İçeriğe geç

Stoacıların Paradoksları Kitap Alıntıları – Marcus Tullius Cicero

Marcus Tullius Cicero kitaplarından Stoacıların Paradoksları kitap alıntıları sizlerle…

Stoacıların Paradoksları Kitap Alıntıları

Sürgün, tüm evrenin tek bir kent olduğunu düşünenler için değil, yaşam alanı sınırlı kişiler için korkunçtur.
Köleliğe özgü en sert koşulları bile sırf para tutkusu yüzünden reddetmeyen kişilerin köleliğinden şüphen mi var?
Ölüm, ölseler de yaşamları yok olmayacak kişiler için değil, yaşamlarıyla birlikte her şeylerini de kaybedenler için korkunçtur.
İnsana zengin dedirten, genelde onun öz benliğidir, cüzdanı değil.
Zevkin en büyük iyi olduğu fikrine sıkı sıkıya sahip çıkanlar ve bunu şiddetle savunanlar vardır. Aslında böyle bir düşünceyi ben, insandan çok hayvana yakıştırıyorum.
Sadece bilge kişi zengindir.
Was ist das für eine unverschämte Prahlerei mit erwähnung deines geldes? Bist du allein reich? Bei den unsterblichen Göttern, ich soll mich nicht freuen etwas gehört und gelernt zu haben? Bist du allein reich? Wie, wenn du nicht einmal reich? wie, wenn du sogar arm wärest? Denn was verstehen wir unter einem Reichen, oder von welchem menschen gebrauchen wir diese Benennung? Ich meine von dem, der so viel besitzt, als zu einem anständigen Leben leicht genügen mag, der weiter Nichts sucht, nichts verlangt, nichts wünscht. Dein eigenes herz muß dich für reich erklären, nicht der menschen gerede noch deine besitzungen.
Nun es glaubt, daß ihm nichts fehle; es kümmert sich um nichts weiter; es ist gesättigt oder auch zufriedengestellt durch geld
Mag fürwahr dieser als Befehlshaber gepriesen oder auch so genannt oder dieses Namens würdig erachtet werden. Wie oder welchem freien Manne wird denn der befehlen, der seinen eigenen Begierden nicht befehlen kann? Er zügele zuerst seine Begierden, verachte die sinnlichen Vergnügungen, bezähme seinen Zorn, halte seine Habsucht in Schranken, entferne die übrigen Flecken seiner Seele. Dann fange er an Anderen zu befehlen, wenn er selbst den schlechtesten Herrinnen, der Schande und der Schmach, zu gehorchen aufgehört hat. So lange er wenigstens diesen sein Ohr leiht, kann man ihn nicht für einen Befehlshaber, ja nicht einmal für einen freien Mann halten.
Eine Kleinigkeit ist es, sagst du. Aber groß die Schuld. Denn die Sünden sind nicht nach ihren Folgen, sondern nach den Lastern der Menschen zu bemessen. Der Gegenstand, worin man sündigt, kann freilich bald wichtiger bald geringer sein; das Sündigen selbst aber, nach welcher Seite du dich auch hinwenden magst, ist immer einerlei.

Mag ein Steuermann ein Schiff mit Gold oder eines mit Spreu scheitern lassen; in der Sache selbst findet ein nicht unbedeutender Unterschied statt, in der Unkunde des Steuermanns aber keiner.

Mit dem Tode drohst du mir, damit ich mich ganz von der Menschheit, oder mit Landesverweisung, damit ich von den schlechten Menschen wegziehen müsse? Der Tod ist ja aber nur für die schrecklich, mit deren Leben Alles erlischt, nicht für die, deren Ruhm nicht dahin sterben kann, und die Landesverweisung nur für Solche, welchen ihr Wohnort gleichsam mit Schranken umschlossen ist, nicht für Solche, welche den ganzen Erdkreis nur für Eine Stadt.
Zayıf,ezik ve zavallı bir ruhun taşıdığı her türlü korku köleliktir.
Oysa alıp götürülebilen ,yıkılabilen ya da yok edilebilen bir şey ne bana ne de bir başkasına aittir.
Yalnız bilge olan kişi özgürdür, aptal olan köledir.
Olan herşey öyle olması gerektiği içindir
”Başkaları ne yaparsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, ben kendi adıma iyi bir insan olmalıyım. Tıpkı zümrüt ya da altın yahut erguvan. Kendi kendine durmadan şöyle diyormuş gibi: başkaları ne yaparsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, kendi adıma ben zümrüt olarak kalacağım, rengimi koruyacağım.”
İşlenen suçlar olayların sonucuna göre değil insanların hataya neden olan zayıf yanlarına göre değerlendirilmelidir.
Ey elindekiyle yetinmeyen ve sürekli elindekini kaybedeceğinden korkan sen, tutkularının esirisin ve gece gündüz işkence görmektesin.
İnsana zengin dedirten genelde onun öz benliğidir, cüzdanı değil.
Tanrı adına yemin ederim ki ben, hiçbir zaman onların ne paralarının, ne görkemli evlerinin, ne zenginliklerinin, ne yetkilerinin, ne de sıkı sıkıya bağlı oldukları tutkularının iyi ve arzulanması gereken şeylerden olduğunu düşündüm. O kişilerin bunlar içinde yüzerken bile, sahip olduklarından hep daha fazlasını arzuladıklarını gördüm. Nitekim arzunun yol açtığı açlık hiçbir zaman ne giderilebilir ne de doyurulabilir. Böyle kişiler sadece sahip olduklarını arttırma hırsıyla değil, aynı zamanda onları kaybetme korkusuyla da kendilerine sürekli işkence ederler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Çünkü bilge bir şairin söylediği gibi, talih insanın kendi davranış biçimine göre şekillenir.
Karar verme konusundaki üstünlüğüyle, kadere katlanabilme yetisiyle, insana özgü şeyleri hafife almasıyla ve aynı zamanda sahip olduğu tüm erdemlerle etrafını adeta surlarla ören bir bilgenin ruhu yenilebilir mi ya da ele geçirilebilir mi?
Nereye bakarsan bak, yaptığın haksızlıklar, öç tanrıçaları gibi gözünün önünden gitmiyor ve özgürce nefes almana bile izin vermiyor.
”İnsana zengin dedirten genelde onun öz benliğidir, cüzdanı değil. ”
Kimsenin kölesi olmamıza izin verme, Bu kişinin istediği, özgürlüğüne kavuşmak mı? Hiç de değil. Bakın sözlerini nasıl sürdürüyor: sizin dışınızda. Aslında özgür olmak değil, efendi değiştirmek istiyor.
”Hiçbir zaman dönüp kendine bakmayacak mısın? ”
”İşlenen suç duruma göre küçük veya büyük olabilir, ama aslında ne tarafından bakarsan bak suç işlemek, suç işlemektir. ”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
”Küçük bir mesele dersin, ama aslında suç un kendisi büyüktür. ”
”Ey kendini hayatının baharında ve mutlu sanan sen, aslında her türlü üzüntü ve dert altında eziliyorsun. ”
”Ölüm, ölseler de şanları yok olmayacak kişiler için değil, yaşamlarıyla birlikte her şeylerini de kaybedenler için korkunçtur. ”
”mutlu bir şekilde yaşamak, onurlu ve dürüst bir şekilde yaşamaktan başka bir şey değildir. ”
”Nitekim arzunun yol açtığı açlık hiçbir zaman ne giderilebilir ne de doyurulabilir. ”
”İnsan, ruhunu yönlendirebilecek hırs, tutku gibi duygular karşısında nefsine hakim olmalı, kendi kendisiyle yetinebilmeli, mutluluğu kendi iç dünyasında bulmalı ve her anını aklına, doğaya uygun olarak yaşamalıydı. ”
”İnsanın bağımsızlığı ancak aklın egemenliğiyle, mantığın duygulara üstün gelmesiyle sağlanabilir ve insan ancak doğaya uygun yaşayarak, doğanın yasalarına boyun eğerek iyi bir yaşam sürebilir. ”
Köleliğe özgü en sert koşulları bile sırf para tutkusu yüzünden reddetmeyen kişilerin köleliğiden şüphen var mı? İnsanın miras umuduyla köle gibi altına girmeyeceği hangi zorluk var.
Madem sen köle olabileceğini düşünüyorsun, o zaman sadece olabilirim de, zorundayım deme; çünkü hiç kimse, bir şeyi yapmaması yanlış olmadığı sürece o şeyi yapmak zorunda değildir.
Zengin deyince kimi kastediyoruz, ya da bu sözcüğü nasıl bir insan için kullanıyoruz? Bence zengin , özgürce yaşamaya yetecek kadar mala mülke sahip olan, bundan fazlasını beklemeyen, elde etmeye çalışmayan ve arzulayan insandır.
Ey kendini hayatının baharında ve mutlu sanan sen, aslında her türlü üzüntü ve dert altında eziliyorsun. Ey elindekiyle yetinmeyen ve sürekli elindekini kaybedeceğinden korkan sen, tutkularının esirisin ve gece gündüz işkence görmektesin. Yaptığın kötülükler yüzünden vicdanın seni rahat bırakmıyor, yasa ve yargı korkusu içini kemiriyor. Nereye bakarsan bak, yaptığın haksızlıklar, öç tanrıçaları gibi gözünün önünden gitmiyor ve özgürce nefes almana bile izin vermiyor.
Ölüm, ölseler de şanları yok olmayacak kişiler için değil, yaşamlarıyla birlikte her şeylerini de kaybedenler için korkunçtur.
İyi olan bir şey düşün ki, ona sahip olan kişiyi daha iyi kılmasın.
Tanrı, ya da her şeyin yaratıcısı diyebileceğim doğa, sana her şeyden üstün ve tanrısal bir akıl bahşettiğine göre, seninle herhangi bir dört ayaklı arasında fark olmadığını düşünecek kadar kendini nasıl benliğinden soyutlayıp küçümseyebilirsin?
Madem sen köle olabileceğini düşü­nüyorsun, o zaman sadece olabilirim de, zorunda­yım deme; çünkü hiç kimse, bir şeyi yapmaması yanlış olmadığı sürece o şeyi yapmak zorunda değildir.
Köleliğe özgü en sert koşulları bile sırf para tutkusu yüzünden reddetmeyen kişilerin köleliğinden şüphen mi var?
..basiretsiz insanların tümü köledir, köle!
O halde özgürlük nedir? Arzuladığın gibi yaşama gücü. Dolayısıyla doğruların peşinde koşan; yaptığı işten zevk duyan; planlı programlı bir yaşam tar­zı süren; yasalara aslında korktuğu için boyun eğmeyen, tersine ne kadar faydalı olduklarını bildiği için onlara uyan ve saygı duyan; içinden gelmedikçe ve istemedikçe hiçbir şey söylemeyen, hiçbir şey yapmayan, hiçbir şey düşünmeyen; aldığı bütün kararlarda ve yaptığı bütün işlerde kendi hür iradesiyle hareket eden ve bunların sorumluluğunu üstlenen; hayatında kendi istenç ve ira­de gücünden daha güçlü hiçbir şey olmayan kişi dışında kim arzu ettiği gibi yaşar? En büyük güce sahip olduğu söylenen talih bile böyle bir kişiye boyun eğer, çünkü bilge bir şairin söylediği gibi, talih insanın kendi davranış biçimine göre şekillenir.
Diyelim ki bir adam imparator olarak övülüyor ya da öyle adlandırılıyor ya da onun bu sıfata layık olduğu düşünülüyor. Peki nasıl bir imparator? Eğer kendi hırs­larına söz geçiremeyen biriyse, hangi özgür yurttaşa hükmedecek? Her şeyden önce tutkularına gem vurma­lı, arzularını bir yana bırakmalı, öfkesine hakim olmalı, açgözlülükten sakınmalı, ruhunu diğer zaaflardan te­mizlemeli ve ancak insanı esir alan en aşağılık duygula­ra, çirkinliğe ve rezilliğe boyun eğmeyi bıraktıktan son­ra başkalarına hükmetmeye başlamalı; çünkü bu duygu­lara gerçekten boyun eğdiği sürece o, bırak imparatoru, özgür bir yurttaş bile sayılmayacaktır.
Alt tabakadan bir kadının işlediği zina ça­buk unutulur, yani aynı duruma düşen asil ve seçkin bir genç kızın ahlaksızlığına göre daha az kişiyi etkiler, hal­buki suçu onunkinden hiç de az değildir. Eğer suç işle­mek sınırları aşmak demekse, bunu yaptığında suç iş­lemiş olursun ve bir kere sınırları aştıktan sonra ne ka­dar ileri gidersen git, suçun ne derece büyük olduğu bir şeyi değiştirmez.
Sadece bilge kişi zengindir.
Cicero bu paradoksa, çok parası olmasına karşın çok fakir olduğunu düşündüğü Crassus’a seslenerek baş­lamıştır. Ardından gerçek zenginliğin ne olduğu ve ger­çekte kime zengin denmesi gerektiği üzerinde durmuş­tur. İnsanı zengin eden şeyin kendi öz benliğinde bulunduğunu ve benliği boş birinin, cüzdanı dolu da olsa zengin olmadığını savunmuştur. Sonuçta Cicero Ger­çek zenginlik erdemdedir. düşüncesinden yola çıkarak maddi olan hiçbir şeyin erdemden daha değerli olama­yacağını vurgulamıştır.
“Aptal olan her kişi aynı zamanda deli­dir.”
Zayıf, ezik ve zavallı bir ruhun taşıdığı her türlü korku köleliktir.
Tutkuların egemenliği sona erince, işlenen suçların bilincinden bu kez başka bir efendi doğar: Korku.
Köleliğe özgü en sert koşulları bile sırf para tutkusu yüzünden reddetmeyen kişilerin köleliğinden şüphen mi var? İnsanın miras umuduyla köle gibi altına girmeyeceği hangi zorluk var?
Basiretsiz insanların tümü köledir, köle!
talih insanın kendi davranış biçimine göre şekillenir.
Yalnız bilge kişi özgürdür, aptal olan köledir.
Devlet dediğin nedir? Vahşi ve zalimlerden oluşan toplulukların hepsi mi, yoksa kaçakların ve haydutların tek bir yerde toplanarak oluşturduğu kalabalık mı?
Eğer suç hafifse daha önemsiz olduğu mu düşünülmelidir?
6. Paradoks: Sadece bilge kişi zengindir.
4. Paradoks: Aptal olan her kişi aynı zamanda delidir.
1. Paradoks: Sadece onurlu olan iyidir.
Hırslı olmamak zenginlik, açgözlü olmamak kazanç getirir.
Sadece bilge kişi zengindir.
Bencezengin ,özgürce yaşamaya yetecek kadar mala mülke sahip olan,bundan fazlasını beklemeyen ,elde etmeye çalışmayan ve arzulamayan insandır.
Köleliğe özgü en sert koşulları bile sırf para tutkusu yüzünden reddetmeyen kişilerin köleliğinden şüphen mi var?
Talih insanın kendi davranış biçimine göre şekillenir.
Bütün umudunu,mantığını ve düşüncesini talihe bağlayan bir kişi için hiçbir şey kesin olamaz ve istediği şeyi kesin olarak elde etse de , bu bile gerçekte tek bir gün dahi onun için kalıcı olmayacaktır.
Arzunun yol açtığı açlık hiç bir zaman ne giderilebilir ne doyurulabilir.
Ölüm,ölseler de şanları yok olmayacak kişiler için değil,yaşamlarıyla birlikte her şeylerini de kaybedenler için korkunçtur,sürgün ise tüm evrenin tek bir kent olduğunu düşünenler için değil,yaşam alanı sınırlı kişiler için korkunçtur.
Ancak söz sanatıyla açıklanamayacak kadar olağanüstü,işlenemeyecek kadar korkunç ve yontulamayacak kadar kaba hiçbir şey yoktur.
Özgürlük nedir?
Arzuladığın gibi yaşama gücü.
Tutkuların egemenliği sona erince, işlenen suçların bilincinden bu kez başka bir efendi doğar: Korku. Ne de zavallı, ne de feci bir kölelik!
Ölüm, ölseler de şanları yok olmayacak kişiler için değil, yaşamlarıy­la birlikte her şeylerini de kaybedenler için korkunçtur, sürgün ise tüm evrenin tek bir kent olduğunu düşünen­ler için değil, yaşam alanı sınırlı kişiler için korkunçtur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir