İçeriğe geç

Son Dağ Kitap Alıntıları – Bejan Matur

Bejan Matur kitaplarından Son Dağ kitap alıntıları sizlerle…

Son Dağ Kitap Alıntıları

Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki
Bazı günleri iyi bazılarını kötü olarak değerlendiririz.Çünkü aslında her günün bir öncekinin aynısı olduğunu göremeyiz.
Senin gitmeyen adımlarında
Bir kavmin eksik yürüyüşü var.
Eksik azizler gibi
Issızlığın ortasında
Kararmış çizgilerin belirlediği
Eksik bir ülke bizimki.
Elimi nabzına götürüyorum
Tanıdık bir müzik
Konuşmamız bin yıl önce başlamış
Ve bitmemiş.
Orada acı badem ağaçlarının
Rüzgâra şarkısı var.
Aşk var orada
Geyikler gibi
Güzelliğin peşinden
Uçuruma koşan.
Olmayan bir ülkeden söz ediyorlar
Olmayan dilden, kardeşlikten.
Konuşma yok
Yok Kelimeler
Gün doğuyor,
Gece iniyor
Ve biz biliyoruz zamanı.
Gün doğuyor , gece oluyor
Ve biz sessiz yolcuları yeryüzünün
Duyuyoruz acıyı
Gün doğuyor,
Gece iniyor
Ve biz biliyoruz zamanı.
Gün doğuyor , gece oluyor
Ve biz sessiz yolcuları yeryüzünün
Duyuyoruz acıyı.
Çünkü bitmez acı.
Vadileri geçiyoruz
Ölüm konuşuyor.
Ormanı geçiyoruz
Ölüm konuşuyor
Ve zirvesinde dağların
Bir keder
Gitmiyor bizden
O kalp ağrısı.
Küçük bir kız
Mutlu bir karşılaşmadan söz ediyor
Onun gözlerinde görüyorum
Kar kuyularını.
Annemle yürüyoruz
Eskiden kalan acı
Vadilerin ötesinden bakıyor bize.
Salınan kavak ağaçları
Karadut
Ve karcııııı
Aynı anda açmak için kalbimizi
Karcııııı.
Karadut ve kar kuyusu
Hüznü yapan geçmiş
Ve hatırlanan
Parıltısı takıların.
Kollarıma bakıyorum
Boynuma
Parıldayan o çocukluk anı
Takışmış peşime gitmiyor.
O uzak sabahında dağların
Kavaklar salınıyor
Ve üzüm kokuyor rüzgâr.
Bağların hüznüne dalıp
İnsan diyor annem
Bir yerde yaşamakla
İyiliği öğrenmeli,
Taşa baktıkça mesela
Dağa baktıkça
Dokundukça dalına bir ağacın
Görmeli iyiliği.
Sonra küçük kız toprağa bakarak
Bir şarkı sölüyor
Sarışındı diyor
Gülüyordu baktığımız ölü
Çocuk değildi hayır
Delikanlıydı.
O gülüş yankılanıyor kayalıklarda
Bir gölge artık
Yok!
Hangisi gerçek diyorum
Bizim yürüdüğümüz gece mi
Geride kalan dağ mı?
Kar kuyusu diyor o
Kar kuyusunda biriken gerçek.
Sonra gömülmüş ipeklerden söz ediyor
Sırma kumaşlardan tek tek.
Onlar kadar olamadık diyor
O kumaşlar kadar kavim ve parıltılı.
Ve çürüdü giysiler üzerimizde
Ve bakış karardı
Birer göl gibi her biri
Tarihten bugüne bakan
Karanlık gözler.
Çünkü tarih açmıştır yaraları bir kez;
Öfkenin başladığı kabuklar
incelmiştir çoktan.
Dağlarla konuşmayı bıraktım
Artık söylemiyorlar bana
gizli geçitlerin
Ve suların
Büyüttüğü çocukluğu,
Yağmurda ıslanan kardeşliği anlatmıyorlar.
Dağlarla konuşmayı bıraktım çoktan
Kar kuyularında biriken söz
Sırtımda yük.
Kelimelerle bir kervanda yürüyorum sanki
Ve bir yalan
Gövdesini parlatarak bakıyor bana.
Kim inanacak o çırpınışa
Kelimelerin yükünü
Kim alacak benden?

Dağların sırtında yürürken
Selamladığım ay
Bir kez daha sesleniyorum ona
Kelimelerin yükünü kim alacak benden
Sen mi?

Ve acı
Zamanın ruhudur
Devreder !
Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki.
Bize saf bir başlangıç gerekli
Kelimelerin gün doğumunda
Ruha bağlandığı bir başlangıç..
Gün doğuyor,
Gece iniyor
Ve biz biliyoruz zamanı.
Gün doğuyor , gece oluyor
Ve biz sessiz yolcuları yeryüzünün
Duyuyoruz acıyı.
Ve kelimeler
son dağa sırtını yaslamış
bakmakta yeryüzüne…”
Eskidendi
Kelimelerin kalbini açar bakardım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki
Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki..
Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki..
Sonra büyürüz evet
Dünya acıtır bizi.
Ve ten
Ayırır bizi varlıktan.
‘Artık yalnızca sese sığınıyoruz
Işıklı geceye.
Kime gideceğiz,
Hangi sözle anlatacağız acıyı,
Hangi dilde bağışlanmayı dileyeceğiz?
Bize saf bir başlangıç gerekli
Kelimelerin gün doğumunda
Ruha bağlandığı bir başlangıç.
Bize bir yuvanın şefkati gerekli,
Kıyısından geçerken bacası tüten bir ev ki
Affetmenin toprağında
Sığınılacak bir yurt zannedip
Susalım
Susalım…’
Artık yalnızca sese sığınıyoruz
Işıklı geceye.
Kime gideceğiz,
Hangi sözle anlatacağız acıyı,
Hangi dilde bağışlanmayı dileyeceğiz ?
Unutmak değil, hatırlamak yükü bizdeki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir