İçeriğe geç

Sosyalizmin ABC’si Kitap Alıntıları – Leo Huberman

Leo Huberman kitaplarından Sosyalizmin ABC’si kitap alıntıları sizlerle…

Sosyalizmin ABC’si Kitap Alıntıları

Devlet nasıl ki ülke içinde kapitalist sınıfın çıkarlarını korumak için gücünü kullanıyorsa ülke dışında da o çıkarları korumak için silahlı kuvvetlerini kullanır. Askeri kudret,ucuza gelmez, büyük paraya mâl olur. Bütçenin %70’i geçmiş savaşların ve şimdiki ulusal savunmanın masraflarını karşılamaya ayrılıyor. Yeterli konut,toplumsal hizmetler,sağlık, eğitim ve sosyal refah için gerekli parayı bulmak her zaman çok zor olur ama askeri gereksinimler için her zaman bol para vardır.
Hükümetler zenginlerin ve güçlülerin zenginliklerini artırmak ve güçlerini genişletmek için oluşturdukları birlikler değildi de neydi? Ya da şimdi öyle değil de nedir? Emekçi sınıf onların adaletinden ya da merhametinden ne bekler ki?
Halklar her yerde.Niyetleri varsa ve buna güçleri yetiyorsa ayaklanmak ve mevcut hükümeti devirmek ve kendilerine daha uygun bir yenisini kurmak hakkına sahiptir.Çok aziz çok kutsal bir haktır bu.

https://1000kitap.com/yazar/abraham-lincoln

Hükümete karşı korunmuş olmak, söyleyecek bir düşüncesi olan bir kimsenin bunu söyleyebilme olanağına sahip olmasını güvence altına almaya artık yetmiyor.
Kitaplarda bizim olduğu yazılı olan haklarımıza ve özgürlüklerimize gerçek hayatımızda sahip değiliz.
sosyalizmde halk kaderini kendi elinde tutar. İnsan, ekonomik güçlerin efendisi olmuştur.
Başarı, artık yığdığımız paranın çokluğu ile değil de çevremizdeki insanlarla yürüttüğümüz işbirliğinin boyutlarıyla ölçülmeye başlandığı zaman altının yönetimi yerini altın gibi bir yönetime bırakacaktır.
Kumaş para kazanmak için değil, insanları giydirmek için yapılacaktır. Bütün diğer ürünler için de aynı şey geçerli olacaktır. İnsanın insan üzerindeki kudreti azalacak, insanın doğa üzerindeki kudreti artacaktır.
Devrim, başarılı olmak için doğru anda yapılmalıdır.
Kapitalizm, kendi ölümünün silahlarını hazırlamadan yaşayamaz.
Kapitalizm,akla aykırıdır.
Zenginlerin geliri, çoğunluğun yoksulluğu yüzünden sınırlı kalan bir piyasada çoğu zaman kârlı yatırımlarda harcanamayacak kadar büyük olur.
İktidara sahip olan sınıf, iktidarını korumak ister. Yeni üretim biçimi ile uyum halindeki sınıf çatışır; sonuç devrimdir.
sosyalizm kapitalizmin yırtıklarının yamanarak düzeltilmesi değildir.sosyalizm,devrimci bir değişme,toplumun büsbütün farklı bir çizgide yeniden kurulması demektir.bireysel kâr için bireysel çaba yerine,kolektif yarar için kolektif çaba olacaktır.
Kapitalist sistem, yalnız verimsiz, savurgan, akıl dışı ve adaletsiz değil, aynı zamanda çöküntü içerisindedir.
Yaşamında ağır zorlukları olan insanlar, özgür değildir.
Diktatörler, kârın, ödevden önce geldiğinde israr ederler ve her türlü çıkarlarının fiyatını ülkeye ödettirecek durumdadırlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ekonomik olarak egemen olan sınıf, siyasal olarakta egemendir.
Amerikalıların iyi yaşadığı doğru değildir. Gerçek ise, vatandaşlarımızdan mutlu bir azınlık lüks içinde yaşasa dahi, Amerikalıların çoğunun yoksul olduğudur. Gerçekte bizim yüksek standardımız boş bir övünmedir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hepimiz özgürlükten yana olduğumuzu ilân ediyoruz; aynı sözcüğü kullanıyoruz, ama aynı şeyi kastetmiyoruz. Bazıları için özgürlük, canının çektiği şeyi yapmak, emeğinin ürününü dilediği gibi kullanmaktır. Buna karşılık, başkaları için aynı sözcük, bazı insanların başkalarına istediklerini yapmaları, başkalarının emeklerinin ürününü diledikleri gibi kullanmaları anlamına gelebilir. Burada, sadece farklı değil, uyuşmaz iki şeye aynı ad verilmekte, özgürlük denilmektedir. Bunun sonucu, bu şeylerin herbirine, iki ayrı taraf, iki farklı ve bağdaştırılamaz ad vermekte, özgürlük ve zulüm demektedirler.
Çoban, koyunu boğazlamak üzere olan kurdu kovalar; koyun, kurtarıcısı olduğu için çobana teşekkür eder; oysa kurt, aynı hareketinden dolayı çobanı özgürlüğün yıkıcısı diye lanetler. Açıkçası, koyun ile kurt, özgürlük sözcüğünün tanımı üzerinde anlaşamıyorlar.
İstediğin şeyi okur, istediğini yazar, aklına gelen her şeyi konuşabilirsin; bunun için kimse seni tutuklamaz.
Eğer üretim araçlarına sahip küçük guruba
-yani kapitalist sınıfa- dahilseniz, çalışmadan yaşayabilirsiniz.
Üretim araçlarına sahip olmayan büyük gruba -yani işçi sınıfına- dahilseniz, çalışmadan yaşayamazsınız. Bir sınıf sahip olarak, öteki sınıf çalışarak yaşıyor.
Kapitalist sınıf, işçi sınıfını sömürerek, servetle, güçle ve itibarla cömertçe ödüllendirilmiş; oysa işçi sınıfı, güvensizlik, yoksulluk, sefil hayat koşulları içine itilmiştir.
Bu durumda, mevcut mülkiyet ilişkisinin -azınlığın bu denli yararına, çoğunluğun bu denli zararına olan bu mülkiyet ilişkisinin- devamını sağlamak için bir yöntem bulunması gerekir. Zengin azınlığın, emekçi çoğunluk üzerinde, toplumsal ve ekonomik egemenliğinin sürüp gitmesini sağlayacak güce sahip bir kurumun varlığı zorunludur.
Böyle bir kurum vardır: bu, devlettir.
Kapitalist sınıfın işçi sınıfı üzerinde egemenlik kurmasını sağlayan bu özel mülkiyet ilişkilerini korumak ve sürdürmek devletin işlevidir.
Bir sınıfın ötekisini baskı altında tuttuğu sistemi yaşatmak devletin işlevidir.
Üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olanlar ile olmayanlarar asındaki çatışmada mülk sahipleri, devletin kişiliğinde, mülksüzlere karşı güçlü bir silah bulurlar.
Devletin, sınıflar üstü olduğuna -hükümetin zengin yoksul, yüksek alçak bütün halkı temsil ettiğine- inanmaya iteleniyoruz. Ama aslında, kapitalist toplum, özel mülkiyete dayandığından, özel mülkiyete karşı yapılacak her davranış, gereğinde şiddet kullanmaya kadar varan devletin direnciyle karşılaşacaktır.
Halkın büyük bir kısmı, satın almakister ama parası yoktur. Zengin azınlığın ise, parası,harcamakla bitmeyecek kadar çoktur.
Bir sınıf sahip olarak, öteki sınıf çalışarak yaşıyor. Kapitalist sınıf, gelirini, başkalarını kendi hesabına çalıştırarak elde eder; oysa işçi sınıfı, gelirini, yaptığı iş için aldığı ücret biçiminde sağlar.
Yaşamak için gerekli malların üretiminde emek baş yeri tuttuğuna göre, emeği sağlayanın işçi sınıfının bunun karşılığında çok cömertçe ödüllendirildiğini sanabilirsiniz. Oysa hiç de böyle değildir. Kapitalist toplumda en büyük geliri elde eden en çok çalışan değil, en fazla şeye sahip olandır.
Özgürlük, hayatı tümüyle yaşamak demektir.
Sosyalizm kapitalizmin yırtıklarının yamanarak düzeltil mesi değildir. Sosyalizm, devrimci bir değişim, toplumun ta mamen farklı bir çizgide yeniden kurulması demektir.

Kişisel kâr için ferdi çaba yerine, kolektif yarar için kolek tif çaba demektir.

Sosyalizmin amacı, bir sınıf egemenliği yerine bir başka sınıf egemenliğini koymak değil; bütün sınıfları tamamen ortadan kaldırmaktır.
Şimdiye kadar yaşamış bütün toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir.
Yaşamında ağır zorlukları olan insanlar, özgür değildir.
Sonuç olarak, işçilerin kendi ürettikleri malları satın alamamaları krize ve bunalıma (sistemde dönem dönem çöküşlere) yol açıyor. Bundan daha akıldışı bir ekonomik sistem olur mu?
savaşa neden olur ve savaş, yaşamda güzel olan her şeyi insafsızca ve şeytanca ortadan kaldırdığı gibi. yaşamın kendisini de yok eder.
bolluğun ortasında açlık, varlığın içinde kıtlık, zenginlign hemen yanında yoksulluk vardır.
Devlet, bir sınıfın öteki sınıf üzerinde egemenliğini kurmak ve sürdürmek için bir araç olduğuna göre, ezilen çoğunluk için gerçek özgürlük var olamaz.
Yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapmak için daha iyi bir mekanizma zor bulunurdu.
Hiç bir yasa, insanı, kendisi ile rekabete zorlayamaz.
Makineler, yalnızca işsiz işçiler nüfusu yaratmakla kalmazlar; aynı zamanda, emeğin niteliğini de değiştirirler. Niteliksiz düşük ücretli emek, daha önceleri nitelik gerektiren ve yüksek ücret verilen emeğin yaptığı işi yapabilir.
İşveren, işçiye sekiz saat çalışarak ürettiği ürünün karşılığını ödemez; sekiz saat çalışması için para verir.
Kapitalistler için önce mülkiyet sonra insanlık, işçiler için ise önce insanlık (yani kendileri) sonra mülkiyet gelir.
Kapitalist toplumda en büyük geliri elde eden, en çok çalışan değil; en fazla üretim aracına sahip olandır.
Kapitalistlere bir sınıf olarak artık hiç gerek kalmadı. Bunlar toptan aya taşınsa, üretim bir dakika bile durmaz.
Fırsatın olmadığı yerde, yetenekli olmak yetmez. Ve fırsat da, gerçekten yok.
Bunun içindir ki, Manifesto’da ortaya konan tahlil şu cümleyle başlar: “Bugüne kadar ki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir.
yeteneğin işe yaradığı doğrudur; ama bundan daha önemli olanı ne olarak doğduğunuz, toplumdaki mevkiniz ve servetinizdir.
Parayı pek az düşünür, aslını ararsanız, sıkıntı verici bir şey olduğu için, para kazanmak istemediğini söylerdi.
Yoksullar özgür değildir. Kullanamadıktan sonra hakkınızın bulunması neye yarar? Sosyalizm için savaşım özgürlükten pay alma savaşımıdır.Üretim araçlarının özel mülkiyeti yerine kolektif mülkiyeti koymalı,kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kurmalı.
Çalışmak istediği halde iş bulamayan pek çok insanın sefaleti, çalışmadan temettü elde eden azınlığın zenginliği karşısında daha da kahredici oluyordu
hiç kuşku yok ki, kapitalizmin gerçek savurganlığı, birçok iyi niyetli reformcunun görünürde inandığının aksine, büyük şirketler halinde örgütlenmesinde yatmaz; son tahlilde, bize miras kalmış doğal kaynakları har vurup harman savurmasında da yatmaz. daha çok, bir bütün olarak sistemin yapısında ve işleyişinde yatar -bir avuç insan için eşsiz lüksler yaratırken, milyonları sefalete ve yoksulluğa mahkum etmesinde; beyinleri, enerjileri ve kaynakları yanlış yönlendirerek bunları rekabetçi pazarlamacılık uğruna çarçur etmesinde; buhranlarda gözden çıkarılan üretimde ve karartılan yaşamlarda; dünyayı tekrar tekrar paylaşmak için savaşlar çıkararak yıkıma ve katliamlara yol açmasında; şimdi de yurtiçinde ve yurtdışında statükoyu sürdürmek için yürüttüğü soğuk savaşın canavarca savurganlığında yatar.
“muhtaç insanlar özgür değildir,”
çok az sayıda saygın istisna hariç, basın özgürlüğü, hükümet yetkililerince dayatılan pek çok yalanın yayınlanması anlamına gelir olmuştur,
ve işin de, gücün de, itibarın da hemen hemen her zaman muhalefet etmeyenlere, “uslu” ve “güvenilir” olanlara sağlandığı da doğru değil mi?
bizim övünç duyduğumuz dilediğimizi düşünme ve söyleme özgürlüğümüz, inanmak istediğimiz kadar sağlam mı? siyasal ve ekonomik konularda her karşı görüşe gerçekten hoşgörü gösteriyor muyuz?
toplum birbirine karşıt çıkarlar yüzünden sınıflara bölünmüş olduğu sürece sınıf mücadelesi, ister istemez vardır. kapitalizm, bizatihi doğası gereği bu bölünmeyi yaratır.
İstediğin şeyi okur, istediğini yazar, aklına gelen her şeyi konuşabilirsin; bunun için kimse seni tutuklamaz.
Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.
“İnsan doğaya egemen olma yokunda ilerler…”
İnsanın düşünce biçimini, yaşama biçimi belirler.
Modern devlet iktidarı, bütün burjuva sınıfının ortak işlerini yöneten bir kuruldan başka bir şey değildir.
Makineler tarafından gereksizleştirilen işçiler, ya yavaş yavaş açlıktan kırılan, ya da kendi varlığı ile bir iş bulabilmiş olanların ücretlerinin düşmesine yardımcı olan bir yedek sanayi ordusu haline gelirler.
Kapitalist toplumda çarkları döndüren kârdır. Açıkgöz işadamı demek, satın aldığı şey için elden geldiğince az ödeyen, sattığı şeyler içinse koparabileceği en büyük miktarı alan adam demektir. Yüksek kârlara giden yolun ilk adımı masrafları azaltmaktır. Üretim masraflarından biri, emeğe ödenen ücrettir. Bu nedenle, elden geldiğince düşük ücret ödemek işverenin çıkarmadır. Aynı şekilde, işçilerini elden geldiğince çok çalıştırmak da onun çıkarınadır.
Bir sınıf sahip olarak, öteki sınıf çalışarak yaşıyor. Kapitalist sınıf, gelirini, başkalarını kendi hesabına çalıştırarak elde eder; oysa işçi sınıfı, gelirini, yaptığı iş için aldığı ücret biçiminde sağlar.
Kapitalist toplumda üretim araçları sahipleri ile işçiler arasında bulunması zorunlu olan ilişki, bıçakla boğaz arasındaki ilişkidir.
Kapitalistler için önce mal sonra insanlık gelir; işçiler için önce insanlık ,yani kendileri, sonra mal gelir
Kapitalist toplumda en yüksek geliri alanlar en çok çalışanlar değil, en çok mal varlığı olanlardır.
Kârları artırmanın yolu, işçilere, gittikçe daha fazla malı, gittikçe artan bir hızla, gittikçe azalan bir maliyetle ürettirmektir.
Size bir şeyi yapmayı yasaklayan bir yasanın bulunmayışı, sizin onu yapabilecek durumda olduğunuz anlamına gelmez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir