İçeriğe geç

Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine Kitap Alıntıları – Arthur Schopenhauer

Arthur Schopenhauer kitaplarından Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine Kitap Alıntıları

Dünyayı ancak bütünüyle dışandan ve münhasıran maddi açıdan değerlendirip her zaman kendisini yenileyen eşyanın dü­zeninden ve böylece bütünün nispi yok olmazlığından başka bir şeyi göz önünde bulundurmadığımızda belki dünyanın, ama yine de ancak simgesel olarak, bir tanrı olduğunu ilan etmek mümkün olabilir. Fakat içeri girildiğinde ve dolayısıyla buna ilave olarak, hakim olan yoksulluk, sefalet ve ıstırap, anlaşmazlık, günahkarlık, alçaklık ve saçmalık ile birlikte ôznel ve manevi taraf göz önünde bulundurulduğunda, çok geçmeden dehşet­le farkına varılır ki bir kimsenin tasawur edilebileceği en son şey bir tanrı tecellisidir.
Eğer dünya Tanrının bir tecellisi ise o zaman in­sanın hatta hayvanın yaptığı her şey aynı derecede tanrısal ve kusursuzdur; hiçbir şey kınanamaz , eleştirilemez ve herhangi bir şey diğerinden daha fazla övgüye ya da yergiye layık değildir: dolayısıyla ahlak yoktur.

Spinoza

Yaşama iradesi.. her varlık, hatta en küçüğü bile, kendi kendisine: Dum ego salvus sim, pereat mundus. der.. (Ben güvende olduğum sürece varsın dünya yıkılsın umurumda değil)
Her birey, hatta en önemsiz olanı bile, her ben, içeriden bakıldığında her şeydir: buna karşılık dışarıdan bakıldığında bir hiç veya her halde hiçe yakın bir şeydir. Bu sebepten ötürü her bir kimsenin zorunlu olarak kendi gözünde ne olduğu ile başkalarının gözünde ne olduğu arasındaki büyük ayrım, dolayısıyla herkesin herkes karşısında takındığı bencillik buna dayanır.
Her birey kendi içine bakarken iç varlığını-ki bu onun iradesidir-kendinde şeyi,dolayısıyla her yerde tek gerçek olanı tanır. Dolayısıyla
kendisini dünyanın çekirdeği ve merkezi olarak düşünür ve sınırsız öneme sahip bir şey olarak görür.
Birey bir hiçtir, hiçten de daha azdır. Her gün milyolarcasını oyun ve eğlence için yok ediyorum; kaderlerini şansa, çocuklarımın içinde en havai ve serkeş olanına terk ediyorum, o da onlara zevk için taciz ve eziyet etmektedir. Onlardan her gün milyonlarcasını üretmekteyim.. Üretici gücümden hiçbir kayba uğramaksızın.
İnsan başkalarına sırf acı çektirmek için acı çektiren yegâne hayvandır.
Bir insanın hayata daha adım atar atmaz kendisini içinde bulduğu maskeli balo hakkında haberdar edilmesi çok önemlidir. Çünkü aksi halde karşılaştığında anlayamayacağı ve tahammül edemeyeceği hatta şaşkınlıktan donup kalacağı birçok şey vardır.. O yüzden gençler bu maskeli baloda elmaların balmumundan, çiçeklerin ipekten, balıkların mukavvadan yapılma ve istisnasız her şeyin oyun ve oyuncaktan ibaret olduğunu mutlaka öğrensinler. Birbirleriyle ciddi ciddi iş yapma azmi içerisindeki iki insandan birinin sahte mallar tedarik ettiğini, diğerinin de bunun karşılığında ona kalp paralar ödediğini zamanında onlara söylemek gerekir.
Birçok iyi insan dört ayaklılardan dostlar edinmişlerdir: Çünkü dürüst yüzlerine herhangi bir güvensizlik kırıntısı taşımaksızın bakabileceği köpekler olmamış olsaydı, insanların sonu gelmez riyakârlıklarına, sahtekârlıklarına nasıl tahammül edebilir, ne ile teselli bulabilirdi insan?
Rahme düşmesi bir suç, doğumu bir ceza, hayatı bir meşakkat ve ölümü bir gereklilik iken insan nasıl vakur bir varlık olacaktır?
Homo hamini lupus.
“İnsan insan için bir kurttur.”
Operari sequitur esse.
“Ne yaptığımız ne olduğumuzdan ileri gelir.”
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak onun bu durumuna uygarlık diyoruz.
Dolayısıyla savurganlık sadece sefalete değil fakat aynı zamanda suça da sürükler; ve paralı sınıflar arasındaki suçlar her zaman savurganlığın neticesidir.
Dolayısıyla insanlığın bu sefaletini hafifletmenin en etkili yolu lüksü azaltmak, hatta bütünüyle ortadan kaldırmak olacaktır.
Hiçbir işte din pratik ve maddi hayata yeminde olduğu kadar doğrudan ve açıktan müdahalede bulunmaz. Bu şekilde bir kimsenin canının ve malının bir başkasının metafizik kanaatlerine bağlı olması yeterince kötüdür.
Dolayısıyla insanlığın bu sefaletini hafifletmenin en etkili yolu lüksü azaltmak, hatta bütünüyle ortadan kaldırmak olacaktır.
Çünkü önemli şeylerde insanlar daha dikkatli ve ihtiyatlıdırlar, hâlbuki sıradan, önemsiz şeylerde çok fazla düşünmeksizin kendi doğal (eğilimlerini) takip ederler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Eğer istenen ütopyacı tasarılarsa sorunun tek çözümünün, akıllı ve soyluların (birlikte yönetimi): en soylu erkeklerle en zeki ve parlak kadınların birleşmesinden meydana gelen bir nesil yoluyla ulaşılan hakiki aristokrasi ve gerçek asaletin tiranlığı olduğunu söylerim.
Uluslararası hukuk ulusların birbirleriyle ilişkilerinde belli ölçüde ahlakı esas alır ki korunması insanlık için bir onur meselesidir.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz.
İnsan esa­sında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştiril­miş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz. Bu yüzdendir ki ara sıra ger­çek tabiatı her nasılsa ipten kurtulacak olsa dehşete ka­pılıyoruz. Her ne zaman, her nerede kanun ve düzenin prangaları ve zincirleri çözülüp yerini kargaşaya bıraksa, kendisini bütün çıplaklığıyla ele verir o.
Bir hiç olan kimse bile Tanrılarla birlik olduğunda güç kazanabilir; fakat ben onlar olmaksızın bu zaferi kazanmayı göze alıyorum.
Ne kadar küçük olursa olsun, herhangi bir vesile bizi öfkelendirmeye yeter.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz. Bu yüzdendir ki ara sıra gerçek tabiatı her nasılsa ipten kurtulacak olsa dehşete kapılıyoruz. Her ne zaman, her nerede kanun ve düzenin prangaları ve zincirleri çözülüp yerini kargaşaya bıraksa, kendisini bütün çıplaklığıyla ele verir o.
Rahme düşmesi bir suç, doğumunu bir ceza, hayatı bir meşakkat ve ölümü bir gereklilik iken insan nasıl vakur(ağırbaşlı,onurlu) bir varlık olacaktır?
Birinde yüreğin iyiliği gözlerden dışarı vurur ya da dehanın damgası çehresine kazınmıştır.
( ) güzel kızların kendi cinslerinden arkadaşları yoktur.
( ) çünkü insan başkalarına sırf acı çektirmek için acı çektiren yegâne hayvandır. Başka hayvanlar açlıklarını gidermek, yahut üstünlük sağlamak söz konusu olmadıkça asla bunu yapmazlar.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz. Bu yüzdendir ki ara sıra gerçek tabiatı her nasılsa ipten kurtulacak olsa dehşete kapılıyoruz. Her ne zaman, her nerede kanun ve düzenin prangaları ve zincirleri çözülüp yerini kargaşaya bıraksa, kendisini bütün çıplaklığıyla ele verir o.
Hasis yahut cimri birisi ile dostluk hatta akrabalık, sadece tehlikesiz değil, fakat büyük faydalar sağlayabileceğinden ötürü kazançlıdır da.
( ) savurganlık sadece sefalete değil fakat aynı zamanda suça da sürükler; ve paralı sınıflar arasındaki suçlar her zaman savurganlığın neticesidir. Bu yüzdendir ki Kuran Bütün müsriflerin Şeytanın kardeşleri (XVII: 27) olduğunu bildirir (bkz. Sadi, s. 254, Graf çevirisi).
bizim bu uygar dünyamız, şövalyelerle, askerlerle, eğitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığınız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki?
Hiçbir zaman şunu aklımızdan çıkarmamalıyız, hainler arasında olmaktansa yapayalnız olmak evladır.
Yaşamak umurunda olmayan bir kimseden salt bir makine gibi başkalarının yararına hayatını sürdürmesini talep etmek anlamsız, anlaşılmaz bir taleptir.
Hiçbir zaman şunu aklımızdan çıkarmamalıyız, hainler arasında olmaktansa yapayalnız olmak evladır.
Dürüst yüzlerine herhangi bir güvensizlik kırıntısı taşımaksızın bakabileceği köpekler olmamış olsaydı, insanların sonu gelmez riyakârlıklarına, sahtekarlıklarına ve garazkârlıklarına nasıl tahammül edebilir, ne ile teselli bulabilirdi insan?
Rahme düşmesi bir suç, doğumu bir ceza, hayatı bir meşakkat, ve ölümü bir gereklilik iken insan nasıl vakur bir varlık olacaktır?
Dünyanın sadece maddi bir anlamı olduğunu ve manevi-ahlak anlamının bulunmadığını söylemek, bütün yanlışların en büyüğü ve en tehlikelisi, en büyük ve en temel gaf, gerçek ruh ve mizaç sapkınlığıdır.
Düşünmenin nüfuz edebileceği şeyin bir sınırı vardır ve o belli bir yere kadar varoluşumuzun gecesini aydınlatabilir, her ne kadar ufuk her zaman karanlik kalırsa da.
Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız, hainler arasında olmaktansa yapayalnız olmak evladır.
Kendi ıstırabını başkalarına işkence ederek yatıştırmaya çalışır.
Başka hiçbir hayvan kendi hemcinsine sırf işkence etmek için işkence etmez fakat insan eder.
Öfkelenmek hoştur.
Bir çok insan başkasını gerçekte nasılsa o şekilde görmüş olsaydı dehşete kapılırdı.
İhtiyatlı adam bize korkak görünür; iktisatlı adamın cimri, savurgan adamın isi cömert olduğunu vehmederiz; Kaba birisi sanki dürüst ve samimi, gözünü budaktan sakınmaz birisiyse soylu bir özgüvenle hareket edecekmiş gibi görünür; bu örnekleri çogaltmak mümkündür.
Başka hiçbir hayvan kendi hemcinsine sırf işkence etmek için işkence etmez fakat insan eder.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz.
Bir insanın hayata daha adım atar atmaz kendisini içinde bulduğu maskeli balo hakkında haberdar edilmesi çok önemlidir.
Maddi zevkler bir insanı doğru yoldan çıkarırsa kusurlu olan onun maddi doğası- hayvani tarafıdır.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak ve onun bu durumuna uygarlık diyoruz. Bu yüzdendir ki ara sıra gerçek tabiatı her nasılsa ipten kurtulacak olsa dehşete kapılıyoruz. Her ne zaman, her nerede kanun ve düzenin prangaları ve zincirleri çözülüp yerini kargaşaya bıraksa, kendisini bütün çıplaklığıyla ele verir o.
Eğitim bir iyiliktir, cezalandırmanın bir kötülük olması gerekir; cezanın infaz edildiği hapishanenin aynı anda her ikisini birden başarması beklenmektedir.
Çünkü insanın en kötü düşmanı insandır.
Aynı zamanda insandaki bu şaşırtıcı güçlü taklit eğilimi onun maymunla akrabalığının da kanıtıdır. Taklit ve alışkanlık insanların eylemlerinin çoğunun zorlayıcı güdüsüdür.
Çünkü dürüst yüzlerine herhangi bir güvensizlik kırıntısı taşımaksızın bakabileceği köpekler olmamış olsaydı, insanların sonu gelmez riyakarlıklarına, sahtekarlıklarına ve garazkarlıklarına nasıl tahammül edebilir, ne ile teselli bulabilirdi insan?
Nasıl ki bir bitkibilimci tek bir yapraktan bütün bitkiyi tanıyor ve tek bir kemikten bütün hayvanı oluşturuyorduysa, bir insanın tek bir karakteristik eyleminden de onun karakterinin doğru bir bilgisine ulaşabiliriz.
Hiçbir zaman şunu aklımızdan çıkarmamalıyız, hainler arasında olmaktansa yapayalnız olmak evladır.
İnsanın yanında yöresinde daha zayıf bir hemcinsini görmesiyle hiç tereddütsüz üzerine atılması bir olan bir av hayvanından farklı yanının olmadığını gözler önüne sermiyor mu? Ve günlük hayatın işleri için de aynı şey geçerli değil midir?
Çünkü insan başkalarına sırf acı çektirmek için acı çektiren yegane hayvandır. Başka hayvanlar açlıklarını gidermek, yahut üstünlük sağlamak söz konusu olmadıkça asla bunu yapmazlar.
İnsan esasında vahşi, korkunç bir hayvandır. Biz onu evcilleştirilmiş ve dizginlenmiş haliyle tanıyoruz ancak onun bu durumuna uygarlık diyoruz.
sefalet ve kölelik aynı şeyin iki ayrı biçiminden ya da hemen hemen denebilir ki, iki farklı isminden ibarettir.
Şatafatlı sözlerle devleti insan varoluşunun en yüksek amacı ve çiçeği olarak gösteren filozof taslaklarının dar kafalılığını ve sığlığını bu bakış açısından açık biçimde görürüz. Böyle bir görüş dar kafalılığın ilahlaştırılmasıdır.
yanlış her köşede birbirinin ayağına takılır ve birbirini devirir.
Hainler arasında olmaktansa yapayalnız olmak evladır.
her insanın yüreğinin derinliklerinde esip
gürlemek için sadece uygun bir fırsat kollayan, başkalanna acı vermekten zevk duyan, yahut eger yoluna çıkacak olurlarsa gözünü kırpmadan öldüren bir vahşi hayvanın yattığı bir vakıadır. Her türlü savaş ve kavga tutkusunun kökeninde yatan şey kesinlikle budur. Bunu evcilleştirmek ve bir ölçüde denetim altına almaya çalışmak için akil , onun bu amaçla tayin edilmiş bakıcısı, her zaman çok şey yapar.
Insan başkalarına sırf acı çektirmek için acı çektiren yegane hayvandır.
Her insanın içinde,en başta ve en önde muazzam bir bencillik barınır ki günlük hayatta küçük ölçekte ve tarihin her sayfasında büyük ölçekte görüldüğü üzere,hak ve adaletin hudutlarını en büyük serbestlikle ihlal eder.
Zira bizim bu uygar dünyamız, şövalyelerler, askerlerle, eğitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığınız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Fakat bu sözünü ettiklerimiz göründükleri kimseler değildir; bunlar birer maskeden ibarettir ve kural olarak maskelerin arkasında, birer servet avcısıyla karşılaşırsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir