İçeriğe geç

Ferya Kitap Alıntıları – Ömer Baran

Ömer Baran kitaplarından Ferya kitap alıntıları sizlerle…

Ferya Kitap Alıntıları

Bazı insanlar gelince, bazısı gidince güzeldir.
Kimsenin hayatınızda kalması için uğraşmayın.
Nasıl ki gitmek isteyen bir bahane sürüyorsa,
Yanınızda olmak isteyen de
Bulur bir yolunu elbet.
Kırgınlığım büsbütün kendimedir
Belki de yarasına sadık kalmaktır, yaşamak.
Umut yaşamaktır.
umudum sensin
Sana gençliğimi verdim
keşke canımı verebilseydim
sevgilim.
Ey ölüm! Sen de bir gün öleceksin; ama ardından kimseler ağlamayacak.
Bir kız çocuğunun masumiyeti kadar
mühim değildi dünya.
Koşullara ayak uydurmadan önce, kendi koşullarımı oluşturmak isterdim.
Ne kaldıkça tükeniyorsun. Ne de ben akıllanıyorum.
Çok solcu, sağcı,
çok dinci, dilci mezhepçi,
çok türkçü, kürtçü, partici, dernekçi olduğumuzdandır.
insan olmayı ıskalayışımız.
Birinin birine kurban olduğu bir yer değil.
Birinin birine aşık olduğu bir yerdi dileğim.
Acıdan korkmamalı. Sahiplenmeli, en acıyan yerine bile benimdir, bana aittir diyebilmeli. Hem mutluluk kavramı acıyla anlam bulmuyor mu? Düşün.
Dedim belki de ölenlerin son isteklerinin önemsenmemesidir yalnızlık.
Aç gözlerini, zira yaşamak için ölmek şart.
Hafif bir yağmur yağsa, yağsa da beni düpedüz alt eden acıdan sürüp çıkarsa ya da kıyamet gibi gözleri çakılsa karşıma.
Gözlerindeki umuda âşık oldum ve bir kez daha inandım.
Topraklar yağmura âşıktır buralarda.
Eller uzaklara, düşler kuytulara,
Uzaklara
Yol kenarında solmuş, yeşilini içinde saklayan bir çiçeği görmedin, içten çürümüş bahçelere kapıldın.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnançların anlaşıldığı, kitapların sağır olduğu zamanlarda hep cüce kaldık birbirimize.
Acı geçmeyen bir yaradır, diye düşünmeli, hem geçiyorsa zaten o yara olgunlaşmamıştır, demeli.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
uzun bir yoldur kalbim; tek yönlü.
sırattır, dedim.
susuz bir ovadır gözlerim; damarları kuru,
çöldür, dedim.
kirpiklerim türkülerdeki gibi ok olmaz, dedi
bilmediğin bir dilin türküsüdür, diye ekledim.
aşk bende fiyakalı durmaz, deyip gitti.
belki de uzun uzadıya yürümeliydik,
ben durdum.
Kaldım.
Dedim belki de
Yerle gök arasındaki, o ince hırpalanmaktır yaşam.
Sen, ben de fazla duracak en son şeysin.
Dedim belki de
Ölenlerin son isteklerinin önemsenmemesidir yalnızlık.
Enkazın üstüne kurulmaz hiçbir mutluluk.
Kendimi nehirlerinde ıslatmayacağım artık.
Eksik bir inançla,efsuni dualar okuyorum yara kabuklarıma.
Kurumuş hüzünlerime eylüller biriktiriyorum.
Mevsimler artık yer değiştiriyor.
İnançların yanlış anlaşıldığı , kitapların sağır olduğu zamanlarda hep cüce kaldık birbirimize.
Sen güzel ben çirkin
Ve dünya olmayacak düşlerle dolu
Bazı insanlar gelince, bazısı gidince güzeldir.
Kimsenin hayatınızda kalması için uğraşmayın.
Nasıl ki gitmek isteyen bir bahane sürüyorsa,
Yanınızda olmak isteyen de
Bulur bir yolunu elbet.
Anıların derinliğine düşüyorum.
Gelip geçenler oluyor,gelip gidenler hayatımdan.Mevsimler durmadan yer değiştiriyor.Aylar sıralanmış, ardışık acılar doğuruyor bana.
Beklemek,diye bir şey var. Her an çalacakmış gibi duran;ama hiç çalmayacak bir telefon sesi gibi.
Bir de umudunun bir kenarı kırık sevdalar.
Lütfen anımsa beni sevdiğim.
Yorgunluktan bitap düşmüş, bir virgül gibi duruyorum
Bir kitabın orta sayfasında.
Olur da rastlarsan
Dokunma.
Ellerinden öperken anne, içimden bir şiirin tenine değdi dudaklarım. dedim.
Çekilen bir fotoğraf anının yarım kalmış anısı gibidir gidişler, bir süre sonra hükmü kalmaz yüreklerde.
Belki de uzun uzadıya yürümeliydik,
Ben durdum.
Kaldım.
Dedim belki de
Yerle gök arasındaki ,o ince çizgide hırpalanmaktır yaşam.
Alnındaki kırışıklıklar çirkinlik değil,
Şiirlerin mısra aralarıdır bilesin
Ey kederi kar yağdıranım, fazla duracak son şeysin bende.
Sen bende fazla duracak en son şeysin
Ey gitmek!
Geride kalanı unutmamaktır adın.
içim kendine kırık benim..
dilim kısa, heybem dar..
ve buranın en eski haliyim ben..
sessizlik ifadesiyim, sensizlik bilgesi..
gitmenin,
durmanın,
kaçmanın ve düşmenin
taş haliyim ben..
bir kız çocuğunun masumiyeti kadar mühim değildi dünya..
kapıyı yavaşça kapatarak çekip gittim oradan. bir sigara yakıp kendine ağladım..
Arada,
Biraz gecikmişlik var üstümde
Kırgınlığım büsbütün kendimedir
Alnındaki kırışıklıklar çirkinlik değil,
Şiirlerin mısra aralarıdır bilesin
Bazı insanlar gelince ,
bazısı gidince güzeldir
Gitmenin,
durmanın,
kaçmanın ve düşmenin,
taş haliyim ben.
Bağışlanmayan bir yara var bende.
Telaffuzu bilhassa ağır
Ey kederi kar yağdıranım, fazla duracak son şeysin bende
” Alnındaki kırışıklıklar çirkinlik değil, şiirlerimin mısra aralarıdır bilesin. Sana dudak ısırtacak süslü bir şiir yazamadım, içime içime kanayan yaranın ismini zikredemedim, karamsar şiirler sıra sıra; dize dize geçerken zihnimin karanlığından. Hep kaleme sarılırdım sana sarılamadan. 
Gözlerinin aydınlığı için, bembeyaz rüyalar biriktiriyorum omuz çukurlarıma. Şiirler seversin bilirim. Sen gelirsen şiirler devşiririm heybemin enkazlarından. Burada gün, inancı olmayan ölümlere gebe Ve sen buraları hiç bilmiyorsun. Yolunu bulamayan kervanlar gibi, sahilini arayan dalgalar gibi. Aklında bulunsun, Kendimi nehirlerinde ıslatmayacağım artık.
Arada,
Biraz gecikmişlik var üstümde
Yürüdüğüm bütün istikametler sanaydı
Dudak kenarlarından
süzülmeyi bekleyen
bir vuslat olmayı dilerdim
Dedim belki de
ölenlerin son isteklerinin önemsenmemesidir yalnızlık .
Bu koca hengamede
bir tek sığındığımsın
Gözlerinin aydınlığı için bembeyaz rüyalar biriktiriyorum omuz çukurlarıma.
Bir düştün.
yine de
güzeldin,
güzelsin,
güzel.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir