İçeriğe geç

Korkunun Felsefesi Kitap Alıntıları – Lars Svendsen

Lars Svendsen kitaplarından Korkunun Felsefesi kitap alıntıları sizlerle…

Korkunun Felsefesi Kitap Alıntıları

Korku denen kötülükle acıları uzatmadan zamanla onlara alışacağım.. Acı çekmekten korkan insan zaten korktuğundan acı çekiyordur…
Montaigne
Korku batıl inancın ve zulmün ana kaynaklarından biridir.. Korkuyu zapt etmek, hem hakikat peşinde koşarken hem de yaşamaya değer bir hayat için çabalarken , bilgeliğin ilk adımıdır.
Geçici güvenlik uğruna temel özgürlüğünü feda edenler, ne özgürlüğe ne de güvenliğe layıktırlar..
Korkunun bir yıkıcı bir de yapıcı tarafı vardır: Sizi ruhen yıkabilir de dünyayla yeni, daha iyi bir ilişkinin kapısını aralayabilir de…
Aristoteles ahlaki eğitimin büyük ölçüde doğru şeyi doğru zamanda doğru şekilde hissetmeyi öğrenmekle ilgili olduğunu vurgular. Duygularımızı, bizi çeşitli durumlar karşısında doğru varsayımı yapmamızı sağlayacakları ve bu bilgiyle uyumlu hareket etmeye sevk edecekleri şekilde idare etmeyi öğrenmemiz gerekir. Katharsis’ in korkuyla ilişkisinde sahip olduğu önemli özelliklerden biri bize doğru şeylerden doğru zamanda doğru şekilde korkmayı öğretmesidir.
Kitaptan “katharsis”

Arınma (Yunanca:Κάθαρσις) olarak da bilinen katarsis, Aristoteles’in Poetica adlı yapıtından alınmış bir sözcük olup; ilgili yapıtta trajedinin seyirci üzerindeki etkisini anlatır. Ayrıca Platon’un Devlet adlı eserinde de zikredilen, adil ve onurlu yöneticilere atfedilen bir felsefi terimdir. Literatürde, ruhun hem özgürlüğüne hem de tarafsızlığına kavuşturulmasını simgeleyen bir retorik olan Katarsis, özünde ruhani başkalaşmayı, hatta bunun için bazen boyut değiştirmeyi (Astral olarak) de anlatmaktadır.

Psikanalizde, bilinç dışına itilmiş duyguların yaşanıp boşalım olanağına kavuşturularak hastanın patojen duygulardan ve nevrotik belirtilerden kurtarılmasıdır.

Antik Yunan’da bir tür ruh dönüşümü olarak kabul edilen Katharsis, ruhun kötülüklerden arındırılması olarak benimsenmiştir. Aristo, katharsis hakkındaki düşüncesini, Poetica’da açıklarken, tiyatronun insana kendisini dışarıdan gösterdiği için arzulardan arınmasını sağladığını söylemektedir.

Neden aşk titretemiyor yüreğimi korku gibi?
.
.
Ben karar verebilirim, yalnızca ben onu reddedebilirim ya da kabul edebilirim.
Beni doğru yola kimse geri götüremez.
.
.
Kendimizi herhangi bir duyguya, o duyguya sahip olmayı öylece isteyerek taşıyamayız. Tam tersine duygular bilinci “ele geçirir” ve “edilgenleştirir.”
.
.
İnsani zaafımızın anlamı, taşımamız gereken şeylerin, elde etmek için gayret sarf etmemiz gerekenlerden fazla olmasıdır.
.
.
“Dünya, kendimizi bütünüyle evde hissedemeyeceğimiz yerdir.”
.
.
“Korku insan içindeki her şeyi yok edebilir; aşkı, inancı, hatta şüpheyi bile. Öyleki; korku, onun varlığını istila eder; düşüncelerinde çınlar, kalbinde pusuya yatar; dudaklarında son nefesinin verdiği mücadeleyi izler.”
“Tüm korkular bir şey için duyduğumuz sevgiden kaynaklanır.”
.
.
Riskin bir karşılığı olmalı bebeğim ????
İnsan eylem alanında bile katı bir olgular dünyası içinde veya doğrudan doğruya gereksinme ve isteklerine göre yaşayamaz. Tersine hayali duyguların, umut ve korkuların, yanılgı ve yanılsamaların, kuruntu ve düşlerin ortasında yaşar.
Epiktetos, ‘ insanı rahatsız edip korkutan nesneler değil, onun nesnelere ilişkin sanı ve kuruntularıdır’ demişti…..
Bir duygu dünyayı tamamen değiştirir.
Acının sınırı vardır, ama korku sınır tanımaz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Burada bu siyasi aktörler kitle iletişim araçlarıyla tam bir dayanışma içindedir, çünkü insanları korkutmak kuşkusuz gazete sattırır ve insanları televizyon ekranlarına çeker- işte tam bu nedenle televizyon haberleri ve gazeteler çoğunlukla en korkutucu haberleri nakletmek hususunda birbirleriyle rekabet halindeymiş gibi görünürler…
Korkuyu halkı emrimi yerine getirsinler diye manipüle etmek için kullanıyorum:’
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ahlakçıların iyi niyeti onların namussuzluk dedikleri bendeki şeye çarpıp kınlıyor
Gidip kendi kendime duvara karşı bağırıp çağıracağım
Çünkü hiçbir şey hissetmemektense kötü hissetmeyi yeğlerim
Korku dünyaya renk katar. Korkusuz bir dünya ölümüne sıkıcı olurdu.
Riskin bir karşılığı olmali bebeğim
Tüm korkular bir şey için duyduğumuz sevgiden kaynaklanır.
Tüm korkular bir şey için duyduğumuz sevgiden kaynaklanır
Korku için emin bir çare amigdali devre dışı bırakmaktır zira amigdalleri zarar görmüş insanlar korku hissetme kabi­ liyetine sahip değildir,
Korku hissetme yetisine sahip olmayan bir ya­ratığın hayatta kalma ve üreme şansı hayli düşüktür.
Bir duygu dünyayı tamamen değiştir
Mutlu insanın dünyası, mutsuzunkinden başka bir dünyadır.
Bebeğim, işte karşında yine korku
Son yine yakın.
Korku, halkı
kontrol eden bir duyguya dönüşmüştür ve artık çok sayıda
sosyal bilimci, bugünün toplumunun en iyi korku kültürü
olarak tarif edilebileceğini iddia etmektedir. Korku, dün­yayı değerlendirdiğimiz kültürel olarak belirlenmiş bir bü­yüteç haline gelmiştir.
Neden aşk titretemiyor yüreğimi korku gibi?
Filozof F.H. Bradley’in de dediği gibi: “Korkmayı kesmiş bir insan umursamayı da bırakmıştır.” ….
…Oysa umut iyimserdir, güven verici, etkin ve özgürleştiricidir. Korku bizi aşağıya çeker umut yükseltir.
Kurbanlar ve korku kültüründe, ilerleme fikri bir olanaksızlıktır.
“Korkmamız gereken tek şey, korkunun kendisidir.” ….
…başkalarına korku bulaştırmak belki de kendi amaçlarını gerçekleştirmek için en etkili araçtır.
Filozof Giorgio Agamben’le birlikte, bugün daimi bir olağanüstü hal içinde yaşadığımızı söyleyebiliriz; öyle ki bu dünyada ciddi tehlikelere yapılan referanslar neredeyse iskambil oyunundaki koz gibi iş görür ve bu kart tanınmış demokratik hakları koz olarak kullanır.
… Korkumuz muhtemelen korktuğumuz şeyden çok kendimiz hakkında bir şeyler söyler. Bir şeyden korkuyor olmamız illa da ondan korkmamız gerektiği anlamına gelmez. Ama yalnızca bir şeyden korkulduğu için yetkililer çoğunlukla özgürlüğümüzü aşındıran tedbirler alma yoluna giderler— kaldı ki sonuçta illa daha emniyette olmayabiliriz.
Psikanalist Adam Philips, Londra’da evinin önünde durup etrafa mısır tanelerini saçan hoca hakkında bir fıkra anlatır. Oradan geçmekte olan bir İngiliz beyefendi ona bunu neden yaptığını sorar: Hoca “kaplanları uzak tutmak için” diye cevap verir. Beriki civarda hiç kaplan olmadığını söyleyerek karşı çıkar. Hoca da “demek ki işe yarıyor” diye lafı gediğine koyar.
Korku batıl inancın ana kaynağı ve zulmün ana kaynaklarından biridir. Korkuyu zapt etmek, hem hakikat peşinden koşarken hem de yaşamaya değer bir hayat için çabalarken , bilgeliğin ilk adımıdır.
— Bertrand Russell
Korkunun nedenlerine karşı sürdürülen mücadelenin bizzat kendisi korkuya neden olur. Siyasi özgürlüğümüzün önemli bir parçası tam da çok büyük korkular yaşamadan hayatlarımızı sürdürmekten oluşur.
Özgürlük ve adalet, siyasal düşüncemizde korkunun rolünden daha temel bir rol oynamalıdır.
Korkuyu kullanarak kendini meşrulaştıran ve vatandaşlarının itaat etmesini sağlayan bir devlet temelde bir demokrasi yaratıyor değildir, çünkü korku stratejisi demokrasinin ana cevheri olan özgürlüğün kuyusunu kazar.
… ABD’de eyaletler, başka şeyler arasında, bu devleti hedef alan terörist sayısına dayanan terörizmle mücadele için fon ayırır, ödül koyarlar…
Sonuç hayli absürttür. Bütün ABD de resmî olarak 77.069 potansiyel terörist hedef vardır— fakat tuhaf olan şudur ki Indiana Eyaleti’nde New York’tan %50 daha fazla ve Kaliforniya’nın iki katı terörist hedef vardır. Liste, beş çalışanıyla Amişler tarafından işletilen bir patlamış mısır imalathanesini, Sweetwater’daki bit pazarını, dondurma ve çörek dükkanlarını vs. kapsar.
Siyasi korku boşluktan doğmaz -yaratılır ve devam ettirilir.
… Tüm bu kitaplar çok satar olmaya başlamış ve Batı’nın —özellikle de ABD’nin— dışarıdan tehdit edildiğini söyleyen muayyen bir görüşü yaymaya katkıda bulunmuştur. ….
Öyleyse bu tehditlerin ortaya çıkardığı sorunun yanıtı, güvenliğe ve düzene giderek artan bir vurgu yapılmasıdır, böylece bunlar iç ve dış politikada en önemli endişe kaynakları haline gelirler.
Cartman: “Korkuyu halkı emrimi yerine getirsinler diye manipüle etmek için kullanıyorum.”
Bart Simpson: ‘Ha, terörizm gibi bir şey değil mi?”
Cartman: “Dostum, terörizm gibi değil! Terörizmin ta kendisi!”
—Sout Park (2006)
..Biliyoruz ki var olan en aşağılık şeylerden biri güvensizlik tohumları ekmek ve saçmaktır.
Toplumsal korku, başka insanlara karşı kendiliğindenliği öldürür ve bu yüzden de toplumsal ilişkileri dinamitler. Bu bakımdan bir korku kültürü, güvenin ayrışma yarattığı bir kültürdür.
Korku ve güvensizlik kendi kendilerini devam ettirirler.
Duygular basitçe “verili” şeyler değildir, geliştirilip değiştirilebilir. Alışkanlıklar genel ifadeyle, insanların normalde farkında olmadıkları ama bilince çıkarılabilir edinilmiş yanıtlar/tepkiler olarak tanımlanabilir. Alışkanlıklar bir yetinin tekrarına dayanır. Hegel alışkanlıklardan ikinci bir doğa olarak bahseder. Bu onlar hakkında asli bir şeyi yansıtır, çünkü alışkanlıklar bizim dünyayla ilgilenmemizde öyle temel ve kendiliğinden açıktırlar ki adeta başka türlü olmaları mümkün değildir. Fiziksel ve zihinsel alışkanlıklar vardır ve kravatı belli bir şekilde bağlamak,… belli nesnelere ve durumlara duygusal olarak tepki vermek, bunların hepsi alışkanlıklar olarak tarif edilebilir.
Korku kuşkusuz saldırıları güdüler. Bu Thukydides’in Pelopomessos Savaşı’nın neden patlak verdiğine dair yaptığı açıklamada önemli bir noktadır; Spartalılar korkmuştu çünkü Atinanlılar çok daha fazla güçlenmişti ve bu yüzden de çok büyük bir tehlike arz ediyorlardı.
…İnsanın simgesel etkinliği geliştikçe fiziksel gerçeklik bu gelişmeye oranla art alanda kalır gibi görünür… Kendisini dilsel biçimler, sanatsal imgeler, söylencebilimsel simgeler veya dinsel törenler içine öylesine kapamıştır ki bu yapay ortam araya girmeden hiçbir şeyi görüp bilemez. Durum teorik alanda da eylemsel alanda da aynıdır. İnsan eylem alanında bile katı bir olgular dünyası içinde veya doğrudan doğruya gereksinme ve isteklerine göre yaşamaz. Tersine hayali duyguların, umut ve korkuların, yanılgı ve yanılsamaların, kuruntu ve düşlerin ortasında yaşar. Epiktetos, “ insanı rahatsız edip korkutan nesneler değil, onun nesnelere karşı sanı ve kuruntularıdır” demişti.
İnsani korkuyu diğer hayvanların yaşadığından farklı kılan öncelikle fizyoloji değil, daha ziyade korku uyandıran muktedir şeylerdir. Aristoteles şöyle yazar: “Bizim korkutucu şeylerden korktuğumuz açık; bunlarsa genellikle söylenebileceği gibi kötüdürler, bundan ötürü korkuyu kötülüğün beklentisi olarak tanımlarlar. Nitekim biz bütün kötülüklerden korkarız, sözgelişi kötü ünden, yoksulluktan, hastalıktan, dostsuzluktan, ölümden.”
Biyolojik açıdan konuşursak, büyük oranda, diğer hayvanlar gibi korku duymamızı sağlayan bir donanıma sahibizdir ancak bizim zihinsel, dilsel ve simgesel yeteneklerimiz duygularımıza bambaşka bir mahiyet kazandırır.
Korku için emin bir çare amigdali—beynin duygu merkezi— devre dışı bırakmaktır zira amigdalleri zarar görmüş insanlar korku hissetme kabiliyetine sahip değildir, üstelik hayatlarının tehlikede olduğu durumlarda bile.
Neyden ve ne kadar korktuğumuz bizim dünya anlayışımıza, bu dünyada hangi tehlikeli güçlerin olduğuna ve bu güçlere karşı kendimizi korumak için ne gibi imkanlara sahip olduğunuza bağlıdır.
Duygular bir evrimsel, bir toplumsal, bir de kişisel tarihe sahiptir ve onları anlamak istiyorsak bu üçünü de hesaba katmamız gerekir.
Fenomenolog Maurice Merleau- Ponty farklı duyguların ifadelerinin kültürden kültüre değişiklik gösterdiğini iddia eder:
‘Öfke mimiğiyle sevgi mimiği bir Japon İle bir Batılıda aynı değildir. Daha kesin bir ifadeyle, mimiklerin farklılığı bizzat duygulardaki bir farklılığa tekabül eder.Bedensel teşekkül bakımından olumsal olan sadece jest değildir, durumu karşılama ve yaşama biçiminin kendisi böyledir.’
…Sorun, böyle bir korkunun yaşamlarımızda nasıl bir rol oynamasına izin verdiğimizle ilgili.
Her çağın kendi korkusu olmuştur,…,
Bugün dünyanın bizim coğrafyamızda yaşayan insanları arasında ebedi cehennem azabından korkan pek bulunmazken, kanserden, terörizmden ve ekolojik felaketlerden korkanların sayısı git gide artmaktadır.
…Ama bir bilgi ya da haber yeterince tek taraflı olarak gözümüze sokulursa herhangi bir şey tehlikeli olarak sunulabilir.
Özellikle de korku, kamu otoriteleri, siyasi partiler ve baskı grupları için önemli bir siyasi kaynaktır.
Evet, korkmamız gereken bir sürü olgu vardır. Ama sanki sorun daha ziyade, her şeyi korku bakış açısından görüyor olmamızdır.
“Korku içinde yaşamak bayağı bir deneyimmiş değil mi?
İşte köle olmak da öyle bir şey.”
…Bu kültür, eldeki verilere bakıldığında, tam da insanlık tarihinde en güven içinde yaşadığımız bir zamanda ortaya çıkıyor. Korku kültürüne yönelttiğim en önemli savlardan biri onun özgürlüğümüzün altını oyuyor olması.
Neden aşk titretmiyor yüreğimi korku gibi?
Thomas Aquinas ‘ın belirttiği gibi, Tüm korkular bir şey için duyduğumuz sevgiden kaynaklanır.
Gidip kendi kendime duvara karşı bağırıp çağıracağım
Çünkü hiçbir şey hissetmemektense kötü hissetmeyi yeğlerim
..doğrusu yüce olan nesne değil nesneyi seyreden kişidir.
Zaman zaman son derece yüksek ölüm oranına sahip olduğu için korkutucu olan bir virüs sahneye çıkar.
Risk farkındalığı moda haline gelmiştir. Paranoya Şıklığı yeni trenddir.
Korkmayı kesmiş insan umursamayı da bırakmıştır.
Sefalet içinde yaşayan ama şartların düzeleceğine, işlerin yoluna gireceğine inanan insanlar, daha yüksek yaşam standartlarına sahip olup da gelecekte işlerin sarpa saracağini düşünenlere göre genel itibarıyla hayatlarından daha memnundurlar
Risk alanı içinde, sadece iyi ya da kötü yoktur, daha ziyade daha az ya da daha çok risk teşkil eden bireyler vardır. Herkes diğer herkes için daha az ya da daha çok riski temsil eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir