İçeriğe geç

Tanrıya Bakıyorlardı Kitap Alıntıları – Zora Neale Hurston

Zora Neale Hurston kitaplarından Tanrıya Bakıyorlardı kitap alıntıları sizlerle…

Tanrıya Bakıyorlardı Kitap Alıntıları

Sakinlik, kılıçların uykusudur.Böylece yeni düşünceler, söylenecek yeni sözler geliştirilir.
Karanlığa dik dik bakıyor gibi görünebilirlerdi ama gözleri Tanrı’yı seyrediyordu.
Ağızdan öpmek eşitliktir, karşılıklıdır ve de doğaldır, ama bil ki, karşındaki aşktan eğildiğinde, çok yakında doğrulacak demektir.
Uzaktaki her gemide, her insanın bir dileği yüklüdür. Kimilerinin dileği gelgitle kıyıya vurur.Kimilerininki de ufukta sonsuza kadar salınır, asla gözden yitmeden, asla karaya çıkmadan, ta ki İzleyen Kişi, hayalleri Zaman tarafından ölesiye alaya alınmış bir halde pes edip gözlerini başka tarafa çevirene dek. İnsanın hayatı budur.
Şimdi; kadınlar anımsamak istemedikleri her şeyi unuturlar ve unutmak istemedikleri her şeyi anımsarlar. Gerçek olan hayaldir. Onlar da buna göre davranır ve hareket ederler.
Yas tutmak, çektiğin acıdan daha uzun sürmemeli.
Sakinlik, kılıçların uykusudur.Böylece yeni düşünceler, söylenecek yeni sözler geliştirilir.
Kadın okyanustaki rüzgardı.Erkekleri harekete geçiriyordu,ancak limanı belirleyen şey dümendi.
Bir adamın sınırları yoksa duracağı yerde yok demektir.
Beyaz adam içün tanıdığı bi zenci, iyi bi zencidir. Yok tanımıyorsa, kötü bi zencidir.
Ağızdan öpmek eşitliktir, karşılıklıdır ve de doğaldır, ama bil ki, karşındaki aşktan eğildiğinde, çok yakında doğrulacak demektir.
Bazı yıllar vardır soru sorarlar, bazı yıllar ise cevap verir. Janie bir şeyler öğrenecek fırsatı bulamamıştı, onun için de sorması gerekiyordu. Evlilik, eşsiz kalanın kozmik yalnızlığına son verir mi? Evlilik aşkı mecbur eder mi;güneşin günü zorladığı gibi?
Kıskanç bir kalp eşittir hain, tehlikeli bir kulak.
Uzaktaki her gemide, her insanın bir dileği yüklüdür. Kimilerinin dileği gelgitle kıyıya vurur. Kimilerininki de ufukta sonsuza kadar salınır, asla gözden yitmeden, asla karaya çıkmadan, ta ki İzleyen Kiși, hayalleri Zaman tarafından ölesiye alaya alınmış bir halde pes edip gözlerini başka tarafa çevirene dek. İnsan hayatı budur.
Maymun ne kadar yükseğe tırmanırsa, kıçı da o kadar açığa çıkar.
Aşk her dakika bulunup, her dakika kaybediliyordu.
Evlilik insanları daima değiştirir, bazen de o kişinin bile habersiz olduğu pislikleri ve gaddarliklari ortaya çıkarır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ben de oturdum, duvarlar üstüme üstüme gelirken ve içimdeki tüm yaşamı çekip alırken, öylece oturdum.
Bir şeyi kendi elleriyle yapan adam onun patronudur
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bazıları sevilmek için yaratılmamıştır, o da onlardan biri
Ağızdan öpmek eşitliktir,karşılıklıdır ve de doğaldır, ama bil kız karşındaki aşktan eğildiğinde, çok yakında doğrulacak demektir.
Bazı yıllar vardır soru sorarlar, bazı yıllar ise cevap verir. Janie bir şeyler öğrenecek fırsatı bulamamıştı, onun için de sorması gerekiyordu. Evlilik, eşsiz kalanın kozmik yalnızlığına son verir mi? Evlilik aşkı mecbur eder mi; güneşin günü zorladığı gibi?
Ağızdan öpmek eşitliktir, karşılıklıdır ve de doğaldır, ama bil ki , karşındaki aşktan eğildiğinde, çok yakında doğrulacak demektir.
Senin hakkında senden bile daha çok şey biliyorlar. Kıskanç bir kalp eşittir hain, tehlikeli bi kulak.
Love is lak de sea. It’s uh movin’ thing, but still and all, it takes its shape from de shore it meets, and it’s different with every shore.
‘Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte ‘
All gods who receive homage are cruel. All gods dispense suffering without reason. Otherwise they wouldn’t be worshipped.
“Then you must tell ’em dat love ain’t somethin’ lak uh grindstone dat’s de same thing everywhere and do de same thing tuh everything it touch. Love is lak de sea. It’s uh movin’ thing, but still and all, it takes its shape from de shore it meets, and it’s different with every shore.
She was too busy feeling grief to dress like grief.
A man is up against a hard game when he must die to beat it.
Some folks ain’t got no heart in dey bosom.
Şimdi;kadınlar anımsamak istemedikleri her şeyi unuturlar ve unutmak istemedikleri her şeyi anımsarlar.Gerçek olan hayaldir.Onlar da buna göre davranır ve hareket ederler
They seemed to be staring at the dark, but their eyes were watching God.
It is so easy to be hopeful in the day time when you can see the things you wish on. But it was night, it stayed night. Night was striding across nothingness with the whole round world in his hands.
Beyond her faith was a fanaticisim to defend the altars of her god.
Anyone who looked more white folkish than herself was better than she was in her criteria, therefore it was right that they should be cruel to her at times, just as she was cruel to those more negroid than herself in direct ratio to their negroness.
A little seed of fear was growing into a tree.
Güç ve servet yolunda ilerleyen her insan er geç nefretle karşılaşır.
And he stood in the door and paid all the ugly women two dollars not to come in. One big meriny colored woman was so ugly till it was worth five dollars for her not to come in, so he gave it to her.
She had waited all her life for something, and it had killed her when it found her.
She hated the old woman who had twisted her so in the name of love.
It was all according to the way you see things. Some people could look at a mudpuddle and see an ocean with ships. But Nanny belonged to that other kind that loved to deal in scraps. Here Nanny had taken the biggest thing God ever made, the horizon—for no matter how far a person can go the horizon is still way beyond you—and pinched it in to such a little bit of a thing that she could tie it about her granddaughter’s neck tight enough to choke her.
What need has Death for a cover, and what winds can blow against him?
The years took all the fight out of Janie’s face. For a while she thought it was gone from her soul. No matter what Jody did, she said nothing. She had learned how to talk some and leave some.
She found that she had a host of thoughts she had never expressed to him, and numerous emotions she had never let Jody know about. Things packed up and put away in parts of her heart where he could never find them. She was saving up feelings for some man she had never seen. She had an inside and an outside now and suddenly she knew how not to mix them.
“Freein’ that mule makes uh mighty big man outa you. Something like George Washington and Lincoln. Abraham Lincoln, he had de whole United States tuh rule so freed de Negroes. You got uh town so you freed uh mule. You have tuh have power tuh free things and dat makes you lak uh king uh something.”
But any man who walks in the way of power and property is bound to meet hate. So when speakers stood up when the occasion demanded and said Our beloved Mayor, it was one of those statements that everybody says but nobody actually believes like God is everywhere.
A feeling of coldness and fear took hold of her. She felt far away from things and lonely.
“It takes money tuh freed pretty women. Dey gits uh lavish uh talk.”
“Not lak mine. Dey loves to hear me talk because dey can’t understand it. Mah co-talkin’ is too deep. Too much co to it.”
She knew now that marriage did not make love. Janie’s first dream was dead, so she became a woman.
“Well, if he do all dat whut you come in heah wid uh face long as mah arm for?”
“‘Cause you told me Ah must gointer love him, and, and Ah don’t. Maybe if somebody was to tell me how, Ah could do it.”
There are years that ask questions and years that answer. Janie had had no chance to know things, so she had to ask. Did marriage end the cosmic loneliness of the unmated? Did marriage compel love like the sun the day?
Ah was wid dem white chillun so much till Ah didn’t know Ah wuzn’t white till Ah was round six years old. Wouldn’t have found it out then, but a man come long takin’ pictures and without askin’ anybody, Shelby, dat was de oldest boy, he told him to take us. Round a week later de man brought de picture for Mis’ Washburn to see and pay him which she did, then give us all a good lickin’.
So when we looked at de picture and everybody got pointed out there wasn’t nobody left except a real dark little girl with long hair standing by Eleanor. Dat’s where Ah wuz s’posed to be, but Ah couldn’t recognize dat dark chile as me. So Ah ast, ‘where is me? Ah don’t see me.’
Everybody laughed, even Mr. Washburn. Miss Nellie, de Mama of de chillun who come back home after her husband dead, she pointed to de dark one and said, `Dat’s you, Alphabet, don’t you know yo’ ownself?’
Dey all useter call me Alphabet ’cause so many people had done named me different names. Ah looked at de picture a long time and seen it was mah dress and mah hair so Ah said:
`Aw, aw! Ah’m colored!’
Den dey all laughed real hard. But before Ah seen de picture Ah thought Ah wuz just like de rest.
Janie saw her life like a great tree in leaf with the things suffered, things enjoyed, things done and undone. Dawn and doom was in the branches.
“So long as they get a name to gnaw on they don’t care whose it is, and what about, ‘specially if they can make it sound like evil.”
“Ah don’t mean to bother wid tellin’ ‘em nothin’, Pheoby. ‘Tain’t worth de trouble. You can tell ‘em what Ah say if you wants to. Dat’s just de same as me ‘cause mah tongue is in mah friend’s mouf.”
An envious heart makes a treacherous ear. They done ‘heard’ ‘bout you just what they hope done happened.
Mules and other brutes had occupied their skins. But now, the sun and the bossman were gone, so the skins felt powerful and human. They became lords of sounds and lesser things.
Ufku, dünyanın elinden alıp kendi omuzunun üstüne atmıştı.
“Karamsar olmak zor değil, zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir. Kucaklama, kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar. En uzun yolculuklar ise, bir adımla başlar. Gerçek sevgiler ise bir tebessümle başlar. Annem her fırsatta çocuklarına güneşe doğru zıplamalarını öğütlerdi. Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi.” Zora Neale Hurston
“Onlara aşkın bir bileğitaşı gibi olmadığını da söyle, her yerde aynı ve her dokunduğuna aynı şeyi yapan bir şey değil aşk. Aşk bir deniz gibi. O hareket eden ama ne olursa olsun yine de şekli kavuştuğu herbir sahile uyan ve herbir kıyı ile de farklılaşan bir şey.”
İnsanların kendileri için yapmak zorunda oldukları iki şey var.
Tanrı’ya ulaşmalıdırlar ve kendileri için yaşamanın yolunu yine kendileri bulmalıdırlar.
Dilleri silah gibi hazırdı, zayıf insanların elinde kalan son silah laflarıydı.
Tanrısı ona kızabilir, onu en tepelerden aşağı fırlatabilir, onu çöllerde yitirebilirdi, ama o Tanrısına tapınmaktan asla vazgeçmeyecekti. Çok basit kelimelerle dile getirilenlerin arkasında, ibadet ederek Tanrı’nın cennetine ulaşabilecekleri gibi bir düşünce yatıyordu.
Tapılan tüm Tanrılar haindir. Nedensizce ıstıraba sürüklerler. Zaten bu yüzden onlara tapılır. Kul ayırt etmeksizin gelişi güzel paylaştırılan kederler insanların acıyla, sancıyla deneyimleridir ve insanlar korkuyu böyle tanır. Korku ise en yüce, en muhteşem duygudur. İnsanları ibadete sürükleyen, bilgeliğe götüren yoldur. Yarı Tanrılar çiçeklerle, şarapla doyurulup tatmin edilirken, gerçek Tanrılar kan ister
Eğer tanrı onlara benim verdiğim kadar değer veriyorsa, öldükten sonra işleri zor demektir.
Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir ve onları gözleyenler artık sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte.
Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte
Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir