İçeriğe geç

Ölüm Yokluk Mudur? Kitap Alıntıları – Hekimoğlu İsmail

Hekimoğlu İsmail kitaplarından Ölüm Yokluk Mudur? kitap alıntıları sizlerle…

Ölüm Yokluk Mudur? Kitap Alıntıları

Dünya çapında bir mühendis yetiştiremezsek, dünya çapında bir sporcu da yetiştiremeyiz. Alimlerimizin İslam dünyasındaki sesi de bu sebeple kısıktır. Çünkü bizde İslam alimi belli bir seviyeye kadar yetişir, ondan sonra sahipsiz ve kimsesiz kalır.
Allah kötü şey yaratmamıştır amma yarattığı şeyler iyiye de kötüye de kullanılabilir. Üzümden şurup da şarap da yapıldığı gibi
Ne zaman ki Müslümanlar İslamiyet’i öğrenir, anlar ve yaşarsa o zaman hak sebeplerle hak ehli birleşir ve galibiyeti elde ederler.
Dünya üzerinde pek çok hastane, laboratuvar ve tabip vardır.
Fakat kan yapılamamaktadır. İnanan veya inanmayan herkesin kanını Allah yapmış, damarlarına doldurmuş ve kalp ile pompalamaktadır.
Sevdiklerimize kavuşmak için ölüm, yolculukların en güzelidir. Amma intihar etmek haramdır.
Bütün anaların şefkati toplansa, Allah’ın şefkati yanında okyanusta bir damla su gibi kalır. Zaten analara şefkati veren, yavruları yaratan Allah’tır.
Senden hoştur bana gelen,
Ya gonca gül ya da diken
Ya hayattır ya da kefen
Narın da hoş nurun da hoş.
Yağmurun yağmaması felakettir, yağan yağmurların durmaması ikinci felakettir. Yağmurların damla damla değil de oluktan boşanırcasına yağması da üçüncü felakettir. Rahim ve Kerim olan Allah bizleri bu üç felaketten koruyup yağmuru rahmet olarak gönderiyor.
Matematikte sıfır rakamı yokluğu gösterirken, sıfırın yokluk olduğu kadar varlık olduğu da matematikçilerce bilinmektedir. Nitekim sıfır rakamı, iki rakamın sağına veya soluna koysak, iki değişik değer elde ederiz.
Demir, pas tutup çürüyor. Çürüyen demirler toprak oluyor, toprak bitkilerin bünyesinde diriliyor.
Hayat ile Ay dahi dört hareketi bir anda yapmaktadır:
1. Kendi etrafında döner
2. Dünyanın etrafında döner
3. Dünya ile beraber güneşin etrafında döner
4. Güneş sistemiyle beraber helozonik bir yay çizerek Vega Burcuna doğru gider.
Hayat harekettir, dört şekilde kendini belli eder:
1. Taşlarda, topraklarda, madenlerde ve gök cisimlerinde enerji ismini alır.
2. Bitkiler, canlı varlıkların en basitidir.
3. Hayvanlarda daha gelişmiş hayat ve canlılık vardır.
4. İnsanlar hem canlıdır hem de ruha sahiptir.
Ölüm hal değiştirmektir. Ruhlar aleminde ölüp annemizin vücudunda öldük dünyada dirildik ve dünyada da öleceğiz kabir kapısından geçip ahirette dirileceğiz.
Tabiat bir sanat eseridir, sanatkâr olamaz. Tabiat, bir kitaptır katip olamaz. Tabiat bir nakıştır nakkaş olamaz.
Medeniyet ne kadar ileri giderse gitsin, sinek kadar küçük, dünya kadar büyük bir uçak yapamazlar.
Mikroskoplarla görülmeyecek kadar küçük olan atomlar, güneş sistemi gibi çalışmaktadır. Demek güneş sistemini yaratan, tanzim ve tertip eden, ona hareket verip, bu hareketi devam ettiren kim ise atomu da yaratan O’dur. Bir başka değişle atomu yaratamayan, güneş sistemini yaratamaz.
Madem ki her şey atomlardan yapılmıştır ve atomlarda da hayatın enerji denilen şekli var öyle ise cansız zannettiğimiz varlıklar da bir çeşit hayata sahiptir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayat ile en küçük bir çekirdek, kocaman bir ağaç olabilmektedir. Evet, hayat ile en küçük şey en büyük hükmüne geçerken en büyük şey de en küçük şeye hizmetkârdır. Güneşin bir çiçeğe hizmet etmesi, çiçeğin de neşvünema* bulması ve kendi renklerinde adeta güneşin renklerini gösterebilmesi gibi

* Neş vü nema: Büyümek ve gelişmek

Nasıl ki geometriye çalışmayan üçgenlere ait ispatları bilmezse, dini ilimlere çalışmayanlar da İslamiyeti bilemez veya anlayamaz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mesela masanın üzerine koyduğumuz çekirdek ölüdür, ama bu çekirdek aynı zamanda diridir çünkü toprağa gömülünce yeşerecektir. Aynı şekilde tabuta giden insanda dünya ciheti ile ölü, ahiret cihetiyle diridir .Çünkü insan bir tohum, bir çekirdek gibi toprağa girecek, kabir kapısı’ndan geçip ahiret hayatına devam edecektir.
Aklı olan kimse,aklı veren Allah’a iman edip,O’na itaat etmelidir.
Ufacık bir portakala,boşlukta iki hareketi birden ve daimi yaptıramayan insan,kocaman Ay’a dört hareketi birden yaptıran Allah’a iman edip O’na secde etmek zorundadır.
Hiç mümkün mü ki analara şefkat veren Allah bizi sevdiklerimizden ebediyen ayrı bıraksın ve hiçliğe atsın?
Allah her türlü anaya öyle şefkat vermiştir ki analar, yavrusuna hizmet etmekten zevk alırlar. Sabah namazında kalkamayan anne, bir gecede yavrusu için iki üç kere kalkar of bile değmez.

Bütün anaların şefkati toplansa, Allah’ın şefkati yanında okyanusta bir damla su gibi kalır.

Güneşi avize, yıldızları kandil gibi asan, en güzel ziyafet sofralarını hazırlayan ve her şeyi insana hizmetkar eden Allah
Günahların sel gibi aktığı 20. asırda, 20 yaşında bir gencin içki içmemesi İslâmiyeti mucizesidir.
Ak saçlar ahiretten davetiyedir
Hoştur bana senden gelen
Ya gonca gül ya da diken
Ya hayattır ya da kefen
Narın da hoş nurun da
Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra sabah oluyor
Yüz liralık bardağın yüz sene dayanmasını isteyen insan, nasıl olur da bardakla mukayese edilemeyecek kadar kıymetli olan kendi öz varlığının, seksen sene için yaratıldığına, ondan sonra yok olacağına inanır?
Görülmedi diye ahireti inkar etmek, göremediğimiz her şeyi inkara sebep olur ki bu akla ve ilme aykırıdır
Medeniyet ne kadar ileri giderse gitsin, sinek kadar küçük, dünya kadar büyük bir uçak yapamazlar.
Dünyada iken gereken cezayı görmeyen ve yeteri kadar mükafat almayanlara cennet ve cehennem gereklidir
Kuzey yıldızını da kuzey yarım küresine diken, böylece kullarına yol gösteren Allah, hiç mümkün mü ki şu dünyanın karışık hayatı içinde yolunu şaşıranlara ebedi saadetin izlerini göstermesin ve onları ebedi felakete atsın, asla!
İnsan küçültülmüş bir kainattır.
Pek çok işçi ve memurlar bütün dikkatlerine rağmen zaman zaman vazifelerini aksattığı halde aklı, ilmi ve tecrübesi olmayan atomların en güzel şekilde vazifelerini başarmaları gösteriyor ki akılsız atomlar, külli bir aklın emrinde çalışıyorlar.
Gübreler dirilir fakat ahlaksızlığın gübreli hayatını medeniyet zanneden insanlar, İslamiyetin maddi ve manevi âlemlerinde dirilmeyebilir.
Evet taşlar dirilir fakat merhametten nasibini alamayıp taşlaşmış kalpler dirilmeyebilir.
Demir, pas tutup çürüyor. Çürüyen demirler toprak oluyor, toprak bitkilerin bünyesinde diriliyor. Demirlerin dirildiği şu alemde insanların bir daha dirilmemesi düşünülebilir mi?
Ölüm hayatın zıttıdır nasıl ki zıdlar birbirini tamamlar, ölüm de hayatı tamamlamaktadır. Midemizde ölen gıdalar, bize hayat olmaktadır.
Kocaman kayısı ağacını küçültüp Çekirdek isimli tabuta sokan Allah, “çekirdekte” ölüm haliyle dirilik halini aynı anda bulundurmaktadır.
Ölüm hal değiştirmektir.
Ruhlar aleminde ölüp annemizin vücudunda dirildik, annemizin vücudunda öldük dünyada dirildik ve dünyada da öleceğiz kabir kapısından geçip ahirette dirileceğiz.
İşte, ufacık bir portakala boşlukta iki hareketi birden ve daimi yaptıramayan insan, kocaman Ay’a dört hareketi birden yaptıran Allah’a iman edip ona secde etmek zorundadır.
Zaten deprem gibi olaylar da gaflet perdesini kaldırmak içindir. İnsanlara ahireti hatırlatır.

Misafirseniz ev sahibine saygılı olun.

Maddeyle manayı bir bütün olarak ele alacak, Asr-ı Saadeti anlayarak taklit edecek zihniyetlere ihtiyacımız var. Yoksa geri kalmakla hiç bir yere gidilemez.
İşte mağlubiyetlet gaflete dalan müslümanlara kamçıdır. Bu kamçı ile kendine gelen İslamiyet’i yaşamaya başlayan müslümanlar, yine zafer sancağını ellerine alacaktır.
Midelerimizin rızkını veren Allah, beyin midesi için en temiz rızık olan İslami ilimleri, kalp midesi için de iman gıdasını yaratmış ve ihsan etmiştir. Beynimizdeki İslami ilimler, kalbimizdeki iman ve bütün organlarımızı içine alan ibadetler hayat ağacının ahirete uzanan dalıdır. Buradaki hizmetlerin meyveleri ahirette yenecektir.
Sanat eserini sanatkarlar takdir eder. Uçaklara hayran olanlar , sineğin ve dünyamızın da bir uçak olduğunu unutmamalıdırlar. Medeniyet ne kadar ileri giderse gitsin, sinek kadar küçük, dünya kadar büyük bir uçak yapamazlar.
amma İslamiyet’i yaşamayanlar insanlıklarını kaybetmiş sayılır. İnsaniyetini kaybedenden her türlü kötülük gelir.
Her fabrikanın bir nizamnamesi olurken çatısız fabrikalarla dolu olan bu dünyanın da nizamnamesi, Allah’ın dini olan İslamiyet’tir.
Bir insanın vücudunda milyonlarca hücreyi insan gibi yaşatan Allah, balığın karnında Yunus aleyhisselâmı yaşatamaz mı?
Ölüm bir varlık olunca, ölenlerin yokluğa gitmesi mümkün değildir. Ölüm hal değiştirmektir. Mesela biz daha evvel 2 defa ölüp dirildik: Ruhlar aleminde ölüp annemizin vücudunda dirildik, annemizin vücudunda öldük dünyada dirildik ve dünyada da öleceğiz, kabir kapısından geçip ahirette dirileceğiz.
Atom gibi aklı, ilmi ve şuuru olmayan bir varlık, ancak ve ancak Allah’ın askeri olması ile çok büyük varlıkların yapısında yer almakta, onların yapıtaşı olmaktadır. Bütün binaları yapan mühendisler ve ustalar olsun da atomdan, hücreye ve galaksilere kadar muhteşem sarayları yapan Sani-i Hakim olmasın, hiç mümkün mü?
Hayat ile en küçük şey en büyük şeyin hizmetine geçerken, en büyük şey de en küçük şeye hizmetkardır. Güneşin bir çiçeğe hizmet etmesi, çiçeğin de bir nevş ü nema bulması ve kendi renklerinde adeta güneşin renklerini gösterebilmesi gibi
Deprem fay tabakalarının kaymasından, yeraltı patlamalarından meydana geliyor

Fay tabakasını yaratan kim? Onu ölçülü olarak harekete geçiren kim? Ölçünün olduğu yerde tesadüf olur mu?

Ferdi bunalımlar, aile geçimsizliği, serseri gençlik, anarşi, terör, kötü alışkanlıklar birer depremdir.

Hürmetsiz, saygısız, şefkatsiz bir toplum, sallanıyor demektir.

Eğer inşaat sektörü değil de motor sektörü lokomotif olsaydı o zaman Türkiye kalkınmış ülkelerin yanında yer alırdı.
Eğer biz Japonya’ya bazı şeyler ihraç edersek, fazla sevinmemeliyiz. Bu demektir ki hamal işleri bizlere bırakmış kendisi teknoloji sayesinde az emekle, az masrafla çok büyük kazançlar sağlıyor.
Neden kâfir, müslümana ve kuvvet hakka bazen galip geliyor?

Çünkü müslümanın her hali İslam’a uygun olmadığı gibi gayri müslimin her hali de İslam dışı değildir. Meselâ ilim tahsil etmek, çalışkan olmak, sanatta ilerlemek müslümanın hakkı iken müslüman, bu ve benzeri hususlarda geri kalabilir, gayri müslimler de ilerleyebilir. O zaman gayrimüslimler galip, müslümanlar mağlup olur.

İnsanın görmemesi ve bilmemesi bir şeyin yokluğuna delil olamaz.
Hastalık, kendine sahip olduğunu zanneden insanlara, kendilerinin asıl sahibinin Allah olduğunu gösteren bir ikazdır.
Demek ki bir başka âlem var ki vücudumuz yatakta iken ruhumuzla dolaşıyoruz.
Okyanuslara nizam veren kâinata nizam vermiştir. Kâinata nizam veren nizamını devam ettirecek, dünya nizamını ahiretle birleştirecektir.
Yeryüzü de bir müze değil mi? Yeryüzü müzesinde Allah’ın sanat eserleri teşhir edilmiyor mu?
İnsaniyetini kaybedenden her türlü kötülük gelir.
Dünyada iken gereken cezayı görmeyen ve yeteri kadar mükafat alamayanlara Cennet ve Cehennem gereklidir.
Tabiat bir sanat eseridir, sanatkâr olamaz. Tabiat, bir kitaptır kâtip olamaz. Tabiat bir nakıştır nakkaş olamaz.
Atomlar, insan denilen sarayın da yapı taşlarıdır. Nasıl ki bir sarayın malzemesi kendi kendine temel, duvar, direk olamıyorsa; atomlar ve atomlardan meydana getirilen moleküller de kendi kendine insan sarayını yapamazlar. Atomlarda her şeyi yapan ve yaratan, Nazım-ı Mutlak olan Allah’tır.
Pek çok işçi ve memurlar bütün dikkatlerine rağmen zaman zaman vazifelerini aksattığı halde aklı, ilmi ve tecrübesi olmayan atomların en güzel şekilde vazifelerini başarmaları gösteriyor ki akılsız atomlar, külli bir aklın emrinde çalışıyorlar.
İşte, ufacık bir portakala, boşlukta iki hareketi birden ve daima yaptıramayan insan, kocaman Ay’a dört hareketi birden yaptıran Allah’a iman edip O’na secde etmek zorundadır.
Mademki her şey atomlardan yapılmıştır ve atomlar da hayatın enerji denilen şekli var öyle ise cansız zannettiğimiz varlıklar da bir çeşit hayata sahiptir.
Evet, hayat ile en küçük şey en büyük hükmüne geçerken, en büyük şey de en küçük şeye hizmetkârdır. Güneşin bir çiçeğe hizmet etmesi, çiçeğin de neşv ü nema (büyümek, gelişmek) bulması ve kendi renklerinde adeta güneşin renklerini gösterebilmesi gibi
Sebebi bilip sebebi yaratanı bilmemek,en azından beyin tembelliğidir.
Derler ki : ”Allah’ın lütfu umumidir.Kafirler dahi bu lütuftan faydalanabilir. ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir