İçeriğe geç

Gitmekti Benim Payıma Düşen Kitap Alıntıları – Furuğ Ferruhzad

Furuğ Ferruhzad kitaplarından Gitmekti Benim Payıma Düşen kitap alıntıları sizlerle…

Gitmekti Benim Payıma Düşen Kitap Alıntıları

Toprak olan o kadın
Acaba benim gençliğim miydi?
Düşen bir yapraktan bile daha yalnızım
Benden uzak mutluluğun ağır yüküyle.
Nice güneşler gördüm batıda batan
Oysa benim güneşlerim
Soldu güneyde batıya varmadan
Ey Tanrım
Bir an olsun aç yüzüme cehennemin kapılarını
Daha fazla gizleyemem yüreğimde
Cehennemin kavurucu sıcaklığını.
Sen!
Sen!
Öyle içimdesin ki sen!
Ve gitmek seninle sınırsız çöllere,
ve vurmak başımı taştan taşa,
ve bedenimi atmak dipsiz dalgalara.
Haykırdım acılarımı karanlığın dipsiz kuyularına
Evet kaçtım!
Çünkü dayanamam artık parıldayan gözlerdeki yaşa.
Evet kaçtım!
Çünkü duramam bu acımasız tufanın karşısında.
Ve düştü bana yardan ayrılık
kaldı geriye örselenmiş bir vicdan ve bir kalp!
O da kırık!.
Ne yaparsın hayat bu; çok acımasız.
Ama ne olursa olsun yine de güzel şeydir sevmek.
Çünkü ateşten bir gömlektir benim şiirim
Kim bilir
Ömür dediğin belki bir çocuktur
Okuldan yalnız dönen
Ve elveda diyorum bu şehri kederlerimle baş başa bırakarak
Gidiyorum çek elini kalbimden
Eyy, sonu gelmez avare umut.
Neyleyeyim ben dalgalanan saçlarımı bu gece
onun elleri gezmedikçe üstünde.
Benim yüreğim zamanın öte yakasında akmakta
Ve yaşam yeniden var edecek onu
Ve yeniden merhaba diyecek hayata.
Arzusu olmuşum karatoprağın.
Eşiğim aşkla dolarken
Ve ben hala orada olup aşka inananlara
Ve de aşkla dolu o eşikte bekleyen küçücük kıza
Yeniden merhaba diyeceğim.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Nedir sessizlik, sessizlik nedir ey benim biricik sevgilim?
Nedir sessizlik söylenemeyen sözlerden başka?
Yalnız bir kadın şimdi;
Yalnız bir kadın.
Yalnız
Yalnız
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ve kar dindiğinde
Çıkar hüzünle dolaşırdım bahçeyi.
“Kim bilir ömür dediğin belki bir urgandır bir adamın kendisini bir ağaç dalında astığı.”
Sığınacağım genişliğin duyguyla yoğrulmuş alanlarına
Çıplağım ben, Çıplağım, çıplak
Tıpkı sevgi sözcüklerinin arasındaki basamaklar gibi
Aşınmış ve çırılçıplak
Ve aşktan benim tüm yaralarım
Aşktan, aşktan, aşktan
Ellerimi dikiyorum bahçeye Yeşerecekler biliyorum Biliyorum..
Düşen bir yapraktan bile daha yalnızım
Kim bilir
Ömür dediğin belki bir çocuktur
Okuldan yalnız dönen
“Ey umudum benim
Al götür şimdi beni
Coşkunun ve şiirin kentine.”…!!!
“Çok arzuluyorum ve de biliyorum
Asla kollarımla saramayacağım seni
Sen aydınlık bir gökyüzüsün pırıl pırıl
Bense bir tutsağım bu kafesin içinde.”…!!!
“Ve çağıracak mı beni acaba
Kapının zil sesi yeni bir bekleyişe?
….
Olacaklar hiç düşünme fırsatı vermez insana
En azından bir başsağlığı ilanı verelim gazeteye.”…!!!
“Meğer bir düşün hayaliymiş aradığım.”…!!!
“Gece boyunca orada göğüs kafesimin üstünde
soluk soluğa kalmış, umutlarını tüketen biri
ayağa kalkıyordu ve seni çağıran iki soğuk eli
durmadan itiyordu geri.…!!!
Keşke biz o iki kırlangıç olsaydık
Ve de o bahardan bu bahara kanat çırpsaydık.
Bir kayığın yelkeni gibi ruhum
Uzak ufuklarda yok olur.
Öleceğim bir gün bende
Kim bilir belki ışık dalgalarıyla coşmuş bir baharda
Kim bilir belki uzak ve puslu bir kışta
Belki de sevdadan nasibini almamış sonbaharda

Öleceğim bir gün bende
Kim bilir belki bu yaşadığım acı tatlı günlerin birinde
Kim bilir belki diğerleri gibi sıradan bir günde
Belki de geçmiş ya da gelecek günlerimin gölgesinde

Karanlık dehlizler gibi olacak gözlerim
Yanaklarım buz kesen mermer
Sonra da bir uykuda kaybolacağım
Acıların çığlıklarından arınarak.

Hayalim ki bir kıvılcımın asiliğinde dağılmaktı evrene
şimdi ise olmuşum bir kuş; hem de esir düşmüş bir kafese
Sen!
Sen!
Öyle içimdesin ki sen!
Ve gitmek seninle sınırsız çöllere,
ve vurmak başımı taştan taşa,
ve bedenimi atmak dipsiz dalgalara.
Gözlerinin sınırsız mehtabından yine bu gece
yıldızlar yağıyor şiirime
kağıtların çöl kışındaki aklığı üzerine.
Ve ellerim kıvılcımları oya gibi ince ince işliyor
Çünkü ateşten bir gömlektir benim şiirim;
yalnızca aşk ateşinin gölgesine sığınan
ve de herkes gibi aşk ateşidir
beni de yakıp kavuran.

Evet, evet! Aşka düşen bilir
vardır bunun bir başı sonu,
ama göremez kimse bu yolun sonunu
Boşunadır şimdiden sonunu düşünmek;
ama ne olursa olsun yine de güzel şeydir sevmek.

Gece boyunca
orada
göğüs kafesimin üstünde
soluk soluğa kalmış
umutlarını tüketen biri
ayağa kalkıyordu
ve seni çağıran iki soğuk eli
durmadan itiyordu geri.
Karanlığın ortasından
seslendim sana
Ve meltem
hüzne batmış yalnızlığın sessizliğinde
savuruyordu perdeyi gökyüzüne
Yanıyordu bir yıldız
kayıyordu bir yıldız
ve ölüyordu bir diğeri.
En iyisi sen hiç düşünme
Beni ve de acılarımı
Ben acılarımla yaşarım
Ve de tutuşmam ufacık bir kıvılcımla.
Çok arzuluyorum ve de biliyorum
Asla kollarımla saramayacağım seni
Sen aydınlık bir gökyüzüsün pırıl pırıl
Bense bir tutsağım bu kafesin içinde

Kararmış ve buz kesmiş parmaklıklar ardından
Hayranlıkla dolu hasretler içinde bakıyorum gözlerine
Ve hayal ediyorum bir elin uzanışını
Ansızın kanatlanıp uçmak için sana.

Neyleyeyim ben dalgalanan saçlarımı bu gece
onun elleri gezmedikçe üstünde.
O günler geçip gitti
O bayram günleri
O güneş ve çiçek özlemi
O günler geçip gitti
O karlı, o suskun günler
Yalnız benim olan o temiz kar
Usulca yağardı ahşap merdivenlere
Gevşek çamaşır ipine
Ve bahçedeki ihtiyar çamın saçlarına
Usulca ve yumuşacık bir yün gibi yağardı.
Ve ben pencere camlarına dalıp gider
Yarını düşünürdüm.
Ah!..
Yarın
O günler geçip gitti
O güzel, o sağlıklı; yaşam dolu mutlu günler
O berrak pırıl pırıl gökyüzü
O kiraz yüklü dallar
Sarmaşıkların yeşil sığınağında birbirine yaslanmış evler
O haylaz uçurtma damları
Ve akasya kokusundan başı dönmüş o sokaklar geçip gitti
Ama yine de dokunabiliyorum
Bölük pörçük olmuş düşlerime çaresiz ellerimle.
Ve böylecedir,
birisi ölür
ve birisi yaşar.
Ah
Budur benim payıma düşen,
budur benim payıma düşen
yaşam belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı
Sonra da neye yöneldiysem
O şarabın buğusunda yitip gittim
Meğer bir düşün hayaliymiş aradığım
Aşktı
Avlunun alacakaranlığındaki o karmaşık duygu
Ansızın bizi kuşatan
Ve kalp atışlarının,
Nefeslerin ve gizli gülümsemelerin yakıcı harmanına çekiveren.
O günler geçip gitti
O karlı,o suskun günler
Yalnız benim olan o temiz kar
Usulca yağardı ahşap merdivenlere
Gevşek çamaşır ipine
Ve bahçedeki ihtiyar çamın saçlarına
Usulca ve yumuşacık bir yün gibi yağardı.
Ve ben pencere camlarına dalıp gider
Yarını düşünürdüm.
Ah!..
Yarın
Gece ve gündüz
Gece ve gündüz
Gece ve gündüz
Bırak
Bırak da unutayım

Nesin ki sen
Bir andan başka?
Bir an
Bir an ki
Gerçekler dünyasına
Benim gözlerimi açan

Bırak
Bırak da unutayım

İşte böyledir
ölürken biri
yaşıyor bir diğeri
Kim bilir
ömür dediğin belki bir sigaradır
sevişme molalarının rehavetiyle yakılan
Gecenin bitiminden söz ediyorum
bir de karanlığın
ve ben gecenin bitiminden söz ediyorum

Ey sevgili!..
Eğer gelirsen evime
bir ışık olsun avuçlarının içinde
bir de küçücük bir pencere
seyredeyim diye
mutlu sokağın kalabalığını

Sonunda yolların tozuyla harmanlandı umarsız ayaklarım
ve gidiyorum;
gidiyorum dudaklarımda bir tebessüm gönlümde kanla
gidiyorum;
gidiyorum çek elini kalbimden
eyy, sonu gelmez avare umut
Bak
Gözlerimdeki keder
Nasıl da damla damla eriyor
Asi ve kara gölgem
Nasıl da esir oluyor güneşe
Vardı gözlerinde günahların kahkahası
Yüzünde de törensel bir ışık
Ve eşliğinde masum dudakların gülümseyişi
Gizemli ve asi
“Nice güneşler gördüm batıda batan
Oysa benim güneşlerim
Soldu güneyde batıya varmadan.”!!!
“Gidiyorum çek elini kalbimden
Eyy, sonu gelmez avare umut.”!!!
Ya da bir serserinin kollarında
Kirletebilirsin tertemiz bir aşkı
Güçlü bir erkeğin kollarında
Güzel ve sağlıklı bir dişi olabilirsin
Meğer bir düşün hayaliymiş aradığım
Bir sokak var adanmış yüreğimle
çocukluğumun geçtiği mahallelerden çalınan
Kim bilir
ömür dediğin belki bir sigaradır
sevişme molalarının rehavetiyle yakılan
Yalnızca bir ezginin nağmesiyim
Biliyorum ölümsüz de değilim
Dedim ya yalnızca bir ezginin nağmesiyim
Notası kırık
Alevlendi arzular gözlerinde
Ve coştu kırmızı şarap dans ederek kadehte
Oysa ben yumuşacık yatakta
Kendimden geçip esir düştüm göğsünde

Bir günah işledim tadına doyulmayan
Alevlerin sardığı sıcacık bir kucakta
Bir Günah işledim ateşli ve kindar
İki demirden kolun bağrında

Bir günah işledim tadına doyulmayan
Titreyerek coşkuyla akan bir bedenin yanında
Ey Tanrım ne yaptım ben bilmeden
O sessiz sedasız kuytuda
Neyleyeyim ben dalgalanan saçlarımı bu gece
onun elleri gezmedikçe üstünde
Pişman değilim hiç
Benim yüreğim zamanın öte yakasında akmakta
Ve yaşam yeniden var edecek onu
Ve yeniden merhaba diyecek hayata
Şimdi birlikte çıktığımız bu doruklarda
Şarabıyla yıka beni dalgaların
Dola beni ipek kozasına öpüşlerinin
Ve her daim arzula beni bu sabahsız gecelerde
Bırakma,beni bir daha bırakma
Ve de bu yıldızlardan asla ayırma

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir