Kolektif kitaplarından İslam Ahlakı ve Adabı / Şir’atü’l-İslam kitap alıntıları sizlerle…
İslam Ahlakı ve Adabı / Şir’atü’l-İslam Kitap Alıntıları
“Ölçülü sevin” demişti allahın rasülü (s.a.v).
Bunun ne demek olduğunu gönlünüz yorulunca anlıyorsunuz.
Bunun ne demek olduğunu gönlünüz yorulunca anlıyorsunuz.
Sevmek bu kadar güzelse;
Kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir…
Kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir…
Her insanın kıymeti “Ahlakının” güzelliği kadardır.
Neden ümitsizliğe düşeyim… Her daim umutları yaratan rabbim varken.
DOSTLUK;
İki yürek arasında nehir gibidir.
Gittiği yeri de temizler,
Geldiği yeri de!
İki yürek arasında nehir gibidir.
Gittiği yeri de temizler,
Geldiği yeri de!
“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak.
Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek”.
Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek”.
“Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz”.
Aldığı kitapların içindeki ilimleri iyice öğrenip onlara vakıf olmadan başka kitap alıp biriktirmemelidir. Çünkü böyle yapmak kıyamet alametlerindendir.
“İlmi, Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri öğrenmek sünnettir.”
“Aldığı kitapların içindeki ilimleri iyice öğrenip onlara vakıf olmadan başka kitap alıp biriktirmemelidir.”
Nafile ibadetlere, ara vermeden devam etmelidir. Zira nafile ibadetler, Allahü Teala’nın muhabbetinin ve O’na yakınlığın anahtarıdır.
Ilmi ehlinden gizlememelidir. Ilmi, ehil olmayanlara öğretmek onu zayi etmektir. Ehil olanlardan gizlemek ise zulümdür.
Hadis-i şerîfde: “ Kur’an-ı kerîm hatminde hazır olan kimse, ganîmet taksiminde bulunan kimse gibidir. Kur’ân-ı kerîmin başlangıcında bulunan kimse Allah yolundaki bir fetihte bulunmuş gibi olur.’’
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “ Farz namazları vakitlerinde kılmaya devam eden kimseye bu namazlar burhân, nûr ve cehennem ateşinden kurtuluş olur.” buyurmuştur.
Hadisi şerîflerde:
“ Kişinin namazı, kalbinde nûrdur. Dileyen kimse nûrlansın.”
“ Namaz dinin direğidir. Bir kimse namazı doğru kılarsa dinini doğrultmuş olur. Namazı terk eden dinini yıkmış olur.”
Resulullah (s.a.v) Kaderi geçecek bir şey olsaydı onu, nazar geçerdi. Çünkü nazar insanı kabre, deveyi tencereye sokar. buyurdu.
Hz. Ömer (r.a) Bir kimseyi komşusu, akrabası ve arkadaşı methediyorsa, o kişinin iyiliğinden şüpheniz olmasın. buyurmuştur. (Taberâni, el-Mu’cemu’l-Evsat, 4/239, h. No: 4080)
Bir hadis-i şerifte:
Rüya, tabir olunmadıkça, bir kuşun ayağında (bağlı) durur. Tabir olununca, düşer, vâki olur. buyuruldu. (Sünen-i Tirmizi,Kitabu- ruya, h. No:2268)
Rüya, tabir olunmadıkça, bir kuşun ayağında (bağlı) durur. Tabir olununca, düşer, vâki olur. buyuruldu. (Sünen-i Tirmizi,Kitabu- ruya, h. No:2268)
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanlardan öyleleri vardır ki, kendisine zulüm edene beddua etmekten sakınır. İşte onların bu hareketi kendisine zulmedenin kıyamet günündeki cezasını hafifletir.
Kulun, dinini yaşayabilecek, amellerini ihlâslı ve yalnız Allah rızası için yapabilecek ve diğer insanlarla iyi geçinebilecek kadar ihtiyaç duyduğu ilmi öğrenmesi İslam’ın farzlarındandır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Müslüman, ilimde ve amelde daima itidalli olmalıdır. İnsanların hayırlısı dinde taşkınlık yapmayacak ve dinden uzaklaşmayacak şekilde orta yolda bulunandır.
Gündüzün evvelinde uyumak ahmaklık, ortasında uyumak güzel bir ahlak, sonunda uyumak ise akılsızlıktır.
•Aclûnî, Keşfül Hafâ 1/131
Selefi Salihin, bir kimse, din kardeşine, nasılsın? diye sorup, sonra onun ihtiyaçlarını görmezse, bu soruyu alay etmek olarak görürlerdi.
Gördüğü zaman, kendisine Allah’ı hatırlatan, konuştuğu zaman amelini arttıran ve kendisini ahiret amelleri işlemeye teşvik eden kimselerle oturmalıdır.
Selefi Salihin, bir kimse, din kardeşine, nasılsın? diye sorup, sonra onun ihtiyaçlarını görmezse, bu soruyu alay etmek olarak görürlerdi.
Yemek yiyecek olan, sofraya kendisi yaklaşır. Sofranın, önüne getirilmesini istemez. Çünkü bu yemeğe hakaret ve kibirdir.
Peygamber Efendimiz, Hz Muaviye yanında besmele yazarken, ona kalemini iyi açmasını, (be) harfini uzatmasını, (sin) harfinin dişlerini iyi belirtmesini, (mim) harfinin baş kısmını mürekkeble doldurmamasını buyurmuştur.
Her narda cennetten bir damla su vardır buyrulmuştur. Cennet suyunu kaçırmamak için narı yalnız yemeli, kimseyi ona ortak etmemeli ????
Ceviz ile peyniri beraber yemek ilaçtır. Ayrı ayrı yemek ise hastalıktır.
Peygamber Efendimiz hurmayı yer ve hurmanın çekirdeğini şehadet parmağı ile orta parmağı arasına alıp atardı.
Kendisi doymuş bile olsa misafirleri doymadan sofradan kalkmaz, yiyormuş gibi davranır. Aksi takdirde sofradakiler utanır ve doymadan kalkar. Peygamberimiz başkalarıyla yemek yediğinde sofradan en son kalkardı.
Peygamber Efendimiz sağ eline ekmeği sol eline karpuzu alır, bir ekmekten, bir karpuzdan yerdi.
Az da olsa akşam yemeği yemek gerekir. Bunu terk etmek zayıflığa ve ihtiyarlamaya sebep olur.
Peygamber Efendimizin sünnetine uyarak gün ortasında uyumak (kaylule yapmak) onun sünnetine uymaksızın binlerce geceyi ihya etmekten daha faziletlidir.
-İmam Rabbani, Mektubat 1/114. mektup
Kuran’ı Kerim’i ezberleyen kimsenin anne babasının azabı -müşrik bile olsalar- hafifletilir.
-Ruhul beyan tefsiri, Hıcr suresi, ayet 9, 4/444
İdaresindeki insanlara ihsanda eli açık olur. Onların mallarını ellerinden almaya çalışmaz. Zayıfın hakkını kuvvetliden alır ve onlar arasında adaletli olur.
Hiçbir şey ile alay etmez. Görüşündeki çirkinlik sebebiyle hiçbir şeyi ayıplamaz. Bir şeyi ayıplayan, sanki onu yaratan Allâhü Teâlâ’yı ayıplamış olur ki büyük bir cürettir.
Kedi, köpek gibi hayvanlara yedirir, onları aç bırakmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz ( s.a.v. ) onlara çanak tutardı.
Hayvanları birbiriyle kavga ettirmez.
Gece gidip kuş yuvalarını bozmaz. Çünkü gece, kuşların emniyet ve dinlenme zamanıdır.
Karıncayı, bal arasını ve Hüthüt kuşunu öldürmez. Alaca göçmen kuşunu, kurbağayı ve yerde bulunan haşeratı öldürmez.
Elinden geldiği kadar, hayvanını süsler, onu temiz tutar, üzerindeki toz toprağı siler. Hayvanına her gün ihmal etmeden yemini ve suyunu verir.
Hayvanın yüzüne vurmaz. Hiçbir canlıya eziyet etmez. Boş yere serçeyi öldürmez. Çünkü kıyamette bundan hesaba çekilecektir.
Dua ibadetin özü, müminlerin silahı, gök ve yerin nurudur.
Resûlullah ( s.a.v. ) bir gündüz ve gecede yüz kere istiğfar ederdi. Tevbeyi, istiğfardan önce yapmalıdır.
İslam’ın sünnetlerinden biri de devamlı olarak istiğfar etmektir. Devamlı olarak istiğfar etmek, büyük günahları küçük günaha çevirir. Kişinin üzüntüsünü giderir, malın artmasına sebep olur.
Bir şahsı zenginliğinden dolayı yücelten ve fakirliğinden dolayı hakir gören lanetlenmiştir.
Herkesin amelinden elde edeceği sevap, niyetine göredir.
Kadının ilk çocuğunu kız doğurması, bereketindendir. Allâhü Teâlâ’nın ‘ Dilediğine kız çocukları verir, dilediğine erkek çocukları verir.’ buyurduğunu duymadın mı? Allâhü Teâlâ, ayet-i kerime de önce kız çocuklarını zikretmiş daha sonra erkek çocuklarını zikretmiştir.
Çocuğun kokusu, Cennet kokusundandır.
Sizin ateşe ( atılmaya ) en cüretli olanınız fetva vermeye en cüretkâr olanınızdır.
Kişi, genç kızını, yaşlı veya çirkin bir erkekle evlendirmemelidir. Çünkü kızı fitneye düşebilir.
Evleneceği kadınla, şerefi, malı, parası ve güzelliği için evlenmemelidir. Bu ancak onun aşağılığını ve fakirliğini artırır.
Nikâh, yüklenmesi en ağır, haklarının yerine getirilmesi en zor sünnetlerden biridir. Evlenmek, en faydalı ve sevabı en çok olan bir iştir. Zira evlilik, dini korur, ahlâkı güzelleştirir.
Ekmeğe son derece hürmet eder. Çünkü insanın ekmekten yediği her lokmada, üç yüz altmış kişinin emeği vardır. Bunların ilki, Allâhü Teâlâ’nın emriyle rahmet hazinelerinden yağmur yağdıran Mîkail’dir ( a.s. ) Sonuncusu ise ekmeği pişiren kişidir.
Yemeğe tuz ile başlar. Zira bunda birçok hastalığa şifa vardır.
Sabah kahvaltısını elinden geldiğince erken yapmalıdır. Bunun insan bedenine ve tabiatına çok faydası vardır.
Yemenin lezzeti açlık miktarıncadır. Aç kalmak açları unutmamak içindir. Açlık aklı parlatır, göğsü ve kalbi açar, kalbi nurlandırır.
Yeme-içme ilmi, ibadet ilminden önce gelir. Namaz abdest ile kaim olduğu gibi, ibadetler de yeme içme ile mümkün olur.
Rızkın onda biri, kırda, çayırda hayvan otlatmaktadır.
Sığırın üzerine binmez, eşek ile çift sürmez. Çünkü her hayvan kendine has bir iş için yaratılmış ve ona göre hazırlanmıştır. Allâhü Teâlâ’nın hayvanlar için bu takdirini değiştirmez.
Mahsulü kaldırırken fakirlere sadaka verir. Kimseye sadaka vermemek için mahsulü gece kaldırmaz. Aksi takdirde Allâhü Teâlâ o mahsulün bereketini kaldırır veya helak eder. Nitekim Allâhü Teâlâ bahçe sahiplerine böyle yapmıştır. ( Kalem Suresi 17 ve 21. Ayetlere atıfta bulunulmuştur. )
Fidan dikerken ve ekin ekerken, bütün insanların, kuşların ve hayvanların faydalanmasını niyet eder.
Çobanlık peygamberlerin ( aleyhimüsselâm ) âdetlerindendi. Resûlullah Efendimiz ( s.a.v. ) kendisine peygamberlik gelmeden önce Mekke’lilerin koyunlarını bir bedel mukabilinde güderdi.
İsâ ( a.s. ) ayakkabı diker, onları yamar, tamir ederdi.
Nuh ( a.s. ) marangozdu.
Sâlih ( a.s. ) eli ile kilim dikerdi.
Nuh ( a.s. ) marangozdu.
Sâlih ( a.s. ) eli ile kilim dikerdi.
İlk dokuma yapan, babamız Âdem ( a.s.) ‘ dır. Dokuma yapanlara veda eden veya söven Âdem ( a.s. )’ a cefa etmiş olur.
İsris ( a.s ) terzi idi, elbise dikerdi.
Dâvud ( a.s ) demirden zırh yapardı.
İbrahim ( a.s ) çiftçilik yapardı ve başkalarını kendi tarlasında çalıştırırdı. Ayrıca kumaş ticareti de yapardı.
Dâvud ( a.s ) demirden zırh yapardı.
İbrahim ( a.s ) çiftçilik yapardı ve başkalarını kendi tarlasında çalıştırırdı. Ayrıca kumaş ticareti de yapardı.
Oruçlu, hiç kimseye sövmez, kimseyle kavga ve münakaşa etmez.
Oruca geceden niyet ederek, onunla nefs-i emmâreyi kahretmeye ve şehvetlerini, arzularını kesmeye niyet etmek orucun sünnetlerindendir.
Oruç, ibadetin kapısıdır.
Oruç, bedenin zekâtıdır, onu temizler.
Oruç, bedenin zekâtıdır, onu temizler.
Allah rızası için oruç tutmak, cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır.
Kadının, kocasının evinden bir şeyi israf etmeden sadaka vermesinde mahzur yoktur.
İstemediği ve haris olmadığı halde kendisine bir şey verilirse onu alır. Zira bu Allâhü Teâlâ’nın ona gönderdiği bir rızıktır. Allâh’ü Teâlâ’nın verdiği rızkı reddetmez.
Bazen dilenmeye ruhsat verilmiştir. Bir afet sebebi ile malı helak olan, iki kabile arasında çıkan bir harpte sulh sağlamak için bazı maktullerin diyetini üzerine alıp borçlanan kimse, çok fakir olan kimse ve altından kalkamayıp kendisine ağır gelen bir diyeti ödemesi icap eden kişi için dilenmek helal olur.
Muhtaç olduğu halde durumunu kimseye bildirmeyip, ihtiyacını Allâh’ü Teâlâ’ya ulaştıran kişiye Allâhü Teâlâ helalinden bir senelik rızık kapısı açar.