İçeriğe geç

Bir Dava Adamından Notlar Kitap Alıntıları – Zübeyir Gündüzalp

Zübeyir Gündüzalp kitaplarından Bir Dava Adamından Notlar kitap alıntıları sizlerle…

Bir Dava Adamından Notlar Kitap Alıntıları

Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.
Cenâb-ı Hakk bir insanı, bir kimseyi senin vâsıtanla hidayete getirmesi; sana, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok hayırlıdır.
Allah bizleri okuduğunu anlayan, anladığını hazmeden, hazmettiğini yaşayan kullarından eylesin. Âmin.
Nefs-i emmâre yavaş yavaş, aldata aldata kendine uyduruyor. 50 sene evvelki dede, kabirden çıkıp şimdikileri görse kâfir der. Bu insanlar bu hâle nasıl geldi? Yavaş yavaş
“Nefsini ıslah edemeyen, başkasını ıslah edemez.” Önce nefsini tezkiye et ki; tezkiyeye vesile olasın. Önce nefsini öldür ki, nefisleri öldüresin. Anlattın anlattın tesir etmedi, diyeceksin ki “İhlassız anlatmışım, manen kirliyim.”
Mesele, yalnız Risâle-i Nurdaki hakîkatleri ezberlemek, malumat sahibi olmak değil; mesele, O hakîkatleri yaşayabilmektir.
Allah bizi davayı Kur’âniyede büyütsün, yürütsün, çürütsün. Âmin.
İhlâs; kelimelerin ruh-u manevisidir. İhlâs olmadığı zaman kelimeler eğitim mermisi gibi, hedefi bulsa da tesir etmez. İhlâs olmayınca attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, tesirsiz kalıyor.
“Risâle-i Nur vazife-i fıtratım.
Risâle-i Nur gaye-i hilkatim.
Risâle-i Nur sebeb-i saadetim.” deyip; Hizmet-i Nuriyeyi hayatımızın birinci vazifesi bileceğiz.
Vazifen: Dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin!
• Eğer, arzu ettiğim bir his bende yok ise ve uyanmıyorsa, onun hangi fikirlerle veyahut hangi grup fikirlerle alâka ve rabıtası olduğunu tedai etmeliyim. Dikkatimi o fikirler üzerine teksif etmeliyim ve onları şuurumda kuvvetle tutmalıyım. Bu şekilde istediğim fikri veya hissi uyandırmalıyım.
İntiba ne kadar şiddetli olursa, hâfıza o kadar kuvvetli olur. Meselâ; heyecanla öğrendiklerimizi unutamayız.
Sabır, insana önce zehir gibi olur, fakat fıtrata yerleşince bal olur.
Sizin ne düşündüğünüzü bilsem, ne olduğunuzu bilirdim. Biz neysek, düşüncelerimiz bizi öyle yapmıştır. Bizi müspet ve menfiye, fayda ve zarara, hidayet ve dalâlete, ferah ve sıkıntıya, gam ve meserrete, neşe ve neşveye sevk eden âmil, ruh hâletimizdir. Bir adam bütün gün ne düşünüyorsa, o adam odur. Başka türlü nasıl olabilir?
İnsan kalben ne düşünürse, kendisi odur.
Günlük içtimai hadiselerle meşguliyet, kabiliyetlerin inkişafına mânidir. Bu noktaya dikkat lâzımdır. Zira bugün buna “genel kültür” ism-i herzesi takılmış.
Kalemen, amelen, lisanen çalış.
Oku, oku, her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’an’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.
Yeknesak dünyevî meşguliyetler, insanın mahiyetindeki ulvî melekeleri köreltir. Manevî terakkiyâta medar olacak yüksek istidatları söndürür. Kabiliyetler verimsiz kalır.
Güzel bir şeyi veya bir fikri tefekkür ettiğim zaman, kelimelerle düşünmek yerine, düşündüğüm şeyleri gayet vazıh bir surette görmek istemeliyim. Veya ifade ettikleri manaları düşünmeliyim.
“İnsanın düşünce ve niyeti ne ise, o insan, ancak onlara göre bir insandır.”
Müsbet bir şeyi devam ettirmek, insandaki istidatları kemâle ulaştırır.
Fikirler hisler ile beslenir, kuvvet bulur. Fikir kendi başına bir kuvvet değildir. His ve heyecan, onun mücadele için, muvaffak olabilmesi için muhtaç olduğu kuvvet menbaıdır. Fikrin mücâdelede muvaffak olabilmesi için iki kuvvete ihtiyacı vardır. O da his ve heyecandır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çok kere olur ki, hatası kendisine söylenmeyen bir kimse, hatasını hüner sayar.
Terbiyenin en makbul olanı, kendi kendimizi terbiye etmektir.
“Rıfktan, şefkatten mahrum olanlar hayırdan, sevaplı amellerden mahrum kalırlar.” (Hadis meali)
“Hiddete getirilince kızmayıp, hilm ve sabır gösteren kimse, Allah’ın sevgisine mazhar olur.” (Hadis meali)
Ey nefsim, sen titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene murakıp olma yüksekliğine çık.
Öfke zamanında hürmet ve merhamet ne güzel ahlâktır.
“Değmiyor bu dünya böyle şeylere ”
Merhametsizlikten, münekkidlikten kurtulma yolunda ilerle, ey kardeş! Aksi halde, ya yakında ya uzakta, ya dünyada ya ahirette, ya Haktan ya halktan sana adem-i merhamet iner. Zira ”Men dakka dukka.” (Eden bulur.)
Cenâb-ı Hakk, hikmeti olarak bir kapıyı kaparsa, fazl-u keremiyle başka kapı açar.
Büyük bir mevki ve makam sahibi olduğun zaman, akıllı isen, düşkün kimselere gülme. Çünkü nice makam sahibi kimsenin düştüğü Düşkünün onun yerine geçtiği görülmüştür.
Okumak, okumak, okumak, yine okumak Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitâb-ı kebîr-i kâinatı okumak
İnsan kalben ne düşünürse, kendisi odur.
Her şey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.
Kendi nefsini daima kötülemek, kendi küçük kusurlarını büyük görmek , başkalarının büyük kusurlarını küçük görmek , yüksek bir fazilettir ..
Seni methedenlere aldanma
Senin yanlışlıklarını ve isabetsiz hareketlerini sana söyleyenler, senin hakiki dostlarındır.
Kendisinin bir rey ve fikir sahibi olduğu gururuna kapılıp; asıl rey, tedbir ve vazife sahibi kimseleri kötüleyen, fakat kendisine toz kondurmayan bir kimse, “Herkes için bir kusur buluyorum; acaba kusursuz ben mi kaldım?” diye düşünmeli.
Bir Dava Adamının Notları 1 – 10
Büyük insan ;her harekâtının, her an zaptedildiğini bir an dahi aklından çıkarmayarak, her anının hesabını vereceğinin dikkat ve şuuru ve “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” hakikatinin idraki içinde bulunan kişidir.
Büyük insan;Allah’ın rızasından başka hiçbir şeyi gaye edinmemiş ve nefsine; “Ey nefis takva ve amel-i sâlih ile Hâlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur. O kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirse iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi aciz kullardır” diyebilen ve o esasa riayet edebilen kişidir.”
Bir Dava Adamının Notları 1 – 7
İstidatlari inkişaf ettirmek için çok okumak.
Daima okumak.
Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.
Hitabın tesirlisi; göze bakıp, kalbe hitap etmektir.
Oku, oku, her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’an’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.
“Hiçbir şey ilim ve hilimden daha efdâl olarak toplanmış değildir.”
Dünyada mağrur olan kimse, din yolunda selametli gidemez. Kendini gören kişi, hakkı göremez.
Lûtf; güzellikle, tevazu ve mahviyetle, gönül alarak yapılan muameledir. Temiz kalplilik ve yüksek insanlık hislerinin eseridir.
Bağışlamak, affetmek ve müsâmaha göstermek, başkalarının hatalarından ziyade kendi hatalarını aramak, bulmak ve kurtulmaya çalışmak; olgunluğun, kâmilliğin şiârıdır. Peygamber ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
Sen bir mü’mine, “Fenadır” diye, kötü zanda bulunabilirsin. Hâlbuki o kimse Allah’ın makbûlüdür.
A benim güzel dostum! Çok kere olduğu gibi bugün yine çok tenkitler ettin, kusurlar, hatalar saydın. Acaba gıyabında tenkitler yaptığın, gıybetini ettiğin Allah’ın kullarının o yaşa kadar olan iyiliklerinden, hayra hizmetlerinden, güzel huylarından, zararsız hallerinden ne kadarını yâd ettin, kaç tanesini saydın? Münekkid ve kusur sayıcılardan olma! Korkarım ki, zulümkâr olursun
Herkesin bir kusurunu bulup; kendi kusurlarını görmeyerek dostlarını terk eden, terk edilir.
Kendini ıslaha ve derse muhtaç görmeyen, bilemeyen gafletten uyansın.
Nefsinden gelen sözün, samimiyet olduğunda inatla ısrar edenden korkulur. Bunlardan kendinizi koruyunuz. Kendiniz, aynı bilmemezliğe düşmemek için düşününüz. Nefsin desiselerini beyan eden eserleri, sırf kendinize hitap ederek okuyunuz.
Adaletten ayrılmamak, hakikati itiraf ve tasdik etmektir. Zıddı zulümdür.
Başkalarını ıslah için evvelâ kendimizi ıslah etmek icap eder.
Çok tenkitçilerin, gıybetçilerin, herkesin kusurlu işlerini sayanların meclislerine yanaşma. Bu kötü ahlâk sana da bulaşır. Hem çabuk bulaşır. Zira bu fena huyun muharriki nefistir. Nefsanî şeyler nefisleri kolayca harekete geçirir.
Herkes, yükü kendi gücü kadar çekebilir. Öyle ise sen kendi gücünün yetebildiği şeyleri başkalarında görmezsen, kendini mihenk yapıp onları tenkid etmemelisin. Kendinde bir üstünlük vehmedip; gurûra düşmemelisin. Onlar kabiliyetlerine göre ne kadar hizmet etseler, ind-i İlâhîde, ihlâsa binaen makbuldür.
Halk nazarında nice itibarsız, hakir görünen Müslümanlar ve İslâma hizmet edenler vardır ki, onlar insanlardan takdîr, hürmet ve muhabbet beklemezler. Onlar ehl-i imana hürmetkâr ve merhametli olurlar. Onlara Allah’ ın rızası kâfi gelir.
Yatarken imanî bahisleri oku. Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor. Okuyamamaktan kork!
Çok Söyleyen: Çok söyleyen, az işleyen adamla işe girişme. Sözü iş, işi sözden ibaret olarak yaşayan kimseden bir şey bekleme.

Çalışmak: Senenin yarısı soğuk, yarısı sıcaktır. Soğuğu, sıcağı bahane edip çalışmayan adam ahmaktır.

• Bahtlı ve talihli kimse, başkasına nasihat edilirken ibret alandır.
Kendi nefsini daima kötülemek, kendi küçük kusurlarını büyük görmek, başkalarının büyük kusurlarını küçük görmek, yüksek bir fazilettir.
Kabı dolu olana ilimden bahsedilmez.
Büyük adam, dünyaya, menfaate, şöhrete, mala, paraya, makama ve nefsine esir olmayan adamdır.
Hitabın tesirlisi; göze bakıp, kalbe hitap etmektir..
Şimdi, senin meşguliyetin dünyevi muameleleri ile olursa dünya ve dünyevi işler senin kalbini, ruhunu meşgul eder, uzun zaman rahatsız eder, oyalatır.
Çünkü kalb dünya ile tatmin olmaz, meşalesi son bulmaz.
Yanlışlığa tepkisiz kalmak ona iştirak olur, mes’uliyet-i manevisi vardır.
Kur’an talebelerinin hedefi, Kur’ani ve İslami hakikatları tek kelime ile, islamiyeti bütün ruhu ile kavramak ve ona bağlanmaktır..
Onların yolu mahza İslamiyettir, bizatihi Kur’an caddesidir. Bundan başka herhangi bir yol veya mezhep değildir..
Okuyamamaktan ve ferdi hareketten korktuğun kadar, başka hiçbir şeyden korkma . Hususi okumanı terk etme.
İmanlarımızı kurtarmak, ahiretimizi kurtarmak için okumalıyız.
Eskiden derdim, 25 yaşıma gelinceye kadar ne yaparsam odur. Şimde de; 100 yaşıma gelsem, yine cehd ve azmi elden bırakmayacağım diyorum.
Üstadımız, Benden evvel mi, yoksa sonra mı ölmek istersin? diye sordu. Üstadsız yaşayamam diye; Evvel ölmek isterim Üstadım dedim.
Dedi ki: Tembel! Kabre girip yatacaksın, rahatını düşünüyorsun. Kalkacaksın, meşakkat çekeceksin, cenneti dahi düşünmeyeceksin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir