İçeriğe geç

Kızıl Elma – Oğulla Buluşma – Beyaz Yağmur – Asker Çocuğu – Deve Gözü Kitap Alıntıları – Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov kitaplarından Kızıl Elma – Oğulla Buluşma – Beyaz Yağmur – Asker Çocuğu – Deve Gözü kitap alıntıları sizlerle…

Kızıl Elma – Oğulla Buluşma – Beyaz Yağmur – Asker Çocuğu – Deve Gözü Kitap Alıntıları

Niçin bu kadar yürekten inanmıştım? İşte buydu benim felaketim!
Yoksa okumuş olmamda mıydı suç?!
Ee, ne yaparsınız, insanlar her yerde insandılar işte!
-Kimin ihtiyacı var onun kim olduğunu bilmeye?
+Kendisinin! Kendisi kim olduğunu bilecek ya! En önemlisi budur işte! Kendisinden kaçamaz!
Kuşku yok ki her insanın ruhu güzelliklere susar. Ama çok defa, susadığı bu güzelliği korumaz, hatta bazen farkına bile varmaz.
İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. Bazen hiç çözemeyiz o buzu.
Kendisi kim olduğunu bilecek ya! En önemlisi budur işte! Kendisinden kaçamaz!..
Emir vermesini bilirler ama biz yaşlılar olmasak hiçbir şey gelmez ellerinden.
Ne kadar güzel oluyordu gülümsediği zaman
Ben, sevdiğim erkeğin beni sevdiğini açıkça göstermesinden korkmamasını isterim.
Ruhunun ta derinliklerine gömülen, ama orada bile küllerin altındaki köz gibi hep canlı duran o özlem acısı, o yürek sızlatan hasret duygusu, kırlangıçlar uçup giderken uyanıvermişti birdenbire.
Kuşku yok ki her insanın ruhu güzelliklere susar ve besbelli ki onun yapısı böyledir. Ama çok defa, susadığı bu güzelliği korumaz, hatta bazen farkına bile varmaz.
Belki hasret hastasıdır, bir özlem acısıdır bu
İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. Bazen hiç çözemeyiz o buzu.
Ah! Hava da ne kadar güzeldi bugün! İnsanın kalbi ve kafası da böyle huzurlu olabilse!..
İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız
büyükler çok defa çocukların her şeyi sezdiklerini,hissettiklerini unuturlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
.
-Çok tuhaf, ara sıra ben de sizi düşünüyorum. Ama konuşmak için neden yanıma gelmiyorsunuz?
-Ben böyleyim işte. Kütüphane sabaha kadar kalsanız, ben de oradan ayrılmam ve hep size bakarım.
-Ya beni başkası götürürse? Onunla çıkarsam?
-Buma izin vermem, siz de izin vermezsinix, çünkü sizi seviyorum.

-Ama hakkımda birşey bilmiyorsunuz, nasıl vardınız bu hükme.?
-Benim size sonsus bir güvenim var. Sizi tanıyorum. Saçlarınızın kokusunu, sesinizi hiç duymamış olsam da gülüşünüzü tanırım.Gözlerinize güveniyorum.

Belki hasret hastasıdır, bir özlem acısıdır bu.
Kuşku yok ki her insanın ruhu güzelliklere susar ve besbelli ki onun yapısı böyledir. Ama çok defa susadığı bu güzelliği korumaz, hatta bazen farkına bile varmaz.
Ah! Hava da ne kadar güzeldi bugün! İnsanın kalbi ve kafası da böyle huzurlu olabilse!
İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısutırsınız.
Büyükler çok defa çocukların her şeyi sezdiklerini, hissettiklerini unuturlar.
Belki hasret hastasıdır, bir özlem acısıdır bu. Varsın gitsin, yüreğini biraz rahatlatır, üzüntüsünün hafiflediğini hisseder.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Büyükler çok defa çocukların her şeyi sezdiklerini, hissettiklerini unutur.
İçimdeki güçsüzlüğü, yılgınlığı, yalnızlığı hissederek kendimle de alay ediyordum.
Başımın üzerinde yüksek, çok yüksek bir gökyüzü, çevremde uçsuz bucaksız bir düzlük vardı. Ve ben ken­di­mi küçücük, yapayalnız, bilmem nerelerden kalkıp bu­ralara düşmüş, sırtımda pamuk ipliğinden örül­müş bir ka­zak, ayağımda keten çizme, başımda ise yı­kana yıkana rengini atmış bir kasketle pek zavallı görüyordum.
Sabah güneş doğarken kurduğum hayaller şimdi bana pek saçma ve gülünç geliyordu.
Nereden geliyordu bu ölgün, üzgün monotonluk?
Buralardan bir an önce uzaklaşmaktan başka bir düşünce yoktu kafamda.
Yokluğuna dayanamıyorum artık, seni gözlemekten gözlerim karardı..
Her birinin içinde söylenmemiş o kadar çok söz, o kadar çok düşünce kalmıştı ki!
Birbirleriyle uzun uzun konuşacak ve gereği gibi ve­dalaşacak vakitleri olmamıştı.
hiç aklına getirmek istemediği tek bir olay vardı. O olayı hatırlar gibi olur olmaz, kendini olanca çabasıyla işe verip onu unutmak isterdi:
Bu toprakları, bu dağları, senin teneffüs ettiğin bu havayı, senin içtiğin suları selâmlamak istiyorum.
Hayatım boyun­ca hep seni özledim, seni düşündüm ben. Bu kadar çok beklettiğim için özür dilerim.
Belki beni özlemedin?”
Gelmekte niçin bu kadar geciktin? Kaç yıl geçti?
Hiç değişmemişsin, ben ise gördüğün gibi ihtiyarladım
bir şey düşünüyordu: Ruhunun ta derinliklerine gömülen, ama orada bile küllerin altındaki köz gibi hep canlı duran o özlem acısı, o yürek sızlatan hasret duygusu, kırlangıçlar uçup giderken uyanıvermişti birdenbire.
Kırlangıçlar bilinmeyen diyarlara doğru uçuyorlardı.
– Biliyor musunuz, ben kütüphaneye yalnız sizin için gidiyorum

– Evet, biliyorum. Orada bütün gün beni beklediğinizi de biliyorum.

Kuşku yok ki her insanın ruhu güzelliklere susar
İsabiekov da her zaman bundan korkmuştu. İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. Bazen hiç çözemeyiz o buzu.
Defalarca mektuba başlamak için kâğıdı önüne çekti ve her defasında vazgeçti. Kalkıp pencereye yaklaştı, sonra uzun süre duvara dayanıp dışarıya baktı. Bitkindi, perişandı, saçları darmadağınıktı.
Seninle tartışmanın yararı yok, hiçbir şey anla­mı­yor­sun!
Yoksa sen, aşkından, beni sevmekten mi utanıyorsun? Yoo, ben böyle yaşayamam. Ben, sevdiğim erkeğin beni sevdiğini açıkça göstermesinden korkmamasını isterim. Başka tür­lü davranışı aşağılayıcı buluyorum. Sen bunu hiç düşün­mü­yorsun!
Böyle rahat uyuman büyük bir şans yavrum, ilerde, büyüdüğün zaman, uykusuz geçireceğin günler de olacak. O uykusuz geceler herkesin başına gelir, kimse kurtulamaz.
Benim size sonsuz bir güvenim var. Sizi tanıyorum. Saçlarınızın kokusunu, sesinizi hiç duymamış olsam da gülüşünüzü tanırım. Gözlerinize güveniyorum.
Söylenecek birikmiş o kadar şey vardı ki! Hem sonra, onun gecikmiş itiraflarını anlayacak mıydı?
Hiç şüphesiz her insanın ruhunda güzele olan susamışlık duygusu vardır.
İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız.
Belki hasret hastasıdır, bir özlem acısıdır bu.
Henüz gözlerim kapanmadan mutlaka gitmeliyim oraya. Kalbim böyle söylüyor, içimden böyle geliyor
“Ben, sevdiğim erkeğin beni sevdiğini açıkça göstermesinden korkmamasını isterim.”
Böyle rahat uyuman büyük bir şans yavrum,ileride,büyüdüğün zaman,uykusuz geçireceğin günler de olacak.O uykusuz geceler herkesin başına gelir,kimse kurtulamaz.Ama daha vakit var o günlere.Şimdi uyu,rahat uyu yavrum,güzel rüyalar gör.
İnsanları hayvanlardan ayıran da işte bu düşünme, hayal etme özellikleri, düşünme yetileridir.
Birdenbire acıdım ona. Kendisinden başka türlü düşünen herkese kin ve nefret duyan bu adama bir merhamet uyandı içimde.
Ama, insanların birbirleriyle konuşmalarını nasıl yasaklarsınız? Karşısındakinin nasıl bir insan olduğunu kendisi anlamalı
İnsanın sızlanması her zaman iyi bir şey olmuyor.
İçimdeki güçsüzlüğü, yılgınlığı, yalnızlığı hissederek kendimle de alay ediyordum.
Ey Anarkay! Ey görkemli bozkır! Niçin susuyorsun? Neler düşünüyorsun? Yüzyıllardan beri gizlediğin sırlar nedir ve gelecekte ne olacaksın?
Niçin bu kadar yürekten inanmıştım? İşte buydu benim felaketim!
Yokluğuna dayanamıyorum artık, seni gözlemekten gözlerim karardı
Bu kavgada hak için, gerçek için dövüşmek gerektiğini anlamıştım. Sizin dövenle dövüşmenin bir görev olduğunu da anlamıştım.
Şunu bilmelisin ki, hiç kimse bir başkasının düşünmesine, bir şeyi arzu etmesine ya da hayaller kurmasına engel olamaz.
Ee, ne yaparsınız, insanlar her yerde insandılar işte!
Belki hasret hastasıdır, bir özlem acısıdır bu
At da çok çalışır, ama insan her şeyden önce bir insan olmalıdır Ancak o zaman yaptığı işten mutluluk duyar, ancak o zaman yaptıklarının bir anlamı olur.
Düşündüklerimi kendime saklamasını bilmiyor, aklımdan geçenleri bir çocuk gibi hep yüksek sesle söylüyorum.
İnsanların vurulup ölmeleri hiç de komik değildi. Hayır, asla bir oyun değildi savaş! Çok daha ciddi, kaygı verici, korkunç bir şey olmuştu savaş onun için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir