İçeriğe geç

Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına Kitap Alıntıları – Charles Bukowski

Charles Bukowski kitaplarından Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına kitap alıntıları sizlerle…

Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına Kitap Alıntıları

***
bu bir ara.
fırsat varken tadını çıkarın.
***
her şey kağıttan
yapılmaz.
***
bir bar bulduk
ve o bir skoç soda söyledi
ben bir viski
orada oturup
dosdoğru önümüze baktık,
yoktu söylenecek
bir şey
***
ilk bir şey gider,sonra gerisi
izler.
***
kazandık.
ahlak duyurusu yapın.
***
.
başa bela açar, biliyorsunuz, ucuz şarap
***

nasıl da gülümserler, aklından geçenleri
okuyarak-

***
hatun Teksaslı
***
lavaboda üç
kirli bardak var.
***
suda yanıyor
ateşte boğuluyorum
***
.

ve her şeye,
işte.

işini gör.

çıkar ve başla.

***
saat dörde kadar her şey yolunda giderdi
.
İnsanların neden köprülerden atladığını neredeyse anlayabiliyorum.

öğren

imkansıza inanmak
tuzaktır
inanç öldürür.

bir başınalık çok
güzel
ama yalnızlık
eksik sanki.
yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamam,
aynılığın tekrarında sıkışıp kalmışım..
Delireceğiz,
Ve şarkı söyleyeceğiz saatlerce
Sözleri uydurup gülerek..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
hiçbir şeyi incitmem
kendimden başka
ıstırabımızdan
bir edebiyat yaratabilirsek
onunla
ne yaparız?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
hiçbir şeyi incitmem
kendimden başka.
sabahın karanlık erken saatleri
ve hepimizin varlığını
kutluyorum
dünya denen bu
bok topunun
bütün sakinlerinin şerefine
içiyorum
Kapitalizmin temeli bir şeyi değerinden çok
daha fazlaya satmaktır.
bunu ne kadar çok yaparsan o kadar zengin
olursun.
herkes farklı bir biçimde birilerini
kazıklar.
ben sizi yazarak kazıklıyorum.
en iyi kitap hiç okumadığın kitaptır; en iyi kadın
hiç tanımadığın kadındır.
Tanrı insan icadıdır; kadın ise,
Şeytan icadı.
ıstırabımızdan
bir edebiyat yaratabilirsek

onunla
ne yaparız?

sokaklarda dilenmek mi?

küçük konforlarımdan hoşnutum
bütün diğer
orospu
çocukları
gibi

***
yüzler geçip gider, elmalar kurtlarla birlikte yaşar
herkes farklı bir biçimde birilerini
kazıklar.
ben sizi yazarak kazıklıyorum.
yalnız olmayı yeğleyen insanların mutlaka
geçerli bir nedenleri vardır.
sadece sıkıcı insanlar sıkılır.
iyi yaşamak tanım meselesidir.
hayatlarımızın ölü nehirleri,
taş gibi kalpler.
şeytana inanmak için
önce Tanrı’ya inanmak gerekir
herhalde.
Charles Bukowski yeraltında iyi tanınır
ayrıca, sarhoş olmak
sonsuza dek dayanmaktan
çok daha güzel.

insanlar bu yüzden
Shakespeare’den daha fazla
alkol satın alıyorlar

..sözcüklerde öldüm ben!
elmalar kurtlarla birlikte yaşar.
Hiçbir şeyi incitmem kendimden başka
Bu lanet eylemde bile haykıramam
sözcüklerde öldüm ben!
Biri suyu kapatıp ışıkları açıyor,
Kadınların saçı dümdüz olmuş,
Rimeller akmış, hepsi kıkırkıyor,
Çantalar ve aynalar çıkıyor, taraklar çıkıyor,
Hayattan gizlenmeye çalışıyorlar,
Bir kez daha.
Öyleyse ışıkları yakalım
Ve görkemli bir şekilde acı çekelim.
Fakat insanın neye inandığı değil ne yaptığı önemlidir.
kimse umursamıyor.

bir yere doğru atılan
o adımlar bile
hiçbir yere gitmiyor.

sen umursayabilirsin
ama kimse umursamıyor
bu bilgeliğe doğru doğru atılan
ilk adım

öğren

Dışarısı çok durgun, yukarıda bombacıları duyabiliyorsun, farelerin seviştiklerini duyabiliyorsun, mezarlıklarda mezarkazıldığını duyabiliyorsun, solucanların göz çukurlarına girdiklerini duyabiliyorsun, ve bizi getiren tren hareketsiz şimdi, sessiz, pencerelerden görünen tek şey ayışığı, eski nehirlerin hüznü var, ve hiç olmadığı kadar gerçek.
Benim için dua etmeyin… Yine de… Yine de O canım bacakların üst üste atıldıklarını görüyorum, daha çok şarap ve hayal kırıklığı, daha çok bomba giderek kabaran bomba denizleri, resimlerim kuşlar gibi uçuyor küpelerin ve şişelerin arasında, kırmızı dudakların arasında, aşk mektuplarının ve sonra piyanonun arasında, haklıydım diye ağlayacağım; asla olmamalıydık.
Bunda, doğru: demiri yapan
Gülleri yapar azizleri yapar tecavüzcüleri yapar
Diş çürümesini yapar bir ulus yapar.
Bunda, bir şiir sözün yokluğu olabilir.
Kadınlarını gözlerimle sevmeye devam ettim.
Mutluluk ileride neler olacağını bir an için unutmaktır.
Tanrı insan icadıdır; kadın ise, şeytan icadı.
Cezaevleri yanlış yönlendirilmiş masumlarla tıka basa doluyken, kaslı erkekler maden ocaklarına inerken, yoksulların gerizekalı çocukları işlerden kovulurken, bunlar ellerini ve ruhlarını bile kirletmezler. Bunlar, bu tuzu kurular.
puromu emiyorum
ve Çin Halk Cumhuriyetin’den ithal
biraları arka arkaya
içiyorum,
sabahın karanlık erken saatleri
ve hepimizin varlığını
kutluyorum
dünya denen bu
bok topunun
bütün sakinlerinin şerefine
içiyorum.
size, her birinize, tek tek, sizinle
gurur duyduğumu söylüyorum.
her sabah Bir kez daha buluşmak üzere
yataktan kalktığınızda gırtlaklarınızı
kesmediğiniz için.
tabii ki bazıları kesip oyundan
çıkarlar ve bizi kokuşmuş bir
güz sonrasında ezilmişler, kısmen
katledilmişler, kifayetsizler, deliler,
alçaklar ve kitlelerle başbaşa
bırakırlar.
Cehennem hiç durmaz ara verir.

bu bir ara.

fırsat varken tadını çıkarın.

mutluluk ileride neler olacağını bir an için unutmaktır.
herkes farklı bir biçimde birilerini kazıklar. ben sizi yazarak kazıklıyorum.
en iyi kitap hiç okumadığındır kitaptır, en iyi kadın,
hiç tanımadığın kadındır.
tebrikler, ölüm,
sabrın için.
sana elimden geldiğince
yardım ettim.
bir coşkuya kapılır ve güvenirim, nedenini bilmeden.

belki ögrendiğim en kötü numara
katlanmak; yol vermeyi öğrenmem gerek,
bu kuşku uyandırıcı bir şey değil.

neyse, bazen bir dalda tuhaf bir maymuna rastlarsın
ve yapabileceğin tek şey bağışlayabilirsen bağışlamak
ve unutmaktır, bunların ikisi de iş görmezse, o zaman
diğerlerini düşünür ve en azından kanının
bir kısmının umutsuz olmadığını bilirsin
8 kilometre kadar yürümüş olmalıydım,
sonra döndüm.
karşı odanın ışığı
sönüktü.
benimki de öyle.
soyunup yatağa girdim.
benden olmamı istedikleri şey
olmak istemiyordum.
John, kitleler asla
birkaç kişinin sevgisine sahip olamayacaklar sana söylemem gerekirmiş gibi.
dediğim gibi,
tanınmamış bir yazar için
çok tuhaf bir zamandı
bir gece bana
şöyle dedi:
Chinaski, şiiri benim için
mahvettin seni okuduğumdan beri
başka bir şey okuyamıyorum
gökyüzünü zapt etmeyi düşünürken
sineğin teki odanın içinde
dönüp duruyor.
Bahamalar’da rahat bir gece yarısı geçirmeye
ihtiyacım var.
görkemli şeyler seyretmeye
ihtiyacım var.
ayakkabılarımı bağlaması için
bir kadının parmaklarına
ihtiyacım var.
düşe ihtiyacım var
tatlı mavi düşe
tatlı yeşil düşe
uzun lavanta düşe
şeytana inanmak için
önce Tanrı’ya inanmak
gerekir heralde.
kaybedenlerle birlikte yürüyen merdivenden aşağı indim.
Temmuz ayının sıcak bir Perşembe günüydü. doktorumun
Perşembe günü hipodromda ne işi vardı? kanser olsam
ya da bel soğukluğu kapsam ne olacaktı? Tanrım, kimseye
güvenemiyordun artık.
kimse umursamıyor
intiharlar, ölüler, tanrılar
ya da yaşam

yeşili düşün, ağaçları düşün, suyu
düşün, talihi ve bir tür görkemi
düşün
ama kendine engel ol
hemen ve nihayetinde
başkasının sevgisine bağlı olmak
ya da başkasından sevgi
beklemek

kimse umursamıyor

fakat bir zamanlar sefillerin arasında
büyük adamlar bulacağımı düşünürdüm,
bir zamanlar orada büyük adamlar
bulacağımı düşünürdüm,
toplumu terk etmiş güçlü adamlar,
onun yerine toplumun israf ettiği adamlar
buldum.
ölüm mü? ölüm var mı? belki kapı açılacak
yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamam,
aynılığın tekrarında sıkışıp kalmışım
suda yanıyor
ateşte boğuluyorum
zarafetin kurnazlıktan daha ölümsüz olduğunu sanan mahvolmuş adamlar
cesareti, sarhoşluğu ve korkuyu
bildim.
kalp atmaya devam eder
tartışılmaz bir dehşetin içinden.

güneşin koşulları altında
emeği, acıyı ve onurdan arda kalanı
bırakmayı düşünüyorum.

yüzyıllardır oynanan bütün kirli oyunlar
telafisi olanaksız
bir skora ulaştı.
kimi hâlâ deniyor
onlara aziz, şair, kaçık, budala diyoruz.
Dante, yavrum, ah Dante, yavrum,
şimdi görmelisin
bizi.
bu gelinceye kadar
ülkemiz
ölü ve utanç içinde
kalmaya devam edecek

başı giyotinle kesilmiş
ve İngiliz Edebiyatı dersi veriyor

bu sizin
kültürünüz
benim değil.

tuzu kurular,
cezaevlerinde yemek kuyrukları uzarken
34 madenci madende
mahsur kalırken

bunlar

arkadaşlarının
şiirlerinden bir antoloji oluşturmak için
gemiyle Okyanusya adalarına
giderler

ve/veya

savaş karşıtı gösterilere katılırlar
herhangi türde bir savaş vermenin
ne olduğunu bilmeden

tuzu kurular
kültürümüzün haritasını oluşturuyorlar
sıfıra bölüm,
anlamsız
bir zarafetle
çarpım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir