İçeriğe geç

Rakı Ansiklopedisi – Meyhane Baskısı Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından Rakı Ansiklopedisi – Meyhane Baskısı kitap alıntıları sizlerle…

Rakı Ansiklopedisi – Meyhane Baskısı Kitap Alıntıları

Daha ilginci, II. Abdülhamit döneminde alkollü içki üretimi devletin resmi faaliyetlerinden biri olmuştu. Abdülhamit’in tam 32 yıl boyunca başmabeyincisi olan ve arada maliye nazırlığı da yapan Sarıca Ragıp Mehmet Paşa tarafından Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca Çiftliği’nde Osmanlı’nın ilk rakı fabrikası kurulmuştu. Umurca Rakısı halk arasında öylesine tutulmuştu ki, 1878’de devlet borçlarının ödenmesi için altı değişik verginin birleştirilmesinden oluştuğu için Rüsum-u Sitte (Altı Vergi) diye anılan verginin en önemli kalemini, bu rakıdan alınan vergi oluşturmuştu. Abdülhamit döneminin diğer ünlü rakıları Erdek ve Deniz Kızı (Bozcaada, Tenedos) rakılarıydı. Bu markalara başka rakiplerin gelmesi uzun sürmedi. Kısacası, II. Abdülhamit dönemi, rakının, biranın ve öteki alkollü içkilerin altın çağıydı.
Ben işimden sonra evime gelip arkadaşlarımla iki kadeh rakı içemeyecek miyim!
En başta közün o davetkâr ve imrendirici kokusu gelir, diğer ehlikeyiflerle yapılan hoş sohbetler eşliğinde lokmalar yudumları, yudumlar sohbetleri ve paylaşımları kovalar. Ama bu paylaşımlar son derece sakin, ahenkli, saygılı ve yapılan jestlerle süslüdür.
Aziz Nesin’in Sabahattin Ali ve Rıfat Ilgaz ile birlikte çıkardığı Marko Paşa dergisi Türkiye’de mizahın dönüm noktasıydı.
İçkiyi değil sarhoşluğu kınamak gerekir
Sait Faik’in bir muayene sonucu karaciğerinin büyüdüğü, hastalığının siroz olduğu ortaya çıkmıştır. Nazım Hikmet o tarihlerde karşılaştığı Sait Faik’e ‘Saman sarısı’ şiirinde birkaç dize ayırır:
Kalamışta Balıkçının Meyhanesine girdim
Ve Sait Faik’le tatlı tatlı konuşuyorduk
Ben hapisten çıkalı bir ay olmuştu
Onun ciğeri sancılar içindeydi
Dünya güzeldi
Nesimi’ye sormuşlar
Yarin ilen hoş musun?
Hoş olayım, olmayayım
O YAR BENİM KİME NE?
Hazret! dedi. Beni içki sarhoş etmez. Ama bu güzel kadınlar çarkıma okudu, bilesin.
Gönlüme sâkiyi mimar eyledim meyhanede
İçkiyi değil sarhoşluğu kınamak gerekir
Adabıyla içilirse
Dostlar iyi seçilirse
Bir de fasıl geçilirse
Şifa olur derde rakı.
Selim İleri

İstanbul Hatıralar Kolonyası adlı kitabında
rakıyla tanıştığı mekânın Lefter olduğunu
söyler: Gençliğimin meyhane akşamlarında
hayal, ülkü ve edebiyat vardı. Belki bu yüzden
rakının anason kokusu hoşuma giderdi.

Ahmet Rasim rakı içmede tereddütsüz bir
üstattır. İçebileceği miktarı kendi tabiriyle
gıdasını çok iyi bilir, çok yavaş içer. Rakı
kadehe konulur ama kadehle içilmez; yudum
yudum içilir der. Mezeden çok iyi anlar, ama
içerken fazla yemez. Bir lüfer balığının yanağı
ile yüz dirhem rakı içilir sözü ünlüdür.
Sait Faik’in rakısına meze ettiği
Karidesçinin Evi öyküsünde dediği gibi daha
çok hüzün:
Bir üzüntüdür beni kavrardı. Bu, içinde
sefaletin, zenginliğin, kederin, saadetin,
yalnızlığın, beraber olmanın, insan ömrüne takılı
binlerce şeyin birbirine karıştığı yağmur damlası
şuracıkta idi. İyice kapanmış perdeleri sıyırıp
camı açarak, bu damlayı rakıma damlatmak
arzusuna kapılırdım.
İçkiler içinde en çok rakıyı sevdiğini onu
tanıyan herkes söylemektedir. Sait Faik, Orhan
Veli’yle yaptığı meşhur Rakı Şişesinde Balık
Olmak İsteyen Şair röportajında Orhan Veli’ye
Rakıyı sever misiniz? diye sormuş ve aldığı
Bayılırım yanıtını Bendeniz de diyerek
onaylamıştır.
Gönül dargınlarına,
Vefa kırgınlarına,
Hayat yorgunlarına,
Haza devadır rakı.
Ne zaman iki satır yazmaya kalksam
Hep sana, hep seni, hep bizi yazıyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana, hep seni, hep bizi içiyorum
Yemeğe göre şarap seçilir, ama yemeğe göre rakı seçilmez. Tam tersine rakıya göre yemek seçilir
Gah giderim medreseye
Ders okurum hak için
Gah giderim meygedeye
Dem çekerim aşk için
İlk yemişini bu sene verdi;
Kızılcık
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?

İlahi kızılcık!

Eski İstanbul gedikli meyhanelerinde [ ] pırıl pırıl kalaylı bakırdan yapılan rakı güğümlerinin üstüne sarı pirinçten bir kalp şekli işlemek adet olmuştu. Bu işaret, aslan sütü içmek yürek ister anlamına gelirdi.
Atatürk’ün isteğiyle yaptığı Alfabe kitabından Sümerbank afişlerine, Tayyare Piyangosu biletlerinden Kurukahveci Mehmet Efendi’nin eşsiz logosuna kadar birçok simgeyi kültür hayatımıza kazandırmıştır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra İstanbul’a gelen Beyaz Ruslar tango, fokstrot, çarliston gibi dansları gazinolarda tanıtıp yaygınlaştırdılar.
O zamanlar, bara gidenlerin [ ] amaçları, geceyarısı olduktan sonra, sahnede gördükleri Rus dilberleriyle dansetmekti.
Ne zaman iki satır yazmaya kalksam
Hep sana, hep seni, hep bizi yazıyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana, hep seni, hep bizi içiyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir