İçeriğe geç

Mavinin Küçük Vedası Kitap Alıntıları – Zeynep Sey

Zeynep Sey kitaplarından Mavinin Küçük Vedası kitap alıntıları sizlerle…

Mavinin Küçük Vedası Kitap Alıntıları

Kimileri için bir kaçış, kimileri için ise bir kurtuluştur ölüm.
Kimisi yaşadıklarından, hissettiklerinden, sahip olduklarından veyahut olamadıklarıdan kurtulmak için koşar ölüme; kimiyse, yine aynı sebeplerden dolayı kaçmak ister ölümden.
Herkes bir gün öleceğini bilir, illaki bilir fakat bu koşuşturmacayı oynamaktan da vazgeçmez; zevk aldığından değil, başka türlüsünü yapamayacağından;çünkü Friedrich Schiller’nin de dediği gibi; ölüm korkusu, ölümden daha korkunçtur.
Bir söz yeterdi hayattan kopup gitmemiz için ya da bir bakış; yine aynı şekilde bir söz yeterdi hayata sıkı sıkıya tutunmamız için ya da bir bakış
çünkü ne demiş Shakespeare; yarayla alay eder, yaralanmamış olan .
Unutma, kimse senden daha önemli değil ve hatırla, hayat üzülmek için yeterince uzun değil.
Acımasız insanlarla dolu bu dünyada, önemli olan tek şey kendimizdik. Bizi bizden başkası kurtaramaz, öldüremez ve yeniden doğmamıza sebep olamazdı.
Seni sevmiyorum demek ile seni sevemiyorum demek arasında can acıtıcı bir fark vardı.
Kendi değerinin düşmesine izin vermek değildir aşk; onunla birlikte kendi değerinin arttığını hissetmektir.
Büyürken öğrenmiştim ki bazı insanları öylece kabul etmeli ve onlara değerinden fazla anlam yüklememeliydik.
Ölüme koşmak ile ölümden kaçmak arasında gidip gelerek sürdürmekteyim yaşamımı
Zaten ancak birinin ruhunu görmüşsen onu gerçekten sevmişsindir.
Düşünüyordum; kimim ben?
Arıyordum; kimim ben?
Bulamıyordum; kimim ben?
İnsan kendini, kendi gibi hissetmediğinde ya da tam olarak öyle hissettiğinde kaçmak ister.
Ah, Ushan Yazgı Ne olurdu bu kadar sevmeseydin beni? Kendinden, her şeyinden vazgeçecek kadar önemsemeseydin beni, olmaz mıydı?
Her birimiz artık farkındaydık. Kimse bizden önemli değildi. Hiç kimse bizden üstün olmadığı gibi kimsenin bizi aşağılamaya hakkı da yoktu.
Kimsenin gelmesine ve elimden tutup beni kurtarmasına ihtiyaç duymuyorum çünkü biliyorum; ben kendi başıma bir bireyim, gücünü henüz yeni fark edebilmiş bir kadınım ve yok saymaya çalışanlara inat varım.
Acımasız insanlarla dolu bu dünyada, önemli olan tek şey kendimizdik. Bizi bizden başkası kurtaramaz, öldüremez ve yeniden doğmamıza sebep olamazdı.
Küllerimden değil; maviliğimden yeniden doğuyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ölürken nasıl acıyorsa insanın canı, yeniden doğarken de o kadar çok acıyormuş; bunu anlıyorum.
Bende isterdim denizin hırçın dalga seslerini duyarak ya da kuşların cıvıltılarıyla göz kapaklarımı aralamayı fakat ne yazık ki çoğu isteğim gerçekleşmediği gibi bu da gerçekleşmiyor..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
bu duyguların tadına bakmayı bırak , onların yanından geçemeyen yığınla insan var.
Kimileri için bir kaçış , kimleri için bir kurtuluştur ölüm..
Umutlarının , acıya karıştığını görmelerini istemedim..
Maviris’in gitme sebebi ben değildim; vedası benim için değildi.
Ushan’ın gözlerindeki o saf cennet içindi, mavinin küçük vedası.
Umutlarının, acıya karıştığını görmelerini istedim.
Aşk; onunla birlikte kendi değerinin arttığını hissetmektir.
Unutma, kimse senden daha önemli değil ve hatırla, hayat üzülmek için yeterince uzun değil.
Kimileri için bir kaçış, kimileri için ise bir kurtuluştur ölüm.
Zaman bizim değildi; öylece akıp gidiyor ve üstelik giderken tek başına değil, bizden bir şeyler alarak gitmeyi tercih ediyordu. Zaman geçiyordu; biz eksiliyor ve bir son olduğunun bilincine daha iyi varıyorduk.
Bir kadın, bir erkek için nasıl böylesine vazgeçebilir kendinden? Aklım almıyor!
Buna aşk deniyor. Sen nereden bileceksin ki!
Buna aşk değil, aptallık deniyor. Kendi değerinin düşmesine izin vermek değildir aşk; onunla birlikte kendi değerinin arttığını hissetmektir. Seninki aşk falan değil, hele onunki hiç mi hiç değil.
Seni sevmiyorum demek ile seni sevemiyorum demek arasında can acıtıcı bir fark vardır çünkü
çünkü ne demiş Shakespeare; yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
İnsanlar hâlâ kör; insanlar hâlâ sağır; insanlar hâlâ bencil ve insanlar hâlâ acımasız. İnsanlar gerçekten de çok acımasız ama benim artık onlara ihtiyacım yok.
Nir söz yeterdi hayattan kopup gitmemiz için ya da bir bakış; yine aynı şekilde bir söz yeterdi hayata sıkı sıkıya tutunmamız için ya da bir bakış
Ölüm üzerine genelleme yapamayız çünkü ölüm herkes için farklıdır. Bambaşka anlamlar yüklenir ölüme; iyi ya da kötü, beklenen ya da beklenmeyen
Aslında hepimiz için geçerli olan tek bir şey vardır, o da kimsenin kendi ölümünü beklemediğidir. Zaten hangi sağlıklı insan ölüme dudağında bir gülümsemeyle, geç bile kaldın, der ki?
Artık ölüme daha yakınsındır ancak ölüme koşacak gücün yoktur. Yüzün ölüme dönük, ayakların sabittir. Öylece beklersin, ölümün seni yakalamasını değil, ölümün sana gelmesini Ve bir gün gelir, herkese geldiği gibi.
Friedrich Schiller’ nin de dediği gibi; ölüm korkusu, ölümden daha korkunçtur.
Bu tuhaf hayatta her ölü gerçekten ölmezlen, her yaşayan gerçekten yaşamazdı.
Maviiris haklıydı. On binlerce kişiye umut saçan ve onları,kitap okumaya alıştırırken hayatın zorluklarıyla da baş başa bırakarak büyüten Ezgi Çora, Maviris’ ten başkası olamazdı.
Gözlerini kapat.
Hayır.
Gözlerini kapat !
Hayır, o artık korkmuyor.
Ölmek istemiyorum!
Hayır.
Biz istemiyoruz!
Yeniden doğuyorum
Gerek ruhen gerekse bedenen, kanayan yaralarıma atılan her yeni dikiş ile daha da acı çekerek, yavaş yavaş yeniden doğuyorum. Canım çok acıyor. Ölürken nasıl acıyorsa insanın canı, yeniden doğarken de o kadar çok acıyormuş; bunu anlıyorum.
Küllerimden değil; maviliğimden yeniden doğuyorum.
Aydınlığa kavuşmuş Maviiris’e
Gözlerini kapattığında yalnızca karanlık olmaz çoğu zaman. Orada bir yerde sen varsındır; iyi ya da kötü bir şekilde varsındır ve onunla yaşamayı öğrenmelisin aslında. Umut kalmadığında oradaki sen de sana eşlik etmeyi bırakır. Sen bile kendini terk edince umutsuzluktan daha vahim bir durum çıkar ortaya.
Gözlerini yeni bir güne açtığında son gününü yaşıyor olabileceğini düşünmez insan ya da bir başkasının kalbini kırdığında onu son kez görüyor olabileceği ihtimali göz önünde katmaz.
düşünüyordum; kimim ben?
arıyordum; kimim ben?
bulamıyordum; kimim ben?
‘Neden bu kadar önemli ki bu umut?’
çünkü o olmadan yaşayamazsın.
Aslında ölümün bir diğer adı olabilirdi aşk; çünkü aşk da herkes için farklı olacağı gibi herkeste ölüm gibi farklı izler bırakırdı.
Acımasız insanlarla dolu bu dünyada, önemli olan tek şey kendimizdik. Bizi bizden başkası kurtaramaz, öldüremez ve yeniden doğmamıza sebep olamazdı.
İnsanlar gerçekten de çok acımasız ama benim artık onlara ihtiyacım yok.
Gökyüzünden daha güzel olan bir şey varsa o da sensin.
Unutma, kimse senden daha önemli değil ve hatırla, hayat üzülmek için yeterince uzun değil.
çünkü ne demiş Shakespeare; yarayla alay eder yaralanmamış olan.
Bizi bizden başkası kurtaramaz, öldüremez ve yeniden doğmamıza sebep olamazdı.
Aşk; onunla birlikte kendi değerinin arttığını hissetmektir.
Bu hissi biliyordum. Ne yaşanmış olursa olsun, onca kalp kırıklığına rağmen yeniden, son olacağını bile bile görmek istemek
Acımasız insanlarla dolu bu dünyada, önemli olan tek şey kendimizdik. Bizi bizden başkası kurtaramaz, öldüremez ve yeniden doğmamıza sebep olamazdı.
Küllerimden değil; maviliğimden yeniden doğuyorum.
Sen bile kendini terk edince, umutsuzluktan daha vahim bir durum çıkar ortaya.
Yaşamak için yeniden doğuyorum
Ölürken nasıl acıyorsa insanın canı, yeniden doğarken de o kadar çok acıyormuş; bunu anlıyorum.
Bu senin yıllar sonra ikinci kez birine karşı umut besleyebildiğini kanıtlıyor.
Hayatın kendini aramakla geçecek, bulduğunu sansan bile aslında bulmamış olacaksın. Her kim, artık tamamım, oldum ben, buyum ben, diyorsa bil ki yalan söylüyordur.
Kaçmak, bazen de kendine acımayla başlar.
Söylemeyi bırak, hissettirmedin de. Söylemen gerekli değildi beni sevdiğine inanmam için;ancak, hissettirmen elbette gerekli .
Seni sevmiyorum demek ile seni sevemiyorum demek arasında can acıtıcı bir fark vardı çünkü
Bu senin yıllar sonra ikinci kez birine karşı umut besleyebildiğini kanıtlıyor.
Yine de senin gibi, her engeli kendime dağ olarak görüp vazgeçme noktasına gelmiyorum. Ruhum yaralı olabilir senin deyişinle ama ben devam ediyorum. Senin gibi kaçmıyorum.
Zaten ancak birinin ruhunu görmüşsen onu gerçekten sevmişsindir.
Kimsenin gelmesine ve elimden tutup beni kurtarmasına ihtiyaç duymuyorum çünkü biliyorum; ben kendi başıma bir bireyim, gücünü henüz yeni fark edebilmiş bir kadınım ve yok saymaya çalışanlara inat varım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir