İçeriğe geç

İstikbal İslamındır Kitap Alıntıları – Salih Mirzabeyoğlu

Salih Mirzabeyoğlu kitaplarından İstikbal İslamındır kitap alıntıları sizlerle…

İstikbal İslamındır Kitap Alıntıları

Genç, en azından temsil etme liyakatine talip olmanın sancısını çekendir.
Senden bir şey istiyorum. -Biricik şey, -Tek şey “Samimiyet”
Dünya bir inkılap bekliyor
Bu inkılabın İslam’ın olacağını söylüyoruz
Biz daha önce de dediğimiz gibi kesin bir surette inanıyoruz ki artık insanlık Allah’a dönüyor, onun hayat sistemine sığınıyor. Yine kesin olarak inanıyoruz ki istikbal bu dinin olacaktır!
Varlıkla yokluk arasında öyle müthiş bir hız vardır ki, bu hızın sürekli inkılapları bize her şeyi var gösterir. Aradaki yokluk hissedilmez.
İnsan çok bilgili, fakat ahlâken çok geri olabilir.
Yobazlık, yalnızca sanatı anlama yeteneksizliği değildir; yobaz, toplumun mekanik, ağır, kör ve sakar güçlerini tutan, onlara yardım eden, bir insanda veya dönüşümde rastladığı dinamik gücü tanımayan adamdır.
Tasavvuf, Şeriât’ın dışında bir şey değil ki!..
Bu mevzuda hadis de var: Bir günü, bir gününe eş geçen aldanmıştır.
Meseleyi hemen müşahhas plâna aktarayım: Bir av köpeği yarım saat su dolabına bağlansa yorgun ve mutsuzdur. Buna karşılık 6-7 saat avda koştursa yorgundur, bitkindir ama tabiatına uygun bir iş üzerindedir.
Allah nurunu tamamlayacaktır, kâfirler istemeseler de.
Ve istek, irâdedir.
Hıristiyanlar âlim olunca Hıristiyanlıkla alâkası kesilir, Müslümanlar da cahil olunca İslâmiyet’le alâkaları kesilir
Batı medeniyetinin kötülüğü tesâdüfî değildir; yahut asıl prensiplerine göre yaşamakta kusur eden sırf beşer zaafından da ileri gelmiş değildir. Eksik olan, bizzat asıl prensipleridir. Batı medeniyeti teoride de pratikte de kötüdür!
İslâmî kültürden uzaklaştırıldıktan ve idrâkler iğdiş edildikten sonra nice hikmetlerden mahrum edildiğimiz gibi, sözkonusu hakikati anlayabilmekten bile âciz kaldık!
Tekniğin, endüstrinin, pozitif ilimlerin ilerlemiş olması, ahlâkın da ilerlemiş olmasını gerektirmez; insan çok bilgili, fakat ahlâken çok geri olabilir!
Ama bir sanatçı, gerçeğin sesine kulaklarını tıkamamalıdır, tıkayamaz; çünkü, ancak ve ancak bu davet, yapıcı iradesini belirleyecek ve disiplin altına alacaktır. Sanatçı ancak bu sayede inancını başkalarına aktarabilme yeteneğine kavuşacaktır; bu inanca sahip olmayan bir sanatcı ise, doğuştan kör bir ressama benzer!
Fakat sanki bu ilgilerden hiçbirine bağlı değilmiş gibi kendini boşlukta duyduğu bir ân vardır; bu, tıpkı, bir yaz günü çayıra uzandığımız, acı ve tatlı hiçbir hatırayı canlandıramadığımız, ân’dan ibaret kaldığımızdaki şuur hâlidir. Netice olarak bunu da duyan ruhtur!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geçmiş ve geleceğin şimdide birleşmesi, ruhî bir bütünlük duygusunda ifâdesini bulur.
Ruhun eşya ve hadiselere karşı ‘nasıl’ tavrına karşı akıl ‘niçin’lerle yaklaşır ve fikir meydana gelir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Harp ve değişiklik içinde teknolojinin prensip aradığı ve prensiplerin bombalarla ifade edildiği bir dünyada filozofların söyledikleri değil, söylemedikleri şeyler ürkütücüdür.
Îmân teslimiyettir, pazarlık kabul etmez!
İslâm hiç kimsenin Müslüman oluşuyla şereflenmez, sadece şeref verir.
İnsanlara ahlâklı olun demek yetmez. Önemli olan, insanlara ahlâklı olabilecekleri şartların temini ve hayri ahlâkiliğin temeli olan sosyal gerçeklerin ve zorunlulukların ortadan kaldırılmasıdır.
Zaman, Çağlarüstü Mutlak Fikir’e tâbidir; Çağlarüstü Mutlak Fikir, zamana değil!
Doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olamayacağı
Komünizm, Fransız İhtilâlinden sonra binbir kola ayrılan, devamlı göğü tarayan milyonlarca projektör gibi yüzbinde yolunu şaşıran, kendine yol arayan insanoğlunun nihayet intiharından başka bir şey değildir!
İslam hiç kimsenin müslüman oluşuyla şereflenmez,sadece şeref verir..
“Ne aşkınız aşka, ne hırslarınız hırsa, ne gamınız gama, ne neşeniz neşeye benziyor; dostlukta hodbin, kinde korkak ve fedakârlıkta gösterişçisiniz!..”
Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir mekândan bir ışık fışkırdı.. Daima böyledir. İlâhî tecelliler hep böyle tepeden inme gelir. Allah’ın tecellileri, yapmacıksız ve zorlamasız, boynunuz bükük, kendi döşeğinizde otururken görünüverir.
BİR’i bulduktan sonra, sayısızı elde etmek, sadece bir amelelik işi!
İlim ‘kesbî’ tâbiriyle ifâde ettikleri, çalışarak, uğraşılarak elde edilen bir şey değil; ‘vehbî’ dedikleri ruhânî bir feyiz eseri..
Şeriatte seninki senin, benimki benim.. Tarikatte seninki senin, benimki de senin.. Hakikatte ne seninki senin, ne de benim ki benim..
Âşıklık davasında bulunmak kolaydır fakat ona delil ve bürhan lazımdır; bu iş, kendi kendine gelin güvey olup da kendi nefsinde kemâl dikizleme işi değildir.
Sözümüzden bir hisse almayanın, sükûtumuzdan da alabileceği bir şey yoktur
İslam,eskilik ölçüsüyle ezel kadar eski ve yenilik ölçüsüyle ebed kadar yenidir;bunu anlayacak ve anlatacak cihan çapında fikircilere ihtiyaç var,herbiri mukaddes ölçülerin papağanvari ezbercilerine değil
Bilgi, bilene; sevgi, sevene; ümit, ümit edene; iman, sahibine; dava ise, Madem ki ben varım, öyleyse bu dava var! diyebilene var!

Ve bütün bunlar, fikir, ahlak, aşk, eda, tavır ve iş tezahürlerinin manâlandırılması
Atmasyonculuk yok!..

Bilgi, bilene; sevgi, sevene; ümit, ümit edene; iman, sahibine; dava ise, Madem ki ben varım, öyleyse bu dava var! diyebilene var!

Ve bütün bunlar, fikir, ahlak, aşk, eda, tavır ve iş tezahürlerinin manâlandırılması
Atmasyonculuk yok!..

Bilgi, bilene; sevgi, sevene; ümit, ümit edene; iman, sahibine; dava ise, Madem ki ben varım, öyleyse bu dava var! diyebilene var!

Ve bütün bunlar, fikir, ahlak, aşk, eda, tavır ve iş tezahürlerinin manâlandırılması
Atmasyonculuk yok!..

Sözümüzden bir hisse almayanın sükutumuzdan da alabileceği bir şey yoktur..
İslam hiç kimsenin müslüman oluşuyla şereflenmez,sadece şeref verir..
Zaman idrâkı olmayan bir insanda nizâm belirtici hiçbir doğuş olmaz.
Çin’de demiryolu yapılacak. Mühendisler kapılarının önünden demiryolu geçirecekleri aileleri ikna etmek için 1 ayda gittiğiniz yolu bundan sonra 1 günde gideceksiniz! şeklinde açıklamalar yapıyorlar. O zaman yaşlı bir Çinli şunu soruyor:
— Peki geri kalan 29 gün ne yapacağım!
İmân, teslimiyettir, pazarlık kabul etmez!
Evet, İslâm, ilim ve akla uygundur! sözü yanlıştır. Uygun olmadığı ilim ve akıl karşısında İslâm nedir? Yanlış mı?
– ( ) Fikir ve ruh pabuçlukta beklerken, heyecan vesilesi nerelerde görülüyor, fatihlik ruhunu kimler temsil ediyor ve kahramanlık ölçüsü ne!
Dünya çapında gerçek bir kahraman gözlenirken, onu tanıyabilecek göz nerede?..
Her kültürün bir zaman idraki ve buna bağlı düşünce alışkanlıkları vardır

İslâmi kültürden uzaklaştırıldıktan ve idrakler iğdiş edildikten sonra nice hikmetlerden mahrum edildiğimiz gibi, sözkonsu hakikati anlayabilmekten bile aciz kaldık!..

İslâm hiç kimsenin Müslüman oluşuyla şereflenmez, sadece şeref verir.
-Mutlak Fikir olmadan, hakikatin hakikati hâlinde, hiçbir ahlâk, hiçbir psikoloji, hiçbir anlayış, hiçbir tarih, hiçbir matematik, hiçbir tarih görüşü diğeriyle mukayese imkânına sahip değildir; Mutlak Fikir olmadan, -ki bu bir imân davasıdır-, Bütün Fikir olmaz!
Kuşatıcı tarih, mihrakında Allah Sevgilisi’nin bulunduğu Peygamberler tarihidir
herkesin komünizmi kendine garabeti!
Anlaşılması lazım: ilim ve akla uygunluktan dolayı imân etmekten bahsetmek, kendi yonttuğuna tapmaktan farklı olmayan bir çeşit putperestliktir.
İslâm’ı ilim ve akla değil, ilim ve aklı İslâm’a tasdik ettirmek
-Modern ilmin 14 asır geriden takip ettiği Kur’ân’ı Kerim, ben şehadet ederim ki Allah Kelâmı’dır!
Mürid: Suyu çok olan deniz Mürîd: İrade eden, isteyen.
-Muayyen sahalarda dinin hikmetlerini en doğru anlayışla topluma aplike edecek ve insanlara yaşanmaya değer hayatı bildirecek fikircilere ihtiyaç var
Dünya bir inkılâp bekliyor Bu inkılâbın İslâm’ın olacağını söylüyoruz
-İslâm, eskililik ölçüsüyle ezel kadar eski ve yenilik ölçüsüyle ebed kadar yenidir; bunu anlayacak ve anlatacak cihan çapında fikircilere ihtiyaç var, herbiri mukaddes ölçülerin papağanvârî ezbercilerine değil
Şeriatte seninki senin, benimki benim Tarikatte seninki senin, benimki de senin Hakikatte ne seninki senin, ne de benimki benim
Bizim makbulümüz olan her söz bizim gözümüzdür
Şeriate aykırı hiçbir hakikat olamaz, çünkü hakikatler Allah’ın tecellisidir.
Fikir adamı Spencer:
-İslâm şeriatı, hayret verici öyle kurallar koymuştur ki, ona tercih edilecek daha üstün hükümler mevcut değildir. Batı medeniyeti ancak İslâm’la ilerler!
Rönesans’tan bugüne kadar yetişmiş hiçbir Avrupalı filozof yoktur ki, İmâm-ı Gazâli’den ışık almış olmasın!
Bugün, kadın ve erkek, ahlâkî ölçüler kayboldukça ve bu husustaki geçmişin göreneği tükendikçe, sapıklaşmakta ve cinsiyet kimliğini kaybetmeye gitmektedirler
Aradan 14 asır geçmiş olmasına rağmen, Hazret-i Muhammed zamanımızda da günün adamıdır.
Harvard Üniversitesi Profesörlerinden Hocking:
-Hayatın hakikatini intibak bakımından İslam kanunlarından üstünü yoktur. Hakikati itiraf etmek lazım gelirse, İslam bizim yükselmemiz için gereken bütün maddelere sahiptir!
İslâm hiç kimsenin Müslüman oluşu ile şereflenmez, sadece şeref verir.
Neil Armstrong: Amerikalı ve ayağa ilk adım atan astronot.. Geçtiğimiz Şubat (1982) ayında Mısır’da bir konferansa katılıyor ve konferans devam ederken ezan sesi duyuluyor:
-Nedir bu ses?
– Ezan okunuyor!
– Ben bu sesi aya ilk ayak bastığım anda da duydum ve ürperdim!
Gazetenin verdiği habere göre, Neil Armstrong’un Müslüman oluş hikayesi böyle..
İslam, eskilik ölçüsüyle ezel kadar eski ve yenilik ölçüsüyle ebed kadar yenidir. Bunu anlayacak ve anlatacak cihan çapında fikirlere ihtiyaç var. Her biri mukaddes ölçülerin papağanvârî ezbercilerine değil..
Dünya bir inkılâp bekliyor.. Bu inkılâbın İslâm’ın olacağını söylüyoruz..
Anlaşılması lazım: İlim ve akla uygunluktan dolayı iman etmekten bahsetmek, kendi yonttuğuna tapmaktan farklı olmayan bir çeşit putperestliktir.
Muayyen sahalarda dinin hikmetlerini en doğru anlayışla topluma aplike edecek ve insanlara yaşanmaya değer hayatı bildirecek fikirlere ihtiyaç var..
Sözümüzden bir hisse almayanın, sükûtumuzdan da alabileceği bir şey yoktur
Anlayana lafın çoğu da bir, azı da

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir