelecek ihtiyaçlarıyla bağlantılı öngörülmez ve güvenilmeyeceği bilinen tahayyüllere terk etmek, insanların büyük açılar çekeceğine, hüsrana uğrayacağına, umutların yok olup yaşamların mahvolacağına işaret etmektedir. Beşeri gücün hesaplamaları sahip olmadıkları otoritenin iddiasında bulunurlar, tutamayacakları sözler verirler ve sonuçta taşıyamayacakları sorumlulukları üzerlerine
alırlar.
Vaatlere rağmen tüketimcilik , arzuların tatmin edilmesiyle değil, çok daha fazla sayıda arzunun, tercihen doyurulması imkansız arzuların uyandırılmasıyla ilgilidir. Tüketiciler açısından tatmin edilmiş
bir arzu, ancak solmuş bir çiçek veya boş bir plastik şişe kadar zevkli heyecan verici bir şey olarak görülebilir. Tüketim piyasaları içinse, tatmin edilmiş bir arzu yaklaşan felaket habercisinden farksızdır.
Tüketici toplum sadece tüketicilerin toplamından ibaret değildir. Parçalarının toplamından daha büyük bir bütündür
Dahası fertlerini büyük oranda tüketimle bağlantılı yetkinlikleri ve davranışları üzerinden değerlendirip yargılayan bir toplumdur.
ince bir buzun üzerinde kayarken, bizi güvende tutan şey hızımızdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir