İçeriğe geç

Yemen! Ah Yemen! Kitap Alıntıları – Mehmed Niyazi

Mehmed Niyazi kitaplarından Yemen! Ah Yemen! kitap alıntıları sizlerle…

Yemen! Ah Yemen! Kitap Alıntıları

Ah bu ihtiras ! Birinin felâketi, diğerinin mutluluğunu doğuruyor.
İnsan mutluluğunu kaybedince anlıyor..
İnsanın duyguları ne kadar büyükse, iradesi de o kadar küçük oluyor
Yemen çölü; nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi
Yemen çölü; nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi.Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktükleri gözyaşları yağmur olup üzerine yağsaydı bağrından ormanlar fışkırırdı.Hâlâ derin bir sükût içindesin; bir dile gelsen, neler anlatırsın neler
Ahmet Tevfik Paşa’nın, subayların, erlerin kadınların, çocukların on binlerce vatan evladını yutan vadilere, tepelere nemli gözlerle bakarken dudakları kıpırdıyordu. Bundan sonra gelip geçerken onlara bir Fatiha okuyan olacak mıydı? Nice nesiller buraya gömülmüştü; kavuklu,sarıklı, kalpaklı nesiller Bir milletin ölüsü bir toprağı vatan yapmaya yetseydi Yemen’in Türk vatanı olduğundan kim şüphe edebilirdi? Şehitlerin cesetleri ile beslenen kayın, çam ağaçlarının dallarını rüzgar okşarken onları seyreden elemli gözlerin önünde tarihin en dramatik olayları cereyan ediyordu.
Kişi, bir diğerine hayatında yer verdiği ölçüde insandır.
Evimizin önünde çifte pınarlar
İçerler suyunu,beni anarlar
Yemene gideni ölü sayarlar
Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.
Yemen ahh Yemen neçe gençlerimizi almışsın, o kuru uçsuz bucaksız çöllerine : (
İnsan sadece duygularında hürdür; gerçekte şartların esiridir.
Çöl herşeyi tüketen bir ortamdır; ne dökersen, ne koyarsan, yok olup gider.
-Bütün cihan ve bilhassa vatanımıza göz dikenler unutmamalıdır ki her şeyin bir bedeli vardır. Toprağın bedeli de onu elde etmek ve korumak için sarf edilen emek ve dökülen kandır. Her zerresinde bir şehidimizin nabzının attığı bu topraklardan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimizi dost ve düşmanlarımız bilmelidir.
Gök sanki delinmişti, kurdukları çadırlar herkesi almıyordu; dizlere kadar çamurlarda boğuşan,yukardan boşanan selin altında namluları aşağı gelecek şekilde tüfeklerini omuzlarına asmış askerler göz göze geldiklerinde, bakışlarıyla âdeta Halimiz ne olacak? diye birbirlerine soruyorlardı.Bir gecenin bu kadar uzun olduğunu belki onlardan başka kimse yaşamamıştı. ahh yemen ahhh.
Nasıl ki doğmak, büyümek elimizde değilse, ölmek de elimizde değildir. İstesek de istemesek de her dakika bizi mezarlığa sürüklüyor.
Artık alıştık buralara; insanın ümidi olmayınca, hüsranı da olmuyor.
Onu beklemenin hangi duygular uyandırdığını anlatmam mümkün değil; sanki insanın yüreğinde her şeyi yutacak bir gurbet derinleşiyor.
Burası Yemen’di; giden gelmezdi.
Nasıl ki doğmak, büyümek elimizde değilse ölmek de elimizde değildir. İstesek de, istemesek de her dakika bizi mezarlığa sürüklüyor. Ancak bizden sonra kalacak bir şey yapmakla zamana başkaldırabiliriz
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aslında hayaller gerçekleri aşar; fakat öyle gerçekler var ki hayaller onların yanlarına yaklaşamaz
Yemen çölü, nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi. Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktükleri gözyaşları yağmur olup üzerine yağsaydı, bağrından ormanlar fışkırırdı. Hala derin bir sükût içindesin; bir dile gelsen, neler anlatırsın neler
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Evimizin önünde çifte pınarlar
İçerler suyunu,beni anarlar
Yemen’e gideni ölü sayarlar
Yemen çöllerinde kaldım ağlarım
Bir milletin ölüsü,bir toprağı vatan yapmaya yetseydi,Yemen’in Türk vatanı olduğundan kim şüphe edebilirdi
İnsanların hafızasına en son anılar demir atardı
Ah zalim hayat çocukluğumuzun temizliğinden bizde bir şey bırakmadın
Azrail’in tırpanının savurduğu yerlerde gözlerini kırpmadan göğüs göğüse savaşmışlardı
Öz ağlamadan göz ağlamaz
Tarihin acı darbeleriyle,içten kundaklamalarla,hayırsız evlatlarının umursamazlığıyla fakir,bitap düşmüş Necip bir milletin evlatlarıyız
Gün ağarırken kim bilir kaç bülbül feryadlarını dile getiriyor
Kişi, bir diğerine hayatında yer verdiği ölçüde insandır.
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Adı Yemendir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir.
Dinimizde ve milletimizde bir eksiklik bulunsaydı, ardımızda çil çil medeniyetler bırakıp, eski dünya kıtalarında kolan vurmazdık.
Çöl hayatı zalim ve sinsidir;
zaten bu ikisi ikiz kardeştir.
Ey göz alabildiğine uzanan Büyük Türk Mezarlığı! Nice genç evlatları yuttun. Onların da hevesleri, arzuları vardı. Akşam güneşinin altında daldığın derin hülyalarında ne korkunç çığlıklar gizli! Etleri, kemikleriyle besleyerek bağrında büyüttükleri kayın ağaçlarının dallarında gecenin sessizliği matemlerin en içlisini dokuyor. Gün ağarırken kimbilir kaç bülbül feryadlarını dile getiriyor.
Yemen çölü; nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi. Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktükleri gözyaşları yağmur olup üzerine yağsaydı, bağrından ormanlar fışkırırdı. Hala derin bir sükut içindesin; bir dile gelsen, neler anlatırsın, neler
“Plansız hayat olmaz; ama her şeyin başının kısmet olduğunu da unutmamak gerekir.”
Herhangi milli başarının veya milletçe ulaşılan mutluluğun bir insanın hayatı kadar değerli olduğunu kim iddia edebilir! Ne çare ki tarih Kabil’den beri kanla beslenmekte.
“Evimizin önünde çifte pınarlar
İçerler suyunu, beni anarlar
Yemen’e gideni ölü sayarlar
Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.”
Ey insanoğlu sen ne garip yaratıksın!
Ne kadar vefalı, ne kadar hain tiplerin var.
İslâmiyet hoşgörü sunar; ama onu içine sindirmek, yaşamak bir yetenek, bir kültürdür. Halbuki İslâm adına ne hoşgörüsüzlükler, ne yobazlıklar yapılıyor, akıl almaz vahşetler işleniyor.
Gönüldeki güneş, gökyüzündeki güneşten daha iyi aydınlatır!
Felaket bütün hışmıyla tepelerine iniyordu! Ne yapabilirdi?
Yoksulluğun kasıp kavurduğu bir yerde devlete sadakat kalır mıydı?
Bunu istismar edecek nice fırsatçılar çıkardı.
Ama nasıl öz ağlamadan, göz ağlamıyorsa; öz mutlu olmadan göz de mutlu olamıyordu.
Dostluğun olmazsa olmaz şartı dürüstlüktü.
Ah akıl, sensiz olmaz; sadece seninle de hiç olmaz. Çapına bakmadan çoğu zaman gururlanıyorsun.
Ah zâlim hayat; çocukluğumuzun temizliğinden bizde bir şey bırakmadın!
Evet plânsız hayat olmaz; ama her şeyin başının kısmet olduğunu da unutmamak gerekir.
Savaşla doğduk; savaşla ihtiyarladık. Korkarım ki savaşı miras aldığımız gibi, çocuklarımıza miras bırakacağız.
“Kışlanın önünde redif* sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurası bir de fesi var
Adı Yemen’dir, gülü çemendir
Giden gelmiyor, acep nedendir.”

* Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, askerlik görevini yerine getirdikten sonra yedeğe ayrılan er.

Ah Halim ağabey, akşam üzerleri Beyoğlu’nda dolaşıp, bir muhallebi yerken ne kadar mutluymuşuz meğer.
İnsan mutluluğunu ancak kaybedince anlıyor.
İnsan gerçeği hemen kabullenemiyor; zaman istiyor.
İnsan alışkanlıklarının esiridir…
Fakat önce inandığımız dini süzgeçten geçirmeliyiz; kendimize “gerçek bir dine mi yoksa hurafeye mi inanıyorum,” sorusunu sormalıyız.
Bilgisiz ve eğitimsiz olursak, nefsimiz canavarlaşır ve bizi bir başkası için vahşi bir hayvandan daha tehlikeli duruma getirir.
Bugünkü Müslümanları bırak! Aslında her dinin üyesi ne yapıyor, nasıl yaşıyor diye bakmamalı; o dinin ne dediğine bakmalı.
Kendimi okyanustaki bir saman çöpü gibi yalnız ve çaresiz hissediyorum.
Rusya, Balkanlar’da savaşa izin vermeyeceğini söylemişti. Bu teminata güvenip, Rumeli’deki 120 taburumuzu terhis ettik. “Rusya’nın sözüne güvenilir mi?”
Kişi, bir diğerine hayatında yer verdiği ölçüde insandır.
Ne çare ki tarih Kâbil’den beri kanla beslenmekte.
-Uyurken çadırımıza yılan girerse ne yaparız?

“-Bütün hayvanlar en vahşi yaratığın insan olduğunu bilirler; onun için yaklaşmazlar.”

Nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi hiçbir zaman aklımızla bilemeyeceğiz. Her şeye ad takıyoruz; fakat hiçbir şeyin aslını öğrenemiyoruz. Maddenin evrelerini gözlemliyor, ondan her bakımdan faydalanıyoruz; ama hiçbir zaman künhüne vâkıf olamayacağız. Tanıdığımız en küçük zerrenin bünyesinde meçhülumuz olan bir dünya yatacak, onu ancak imanın ışığında idrak edeceğiz
Ah memleket! Gurbette sen ne güzelsin!
Bir yaprağın duruşu, bir dalın bükülüşü, bir kuşun ötüşü seni hatırlatır.
Devlet hayatında güçleriyle gayeleri arasında denge kuramayan milletler kafalarını taştan taşa vururlar.
Kader nelere kâdirdir.
Her ne kadar insan narin yaratılmış zannedilse de, aslında çok dayanıklıdır.
İnsanlar karamsarlığa ne kadar da yatkın
“Özgür olmayı seviyorum.”
Fânî hayat, ebedî hayatın yanında hiç kalır.
Zafer kazanamayan değil, elindeki imkânı kullanamayan suçludur.
Çölde her izin bir anlamı vardır; hiçbir iz amaçsız bırakılmaz.
Öldüğümü duyarsan sakın üzülme; herkesin annesi ölüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir