İçeriğe geç

Dehşet Ülkesi Kitap Alıntıları – Jack London

Jack London kitaplarından Dehşet Ülkesi kitap alıntıları sizlerle…

Dehşet Ülkesi Kitap Alıntıları

İnsanın içinden çıkamadığı en büyük cezaevi geçmişte yaşadığı hayal kırıklıklarıdır. Yaşadıklarının değil, yaşayamadıklarının yorgunudur insan.
Artık sizi sevgimle rahatsız etmeyeceğim.
Beyaz adam çok hastaydı.
Değiştirilemeyecek olanın canımı sıkmasına asla izin vermem. Kaçınılmaz olana karşı mücadele etmenin hiçbir yararı yoktur
Görüyorsunuz ya, kısıtlanmaya katlanamıyorum. Kendi özgürlüğümü kazanmak için nasıl da mücadele etmeye zorlandığımı bir bilseniz. Bu benim en hassas noktam. Kendilerini evrenin efendisi gibi görenlerin bana ne yapıp ne yapmayacağımı söylemelerine çok sinirleniyorum.
Artık sizi sevgimle rahatsız etmeyeceğim.
Kibarlık olsun diye uygun sözcükler aramanıza gerek yok!
Kimi şeyler şiir kitapları içindir, kimi şeyler günlük yaşam için..
En sabırlı insan bile, birine abayı yaktı mı, sabrını yitirmeye başlar.
Siz, övünme duygunuzu, bir
alçakgönüllülük, bir önemsemezlik maskesi altında saklıyorsunuz. Bu, yalancılıkla aynı anlama gelmez mi?
Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan bayların, bana, neyi yapıp, neyi
yapamayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum..
Savaşılarak elde edilmiş özgürlüklerden vazgeçemiyorum.
«Dostluğu, sevgiyi, minnet duygularını hiç tanımamışlardır. Dostça davranırsanız, sizi aptal yerine korlar. Yufkayürekliliğinizden, korktuğunuz anlamını çıkarırlar. Ve bu herifler bir kez korktuğunuza inandılar mı, ellerinden kurtulamazsınız. Sonunda, ne yapıp yapıp sizi gafil avlarlar
Bu güne dek kendisini yaşatan tek şeyin irade gücü olduğunu biliyordu. Ancak, kemirilip tükenmiş bedeninin gittikçe büyüyen korkuları ölümle çözülebilirdi. Yaşama böylesine bağlı kalmak delice bir şeydi.
Yalnızca ikimiz.
Kendime,egemen cinsin baskı ve vesayeti altında yaşama utancını duymayacağım bir yer bulmak istiyorum
Gitme zamanının geldiğini belli eden bir yan dönüş yaptı. Yüzünden, biraz daha kalabilse çok mutlu olacağı anlaşılıyordu
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Görüyorsunuz,baskıya gelemiyorum.Savaşılarak elde edilmiş özgürlüklerden vazgeçemiyorum.Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan bayların,bana neyi yapıp, yapmayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum.
«Ne demek oluyor bu, Angara?»
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Artık sizi sevgimle rahatsız etmeyeceğim. Her şey, bundan önce olduğu gibi sürüp gidecek.
Bunu ona anlatmanın bir yolunu bulmalıydı. Ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Ona olan sevgisini nasıl kanıtlamak, onda da aynı duyguları uyandırabilmek için neler yapmalıydı?
«’Böyle bir şey ancak romanlarda .gerçekleşebilir,’ dedim!» diye atıldı. «Bu ahmakça şaka üzerine biraz düşündükten sonra, ‘Doğru söylüyorsunuz!’ dedi. ‘Ama siz romanların gerçekleri de yansıtabileceğini düşünemiyorsunuz!’ dedi. Başımı sallamakla yetindim. ‘Zamanla bunu siz de öğrenebilirsiniz. Henüz yaşınız geçmiş sayılmaz!’
«Güç bir işti; gerçekten çok güç bir iş. Paramızı namusumuzla kazandık. Alnımızın teriyle. Bizi, takattan düşüp yerlere serilinceye dek çalıştırılıyordu. Üstelik; zamanımızın yarısını sıtma nöbetleriyle geçirdik. Bayan da hiç durmadı. Uyku bile uyumadı. Bizim uyumamızı da istemiyordu. Gerçek bir köle yöneticisi gibiydi.
Sidney’e gidip, bir yelkenli satın alabilirsiniz. Ama bize kesinlikle bir kaptan gerekli!»
«Bir kaptan bize kaça patlar?
Şeytan, her yere anında yetişiyordu.
«Sizin, bana, gitmeme izin verip vermediğinizi söylemeye hakkınız yok. Buna hiçbir erkeğin hakkı yok. Olgunluk yaşıma girdim, veliye de, vasiye de gereksinmem olmadığı açık. O kadar uzak yollardan Salomon Adalarıma kendime bir vasi bulmak için gelmedim!»
«Her kadın için bir erkeğin desteği gereklidir!»
«Ben herhangi bir kadın değilim. Erkeklerle, kadınlar arasında ayırım gözetmem.
«Dostluğu, sevgiyi, minnet duygularını hiç tanımamışlardır. Dostça davranırsanız, sizi aptal yerine korlar. Yufkayürekliliğinizden, korktuğunuz anlamını çıkarırlar. Ve bu herifler bir kez korktuğunuza inandılar mı, ellerinden kurtulamazsınız. Sonunda, ne yapıp yapıp sizi gafil avlarlar. Söylediklerimi kanıtlamak için, size, bir zencinin, kendi topraklarında bir yabancıyla karşılaştığında, aklından neler gececeğini anlatmak isterim. İlk düşüncesi korku olacaktır; ‘Acaba bu yabancı beni öldürecek mi?’ Yabancının kendisini öldürmediğini görünce de, ‘Acaba ben bu yabancıyı öldürebilir miyim!’ diye düşünecektir.
Ona göre, bir kadının ağlaması korkunç bir şeydi.
Benim için kendinizi üzmeyin. Durumu fazla abartıyorsunuz! Değiştirmek elimizde olmayan şeyler için üzülmek boşuna. Kaçınılmaza karşı savaşa girmenin anlamı yok. İşe bu noktadan başlayabiliriz. Siz buradasınız, ben de burada. Başka bir yere gidemeyeceğimi kendiniz söylüyorsunuz. Siz de beni, koskoca bir işletme ve iki yüz yamyamla baş başa bırakarak bir yerlere gidemezsiniz sanırım. Öyleyse, siz de burada kalıyorsunuz, ben de. Çözüm bu kadar basit.
«Keçileri kaçırmaya başlıyorum!» diye bağırdı.
Görüyorsunuz, baskıya gelemiyorum. Savaşılarak elde edilmiş özgürlüklerden vazgeçemiyorum. Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan bayların, bana, neyi yapıp, neyi yapamayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum
Görüyorsunuz, baskıya gelemiyorum. Savaşılarak elde edilmiş özgürlüklerden vazgeçemiyorum. Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan ‘bayların’, bana, neyi yapıp, neyi yapamayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum
Kendilerini evrenin efendisi gibi görenlerin bana ne yapıp ne yapmayacağımı söylemelerine çok sinirleniyorum.
Ölmekten korkmamakla kalmıyor, aynı zamanda ölümü arzuluyordu. Yorgun bedeni ve yorgun ruhu bunu arzuluyordu, içindeki alev neden tamamen sönmesindi ki?
İrademi kullanarak sizi istememe engel olamıyorum,siz de iradenizi kullanarak kendinizi benim için istenmeyen biri yapamazsınız.
Siz, bin yıl önce yaşamalıydınız Veya bin yıl sonra. Siz hem çok ilkelsiniz, hem de çok modern. Yirminci yüzyıl size göre geç kalmış.
Onlar için yaşamak, ölümle hayat arasında oynanabilecek oyunların en güzeli idi.
Gerçekler, gençliğin mantığını paramparça eder ve genellikle gençliğin kalbini de paramparça eder.
İçinde bulundukları durumun gülünçlüğü onun mizah anlayışı için bile biraz fazlaydı.
Görüyorsunuz ya, kısıtlanmaya katlanamıyorum. Kendi özgürlüğümü kazanmak için nasıl da mücadele etmeye zorlandığımı bir bilseydiniz. Bu benim hassas noktam.
Korktuğunuzu düşünmelerine asla izin vermemelisiniz. Çoğu zaman ben de korktum, ama bunu asla bilmediler.
Kızın kıvrak zekası ve sürekli değişen mizacı onu şaşkına çeviriyordu. Kızın bakış açısı bir kadının sahip olması gereken bakış açısından öylesine farklıydı ki çoğu zaman onunla uyuşamıyordu. Ne diyeceğini ne yapacağını önceden tahmin edemiyordu. Tek bir şeyden emindi, o da kızın söylediklerinin ya da yaptıklarının beklenmediği ve tahmin edilemezliğiydi.
Doğrusu, bana hiç sevimli şeyler söylemesini bilmiyorsunuz. Bu sizin tabiatınızdan mı, yoksa İngiliz olmanızdan mı?
İngiltere’yi veya İngilizleri övmeyen bir eser şüphelidir Ne derseniz deyin, ben oldum olası İngilizleri hiç sevemedim.
Onlar aralarında istedikleri başları kessinler. Ama beyazların başını kesmemek gerektiğini öğrenmelidirler. Eğer köyde bir tek beyaz başı bulursak, köy yakılmalıdır
Onlar için yaşamak, ölümle hayat arasında oynanabilecek oyunların en güzeli idi.
Tehlikeler hayatın büyüleridir.
Siz, bin yıl önce yaşamalıydınız Veya bin yıl sonra. Siz hem çok ilkelsiniz, hem de çok modern. Yirminci yüzyıl size göre geç kalmış.
– O halde siyah ırk yavaş yavaş yok olacak?
– Melanesien’dekinden daha üstün bir etnik tip olan Kuzey Amerika’daki Kızılderililerin yok oluşu gibi. Toprak burada daha sınırlıdır. Benim gibi bunu siz de biliyorsunuz
– İşe yaramayanlar da telef olmak zorundalar, öyle mi?
– Doğru söylediniz! İşe yaramayanlar telef olmalıdırlar.
Solomon Adaları’na gidip, İngiliz yönetimini deneyeceğiz, dedi. Eğer o da aynı nakaratsa Bismarck adalarına geçeriz ve Almanların yönetiminin nasıl olduğuna bakarız. Bahse girerim Amiraute adalarına henüz medeniyet girmemiştir.
Bunca yarı ölüme hiç yakınmadan katlandıktan sonra, artık kendisi için bir kurtuluş olan ölümden korkmamakla kalmıyor, aksine yorgun yüreğiyle onu çağırıyor, arzuluyordu. Vücudunun gitgide tükendiğini hissediyordu. Ateş sönecek ve her şey bitecekti.
Cehennem azabına uğramayı memnuniyetle kabul ederim. Yeter ki rüzgâr bütün Salomon Adaları’ndaki köpek balıklarını benden önce cehenneme göndersin.
Buradaki zencilerin insanlığın en alt basamaklarında olduklarını ilk bakışta anlamak mümkündü. Bunlar yamyamdı. Maymunsu bedenleri, bakışımsız ve hayvanca yüzleri bunu açıkça ispatlıyordu.
Görüyorsunuz, baskıya gelemiyorum. Savaşılarak elde edilmiş özgürlüklerden vazgeçemiyorum. Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan ‘bayların’, bana, neyi yapıp, neyi yapamayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum
Siz erkekler, gücünüzü kanıtlamak, davranışlarınızın doğruluğunu onaylatmak için yobazlaşıyorsunuz. İkiyüzlü oluyorsunuz!
aslında bütün erkeklerin yüreği korkuyla doludur—, ve bu yetmezmiş gibi bir de, korkaklığınızı, şövalyelik, koruyuculuk gibi soylu deyimlerle adlandırarak, gerçek durumu örtbas etmeğe çalışıyorsunuz. Erkek olarak doğmadığım için Tanrı’ya bin şükrediyorum
Kendime, egemen cinsin (erkek) baskı ve vesayeti altında yaşama utancını duymayacağım bir yer bulmak istiyorum!
Değiştirmek elimizde olmayan şeyler için üzülmek boşuna. Kaçınılmaza karşı savaşa girmenin anlamı yok
Sizin, bana, gitmeme izin verip vermediğinizi söylemeye hakkınız yok. Buna hiçbir erkeğin hakkı yok. Olgunluk yaşıma girdim, veliye de, vasiye de gereksinmem olmadığı açık
Evinden ayrılıp, serüven ardında koşan kadınlara iyi gözle bakılmazdı Bu alışılmamış durum, onun tutucu yetişme biçimine ve eğilimlerine çok ters düşüyordu.
Yaşama böylesine bağlı kalmak delice bir şeydi..
Hastalığın yayılmasından bu yana böyle tatsız olaylar çıkmıyordu. Bu sessizlik oldukça düşündürücüydü
onlar için yaşamak, ölümle yaşam arası bir oyun demekti.
En sabırlı insan bile, birine abayı yaktı mı, sabrını yitirmeye başlar
Ne olurdu, ondan, oraya gidip kendisine yardım etmesini isteyen bir haber gelseydi! Dünyada hiçbir şey, sevgi dolu yüreğini bundan daha çok sevindiremezdi.
Görüşlerimi doğrulayan bir bilincim var.
Bu da benim için yeterlidir!
Gençlik, önce denemek ve yaşamak zorunluluğu duyuyor, sonra da mantığı oluşuyor. Öğrenmenin ve daha
iyisini yapmanın tek yolu da bu olmalı!
Kendi düşünce ve isteklerinizi doğru buluyor, başka düşünceler öne
sürülmesine ve eleştirilmeye gelemiyorsunuz. Düşünceleriniz,yalnızca kendi duygularınıza ve kişisel görüşlerinize göre biçimleniyor.
Kendinizi bazı şeylere inandırmaya çalışıyor gibisiniz.
Sizin anlayışınızda, kim daha güçlüyse, o haklı sayılıyor.
Dünyayı kendilerinin yarattığını sanan bayların, bana, neyi yapıp, neyi yapamayacağımı söylemek istemelerine dayanamıyorum
Evinden ayrılıp, serüven ardında koşan kadınlara iyi gözle bakılmazdı.
Çocukluktan çıkmış bir yetişkin olarak, çocuk kalmış olanlara meramınızı anlatabilmek için konuşmak zorundasınız.
Yaşamınız boyunca bir süt kuzusundan daha fazla bir şey öğrenebildiğinizi hiç sanmam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir