İçeriğe geç

İşte Böyle Buyurdu Zerdüşt Kitap Alıntıları – Friedrich Nietzsche

Friedrich Nietzsche kitaplarından İşte Böyle Buyurdu Zerdüşt kitap alıntıları sizlerle…

İşte Böyle Buyurdu Zerdüşt Kitap Alıntıları

“Boyun eğmektense, ümitsiz olun daha iyi.”
Ah keşke benim şu sözümü anlasanız Her zaman ne isterseniz onu yapın ama önce önce istemeyi bilen insanlardan olun.Yakınlarınızı kendiniz gibi sevin ancak kendinizi seven insanlardan olun.
Hizmet ediyorum hizmet ediyorsun hizmet ediyoruz efendilerine böyle ikiyüzlülükle tapınırlar ve ilk efendi sadece ilk hizmetkarsa vay haline!
… Hak vermek, hak almaktan daha zordur ve armağan etmek bir sanattır. Sanatların ve iyiliklerin en incesi en yücesidir.
Insanın iyi bir adı ve küçücük de olsa bir serveti yoksa kötü uyur.
Ve üzerimde – nasıl da gül kırmızısı bir sessizlik! Nasıl da bulutsuz bir suskunluk!
Ara sıra bir tutam zehir, hoş rüyalar gördürür. Ve sonunda fazlaca zehir rahatlık içinde öldürür.
Zavallı dünya!
Her şeye yeniden sizin tarafınızdan değer biçilmeli.
Uyku basit bir sanat değildir.Onun için bütün gün uyanık kalmak gerekir.
Beni anlamıyorlar.
Ben, bu kulaklara göre ağız değilim.
Sahiden, ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olamadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara !
Yıldırımların kahkahaları arasında derinlere sağanaklar yadırmak istiyorum.
Gerçekten, insan kirli bir ırmaktır, kirli bir ırmağı kirlenmeden içine alabilmesi için bir insanın deniz olması gerekir.
Ve bir dost sana kötülük yaparsa ona şöyle de: Bana yaptığını sana bağışlıyorum. Fakat kendine yaptığını ben nasıl bağışlayayım
“Nasıl uzaklaştırıyorsa kıskanç aşık en sevdiğini kendinden, nasıl sertken bile yumuşaklığını koruyorsa, ben de öyle uzaklaştırıyorum mutlu saatimi kendimden.”
Bu aralık, kendi kendimle konuşuyorum. Kimse bana yeni bir şey anlatmıyor. Bari kendimi kendime anlatayım.
Güneşin doğuşuna hiç şahit olmayanlar, batışını ‘romantizm’ sanırlar
Her şeyi, insanı da gören tanrı: ölmeliydi bu tanrı! İnsan katlanamaz böyle bir tanığın yaşamasına.
Bir küçük intikam, hiç intikam almamaktan daha insancıldır.
Erkek, seven bir kadından korkmalı.
Kadın o zamn her şeyi feda eder.
Terk edilmişlik başkadır, yalnızlık başka.
Kendi istemini kendi belirleyen ve her türden boyun eğmeyi reddeden herkes benim dengimdir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Gözleriniz bana pek zalim gelir.
Sıkıntı içinde olanlara şehvetle bakarsınız.
Şu erkeklere bir bakın. Dünyada bir kadınla yatmaktan başka, bir şey tercih etmediği nasıl da gözlerinden okunuyor.
Ah, dünyada merhametlilerin budalalıklarından daha büyüğü görülmüş müdür? Dünyada merhametlilerin budalalıklarından daha çok acı çektiren bir şey var mıdır?
Bana uygun kulağı olmayan kimsenin bulunmadığı bu yerde ne söyleyeyim? Bari rüzgârlara haykırayım!
Utanç, utanç, utanç. İnsanın tarihi bundan ibarettir ..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bazı adamlara elini değil, yalnız pençeni uzatmalısın. Ve isterim ki pençenin tırnakları olsun ..
Kendi sözünü dinlemeyen , buyruk altına girer; canlılar böyledir.
Dünya dediğiniz şeyi siz, kendiniz yaratmalısınız. O sizin aklınız, hayaliniz, iradeniz, sevginizden ibaret olmalı.
Güvenmeyin kendi adaletinden çok sık söz eden hiç kimseye!
Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim..
İnsan olmak, üstesinden gelinmesi gereken bir şeydir.
Çünkü disleri dusen bir ağzın artık her gerçeği söylemeye hakkı yoktur.
Mevsim sonbahar, gök berrak, ikindi zamanı. Görün çevrenizdeki doygunluğu!
Mevcut olan her şeyin değeri tarafınızdan tekrar belirlensin!
Yalnizliga çekilmek ve kendine ait yolu açmak istediginde, biraz durakla ve dinle:
Kendine özgür mü diyorsun? Gözün bana şunu apaçık bir sekilde söylemeli: Özgür; ama ne amacla?
Ah, bizde ne cahillikler, ne yanılgılar vücut buldu!
Kalbiniz bir nehir gibi dolup taşarak aktığında, etraftaki herkes için bereket olur.
İnsanlarla olan iliski karakteri bozar, özellikle karakter bulunmazsa.
Birisi yakinina kendisini aradigi icin gider. Digeri kendini kaybetmek istedigi icin
Bütün derin kaynakların algılanışı yavaştır. Derinliklerine düşen bir seyin ne oldugunu anlamak icin uzun zaman beklemeleri gerekir.
Çenelerinizin ve tutkularinizin dumaninda mi boğulmak istersiniz!
Bu ağacı ellerimle sallamak isteseydim bunu yapamazdım fakat bizim göremediğimiz rüzgar onu canından bezdirip istediği gibi büküyor.Görünmez ellerdir bizi en fazla canımızdan bezdiren ve eğip büken
İnsanın durumu da ağacınkine benzer.Yukarıya, aydınlığa ulaşmak istedikçe, kökleri toprağın içine, karanlığa, derinliğe … yönelir.
Hayatı taşımak zor fakat bu kadar çıtkırıldım olmayın! …
Üzerine bir damla çiğ düştüğü için tir tir titreyen gül tomurcuğu ile ortak yanımız ne ?
Hayatı sevdiğimiz doğru fakat hayata alışık olduğumuz için değil sevmeye alışık olduğumuz için.
Dağlardaki en kestirme yol doruktan doruğa gidilen yoldur fakat bunun için uzun bacaklarının olması gerekir.Özdeyişler doruk noktası olmalı, sözün yöneltildiği kişiler ise iri yarı ve uzun boylu.
Fakat düşünce, fiil ve fiilin görüntüsü farklı şeylerdir. Nedenselliğin çarkı bunların arasında işlemez.
Ve sen kız saçlı hakim, düşüncelerinde yaptığın şeyleri yüksek sesle söyleseydin, herkes “komşu pisliği ve zehirli solucanı!’’ diye bağırırdı.
Oysa devlet iyinin ve kötünün tüm dilleriyle yalan söyler; her söylediği yalandır- ve her ne varsa elinde, onu çalarak elde etmiştir.
Birçokları için tuzak kuranlar ve bu tuzağı devlet diye adlandıranlar yok edicilerdir: Bir kılıç ve yüzlerce hırs asarlar onların üzerlerine.
“Bilmek için gözlerini her şeye çeviren biri nesnelerin ön yüzünden başka ne görebilir ki?”
Saygı denen şey kalmadı kimsede: bundan kaçıyoruz biz de işte.
Söyleyin bana kardeşlerim, tüm şeylerin en harikası zaten en iyi kanıtlanmış olan değil midir?
“Henüz sözüm hiçbir dağı yerinden oynatmadı ve konuştuklarım insanlara ulaşmadı, insanların arasına gittim ama henüz varamadım yanlarına.”
“Ah, usandım en yüce ve en iyilerden: onların ‘yüce’liği yukarıya, dışarıya, öteye, Üstüninsana çıkmamı gerektirdi.”
Gerçekten insan kirli bir nehirdir ve kirli bir nehri içine alıp ta kirlenmemek için insanın bir okyanus olması gerekir
Veeee geçenlerde şöyle dediğini işittim şeytanın : Tanrı öldü; insanlara duyduğu merhamet yüzünden öldü Tanrı.” —
Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatçısıdırlar. Kendi alevinle yakmaya hazır olmalısın kendini: Önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki?
Sefilliklerinden kaçmak istiyorlardı ve yıldızlar onlara çok uzaktı.
Bu ağacı ellerimle sallamak istesem bunu yapamam; fakat bizim görmediğimiz rüzgar, onu sarsar ve istediği tarafa eğer. Biz en çok, görünmeyen eller tarafından eğilir ve yoğruluruz.
Oysa devlet iyinin ve kötünün tüm dilleriyle yalan söyler; her söylediği de yalandır – ve her ne varsa elinde, onu çalarak elde etmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir