Celaleddin Devvani kitaplarından Ahlâk-ı Celâlî kitap alıntıları sizlerle…
Ahlâk-ı Celâlî Kitap Alıntıları
Mahbubu görmek için çalış bugün
Güzelliğiyle kendinden geçersin
Utan ! Bayram gecesi çocuklar gibi
Yarını ne kadar bekleyeceksin.
Güzelliğiyle kendinden geçersin
Utan ! Bayram gecesi çocuklar gibi
Yarını ne kadar bekleyeceksin.
Tabibin bakış ve tahkikinin odaklanacağı yer,hasıl olmaya devam edecek şekilde mizaç itidalini korumak ve zevalden sonra onun tekrar iadesini sağlamak,itidale kavuşturmaktır.Bu sanat ve mesleğin sahibinin bakışı huy itidalini koruma ve edinme üzerinedir. Bu ilim daha önce geçtiği gibi Ruhani Tıptır
Hep yaralı ruhumda,uyanık gözümdesin
Uzaktan her kim görünse sanıyorum sensin
Uzaktan her kim görünse sanıyorum sensin
Ölüm meleği canınızı almayacaksa,yerinizde dursanız da savaşsanız da ölmezsiniz,fakat ölecekseniz de yatağınızda rahat yatarken de olsa ölürsünüz. Öyleyse savaştan niçin korkuyorsunuz?Korkaklık utancını kendinize nasıl reva görüyorsunuz?
Vera:İffetin alt türlerinden dokuzuncusu olan vera’ nefsin, iyi amellere ve beğenilen fiillere bağlanmasını ve bu bağlanmayı devam ettirmesini ifade eder.
İffet şehevi gücün düşünen nefse itaat etmesidir
Eflatun’a ilim elde etmenin ne zamana kadar güzel olduğunu sordukları zaman bilmemek ayıp olduğu sürece diye cevap vermiştir. Onun ortaya koyduğu şeyi düşünmede, önemsemede ve alışkanlık haline getirmede gevşekliğe yer olmamalıdır. Onu tekrar etmek, unutmamak, hatırdan çıkarmamak gerek. Çünkü ilmin afeti unutmaktır.
İnsanların çoğu, hak görünümlü sûrete ve hakikati olmayan zahire yönlerek yoldan çıkmıştır.
Bedbaht, akıbeti hatırlamaktan gafil olan, zilleti bırakmayan ve günahtan uzak durmayan kimsedir
Nefsini şu üç konuda sorguya çekmedikçe, uyku ve rahata meyletme; Birincisi, o gün bir hata ve kötülük yapıp yapmadığını düşün. İkincisi, o gün iyilik yapıp yapmadığını düşün. Üçüncü, o gün bir işi yapman mümkün iken yapıp yapmadığını düşün.
Yakınını aydınlatmayan bir lamba, Doğal olarak uzağı aydınlatmaz. Yani kendi durumunu islah edemeyen bir nefis, bedenin güçleri ve cismani alet ve organlar arasında adaletle amel etmekten aciz olur. Böyle bir kişiden ev, şehir, toplum ve devlet yönetiminde Adalet tasavvur edilemez.
Kıyamet gününde hasenat mizanına konacak ilk şey, iyi ahlak ve cömertliktir. Allahu Teala imanı yaratınca, iman, ‘ya Rabbi! Beni güçlü yap’ dedi. Bunun üzerine hak Teâlâ onu iyi ahlak ve cömertlikle güçlü yaptı. Küfrü yaratınca ise küfür ‘Ya Rabbi! Beni güçlü yap’ dedi. Bunun üzerine Allahu Teala onu cimrilik ve kötü ahlakla güçlü yaptı.
Ey insanlar! Öldürülmeseniz de öleceksiniz. İbni Ebi Talib’in nefsi elinde bulunana and olsun ki başa bin kılıç darbesi vurularak öldürülmek, yatakta ölmekten daha hafif kalır.
~Hz.Ali~
~Hz.Ali~
Her atılgan ve üstünlük kuran, güçle ileri atılan ve zayıf kimseleri mağlup eden de cesur olmaz. Öyle olsaydı, yırtıcı hayvanlar da cesur olurdu
Kesinlikle insan, amel olmadan salt teori ve ilimle yetkinliğin zirvesine erişemez
Ve hayru celisin fi’z-zemâni kitâb
Vakit geçirmek için en iyi arkadaş, kitaptır.
Vakit geçirmek için en iyi arkadaş, kitaptır.
Nefsin bir erdemi olunca, onu korumak ve o erdemli melekeyi uygulamaya geçirmek; iyilerle etkileşim içinde olmasını, onlarla oturup kalkmasını, arkadaşlık geliştirmesini ve kötülerle oturup kalkmaktan kaçınmasını sağlamak vacip olur. Çünkü arkadaşın ahlakının nefis ve ruh üzerindeki etkisi çoktur
Bu demektir ki, arkadaş ahlakını gizliden gizliye kuşatır. Çirkin davranışlı kötülerle arkadaşlık etmekten, içli dışlı olmaktan kaçınmak farz olduğu gibi onların hikayelerini, boş konuşmalarını dinlemekten kaçınmak da farzdır
Çünkü bu tür insanları meclisinde bulunmaktan, o kişilerin sözlerini, örneğin okudukları beyiti işitmekten nefiste o kadar çok erdemsizlik peyda olur ki onlardan kurtulmak, çok uzun süreyi, zor işleri, çok güç tedavi süreçlerini, büyük bir sabrı gerektirir.
Bu demektir ki, arkadaş ahlakını gizliden gizliye kuşatır. Çirkin davranışlı kötülerle arkadaşlık etmekten, içli dışlı olmaktan kaçınmak farz olduğu gibi onların hikayelerini, boş konuşmalarını dinlemekten kaçınmak da farzdır
Çünkü bu tür insanları meclisinde bulunmaktan, o kişilerin sözlerini, örneğin okudukları beyiti işitmekten nefiste o kadar çok erdemsizlik peyda olur ki onlardan kurtulmak, çok uzun süreyi, zor işleri, çok güç tedavi süreçlerini, büyük bir sabrı gerektirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sermayeni, özünün dışından olan bir şeyden edinme.
Genellikle huy yaratılışa tâbidir, aksi nadirdir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ebû Zerr-i Cemher şöyle demiştir:
İhtiyaç yokken çok konuşan birini gördüğünde,kesin olarak bil ki o divanedir.Söylenecek şey, kalpte ve zihinde kesinleşmedikçe dile getirilmemelidir.
İhtiyaç yokken çok konuşan birini gördüğünde,kesin olarak bil ki o divanedir.Söylenecek şey, kalpte ve zihinde kesinleşmedikçe dile getirilmemelidir.
Sokrat’a sormuşlar: Niçin sürekli çok sevinçlisin ve neden sana hiç keder dokunmaz? Şöyle cevap vermiş:
Ben kaybolduğunda üzüleceğim hiçbir şeye gönül bağlamam.
Ben kaybolduğunda üzüleceğim hiçbir şeye gönül bağlamam.
Nefis kendini mevcut olanlarla hoşnut etmelidir.
İnsanların çoğu nefsin heva ve heveslerinin zincirine esir olup tabiatın itaat boyunduruğundan çıkmaz, fıska aşk der ve hevesi muhabbet bilir.
Eflatun şöyle demiştir: İradeyle öl , tabii olarak dirilirsin.
Düşmanların merhameti, dostların cefasından daha şiddetlidir.
Mahbubu görmek için çalış bugün
Güzelliğiyle kendinden geçesin
Utan! Bayram gecesi çocukları gibi
Yarını ne kadar bekleyeceksin
Güzelliğiyle kendinden geçesin
Utan! Bayram gecesi çocukları gibi
Yarını ne kadar bekleyeceksin
Razı ol verilene çatma kaşlarını
Açık değil bana sana seçim kapısı
Hafız, Divan
Açık değil bana sana seçim kapısı
Hafız, Divan
İffet, şehevi gücün düşünen nefse itaat etmesidir
Her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır.
İlmin afeti unutmaktır.
Galen şöyle demiştir:
Herkes kendini sever. Bir şeyi sevmen seni kör ve sağır eder. gereğince de , sevgi, ayıp ve kusurları örtme, gizleme sebebidir.
Herkes kendini sever. Bir şeyi sevmen seni kör ve sağır eder. gereğince de , sevgi, ayıp ve kusurları örtme, gizleme sebebidir.
. Melekler, ‘rüzgardan daha sert ve güçlü bir mahlûk var mı?’ diye sorunca, Allah, ‘Evet, âdemoğullarının verdiği, ama sağ ellerinin verdiğini sol ellerinin bilmediği gizli sadaka.’ buyurdu. Çünkü gizli sadakanın tesiri her şeyden çoktur; zira gizli sadaka kaçınılmaz belayı defeder.
دَعْوى الإخاءِ على الرَّخاء كثيرةٌ
بلْ في الشَّدائد تُعْرَفُ الإخْوانُ
Da’va’l-ihai aler-rahai kesiratun
Bel fi’ş-şedaidi tu’rafu’l-ihvanu
بلْ في الشَّدائد تُعْرَفُ الإخْوانُ
Da’va’l-ihai aler-rahai kesiratun
Bel fi’ş-şedaidi tu’rafu’l-ihvanu
İyi günde kardeşlik davası çok olur.
Ancak hakiki kardeşler kötü günde belli olur.
Ey dust ber cenaze-i doşmen çu begozari
Şadi mekon ki ba tu hem in macera reved
Şadi mekon ki ba tu hem in macera reved
Ey dost! Düşman cenazesinin yanından geçerken sevinme,
Zira aynı şey senin de başına gelebilir.
Tevekkül: Beşerî kudret ve kifâyet dairesini aşan ve değiştirilmesi imkânsız olan işleri, fazlalığı, eksikliği, acele etmeyi, ertelemeyi bir kenara bırakıp en güzel vekil Allah’a, Allah’ın vekâletine havale etmek ve boş hayalleri bertaraf etmektir..
Başkalarının derdi ile dertlenmezsen
İnsan adına layık olamazsın ki sen
(Sa’di, Gülistan)
İnsan adına layık olamazsın ki sen
(Sa’di, Gülistan)
Bir topluluğun, öfkenin şiddetini mertliğin, erkekliğin, adamlığın veya kahramanlığın işareti olarak vehmetmesi ve batıl bir zanla öfkeyi cesaret olarak bilip hayal etmesi, fâsit bir hayaldir.
Öyle uyuma ; yoksa ömrünü tüketirsin; devlet ve ömür, sabah bir duvarda, akşam başka bir duvarda olan güneş gibidirler. Öyle hareket et ki sen dünyayı ye, dünya seni değil.
Gaflet uykusuna yatma ki ülkenin eşsiz güçsüzleri ayağa kalkmasın ve seni hak dergahına şikayet etmesinler.
Pisagoras’tan şöyle nakledilmiştir:
İnsanın kazandığı her meleke , melekî ya da şeytanî meydana gelişe sebep olur.Her biri,hangisine sebep olursa, ahirette onun arkadaşı ve ayrılmaz parçası olur.
İnsanın kazandığı her meleke , melekî ya da şeytanî meydana gelişe sebep olur.Her biri,hangisine sebep olursa, ahirette onun arkadaşı ve ayrılmaz parçası olur.
Kızıl kan , aşıkların gül bahçesidir.
Korkulan ve ümit edilen en üstün sığınak Allah’tır.
Sevgi, ayıp ve kusurları örtme , gizleme sebebidir.
Kişi dünyaya yönelir ve dünya hesaplarına boğulursa, dünya da onun işini tersine döndürür.
Peygamberlerin nassıyla haşr vatanında cehennem yolu üzerine uzatılmış uhrevî sırat-ı müstakîm, huy, ahlak ve davranışlarda orta yol gibidir. Cehennem ise kenarlar, uçlar veya etraf misali erdemsizliklerdir. Bugün bu dünyada sırat-ı müstakîm üzre sabit kadem olan, itidale yol ve yönteminin seyr-i sülûkundan sapmayan kimse, ahirette de sırat-ı müstakîmden geçebilir ve pakların vatanı olan baki cennete erişebilir. Her kim de bu neşede, bu dünya hayatında, sırat-ı müstakîmden sapmaya yol ararsa, ahiret yurdunda sırat-ı müstakîmden geçemez ve asilerin yeri olan cehennemde kalır. Pisagoras’tan şöyle nakledilmiştir: İnsanın kazandığı her meleke, melekî ya da şeytani meydana gelişe sebep olur. Her biri, hangisine sebep olursa, ahirette onun arkadaşı ve ayrılmaz parçası olur Şüphesiz hayr hayırdır, şer de şerdir. Öyleyse insan, huy ve davranışları ile kendisine nasıl bir dost ve arkadaş edindiğini görmesi ve bu noktada tedbirli olması lazımdır.
Gerçek cesur, aklın hükmü gereği cesaret fiilleri ortaya koyan ve o fiilleri ortaya koymada aslî amacı erdemin bizzat kendisi olan kişidir. Bu kişi, çirkin işleri yapmaktan, hayatın sona ermesinden korktuğundan daha çok korkar ve kaçınır. Onun katında güzel ölüm, yerilen hayattan daha üstün ve daha evlâdır. Bundan dolayı en-nâr ve la ‘âr! (Ateş olsun,utanç olmasın!) demişlerdir.
İhtiyar köylü oğluna ne güzel demiş
Göz nurum ne eker isen onu biçersin.
Göz nurum ne eker isen onu biçersin.
İnsanın kazandığı her meleke, melekî ya da şeytanî meydana gelişe sebep olursa, ahirette onun arkadaşı ve ayrılmaz parçası olur. Şüphesiz hayr hayırdır, şer de şerdir. Öyleyse insan, huy ve davranışları ile kendisine nasıl bir dost ve arkadaş edindiğini görmesi ve bu noktada tedbirli olması lazımdır.
Ey insanlar! Öldürülmeseniz de öleceksiniz. İbn Ebi Talib’in nefsi elinde bulunana andolsun ki başa bin kılıç darbesi vurularak öldürülmek, yatakta ölmekten da hafif kalır. Hz Ali bu sözüyle buyuruyor ki unutmak, tevarüs ettiğiniz bir özelliktir; gaflet uykusundan uyanin ve ölmeyeceksiniz, ölüm meleği canınızı almayacaksa, yerinizde dursanız da savaşsanız da ölmezsiniz; fakat öleceksiniz de yatağınızda rahat yatarken de olsa ölürsünüz.
Ve hayru celîsin fi’z-zemâni kitâb.
Vakit geçirmek için en iyi arkadaş, kitaptır.
Vakit geçirmek için en iyi arkadaş, kitaptır.
Kıyamet gününde hasenât mizanına konulacak ilk şey, iyi ahlâk ve cömertliktir. Allah Teâlâ imanı yaratınca, iman, ‘Ya Rabbi! Beni güçlü yap’ diye dua etti. Hak Teâlâ bunun üzerine ona iyi ahlak ve cömertlik ile güçlü yaptı. Küfrü yaratınca ise küfür ‘Ya Rabbi! Beni güçlü yap’ dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ onu cimrilik ve kötü ahlâkla güçlü yaptı. ( Ebu Davut – Tirmizi )
Korkusuzluk; güzel anılmak ve bol mükafat elde etmek için nefsin büyük işlerin peşine düşme hırsıdır.
Sükûnet; din ve inancın saygınlığını veya nefis ve asabiyetin haşmetini korumanın zaruret olduğu düşmanlık ya da savaş durumlarında hafiflik göstermeme melekesidir.
Sebât; kişide elem, acı ve zorlukların artarak tesir etmemesi ve tefsir ettiğinde yol açacağı zafiyetleri vicdandan içeriye yol bulmaması için gerekli olan elem, acı ve zorluklara direnme gücüdür.
Şeriat sırlarının sırhanesine ancak ve ancak nübüvvet nuruyla yol bulunabilir.
Aristo’ya islam filozofları soruluyor. “Bunların hepsi hakkıyla filozoftur. Lakin bu yolda çok büyük tehlikeler ve sayısız helak edici şeyler var; zira vesveselerin tehlikeleri, nefsin istek ve arzularının ayartıcılıkları, batıl saptırma veya aldatmalar, fâsit tahayyüller, sâliki talep çölünde şaşkına çevirir ve başını döndürür. Öyle ifsat edici, fesada götürücü fesatlar çıkar ki küçük bir nümayişle, davranışları, yapıp ettikleri “susamış kimsenin geniş düzlüklerde görüp su zannettiği serap gibi” olan kafirler gibi yoldan çıkabilir, talepten vazgeçebilir.
.
.
Sonında ona gelip ulaşınca orada bir şey bulamaz. (Nur, 24/39)
.
.
Halîlî kattâ’ el-feyâfi ile’l-hummâ
Kesîrun ve erbâbu’l-vusûl kalâil.
( Hummaya dost çoktur keskin sahralarda
Vusûl ehli azdır kavuşma yolunda)
.
.
Sonında ona gelip ulaşınca orada bir şey bulamaz. (Nur, 24/39)
.
.
Halîlî kattâ’ el-feyâfi ile’l-hummâ
Kesîrun ve erbâbu’l-vusûl kalâil.
( Hummaya dost çoktur keskin sahralarda
Vusûl ehli azdır kavuşma yolunda)
Bâr-i vücûd-ı hiş netâbed dilem z’za’f
Likin z’bâr-i aşk keşîden za’if nîst.
Likin z’bâr-i aşk keşîden za’if nîst.
Nefsin bir erdemi olunca, onu korumak ve o erdemli melekeyi uygulamaya geçirmek; iyilerle etkileşim içinde olmasını, onlarla oturup kalkmasını, arkadaşlık geliştirmesini ve kötülerle oturup kalkmaktan kaçınmasını sağlamak vacip olur.
İmam Gazzâlî rahımehullâh şöyle buyuruyor: Öfke kişiyi kendi olmanın dışına çıkardığı için sultanın öfkeliyken hiçbir Müslümana ceza hükmü vermemesi gerekir; zira öfkeliyken hüküm verirse, Sultan kendi nefsinin hazzını ister ve müstahak olunan cezanın veya başka bir hükmün sınırlarını çiğneyebilir.
Gerçek dostluğun göstergesi arkadaşların önemli kusurlarını birbirlerine söylemeleri, birbirlerini uyarmaları ve kusurlardan kurtulmalarına yardımcı olmalarıdır.
Mutlulukların sermayesi ve makamların süsü züht ve kanaattir. Başlangıçta züht olmayınca ahiret yolunun yolcusu hiçbir mutluluğu elde edemez ve erdem tâlibi züht elbisesini giymeden hiçbir makama ulaşamaz.
ilmin afeti unutmaktır.
Çünkü arkadaşın ahlâkının nefis ve ruh üzerindeki etkisi çoktur.
Bugün bu dünyada sırat-ı müstakim üzre sabit kadem olan, itidale yol ve yönteminin seyr-i sülûkundan sapmayan kimse, ahirette de sırat-ı müstakimden geçebilir ve pakların vatanı olan bâkî cennete erişebilir. Her kim de bu neşede, bu dünya hayatında, sırat-ı müstakimden sapmaya yol ararsa, ahiret yurdunda sırat-ı müstakimden geçemez ve asilerin yeri olan cehemmemde kalır.
Mülk-i hestî râ melik coz Vâhid-i Kahhâr nîst
Kahreş ân kez gayr der vâdi-yi Û deyyâr nîst.
Kahreş ân kez gayr der vâdi-yi Û deyyâr nîst.
Varlık mülkünde Tek Kahhâr’dan başka melik yok
O’nun hakimiyetinde başka bir malik yok
kemal ve yetkinlik yolunda istikamet, ancak tek bir şekilde veya tek bir yolla olabilir. Fakat istikametten sapmanın sonsuz yolları vardır.
Her günah zulümdür, ya kendi nefsine ya da başkasına..
Kişinin üstünlük ve alçaklığa önem vermemesi; rahatlık ve sıkıntılara iltifat etmemesi ; bilakis övgü ve yergiden, fakirlik ve zenginlikten etkilenmemesi, değişim ve geçiş ile teessür ve infial durumlarındaki dönüşümlere, tersyüz olmalara yol vermemesi demektir. Bu meleke, o kadar yüksek, öyle asildir ki onun yüksek derecelerine çıkmak, irade yolunun çevik yolcularından başkasına müyesser olmaz ve onun yüksekliklerinin zirvesi, kâmil insanların seçkinlerinin dışında hiç kimse için tasavvur edilemez.Bundan dolayı mutasavvıf meşayihin büyükleri şöyle demişlerdir : Katında övgü ve yerinin eşit olmadığı kişi, fakrın tadını alamaz.
Cesaret, öfke gücü kontrolü ve eğitimidir. Cesaret erdemi, düşünen nefsin korkunç ve tehlikeli durumlarda sabit kalmasını; kaymaya, yoldan çıkmaya yol vermemesini ve doğru görüşün gereği neyse ona göre davranmasını sağlar.
Başarının sahibi Allah’tır
Tale’a’s-subhu lizî’i ayn
ve lem yebka deccâ
/
Gün ağardı gören göze
Kalmadı karanlık gece
ve lem yebka deccâ
/
Gün ağardı gören göze
Kalmadı karanlık gece
Ahlak düşünürü Muhammed b. Es’ad ed-Devvani es- Sıddıki’nin, meşhur adıyla Celâleddîn Devvanî’nin (ö. 908/1502) çevirisini sunduğum eseri, bizzat Devvanî’nin kendisinin belirttiği gibi Levami’u’l-İşrak fî Mekârimi’l-Ahlâk (Güzel Ahlak Hakkında İşrak Parıltıları) başlığıyla kaleme alınmış olmakla birlikte Ahlak-ı Celali diye tanınıp ün kazanmıştır. Özellikle kelam, felsefe ve tasavvufta uzmanlaşmış olan İslam alimi Celaleddin Devvani’nin, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın (1423-1478) isteğiyle oğlu Sultan Halil için yazdığı bu kitap, Nasîtrüddin-i Tûsi’nin (1201- 1274) meşhur eseri Ahlak-ı Nâsıri’den sonra Farsça ahlak kitapları içinde en tanınmış olanıdır.
Insanın yaratılış gayesi olan hilafetin tahakkukunun, ilim ve amele, teori ve pratiğe bağh ve ait olduğu anlaşılmadığı, bu büyūk marifetleri tahsil yolunun niteliği, yolu ve kurallarının kefili olan ilim, ancak ilimlerin en önemlisi ve en faydalısı olabilir. O ise pratik hikmet ve felsefedir. Filozoflar onu ruhâni tip olarak adlandırırlar; zira onun bilgisiy- le, onu bilmekle nefs-i kâmile zerindeki ahlaki denge koru- nabilir. Bu da bedenin hıfzussiıhhası, yani beden sağlığını ko- ruma mesabındandır. Bununla birlikte nākıs, eksik ve kusurlu nefislerin itidal ve dengeye getirilmesi sağlanabilir. Bu da beden- leri hastalıktan kurtarma mesabımıza düşer. Çünkü kötülük melekeleri, nefsânî ve ruhi hastalıklardır. Bu makamda tafsili kelâm odur ki, onun ilmin şerefi, ya onun konusunun şanıyla ya gaye ve faydasının büyüklüğünün büyüklüğün ile ya da burhan ve hüccet belgesiyledir.
Ey kul! Kendine kul olma,
Dünya sana kuldur ve sen Sultansın.
Dünya sana kuldur ve sen Sultansın.