Barbara Wood kitaplarından Kutsal Taş – İnsanlığın Uzun Öyküsü kitap alıntıları sizlerle…
Kutsal Taş – İnsanlığın Uzun Öyküsü Kitap Alıntıları
Ama öyle görünüyordu ki meydana gelen her ölüm, eski ölümlerden ötürü çekilen acıları da uyandırıyordu.
İnsanlar doğru ya da yanlış olduğuna aldırmadan, yalnızca inanmak istedikleri şeylere inanıyorlar.
Fakirler zengin, zenginlerse daha zengin olmak için dua ediyorlardı.
Ölenler unutulmamalıydı.
Herkes hayaletlerin mutsuz olduklarını bilirdi – ne de olsa kimse ölmek istemezdi. Mutsuz oldukları için yaşayanları da mutsuz etmek ister, bu nedenle onların peşi sıra dolanıp dururlardı.
Ölülerin ardından yas tutmak ilk insanlardan bu yana nesilden nesle aktarılmış, zamanın kendisi kadar eski bir ritüeldi.
Öldükten sonra birinin adını ağza almak uğursuzluk getirirdi, çünkü bu onun mutsuz hayaletini çağırmak anlamına geliyordu.
İnsanlar çocuğu olmayan kadınlardan, kötü bir ruhun onlara sahip olduğunu düşündükleri için korkarlardı.
Ölülerin yaşamakta olanları kıskandıklarını herkes biliyordu. Hayaletlerden bu kadar korkulmasının nedeni de buydu.
Alawa, dünyaya canlı getiremedikleri için erkekleri hor görür, ayın neden erkek çocuklar yarattığına anlam veremezdi.
Ölüleri düşünmek uğursuzluk getirirdi.
İnsanların çok azı birtakım düşüncelere sahipti. Hiçbir düşüncelerinin olmaması nedeniyle hiç soru sormuyor, haliyle cevaplar bulma gereksinimi de duymuyorlardı.
Bizi seven ilk insan annemizdir ve bizim sevmeyi öğrendiğimiz ilk insan yine annemizden başkası değildir.
Meydana gelen her ölüm,eski ölümlerden ötürü çekilen acıları da uyandırıyordu.
Birinin yansımasını görebileceği tek yer suydu ve o da insanın ruhunu çalabileceği için suya bakmak kötü şans olarak kabul edilirdi.
Çünkü isim kişinin asıl özünü kapsardı ve onun ruhuna doğrudan bağlıydı.isimler oldukça fazla sihir ve talih içerdikleri ve taşıyıcılarının yaşamlarının nasıl akacağını belirledikleri için birine bir isim koyarken bunu basit bir işmiş gibi değil;günlerce düşündükten,iyi veya kötü işaretleri ciddiyetle okuduktan sonra yaparlardı.
Mağaralar mutsuz ölülerin ikametgahıydı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ölülerin bulunduğu yerlerin yakınında olmak uğursuzluk getirirdi.
İnsanlar,çocuğu olmayan kadınlardan,kötü bir ruhun onlara sahip olduğunu düşündükleri için korkarlardı.
Çünkü ölüleri düşünmek uğursuzluk getirirdi.
Bizi seven ilk insan annemizdir ve bizim sevmeyi öğrendiğimiz ilk insan yine annemizden başkası değildir.