Ayşe Bilge Selçuk kitaplarından İnsan Her Koşulda kitap alıntıları sizlerle…
İnsan Her Koşulda Kitap Alıntıları
Gruba ait olmak için beğenilmek, beğenilmek için benzemek gerekir. Ne yaparsam ne dersem nasıl olursam beni beğenir, kabul ederler?
“Kalıpları kırmanın ürkütücüde olsa insana hayatiyet katan bir yanı vardır bilirsiniz…”
Suçları düşünmek, sorgulamak ve eleştirmekten başka bir şey olmayanlar her
dönem cezalandırılıyor. Her biri işinden edildiğinde, bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatan bir ışık söndürülüyor. Işığın sönmesi karanlık demektir. Karanlıksa, sadece saklayacak şeyi olanın işine yarar; görünmek ve önünü görmek isteyenin değil.
dönem cezalandırılıyor. Her biri işinden edildiğinde, bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatan bir ışık söndürülüyor. Işığın sönmesi karanlık demektir. Karanlıksa, sadece saklayacak şeyi olanın işine yarar; görünmek ve önünü görmek isteyenin değil.
Bu eğitim sisteminde, ülkesinin sadece coğrafi girinti çıkıntıları öğretilen ama bu coğrafyada yaşanan hayatlarla, güncel meselelerle ilgili bilgi verilmeyen, bunlardan uzak tutulan nesiller yetişiyor.
Sevdiklerine bağımlı değil ama bağlı, onlardan uzak değil, onlarla bağlantılı ama özgür olmaya ihtiyaç duyuyor insan.
Belki sorgulamadan makine gibi çalışmanın değil, üretmenin övgüsünü yapmak lazım, hayata neşeyi de eklemeye methiyeler düzerek belki.
Yaşamımıza güzellik katanların, bize güneşli günleri muştulayanların kıymetini bilmek gerek. Söyleyeceklerini fısıltıyla birbirine aktaranların çok, sesini ağustosböceği gibi gür, cesurca çıkaranları örnek almakta belki.
Ağustosböceğinin şarkısını hafife almayın. La Fontaine’nin anlattığı gibi aylaklığın, vurdum duymazlığın değil, Çinlilerin dediği gibi yeniden doğuşun, ölümsüzlüğün simgesi..
Yaşamımıza güzellik katanların, bize güneşli günleri muştulayanların kıymetini bilmek gerek. Söyleyeceklerini fısıltıyla birbirine aktaranların çok, sesini ağustosböceği gibi gür, cesurca çıkaranları örnek almakta belki.
Ağustosböceğinin şarkısını hafife almayın. La Fontaine’nin anlattığı gibi aylaklığın, vurdum duymazlığın değil, Çinlilerin dediği gibi yeniden doğuşun, ölümsüzlüğün simgesi..
Acı düşüp hep aynı yerini kanattığımız dizlerimizdeki yara izlerinden, parmağımızdaki yara izlerinden ötedir. Acı,dizini parmağını şefkatle öpecek kimse olmamasıdır. İstenmemek ,sevilmemek, değerli olmamak, önemsenmemek , gözden çıkarılmaktır.
Suçları düşünmek, sorgulamak ve eleştirmekten başka bir şey olmayanlar her dönemde cezalandırılıyor. Her biri işinden edildiğinde bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatan bir ışık söndürürülüyor.
Herkesin içinde iyi ve kötü vardır ve koşullara göre biri veya diğeri ortaya çıkar.
Dünyaya güven duymak, ancak kendimize güven duymamızla mümkün.
Bizi korkutmak için söylenenler, çoğu zaman abartılı ve gerçeklerden ziyade, bizi korkutmak isteyenin kişiliğini yansıtıyor. Bunu farketmek için korkunun sesini biraz kısıp akla kulak vermek lazım.
Gördüğünüz, bildiğiniz bir yanlış konusunda hiçbir şey dememeniz, duruma göz yummanız anlamına gelir. Hiçbir şey dememek, mevcut durumu kabul etmektir.
Duygularımızı bastırdıkça hiç hissedemez, bastırılamayacak kadar kuvvetli olduklarında ise kontrol edemez hale geliyoruz. Oysa herhangi bir şeyin kontrol edilebilir olması için önce onun belirmiş olması, dışsal olarak belirmek değil ama içsel olarak kişinin duygusunu farketmesi, hissetmesi lazım.
Kendin olarak bağlı ol ama bağımlı olma. Yanındaki de kendi olarak bağlı olsun sana ama yapışık olmasın.
Ama duygusal acı, kendini unutturmamak istercesine, fiziksel olarak da yer bulur içimizde..
Yani acı, düşüp hep aynı yerini kanattığımız dizlerimizdeki yara izlerinden, parmağımızdaki kesikten ötedir. Acı, dizini, parmağını şefkatle öpecek kimse olmamasıdır. İstenmemek, sevilmemek, değerli olmamak, önemsenmemek, gözden çıkarılmaktır.
Sınıfta etrafa saldıran, kıran döken bir öğrenciye kimse tepki göstermezse, aynı davranışı ertesi gün başka öğrencilerde görmeniz olasıdır.
Ancak her şeyi kaybettiğinde, her şeyi yapacak kadar özgür olursun.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İdeal olan, çocuğun sevgi ve kabul görmenin verdiği güven hissiyle hareket edip gelişmesi. Bunun için çocuğa sınırları öğretirken güç kullanıp baskı yapmak, ceza vermek yerine, şefkat ve sabırla açıklama yapması beklenir annebabanın.
Değersizlik hissi bulaşıcıdır.
Orada oturuyor ama sana bakmıyor, seni dinlemiyor, seninle ilgilenmiyorsam, yani sana dikkatimi vermiyorsam, sen benim için o an aslında yoksundur. Seninle temasta değilsem iz bırakman mümkün mü?
Yaşamın sürmesi için ve yaşam sürdükçe, algı hep korunmasını sağlayacak şekilde yanlı olmaya meyilli. Hem de kuvvetle.. O yüzden ben’i biraz bastırıp, sağından solundan, altından üstünden dünyanın geri kalanını görmeye çalışmak sürekli ve kuvvetli bir çaba gerektiriyor.
İnsan gelişmiş zihinsel becerilerini, onu farklı yapan özelliklerini törpüleyip topluluğa benzemek için değil, topluluk içinde kendi özünü koruyarak var olmak için kullanmalı.
Kalıpları kırmanın ürkütücü de olsa insana hayatiyet katan bir yanı vardır, bilirsiniz..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Fiziksel acının duygusal bir yanı olmayabilir, dizini sehpaya çarptığındaki gibi Ama duygusal acı, kendini unutturmamak istercesine, fiziksel olarak da yer bulur içimizde.
Ahlaki ilkelerin evrimsel ve evrensel bir temeli var.
Sevdiklerine bağımlı değil ama bağlı, onlardan uzak değil, onlarla bağlantılı ama özgür olmaya ihtiyaç duyuyor insan.
Canileri, cellatları, tiranları hayatımızda istemiyorsak insan kültürü ve uygarlığını yeniden yapılandırmamız gerekiyor.
Beklemek,insanın hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünürken çok şey yaptığı nadir bir hareket hâlidir.
İnsanı insan yapan aklı kadar kalbi de
İnsanı insan yapan aklı kadar kalbidir de.
“Kendi doğasından kaynaklanan tüm meseleler, kendi yarattığı tüm sorunlar için çözümü yine kendi doğasında bulacaktır insan.”
“Ancak her şeyini kaybettiğinde, her şeyi yapacak kadar özgür olursun.”
“Herkesin içinde iyi ve kötü vardır ve koşullara göre biri veya diğeri ortaya çıkar.”
“Kendine yararı olmayan insanın dünyaya yararı olmaz.”
“Vicdanın harekete geçirdiği, korkuyu sağduyuyla yönetebilen cesur bir topluluk, her türlü olumsuzluğun hakkından da gelebilir.”
“Büyümekten öte yetişmek, hayatta kalmaktan öte yaşamak.”
“Dünya benim yanımdan gelip geçti.”
“İnsan gibi karmaşık bir varlıkla uğraşmak kolay değil.”
“Çocukluk, yetişkinlik hayatının provası.”
“Toplulukçu kültürde kişiye öğretilen hep duygularını bastırması.”
Her temas iz bırakır.
“Kritik bir bilişsel yetidir zihin anlama.”
“Ahlaki ilkelerin evrimsel ve evrensel bir temeli var.”
“Bazen dengeyi oturtuncaya kadar uçlar arasında savrulur insan.”
“Farkındalık değişim için elzem.”
“Birinin sana değer verdiğini, verdiği dikkatten anlarsın.”
“Geçecek canım, büyüme ağrısı bunlar.”
“Hayatta kalmayı kolaylaştıran teklik değil beraberliktir.”
“Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, sözünüzden, özünüzden vazgeçmeyin”
bilinmeyenle karşılaşmak korku, bildiğini kaybetmek acı
“İnsan gelişmiş zihinsel becerilerini, onu farklı yapan özelliklerini törpüleyip topluluğa benzemek için değil, topluluk içinde kendi özünü koruyarak var olmak için kullanmalı.
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, özünüzden vazgeçmeyin.”
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, özünüzden vazgeçmeyin.”
Ancak her şeyini kaybettiğinde, her şeyi yapacak kadar özgür olursun.
İnsan gelişmiş zihinsel becerilerini, onu farklı yapan özelliklerini törpüleyip topluluğa benzemek için değil, topluluk içinde kendi özünü koruyarak var olmak için kullanmalı.
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, özünüzden vazgeçmeyin.
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, özünüzden vazgeçmeyin.
Beklemek, insanın hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünürken çok şey yaptığı nadir bir hareket halidir.
Sevgiyi almayı da vermeyi de bilmek lazım.
Canileri, cellatları, tiranları hayatımızda istemiyorsak insan kültürü ve uygarlığını yeniden yapılandırmamız gerekiyor.
Zorlanma yoksa, gelişme de sınırlıdır
Empatinin özünde, bireye ve bireyin ne hissettiğine önem verme var.
Bu eğitim sisteminde, ülkesinin sadece coğrafi girinti çıkıntıları öğretilen ama bu coğrafyada yaşanan hayatlarla, güncel meselelerle ilgili bilgi verilmeyen, bunlardan uzak tutulan nesiller yetişiyor.
Biz insanlar bakterileri sevmeyiz. Zaten kendimiz dâhil hangi canlıyı severiz meçhul.
Sevgisizlik bazen ölümcül
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, sözünüzden, özünüzden vazgeçmeyin.
Toronto Üniversitesi’ nde psikoloji profesörü olan Kang Lee ile bir araştırma yaptık. Araştırmamızın sonucuna göre , Türk ebeveynleri , Kanadalı ebeveynlere kıyasla , çocuklarına yaptırmak istedikleri şeyler için yalana daha sık başvuruyorlar. ( sayfa 50 ) ( üzerinde düşünülmesi gereken bir durum diye düşünüyorum )
Güven duygusuna en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar en kırılgan hissettiğimiz zamanlardır ve kırılgan hissettiğimizde, birine inanmaya daha meyilli oluruz. Ve bu zamanlar, tam da iyi tanımadığımız birine güvenip inanma konusunda çok daha dikkatli olmamız gereken zamanlardır. İnsanın algısı ve davranışı, ihtiyacı ile uyumludur. İhtiyacı çok kuvvetli olduğunda, algısı bozulabilir, bu baskın ihtiyaç zihni yanıltabilir.
Kendi mevcudiyetinize, varoluş halinize güvenin. Beğenilmek için olmadığınız biri gibi davranmayın, istenilir olmak için sizi siz yapan özelliklerinizden, duruşunuzdan, sesinizden, sözünüzden, özünüzden vazgeçmeyin.
Anne veya baba uzak bir figür ise hayat boyu ilişkilerinde de o sevgiyi elde etmeye çalışır insan. Uzak bir eş, uzak bir sevgili ve hatta birlikte olunması mümkün olmayan bir sevgili adayı bularak çözmeye çalışır meseleyi. Kendisinden uzak olanı, kendisini istemeyeni, sevgi göstermeyeni illa ki bulup yakınlaştırmaya, sevgisini elde etmeye uğraşır. Bu adam bana uzak duruyor, sevgi göstermiyor, tersliyor, hatta bağırıp çağırıyor demez.. Uğraşır ki sevsin.
Hayatta belki çok şey bu dengenin kurulabilmesi üstünedir: kendi olma ve bağlı olma. Veya tersinden söylersek, bağlı olma ve fakat kendi kalarak. Kendin olarak bağlı ol ama bağımlı olma.Yanındaki de kendi olarak bağlı olsun sana ama yapışık olmasın.
İnsanlar binlerce yıldır kralları, peygamberleri, devletleri için yığınlar halinde savaşıyor, ölüyor öldürüyorlar. En medeni toplumlar bile çocuklarına uğrunda ölünecek ya da öldürülebilecek idealler olduğunu öğretmekten geri kalmıyor.