Stefan Zweig kitaplarından Kuş Kapanı ve Dönüşüm kitap alıntıları sizlerle…
Kuş Kapanı ve Dönüşüm Kitap Alıntıları
Belki de yüreği onları yamayacak kadar çok kederliydi.
Bu kızın durumu da böyleydi. İçi özlemle yanıp tutuşuyordu. Bu özlem gözlerinden dışarı sızıyor, parmaklarını sürekli masaya vurmasın neden oluyor, tüm tavırlarına bir tuhaflık verirken aynı zamanda ürkeklik ve delişmenliğin birbirine karıştığı yüzünü, daha da çekici hale getiriyordu.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar.
Budalaca hayaller, lüzumsuz düşler bu saatlerde gün yüzüne çıkmaya hazırdır. İyi geceler!
Çünkü konsantre olmuş gerçeklik en mükemmel sanatı bile aşar ve daha fazla para eder. Yaşasın gerçeklik!
‘Aşk yaşlılar için pahalıdır. ‘
Her hikayenin bir sona ihtiyacı vardır.
“Her hikayenin bir sona ihtiyacı vardır.”
Anılarla hiç işim olmaz. Bi kere yaşamışsındır ve sonra biter, hepsi bu kadar. Kurmaca hayaller de böyle, bir süre sonra kaybolmazlar mı, yirmi, elli ya da yüzyıl içinde yok olmazlar mı?
Ve yeni şeyler her zaman ilginçtir.
Kesin karar verme zamanı geldiğinde mide bulandırıcı şekilde ince düşünüyoruz; öyle korkaklaşıyoruz ki, ihtiyaç içindeki bir insanı bizden ayıran incecik hava tabakasının içinden geçemiyoruz bile.
Konuşmak, içindeki kaynayan hayatı boşaltmak için alev alev yanıyordu ama konuşacağı kimse yokdu.Tamamen yalnizdi
Onun görünüşünde neyi bu kadar çok çekici bulduğumu bilmiyorum maddenin arkasındaki gölge;her kahkahadaki yorgunluk;her düşdeki hayal kırıklığı; beni etkileyen şeyler bunlar mıydı?
Yıldızlarla bezeli gökyüzü uçsuz bucaksızdı. Arada sırada bir meteor ortaya çıkıyor, tıpkı bu yıldızlardan birinin gök kubbeden kopup gecenin karanlığında karşıdan karşıya geçmesine benziyordu; sonra karanlıkta aşağılara, valilere, tepelere ya da uzaklardaki suya düşüyor, tıpkı yaşamlarımızın, bilinmeyen kaderlerimizin uçurumuna sürüklenmesi gibi kör bir güç tarafından sürükleniyordu.
Gözlerimin gördüğü her şeyin ürkütücü bir tarafı var.
Budalaca hayaller, lüzumsuz düşler bu saatlerde gün yüzüne çıkamaya hazırdır.
İyi geceler!
İyi geceler!
Kaderleri iç içe geçmeksizin bu şekilde insanların yolları kesiştiği zaman, bu bir girizgâh bölümünden başka ne olabilir?
Her hikâyenin bir sona ihtiyacı vardır
Her hikâyenin bir sona ihtiyacı vardır
Her kahkahadaki yorgunluk; her düşteki hayal kırıklığı; beni etkileyen şeyler bunlar mıydı?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar. Kurmaca hayaller de öyle, bir süre kaybolmazlar mı, yirmi, elli ya da yüzyıl içinde yok olmazlar mı?
Ona bin mutlu saat vermişlerdi ama bir anlık bir yaratıcı dakika vermemişlerdi. Hayatı tamamen gereksiz görünenlerden biriydi o
İçindeki insanlığı anlayan kişi, tüm insanlığı anlayacaktır.
Herkes yardım istemeyen birine yardım etmenin ne kadar zor olduğunu bilir. 
Sınırlı imkanları olanların eğlenmek için fırsatları olmazdı ve yoksullar için bedava eğlence kadar büyüleyici başka bir şey yoktur,sanki Tanrı’dan gelmiş bir hediye gibidir.
Yaşasın gerçeklik!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir sanatçı sanatını icra ederken sanatçıdır. 
Hikayenin bir sona ihtiyacı vardır. 
Hiçbir şey imkansız ya da olasılık dışı değildir. 
❝Kendini bulan insan, bu dünyada bir daha asla kendini kaybetmeyecektir. İçindeki insanlığı anlayan kişi, tüm insanlığı anlayacaktır.❞
❝… geleceğin gizemini ortaya çıkarmak için yola düşmeyen birinin gerçekten yaşamadığına inanıyorum.❞
❝Gizemin kalbini asla söküp çıkaramayacaksınız!❞
❝Budalaca hayaller, lüzumsuz düşler bu saatlerde gün yüzüne çıkmaya hazırdır. İyi geceler!❞
❝İlk defa içimin öldüğünün tam o sırada farkına vardım. Bir nehirde akıntıya kapılmış dümensiz bir tekne gibiydim.❞
❝Daha iyi bir adam olup olmadığımı söyleyemem ama daha mutlu bir adam olduğumu biliyorum.❞
❝Gizemin kalbini asla söküp çıkaramayacaksınız!❞
❝Bir ağaçta büyüyen ve sonra solup kuruyan yapraklar gibi, birbirine benzer günler geçip gidiyordu.❞
❝İlk defa içimin öldüğünün tam o sırada farkına vardım. Bir nehirde akıntıya kapılmış dümensiz bir tekne gibiydim.❞
❝Budalaca hayaller, lüzumsuz düşler bu saatlerde gün yüzüne çıkmaya hazırdır. İyi geceler!❞
❝Her hikayenin bir sona ihtiyacı vardır.❞
❝Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar.❞
“Aşk yaşlılar için pahalıdır.” Sanırım Balzac’a ait bir söz.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar.
Bir kızın gözlerinin parlamasını sağlayan ilk erkek olduğun zaman hiçbir zevkin bundan daha baştan çıkarıcı ve daha tehlikeli olmadığını uzun yıllar önce öğrenmiştim.
Kendimi sarıp sarmalamış ve kendimden saklamıştım..
Ona bin mutlu saat vermişlerdi ama bir anlık bir yaratıcı dakika vermemişlerdi.
Hiç bir şey imkansız ya da olasılık dışı değildir.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsındır ve sonra biter, hepsi bu kadar. Kurmaca hayaller de böyle, bir süre sonra kaybolmazlar mı, yirmi, elli ya da yüzyıl içinde yok olmazlar mı?
Sonra bir kaç gün aralıksız yağmur yağdı ve bu yağmurlu günler bizi birbirimize yaklaştırdı.
Burası aromalı bir tada sahip .
Ona bin mutlu saat vermişlerdi ama bir anlık bir yaratıcı dakika vermemişlerdi.
Her hikayenin bir sona ihtiyacı vardır.
Ona bin mutlu saat vermişlerdi ama bir anlık bir yaratıcı dakika vermemişlerdi.
Kesin karar verme zamanı geldiğinde mide bulandırıcı şekilde ince düşünüyoruz; öyle korkaklaşıyoruz ki, ihtiyaç içindeki bir insanı bizden ayıran incecik hava tabakasının içinden geçemiyoruz bile.
“Aşk yaşlılar için pahalıdır” sanırım Balzac’a ait bir söz .en dokunaklı öykülerinden birinin başlığıydı
Hiçbir şey imkansız ya da olasılık dışı değildir.
Bir pazar gecesi genç bir adama hikâyeler anlatmanın tehlikeli olduğunu görüyorum. Budalaca hayaller, lüzümsuz düşler bu saatlerde gün yüzüne çıkmaya hazırdır.
“Bu bakışlar, bu kıvılcımlar saman alevi gibidir, gençliğimizden çok iyi biliriz.
Çoğu insan zamanında bunu fark edemez ve geri kalanı da kıvılcım söner sönmez unutur. Yaşlanana kadar bu ani kıvılcımların aslında başımıza gelen en asil ve en derin şey olduğunu, gençliğimizin en değerli ayrıcalığı olduğunu anlayamayız.“
Çoğu insan zamanında bunu fark edemez ve geri kalanı da kıvılcım söner sönmez unutur. Yaşlanana kadar bu ani kıvılcımların aslında başımıza gelen en asil ve en derin şey olduğunu, gençliğimizin en değerli ayrıcalığı olduğunu anlayamayız.“
Başarımdan neredeyse korkar hale geldiğim için bu eğlenceyi bıraksam mı diye düşünüyordum ama beni ele geçiren bu baştan çıkarıcı duyguya karşı koymak imkânsızdı.
Bir kızın gözlerinin parlamasını sağlayan ilk erkek olduğun zaman, hiçbir zevkin bundan daha baştan çıkarıcı ve daha tehlikeli olmadığını uzun yıllar önce öğrenmiştim.
Konuşmak, içindeki kaynayan hayatı boşaltmak için alev alev yanıyordu ama konuşacağı kimse yoktu.
Her kahkahadaki yorgunluk; her düşteki hayal kırıklığı; beni etkileyen şeyler bunlar mıydı?
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar.
Günlerini dalgın bir şekilde sigarasının dumanını izleyerek ve arada sırada bir kitabın sayfalarını karıştırarak geçiriyordu.
Yıldızlarla bezeli gökyüzü uçsuz bucaksızdı. Arada sırada bir meteor ortaya çıkıyor, tıpkı bu yıldızlardan birinin gök kubbeden kopup gecenin karanlığında karşıdan karşıya geçmesine benziyordu; sonra karanlıkta aşağılara, vadilere, tepelere ya da uzaklardaki suya düşüyor, tıpkı yaşamlarımızın, bilinmeyen kaderlerimizin uçurumuna sürüklenmesi gibi kör bir güç tarafından sürükleniyordu.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsındır ve sonra biter, hepsi bu kadar. Kurmaca hayaller de böyle, bir süre sonra kaybolmazlar mı, yirmi, elli ya da yüzyıl içinde yok olmazlar mı?
Acayip mi? Olabilir. Ama hiç de komik değil. O yaşta bir kız okuduğu şiirin iyi mi kötü mü, ya da mısraların gerçek mi yalan mı olduğuna önem vermez ki. Art arda gelen mısralar, susuzluğu gideren araçlardan başka bir şey değildir ve şarabın kalitesi önemsizdir, çünkü daha kadehi dudaklarına götürmeden kız zaten sarhoş olmuştur.
Sebep ne olursa olsun, onu izlemenin, bir kediyi ya da köpeği sevme biçimini ve bırakmak için birbirini ardına bir işe başlarken gösterdiği isteksizliği fark etmek son derece iç parçalayan bir manzaraydı.
Anılarla hiç işim olmaz. Bir kere yaşamışsınızdır ve sonra biter, hepsi bu kadar. Kurmaca hayaller de öyle, bir süre kaybolmazlar mı, yirmi, elli ya da yüzyıl içinde yok olmazlar mı? Ama size iyi bir hikaye olabilecek bir olayı anlatacağım. Hadi biraz yürüyelim. Yürürken daha iyi bir anlatıcı oluyorum.
Beni şaşırtıyorsunuz. Genç adama olan ilginizin nedenini bilmiyorum. Bu bakışlar, bu kıvılcımlar saman alevi gibidir, gençliğimizden çok iyi biliriz. Çoğu zamanında bunu fark edemez ve geri kalanı da kıvılcım söner sönmez unutur. Yaşlanana kadar bu ani kıvılcımların aslında başımıza gelen en asil ve en derin şey olduğunu, gençliğinizin en değerli ayrıcalığı olduğunu anlamayız.
Kendini bulan insan, bu dünyada bir daha asla kendini kaybetmeyecektir. İçindeki insanlığı anlayan kişi, tüm insanlığı anlayacaktır.
Fani bedenimizin her bir ihtiyacında insanları iyi ya da kötü, saygın ya da rezil, dürüst ya da namussuz olarak sınıflandıran tüm ayrımların yüzeysel olduğunu anladım. Bu yüzeysellikler kalktığında geriye açlık ve sussuzluk çeken, uykuya ve dinlenmeye ihtiyacı olan, Senin, benim ve diğerleri gibi mutsuz hayvanlar kalır.
Gözlerimin gördüğü her şeyin ürkütücü bir tarafı var.