İçeriğe geç

Şifrepunk Kitap Alıntıları – Julian Assange

Julian Assange kitaplarından Şifrepunk kitap alıntıları sizlerle…

Şifrepunk Kitap Alıntıları

SOPA YASASINI NASIL DURDURDUK
-Aaron Swartz
kod kanundur.
Julian: Ne bilim ne de teknoloji tarafsız değil. Ancak belli teknoloji biçimleri pek çok kimsenin hanidir özlemini çektiği bu temel hak ve özgürlükleri bize sunabilir.
WikiLeaks’in faaliyetleri ise, özel şahısların elinde bulunan bu malzemenin yüzde biri bile değil. Bir yanda dünya üzerindeki bütün kredi kartı alışverişlerinden haberdar olan muktedirler, diğer yandaysa sıradan kişilerin Google üzerinden dünya çapındaki blogları ve başkaları tarafından yazılmış yorumları arama becerisi, bu ikisini yan yana koyduğunda aradaki denge hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bugün muktedir gruplar öylesine devasa miktarlarda gizli
bilgiye sahip ki, kamuoyunun erişebileceği malzeme miktarı bunun yanında cüce kalıyor.
Pek çok ülkede polis insanları sistematik olarak istismar ediyor.
Örneğin Bulgaristan’daki organize suçlarla ilgili bir belgede bir Rus’un adı geçiyordu. Guardian’ın haberinde sanki bütün belge bu kişi hakkındaymış gibi gösterildi, oysa Bulgaristan’daki organize suçlarla bağlantılı organizasyon ve bireylerden oluşan upuzun bir liste içinde yalnızca bir isimdi bu.
İngiltere’yi güllük gülistanlık bir yer olarak düşünürüz; insanlar genellikle İsveç’in harika bir yer olduğunu düşünür, ama görüyorsun ki iktidardakilerle ters düştüğün zaman kendini hiç de hoş bir konumda bulmuyorsun. Ama Julian hâlâ hayatta, değil mi? Öyleyse buranın özgür bir ülke olduğunun açık bir kanıtı bu, değil mi?
JEREMİE: Çin’de sansürün uygulanma biçimine bakarsanız teknik bir bakış açısından, dünyada şu an var olan en ileri sistemlerden biri olduğunu görürsünüz.
JACOB: Kesinlikle.
JEREMİE: Twitter’ın Çin’deki muadili olan Weibo’da okumuştum, hükümet bazı konu başlıklarının belli bir eyaletin dışına çıkışını engellemek için filtreleme yetkisine sahipmiş.
Yani siyaset veya teknoloji, söz konusu olan her ne olursa olsun, daima sana daha az değil, daha fazla seçenek getirecek olan hamleyi yap.
Şeytanın avukatı sanki viskimden otlanıyor.
Bunun ABD’ye mahsus olduğundan emin değilim. Almanya’da buna yolsuzluk demiyoruz, siyasetçilerin karıları tarafından yapılmış sanatsal tabloları satın alan vakıflar demeyi tercih ediyoruz, yani sanat ticareti veya başka alanlarda karşımıza çıkıyor. Buna daha iyi adlar buluyoruz. Belki Fransa’da siz dostluk partileri diyorsunuz, başkaları fahişe kiralamak diyor.
Diyelim ki 10 milyar dolarlık istihbarat bütçen var. Bununla kişilerin e-posta yazışmalarını gözetleyebilirsin veya iktisadi ilişkileri topyekûn gözetleyebilirsin. Hangisini tercih ederdin?
Paranı nereye yatırıyorsan gücün de oradadır.
Bitcoin tekrar 12 dolar düzeyine yükseldi.
JACOB: Bitcoin denen elektronik bir para birimi var.
ANDY: Sıfır enflasyona sahip.
Mafya devlet modelinde, devletin para için insanlara yapmayacağı zorbalık yoktur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
JULİAN: Bir sürü abuk sabuk zırva.
Şu açıdan, Britanicca Ansiklopedisi bugün artık kitap olarak basılmıyor, sadece CD biçiminde yayımlanıyor. Eğer bu CD’leri okuyabilecek genel amaçlı bir bilgisayarınız yoksa, bu bilgiye ulaşamıyorsunuz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tongaya bastık, arkadaş şeytanın avukatlığını yapıyor ve bayağı da iyi yapıyor.
Yani hükümetler arasında bile kendi ademi merkeziyetçi iktidar alanına sahip olmak isteyenler var, ve bu hükümetlerin içinde bile birbiriyle dövüşen farklı kesimler var.
Siyasal hikâye anlatımı, duygusallığa ve medyanın son derece kısa vadeli zaman kavramına dayanıyor.
Bütün bir halkın nelerden haberdar olabileceği, veya kiminle irtibat kurabileceğine yöneticiler karar veriyor. Muazzam bir güç bu ve buna karşı çıkılması gerekiyor, internet de buna karşı çıkmanın araçlarından biri.
Bana kalırsa kesinlikle önemli. Aklıma ilk gelen en beylik örnek Tunus’ta karşılaştıklarım. Tunus’a Ben Ali rejimi devrildikten sonra gittim. Bir bilgisayar mühendisliği dersinde Tor hakkında sohbet ediyorduk, üniversiteden ileri düzeyde teknik birtakım kişiler
de oradaydı, derken birisi elini kaldırarak şöyle bir soru sordu: Peki ama kötü niyetli kişileri ne yapacağız? Ve derhal Bilgi Mahşerinin Dört Atlısı’nı iş başına çağırdı: para aklama, uyuşturucu, terör ve çocuk pornosu. Peki kötü niyetlileri ne yapacağız? Bu dört şey, hiç şaşmaz biçimde gündeme getiriliyor ve bunların hayaleti, mahremiyeti koruyan teknolojilerin mahkûm edilmesi için derhal devreye sokuluyor, çünkü kuşkusuz bu dört grubu altetmeliyiz.
Hacker denen kişi bir teknoloji meraklısıdır, teknolojinin nasıl işlediğini anlamaktan hoşlanır, teknolojinin esiri olmak yerine onun daha iyi nasıl kullanılabileceğini araştırır. Herhalde siz de beş-altı yaşındayken elinize bir tornavida alıp elektrikli aletleri açmayı, içinin neye benzediğine bakmayı denemişsinizdir. Hacker olmak işte budur; internetin de aslında bir anlamda hacker’lar tarafından geliştirildiğini söyleyebiliriz. Bu onlar için eğlenceli bir işti, interneti geliştirdiler ve herkesin kullanımına sundular.
Geçenlerde bir arkadaşımın ABD’de silah taşıma hakkı üzerine çektiği bir belgeseli izliyordum, bir silah dükkânının üzerindeki tabelada Demokrasi, Kilitli ve Dolu yazıyordu. Totaliter rejimlere karşı böyle önlem alıyorsunuz. Halk silahlanıyor ve eğer kafaları kızarsa silahlarına sarılıp zor kullanarak denetimi geri alıyorlar.
Neler olup bittiğinden haberdarsanız, bu bilgi ekonomik açıdan çok işinize yarayabilir.
Bugün 10 milyon dolara orta büyüklükte bir ülkenin kitlesel verilerini ebediyen arşivleyecek bir sistem satın alabilirsiniz.
Eğer bir yasa taslağı ortaya atılıyorsa bunun tek amacı sorumluların arkasını sağlama almaktır.
JACOB: Enformasyon Mahşerinin Dört Atlısı: çocuk pornosu, terör, kara para aklama ve uyuşturucuyla mücadele.
JULİAN: Bu gözetleme mekanizmasını bir kez kurduktan sonra —ne kadar karmaşık olduğunu ve gizlice işletilmek üzere tasarlandığını düşünecek olursanız— politik araçlarla denetlenmesinin imkânsız olduğu açık değil mi? Bana kalırsa, İzlanda gibi çok küçük ülkeler dışında, devrim koşulları gerçekleşmediği sürece, kitlesel gözetlemeyi yasal mevzuat ve siyasal araçlarla denetlemek düpedüz imkânsız. Böyle bir şey asla gerçekleşmeyecek.
Wassenaar Düzenlemesi adı verilen ve dünya çapında kabul edilen yasa ile sınırlandırılmış durumda. Birtakım ülkeleri ve bu ülkelerin siyasal tutumlarını şer ekseni ilan ettiğiniz zaman böyle bir yaklaşım makul görünebilir, ama haberleşmeyi denetleyen teknolojiler söz konusu olduğunda şimdiye dek böyle bir ihracat sınırlaması getirilmediğini düşününce uygulanan çifte standardın boyutları ortaya çıkıyor.
En karanlık gecenin ardından daima daha zifiri karanlık gelir.
cep telefonu aracılığıyla haberleştiğimizde, ki şimdi onlar da internete bağlı, görüşmeleriniz askeri istihbarat teşkilatları tarafından denetleniyor. Yatak odanıza bir tank girmesi gibi bir şey bu. Eşinize kısa mesaj gönderirken aranızda bir asker duruyor.
Bir şeyi gizli ilan etmek, onun hakkında bilgi sahibi olan, dolayısıyla süreci etkilemeye gücü yeten kişilerin sayısını azaltmak demek.
Şifreleme fizik kanunlarının bir tecellisidir; devletlerin savurduğu tehditlere de, hatta ulus ötesi gözetleme senaryolarına da kulak asmaz.
Manhattan Projesi’nde çalışan araştırmacılar evrenin nükleer bomba yapımına izin verdiğini keşfetmişlerdi. Bu daha en baştan öngörülebilir bir sonuç değildi. Nükleer silahlar pekâlâ fizik kanunları dahilinde mümkün olmayan bir ihtimal olarak kalabilirdi. Ne var ki evren, atom bombasına ve nükleer santrallere inanıyor. Tıpkı tuz, deniz ve yıldızlar gibi, bunlara da cevaz veriyor.
Evren şifrelemeye inanıyor.
Bilgiyi şifrelemek şifreyi çözmekten daha kolay.
Bu sanal şebekenin temelleri, okyanusun dibinden geçen fiber optik kablo hatlarına, başımızın üzerinde dolanıp duran uydulara, New York’tan Nairobi’ye kadar pek çok şehrin binalarına yerleşmiş bilgisayar vericilerine dayanır. Arşimed’i kör bir kılıçla öldüren asker misali, silahlı bir milis gücü Batı uygarlığının bu doruk noktasını, sahip olduğumuz bu platonik ortamı ele geçirebilir.
Bugünün ipleri kimin elindeyse, geçmişi de o kontrol eder ve geçmişi kontrol eden her kimse, geleceğin dizginleri de ondadır.
Assange : Cep telefonu aslında bir izleme cihazıdır. Arasıra konuşma yapmanıza izin verilir.
14 Aralık 2010 tarihinde Twitter, Amerikan Adalet Bakanlığından WikiLeaks sorgulamasında işe yarayabilecek bilgileri hükümete vermesi için bir mahkeme emri aldı. 2703(d) sayılı emir adı verilen bu celp, Kayıt Altına Alman İletişim Bilgilerine dair yasanın bir maddesine atıfta bulunuyordu. Söz konusu madde uyarınca ABD hükümeti, özel şahsa ait elektronik iletişim kayıtlarım, hâkim tarafından çıkarılmış herhangi bir arama emrine gerek duyulmaksızın isteme yetkisi talep etmekteydi — yani keyfi arama ve özel eşyaya el konmasına karşı hüküm getiren ABD Anayasası’nın 4. maddesi fiilen devredışı bırakılmaktaydı.
Kaba atomlardan müteşekkil eski dünyadan soyutlanmış, yepyeni bir dünya olarak ortaya çıkan internet, bağımsızlığa özlem duyuyordu. Gelgelelim devletler ve onların yandaşları, bu yeni dünyanın maddi koşullarını ele geçirmek ve böylece onu denetim altına almak için harekete geçtiler. Bir petrol kuyusunun etrafını kuşatan bir ordu, veya sınırda haraç kesen bir gümrük memuru misali, devlet, kısa sürede fiziksel mekân üzerindeki hâkimiyetini kullanarak platonik ortamımızı denetim altına almanın bir yolunu bulacaktı. Hayalini kur-duğumuz özgürlüğe engel olacak, ardından fiber optik hatları üzerinde ve uydu istasyonları etrafında çöreklenerek yeni dünyamızın can damarını oluşturan bilgi akışlarına kitlesel ölçekte müdahale edecekti. Üstelik bu müdahalesini, tam da bütün insani, iktisadi ve siyasal ilişkilerin bu akışlara bağlı hale geldiği sırada yapacaktı. Devlet yeni toplumun kılcal damarlarına ve ana arterlerine sülük gibi nüfuz ederek, yapılan bütün görüşmeleri, okunan bütün internet sayfalarım, gönderilen bütün mesajları, google’da aratılan bütün kavramları yutacak, sonra da hayal bile edilemeyecek denli sınırsız bir güç sayesinde her gün milyarlarca filtreleme sonucunda elde ettiği bu bilgiyi, devasa gizli depolarda sonsuza dek saklayacaktı.
İnternetin maddi muhtevası, onun fikirlere ve bilgi akışına dayalı platonik niteliğine halel getirmektedir. Bu sanal şebekenin temelleri, okyanusun dibinden geçen fiber optik kablo hatlarına, başımızın üzerinde dolanıp duran uydulara, New York’tan Nairobi’ye kadar pek çok şehrin binalarına yerleşmiş bilgisayar vericilerine dayanır. Arşi- med’i kör bir kılıçla öldüren asker misali, silahlı bir milis gücü Batı uygarlığının bu doruk noktasını, sahip olduğumuz bu platonik ortamı ele geçirebilir.
Çoğu zaman şiddetin ne kadar yakınımızda olduğunun farkına bile varmayız, çünkü ondan kaçınmak için tavizler vermişizdir. Rüzgârın kokusunu alan denizciler gibi, yüzeydeki dünyamızın derinlerde nasıl bir karanlığa yaslandığı üzerine pek nadir kafa yorarız.
ANDY: Bunun ABD’ye mahsus olduğundan emin değilim. Almanya’da buna yolsuzluk demiyoruz, siyasetçilerin karıları tarafından yapılmış sanatsal tabloları satın alan vakıflar demeyi tercih ediyoruz, yani sanat ticareti veya başka alanlarda karşımıza çıkıyor.
JACOB: Bitcoin denen elektronik bir para birimi var.
ANDY: Sıfır enflasyona sahip.
JACOB: Enflasyonu ademi merkeziyetçi biçimde düzenliyor, yani Merkez Bankası yerine dünya çapında bir sürü insan gerçeğin ne olduğuna, para biriminin halihazırdaki değerinin ne olduğuna birlikte karar veriyor.
ANDY: İki yıl, üç gün ve dört saat önce internette ne arıyordun, biliyor musun? Bilmiyorsun, ama Google biliyor.
Her kim bütün telefonları dinleme gücüne sahipse bir sürü şeye gücü yetiyor. Bu aynı zamanda borsa değerleriyle de ilgili. Neler olup bittiğinden haberdarsanız, bu bilgi ekonomik açıdan çok işinize yarayabilir.
ANDY: Ama bazıları da var ki yol inşaatıyla falan bile uğraşmadan ortaya bir bahçe seriyor ve herkesi çırılçıplak bahçeye gelmeye davet ediyor. Böylece Facebook dediğimiz şey ortaya çıkıyor! İnsanları kendilerine dair verileri hiç çekinmeden ortaya sermeye ikna eden bir girişim.
Gözetleme alanına devasa bir yatırım yapıldı, çünkü iktidardakiler internetin kendi yönetim biçimlerini etkilemesinden korktular.
Son kullanıcının son cihazı, iki kulağının arasında duran şeydir. Filtreleme orada yapılmalı, insanlar adına hükümet tarafından değil. Eğer kişilerin görmek istemedikleri şeyler varsa, görmek zorunda değiller, kaldı ki bugün zaten pek çok şeyi filtrelemek gibi bir zaruretle karşı karşıyayız.
İnternette filtreleme bilgiyi alan kullanıcı tarafından yapılmalı, insanlar adına hükümet tarafından değil.
Mafya devlet modelinde, devletin para için insanlara yapmayacağı zorbalık yoktur.
Her şeyin önüne bir “hukuka uygun” ibaresi koyun, böylece birdenbire meşruiyete kavuşsun, sırf faili devlet olduğu için.
Matbaa insanlara okumayı öğretti, internet ise yazmayı.
Paranı nereye yatırıyorsan gücün de oradadır.
Kültür paylaşılmak için var.
İnsan soyunun tarihi, kültürün tarihi, düşüncelerin taklit edilmesinin, değişime uğratılmasının, rafine edilmesinin tarihidir, eğer buna hırsızlık diyorsan bütün bu siniklerden farkın kalmaz.
Facebook’un tümüyle merkezileştigini görüyoruz.Twitter tümüyle merkezileşti. Google tümüyle merkezileşti. Hepsi de Amerika Birleşik Devletleri’nde; her biri, şiddet gücü kimin elindeyse onun denetimi altında.
Modern otorite denen şeyin neredeyse tamamı, gücünü şiddetten veya şiddet tehdidinden alıyor. Şifre yazımın dayanak noktası ise sadece şu: Şiddeti ne kadar artırırsanız artırın, bir matematik problemini çözemezsiniz.
21.yüzyıla özgü Televizyonunu öldür kampanyası gibi bir şey bu. Etkili bir protesto olabilirdi, lakin şebeke etkisi protestonun işe yaramasına engel. Televizyonunu öldür blader.
İki yıl, üç gün ve dört saat önce internette ne arıyordun, biliyor musun?, ama google biliyor.
Eğer sıradan bir google kullanıcıysanız, google sizin kimlerle irtibatta olduğunuzu, kimleri tanıdığınızı, hangi konuyu araştırdığınızı, hatta cinsel yöneliminizi, dinsel be felsefi inançlarınızı biliyor.
Senin hakkında senin bildiğinden daha fazlasını biliyor.
Sorun giderek ciddiyet kazanıyor çünkü karmaşıklık ve gizlilik biraraya geldiginde ortaya zehirli bir karışım çıkar. Karmaşıklıkla üzeri örtülmüş, gizlilikle üzeri örtülmüş. Sorumluluktan muaf olmak teknolojinin giderek ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Adeta makinenin herhangi bir teknik özelliği. Tasarımı itibariyle tehlikeli bir makine bu.
Çünkü herhangi bir kişinin ne zaman şüpheli hale geleceğini bilemezsin
Bize şöyle şeyler diyorlardı: Haydi savaş naralarınızı duyalım bakalım. Savaş neyi? :)))
En karanlık gecenin ardından, daha zifiri karanlık gelir.
Teknik meselesine ilişkin olarak, Johannes Gutenberg matbaayı icat ettiginde aslında Almanya’nın bazı bölgelerinde zaman zaman yasaklanmıştı, ve bu sayede bütün ülkeye yayıldı, çünkü bir bolgede yasaklandığı zaman başka bir yonetimin hakimiyetindeki bir bölgeye taşınıyordu.
Dolayısıyla internet, cidden bütün bir neoliberal sistemin piramidinin yanlızca tepe noktası.
Ama bazıları da var ki; yol inşaatıyla falan uğraşmadan ortaya bir bahçe seriyor ve herkesi çırılçıplak bahçeye gelmeye davet ediyor. Böylece Facebook dediğimiz şey ortaya çıkıyor! İnsanları kendilerine dair verileri hiç çekinmeden ortaya sermeye ikna eden bir girişim.
Diyelim Suudi Arabistan; tarihi bir tesadüf sonucunda dini liderlerle ülkenin büyük bölümünü ellerinde tutanların aynı kişiler olduğu bu ülkede, iktidardaki kişilerin değişimden çıkarı sıfır. Hatta sıfırla eksi beş arasında değişiyor. İnterneti bir hastalık gibi görüyorlar ve danışmanlarına soruyorlar, Bu musibete karşı bir ilacın var mı? Bunun yanıtı ise kitlesel gözetleme. Bunu tümüyle kontrol etmeliyiz, filtrelemeliyiz, yaptıkları her şeyi ögrenmeliyiz. İşte yirmi yıldır olan biten budur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir