İçeriğe geç

Saraysız Başkan Jose Mujica Kitap Alıntıları – Andres Danza

Andres Danza kitaplarından Saraysız Başkan Jose Mujica kitap alıntıları sizlerle…

Saraysız Başkan Jose Mujica Kitap Alıntıları

Nefret yıkıcıdır, kazandırmaz.
Pizzaların sırrı Lucy imzalı orijinal bir tarifi olan domates sosundaydı.
Bazen neredeyse aynı tadı yakalayabiliyorum diyordu Mujica.
*Halkların birbiriyle karışması olabilecek en iyi seçenektir. Saf ırk iğrenç bir düşüncedir.
*İnsan sürü halinde yaşayan sosyal bir hayvandır.
*Hangi şekilde olursa olsun insan mahsulü bir adalete inanmıyorum
Yaşam bazen öyle bir hal alır ki, ölüm insana özgürlük gibi gelir.
“En yararlı kitaplar, seni düşündürmeyi hedefleyen ve ömür boyu unutamadıklarındır. Okumanın rolü de budur: Daha iyi ve yeni hayatların farkına varılmasını sağlamak”
Benim için hayvanlar vazgeçilmez. Onları sevmeyi öğrenmek lazım, çünkü onlar
bu hayatı paylaştığımız arkadaşlarımız aynı zamanda.
Yoksulluğu değil, ölçülü olmayı ve ağır
olmayan bavullarla yürümeyi seviyorum.”
En zoru insanın kendi kendisinin efendisi olmasıdır.
Bağımsız bir şekilde düşünen insanlar, özgür olanlardır ve düşüncelerden ötesini hayal edebilenlerse geleceği inşa edenler
olacaktır.
Devlet, toplumda sınıfların var olduğunun bir göstergesidir. Birileri diğerlerine hükmettiği zaman ortaya çıkmıştır devlet. Hükümet bu yetkiyi aldığında, önce savunma ve içişleri sonra dışişleri bakanını seçerek kuruluyor. Öncelikle sopa yani. Ne ekonomi bakanlığı ne de eğitim
Cumhuriyetçilerin tanımı, hiç kimsenin bir diğerinden daha üstün
olmadığı şeklindedir. Ama şimdiye kadar gelen başkanlar,
feodalitenin monarşi ile beraber gelen bu kadük karakterini kabul edecek şekilde ehlileştirildiler. Bundan dolayı da
etraflarındaki tüm bu kutsamaları, şatafatı kabul ettiler.Çember, kırmızı halı, hürmet Tüm bunlar cumhuriyet olamaz. Cumhuriyet eşitliktir ve söz sahibi de ruhumuz
ve bedenimizle her şeyimizi borçlu olduğumuz halktır. Yöneticiler kendilerine oy veren insanların çok büyük bir kısmı gibi sade, alçakgönüllü bir hayat yaşamalıdır. Devlet
başkanı herkes gibi bir vatandaştır. Evimi biraz düzene
soksun, klozeti yerine koysun diye bir ustaya ihtiyacım var.
Benim o muslukçu ya da tesisatçıdan bir farkım yok. Bu
şekilde belki bir yere gelemeyebilirim ama kimse de beni
hizaya sokamaz.
Bu, oportünist bir yaklaşım değil; üzerinde oldukça
düşünülmüş meseleler bunlar. Bu konu üzerinde çok durdum ve sanırım benim miras bırakacağım temel şeylerden birisi olacak. Başkan, bir başkası gibi bir gün bir yerde
kalp krizinden gidecek bir ihtiyardır; insanların bunun
farkında olması gerekir.
Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün.”
Yaşadığımız tek bir hayat var ve çok kısa.
Bazen, o kadar aptalca şeyler yazılıp çiziliyor ki, tüm bilgisayarları alıp kıçlarına soksunlar, diye içimden geçiriyorum. Saçmalıkları okumaktan çürüdüm. Akıllarına doğru dürüst bir fikir gelmiyor. İnsanı bezdiren hep aynı teraneler.
Ben siyasete para kazanmak için girmedim, beni para ilgilendirmiyor. Parayı yaşamının odağında alan insanlara karşı değilim ama kim para için siyasette,
kim değil, bunları birbirinden ayırmak gerekir. Özellikle para peşinde koşan ve bunu inkâr eden solcuları görünce
çok sinirleniyorum.
En kötüsü, içinde mahkûm, kaldığın ideolojik kalıpların, gerçekleri olduğu gibi görmene engel oluşturmasıdır.Ben uzun bir süre önce bundan kurtulduğumu ve küçük renk farklılıklarının ve detayların kattığı zenginliklerin önemini kavradığımı düşünüyorum.Hayat, gelecektir; geçmiş değil! Bu, geçmişin yaşanmadığı anlamına gelmez. Geçmiş vardır ama belirleyici olan gelecektir. Sana unutabilme yeteneğini verecek olan da budur. Aslında unutmak doğru sözcük değil. Hiçbir boku unutmuyorsun. Ben tüm bu yaşadıklarımı nasıl unutacağım ki? Mesele, üstesinden gelmektir.
annem gerçekten inanılmaz bir insan, değil mi? Hapishanedeyken, bir
gün görüşe geldiğinde, “Evladım, sosyalizm mümkün değil çünkü insanoğlu kötü” demişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Mıknatıs gibiyim; dünyanın dört bir yanından gazeteciler ziyaretime geliyor. Benim özel bir çabam da olmuyor. Nasıl görünüyorsam öyleyim. Öyle konuşuyorum. Ve nasıl arzuluyorsam, öyle yaşıyorum. Asıl şaşırtıcı olan, günümüzde bunun insanlara ‘tuhaf gelmesi. Pek çok insan, “Bu boktan ihtiyara dünyadaki bunca ilgi de nereden çıktı ?” diye düşünüyor. Ama benim özel bir çabam olmadı. Sadece, nerede olursa olsun, istediğim gibi yaşamaya uğraştım. Ne fakir, ne de başka bir şeyim. Asıl fakir olanlar paralarının arkasında, ona mahkûm yaşayanlardır.
Ne fakir ne de başka bir şeyim. Asıl fakir olanlar paralarının arkasında, ona mahkum yaşayanlardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Toplum ile politika arasında yaşanan boşanma, büyük bir stratejik problem. Hiçbir yere varılamaz bununla.Sonra, kurtarıcı adam’lar , ‘outsisers’ tipler ortaya çıkıyor. Sizin seçtiğiniz politikacılar başa geliyor ama sonra sadece yer aldıkları partilerin taleplerine karşılık veriyorlar. Tarihteki ‘negatif yönden büyük’ liderler bu şekilde ortaya çıktı. Sağ, her zaman ahlakçı konuşmasıyla geliyor sonrasında iktidarı ele geçirip ortalıktaki her şeyi silip süpürüyor.
Tarihten devralınan yapı ile insanın günümüzde kazandığı yapı farklıdır. Doğası gereği sosyalist, ancak zamanın gereği olarak egoist ve ihtiraslıdır. Modern insanın ızdırabı budur.
Devlet, toplumda sınıfların var olduğunun bir göstergesidir. Birileri diğerlerine hükmettiği zaman ortaya çıkmıştır devlet. Hükmet bu yetkiyi aldığında, önce savunma ve içişleri sonra dışişleri bakanını seçerek kuruluyor. Öncelikle sopa yani. Ne ekonomi bakanlığı ne de eğitim..
Cumhuriyet tarihi özgürlük için verilen mücadelelerini tarihidir, sonrasında insanlık tarihi açısından yakın bir zaman önce boyun eğme dönemi başlamıştır. Cumhuriyet, bir fırsat eşitliği ve özgürlük mücadelesi olmakla beraber, kapitalist bir çerçeve içinden çıktığından, lokomotifi egoizmdir.Kuralları ve sahipleri, sahanın dışına itme amacını güder. Ama cumhuriyet görünümü altında, bize cumhuriyetin doğasına aykırı, cumhuriyetçi olandan uzak, hiyerarşik bir toplumun unsurlarını dayattılar. Cumhuriyetçilerin tanımı, hiç kimsenin bir diğerinden daha üstün olmadığı şeklindedir. Ama şimdiye kadar gelen başkanlar, feodalitenin monarşi ile beraber gelen bu kadük karakterini kabul edecek şekilde ehlileştirildiler.Bundan dolayı da etrafındaki tüm bu kutsamaları, şatafatı kabul ettiler. Çember, kırmızı halı, hürmet Tüm bunlar cumhuriyet olamaz. Cumhuriyet eşitliktir ve söz sahibi de ruhumuz ve bedeni izle her şeyimizi borçlu olduğumuz halktır.
“Bir şey satın aldığımızda ödemeyi parayla değil, hayatımızdan para kazanmak için harcadığımız zamanla yapıyoruz.”
insanların refahını, mutluluğunu ideallerime kurban edemem. Yaşadığımız tek bir hayat var ve çok kısa.
Sorun, ideolojiye gerçekliğinin üzerinde değer verdiğin zaman başlıyor. Sonra gerçek, yüzüne çarpıyor ve seni alaşağı ediyor. Eğer ideoloji, gerçeğin yerini alırsa, o zaman orada düşsel olanı, kurgusal olanı yaşıyorsun demektir. Bu durumda da hayal kırıklığına ve hayali sonuçlara varacaktır yolun. Bugünün gerçek şartlarını göz önünde bulundurarak insanların daha iyi yaşaması için mücadele etmeliyim; bunu yapmamak bir ahlaksızlıktır. Bu realitedir. İdeallerim uğruna savaşıyorum. Bu muhteşem! Ama insanların refahını, mutluluğunu ideallerime kurban edemem. Yaşadığımız tek bir hayat var ve çok kısa.
Bağımsız bir şekilde düşünen insanlar, özgür olanlardır ve düşüncelerden ötesini hayal edebilenlerse geleceği inşa edenler olacaktır.
Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi taktirde yaşadığın gibi düşünürsün.
Tam olarak ne yapman gerektiğini bilmiyorsan denemelisin ki doğru yolu bulabilesin.
Düştüğün zaman kalkmayı bilmelisin.Hayat pek çok kez seni yere serebilir.Önemli olan tekrar ayağa kalkmak ve devam etmek ve yine devam etmektir.
Asıl fakir olanlar paralarının arkasında, ona mahkûm yaşayanlardır.
Jose Mujica; Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün.
Başkan olarak seçimleri kazandığı ilk gün, maaşının % 70’ini yoksullara konut yaptırmak için bağışlayacağını duyurmuştu ve başkanlık süresinin sonuna kadar da bu söylediğini uygulayarak, yarım milyon dolara yakın bir tutarı bağış olarak teslim etti.
Jose Mujica; Daha kavgaya girişmeden yere serileceğini düşünenler beni hasta ediyor. Elbette sadece kazanmak için savaşmıyorsun çocuğum. Ama kazanacağına inanmalısın. Böylelikle ancak hayatına bir anlam katabilir, böylece yol alabilirsin. Yenilebilirsin. Hayat gibi çetrefilli bir düşmanı kim mağlup etmiş ki ? Ama hayat macerana bir anlam kazandırmalısın. Maddi gereksinimlerinin çok ötesinde, hayatı bir tutku ile yaşamalısın. Hayatı hevesle yaşamalısın. Hayatla böyle bir anlaşma yapmalısın. Bunlar, her aklına geleni yap anlamına da gelmiyor. Ama sizlere şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, ben bu hayatta deliler gibi eğleniyorum.
Düşündüğün gibi yaşamalısın aksi takdirde yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın
Bir şey satın aldığımızda ya da siz bir şeyler satın aldığınızda karşılığında para vermiyorsunuz. Verdiğimiz aslında vaktimizdir. O parayı kazanmak için harcadığımız vakit. Arasındaki fark, yaşamı satın alamazsınız!
Düşündüğün gibi yaşamalısın,
aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün!
Gereksiz ihtiyaçlardan oluşan koca bir dağ yarattık. Bir şeyler satın alıyoruz sonra çöpe atıyoruz. Aslında boşa harcadığımız şey hayatlarımız.
Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün
Geçmiş vardır ama belirleyici olan gelecektir. Sana unutabilme yeteneğini verecek olan da budur. Aslında unutmak doğru sözcük değil. Hiçbir boku unutmuyorsun. Ben tüm yaşadıklarımı nasıl unutacağım ki
Mesele, üstesinden gelmektir.
“İyi bir yönetici oldum mu, bilmiyorum. Ama deli gibi oy kazanıyorum”
Belki yanılmış olabilirim ama hayallerim hep vardı ve var olacak. Stratejim olmadığını söyleyemezler. Boktan olabilir ama bir stratejim var. Ve hayal kurmak için hâlâ yeterli gücüm var.
Yeni bir toplumun yaratılışı aptal insanlar eliyle becerilmez. Çok yol katetmeyi, iyi bir felsefe ve hür düşünceyi gerektirir.
Halkların birbirleriyle karışması, olabilecek en iyi seçenektir. Saf ırk, iğrenç bir düşüncedir. Brezilya bunun en güzel örneğidir. Her türlü insan var. Sarışın, zenci, mavi gözlü veya her neyse Üstelik tahmin edemeyeceğiniz kadar da birlikte yaşama arzuları var. Farklı ırkların birbirlerine kenetlenmesinin ve karışmasının muazzam bir örneğidir Brezilya.
Şimdi bana o gözleri bağlı ihtiyar kadın gibi bir adalet sembolü masalıyla gelmeyin. Gözleri fal taşı gibi açık ve hassasiyeti de cebinde. Nerede görülmüş dört yüz yargıcın maaşları için şikayette bulunulması ve aynı zamanda bu davanın hem hakimi hem de tarafı olması? Beni çok rahatsız ediyor bu durum. Ama bakıyorum da genel olarak kimse endişelenmiyor. Her alanda bu tip kurnazlar var. Geçmişte elle tutulur hiçbir tarafı kalmayan kurumlan da hoş gördüler. Şimdi de gelmiş bana, “Yasalar her şeyden önce gelir diyorlar. Kendileri bile inanmıyor buna.
Maaşımın büyük bir kısmını bağışlıyor olmama rağmen, birkaç kişi dışında, hükümetten hemen hemen hiç kimsenin yoksullar için ortaya birpeso bile koymasını sağlayamadım. Bu korkunç bir şey.
Ben siyasete para kazanmak için girmedim, beni para ilgilendirmiyor. Parayı yaşamının odağına alan insanlara karşı değilim ama kim para için siyasette, kim değil, bunları birbirinden ayırmak gerekir.
şunun farkına varamadılar: İnsanlar, aynı fikirde olmadıkları halde, idealleri uğruna hayatını ortaya koymuş bir kişiye sayggı duyuyor ve büyük bir gönül ferahlığı ile oy veriyorlar.
Mıknatıs gibiyim ,dünyanın dört bir yanından gazeteciler ziyaretime geliyor. Benim özel bir çabam da olmuyor. Nasıl görünüyorsam öyleyim. Öyle konuşuyorum. Ve nasıl arzuluyorsam, öyle yaşıyorum. Asıl şaşırtıcı olan, günümüzde bunun insanlara ‘tuhaf gelmesi. Pek çok insan, “Bu boktan ihtiyara dünyadaki bunca ilgi de nereden çıktı ?” diye düşünüyor. Ama benim özel bir çabam olmadı. Sadece, nerede olursa olsun, istediğim gibi yaşamaya uğraştım. Ne fakir, ne de başka bir şeyim. Asılfakir olanlar paralarının arkasında, ona mahkûm yaşayanlardır.
Düşündüğün gibi yaşamalısın. Aksi takdirde yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın.
Devlet,toplumda sınıfların var olduğunun bir göstergesidir. Birileri diğerlerine hükmettiği zaman çıkmıştır devlet. Hükümet bu yetkiyi aldığında önce savunma ve iç işleri sonra dış işleri bakanını seçerek kuruluyor. Öncelikle sopa yani ne ekonomi bakanlığı ne de eğitim
Pozitif hukuk,sıraya dizilmiş yöneticilerin isteklerini haklı kılmak için icat edilmiştir.
Bize o zulümleri yapanlara karşı dahi nefretle hareket edemiyorum. Nefret yıkıcıdır kazandırmaz. Bu bir demogoji,birilerine hoş görünme yolu ve ya davadan dönme olarak yorumlanmamalıdır. Bu ilkesel bir meseledir.
Yaşam bazen öyle bir hal alır ki, ölüm insana özgürlük gibi gelir.
Ekonomi politikayı geride bıraktı. Ve ekonominin gerçek iktidarı, her daim gizemlidir.
* Aklımızı ve düşüncemizi küreselleştirmeliyiz çünkü aksi takdirde gelecek için söyleyeceğimiz çok az şey kalır.
İyi yaşanmış bir hayat tecrübesi, sana mükemmel bir perspektif sunuyor. Eğer aklın yerindeyse, kırışıklıklar ve kır saçlar, bir çeşit üstünlük hali. Olayları hesapsız görmeye başlıyorsun.
Gereksiz tüketim ve hayatın bayağılaşmasına karşı yenik düşüyoruz.
Ben fakir değilim. Tutumluyum. Çünkü, sahip olduğum özgürlüğün keyfini sürmek için zamana ihtiyacım var. Yoksulluğu değil, ölçülü olmayı ve ağır olmayan bavullarla yürümeyi seviyorum.
* dehanın %90’ı döktüğün terdir. Sana asıl bilgeliği, büyük bir hevesle yaşamak ve düşündüğünü söylemek verir.
* Eğer, ne zaman bitecek bu konuşma diye içinden geçiriyorsan, bunun bir nedeni de aslında boş konuşuyor olmalarıdır. Zorlasan da olmaz. Sana kulak vermeleri için bunu hak etmelisin. Konuşmalarına biraz içerik kat, bak nasıl sana önem verecekler ve seni dinleyecekler. Ama boş konuşursan insanlar seni dinlemez. Konuşacak bir şeyin yoksa konuşmamalısın. Ancak pot kırarsın.
* İyi bir kitap okuduğunda macera, kitabı kapattığın zaman başlar. Çünkü senin de kendinden bir şeyler koyduğun bir bölüm oluyor. Seni düşündürüyor.
* Yeni bir toplumun yaratılışı aptal insanlar eliyle becerilemez. Çok yol katetmeyi, iyi bir felsefe ve hür düşünceyi gerektirir.
İkna olmadıysan bırakman lazım. Şüphelerin varsa kimseye rehber olamazsın, bundan dolayı inandığın şey üzerine iyi kafa yormalısın.
Bağımsız bir şekilde düşünen insanlar, özgür olanlardır ve düşüncelerden ötesini hayal edebilenlerse geleceği inşa edenler olacaktır.
* Devlet, toplumda sınıfların var olduğunun bir göstergesidir. Birileri diğerlerine hükmettiği zaman ortaya çıkmıştır devlet.
Mujica’ya göre demokrasi Winston Churchill’in de belirttiği gibi,
Denenmiş olan diğer yöntemler yok sayılırsa, en kötü yönetim şeklidir.
* Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünürsün.
* Tam olarak ne yapman gerektiğini bilmiyorsan denemelisin ki doğru yolu bulabilesin.
* Aklın başlıca kaynaklarından birisi sağduyudur. Sorun, ideolojiye gerçekliğinin üzerinde değer verdiğin zaman başlıyor. Sonra gerçek, yüzüne çarpıyor ve seni alaşağı ediyor. Eğer ideoloji, gerçeğin yerini alırsa, o zaman orada düşsel olanı, kurgusal olanı yaşıyorsun demektir. Bu durumda da hayal kırıklığına ve hayali sonuçlara varacaktır yolun.
* Hayat, gelecektir; geçmiş değil! Bu, geçmişin yaşanmadığı anlamına gelmez. Geçmiş vardır ama belirleyici olan gelecektir. Sana unutabilme yeteneğini verecek olan da budur. Aslında unutmak doğru sözcük değil. Hiçbir boku unutmuyorsun. Ben tüm yaşadıklarımı nasıl unutacağım ki?
Mesele, üstesinden gelmektir.
* En kötüsü, içinde mahkûm kaldığın ideolojik kalıpların, gerçekleri olduğu gibi görmene engel oluşturmasıdır.
* Hangi şekilde olursa olsun, insan mahsulü bir adalete inanmıyorum. Benim ev yapımı felsefeme göre, tüm adalet sağlama biçimleri, intikam ihtiyacından doğan anlaşmalardan ibarettir.
* yalın bir şekilde anlatılamayanlar, aslında o kadar da önemli değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir