İçeriğe geç

Türk Töresi Kitap Alıntıları – Ziya Gökalp

Ziya Gökalp kitaplarından Türk Töresi kitap alıntıları sizlerle…

Türk Töresi Kitap Alıntıları

Kırgızlarda ve Kaşgar Türklerinde evin ocağında iki peri yaşar ki biri dişi diğeri erkektir. Birincisine od ana ikincisine od ata adlarını verirler.
‘’ Bunlar şölende toplanarak ellerini beraberce göğe kaldırdıkları zaman ‘’alkışları alkış ve kargışları kargıştı’’ Yani duaları dua bedduaları beddua idi.’’
‘’ İki Türk kavmi savaşacaksa kavga gününden önceki gece bu kavimlerin çıvıları yani yer-suları birbiriyle çarpışırlar. Geceleyin galip gelen çıvının kavmi ertesi günü başlayacak savaşta zafer kazanır, mağlup çıvının kavmi ise yenilirmiş.’’
‘’ İl dini ortaya çıkınca Türklerde millet vicdanı yeterli derecede kuvvetlenmişti. Milletin vicdanı birinci dereceye yükselmiş, soyların özel vicdanları ikinci dereceye düşmüştü.’’
‘’ Türklerde güneş kadındır. Ay erkektir. Çocukların hala ‘’Ay Dede’’ demesi ‘’Ay Ata’’ sözünden kalmadır.’’
‘’ Kut Dağı gidince Kamlançu’da bütün yeşillikler sararırdı.’’
‘’Türklük hem mefkürem, hem kanımdır ;
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine ‘’Türk değildir!’’ diyen
Soyca Türk olsa da ‘’piçtir’’, Türk değil.’’
‘’ Sümlim Tat: Asla Türkçe bilmeyen İranlı. Bundan başka Türkçe bilmeyen herkese sümlim adı veriliyordu.’’
‘’ Her soyun ortak vicdanı, ayrı dayanışması, ayrı mefkuresi (ülkü) vardı. Bu ayrılıkları yönlerden, mevsimlerden, unsurlardan, hayvanlardan, renklerden oluşturulan dört çeşit simgede görüyoruz. Bu dört soyun her birinin ayrı bir kutsallığı vardı. Kutsallığın dört türü, bu dört çeşit sembolde belirirdi.’’
‘’ Görülüyor ki şamanizmdeki gerek totemler, gerek koruyucu ruhlar hep dişidir. Bu dinin, kadın dini olduğu bununla da kesinleşmiş olur.’’
‘’ Türklerde kutsal kuş Tuğrul’dur.’’
Türkler, mukaddese (ak) ve gayri mukaddese (kara) namlarını verirlerdi. Kutsinin zıddı ise la kutsi (= Profane) dir. Türk’e göre hiçbir şey lakudsi değildir. Bundan dolayı Türkçede lakutsi kelimesinin mukabili yoktur.
Bir cemiyette kan davası ve çatışma kaideleri yürürlükte ise onda bir devlet mahiyeti bilinemez. Devlet kan davasıyla iç çatışmaların bittiği yerde başlar.
İl kelimesi eski Türkçe’de hem (sulh) hem de devlet manasınadır. Hakikaten, içtimaî sulh ile devlet aynı zamanda teşekkül edebilen iki müessesedir.
Oğuzların teşkilatı tahlil edilince görülür ki Bozok ve Üçok namlarındaki iki aşiretin birbirinin müsâvi¹ ve mütemmimi² olmak üzere birleşmesinden, Oğuz İli vücuda gelmiştir.
Türkçede eşik kelimesi eşli manasınadır. Eşiğe basılamaz, yabancı adam bir evin eşiğini atlayamaz.
Türklerde mukaddes kuş Tuğrul dur. Bu esatiri kuşu hiç kimse görmemiş, fakat akbabaya benzediği de malum imiş. Bazen semada yüzlerce kuşun kanatları, kol yahut bacakları yarılmış olarak yere düştüğü görülürmüş. Bundan anlaşılırmış ki, bunları yaralayan Tuğrul’un gagası ile pençesi çeliktendir.
Türkler de Ok un mühim bir mevkii vardır. Muharebe oklarla yapılırdı. Hakan bir beyden on asker isterse bir okun üzerine bir çentik, yüz asker isterse iki çentik, bin asker isterse üç çentik yaptırarak ona gönderirdi.
Türk Takvimi de Tsin dininden doğmuştur. Tsin Türkleri her on iki seneye çağ namını verirlerdi. Bu on iki seneyi, on iki hayvanın isimleriyle ifade ederlerdi. Bu hayvanların isimleri: Tavuk, At, Tavşan, Öküz, İt, Domuz, Maymun, Yılan, Sıçan, Pars, Koyun, Timsah’tır.
Yazılmış yasalardan başka yazılmamış teâmüller de törenin içindedir. Hatta hukuki töreden başka, dini ve ahlaki töreler de vardır. O halde Türk Töresi, eski Türklere atalarından kalan kaidelerin bütünü demektir.
Tat: Bütün Türklere göre Farsî, yani İranlı. Şöyle bir atasözü vardır: Tat’ın gözüne vur, dikeni kökünden çıkar. Bu mesel tatların vefasızlığını gösterir. Dikenin hakkı kökünün çıkarılması olduğu gibi, tatın hakkı da gözüne vurulmasıdır.
Kızılbaşlar, tarikatın sırlarına yabancı olanlara ağzıkara yahud karabaş derler.
Eski Türklerde ruhlara, cinlere çor derlerdi. İki tabakaya göre iyi ruhlara ak çor, kötü ruhlara kara çor adları verilirdi. ( Ak çor’dan Afşar kelimesi, Kara çor’dan karçar, kaçar kelimeleri doğmuştur). Kuzey Türklerinde bu terimler Akçora Karaçoraş şeklinde kullanılmaktadır.
Tisin dininin temelini meydana getiren dört unsur: ağaç, su, demir, ateştir.
Cengiz yasasına göre; suya işeyen adam idam edilirdi.
Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan kuralların bütünü demektir.
Dustureler İlahlara ait maceralardır. Menkıbeler de kahramanlara yani yarı ilahlara isnat olunan sergüzeştlerdir…
Ocağımız sönmesin Türkler’in eski duasıdır.
Türk’ün özünde her şey kutsal idi.
El bırakılır, törü bırakılmaz.
Türkler, ne zaman millî harsa (kültüre) kıymet vermeyerek ecnebi (yabancı) irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletlerin mukallit (taklitçisi) ve perestişkârı (tapıcısı) olmuşlarsa, bir göç felaketine uğramışlardır.
Çinliler, Tûrklerde babalarla oğulların aynı otağda utanmaksızın beraber yattıklarını, babanın vefatında oğlunun üvey annesini alabilmesini, biraderin vefatında kardeşinin, yengesini alabilmesini zikrederek Türkleri zemmediyorlardı.

Chung – hang Yüeh ise daima, Türklerin Çinlilerden üstün olduğunu isbata çalışıyordu. Diyordu ki : «Türkler hayvan etlerinden başka bir şey yemezler, sütten başka bir şey içmezler. Deriden başka bir şey giymezler. Sayısız sürülerini otlaklarda, ırmak kıyılarında gezdirirler. Mevsimler değiştikçe onlar da da yerlerini değiştirirler. Yiyecekleri kalmadı mı, derhal ata binerek ava giderler. Bolluk içinde iseler, keyiflerine bakarlar; hiçbir şeyin kaygısını çekmezler. Kaidelerini değiştirmekten hoşlanmazlar. Bir oğulun, üvey annesiyle, kardeşinin, yengesiyle evlenebilmesi, ocakların zürriyetsiz kalarak sönmemesi içindir. Şimdiye kadar Hiung nular arasında, bu kadar karışıklıklar çıktığı halde, hiçbir zaman, eski sülâle yerine, başka bir aileden bir beğin tahta geçirildiği işitilmemiştir. Çin’de ise bilâkis, öteden beri sülâleler birbirini boğazlamakla uğraşmışlardır.

Çin imparatoru, Tan – Ju’ya mektup yazdığı zaman böyle başlardı : «İmparator, Hiung – nuların Tan – Ju’sundan ihtiramla rica eder ki » Varakanın büyüklüğü muayyen bir kıtada olurdu. Çinli sefir, Tan – Ju’ ya, mektup yazarken, bundan daha büyük kıtada varakalar kullanmasını ve mektubun başına : «Gök ile Yer’in doğurduğu, Güneş’le Ay’ın tahta geçirdiği Hiungnuların büyük Tan – Ju’su, Çin İmparatorundan rica eder ki » diye yazmasını tavsiye etti. Chung hang Yüeh, her fırsatta, Tan Ju’nun sarayında bulunan ve bilhassa Çin İmparatoru tarafından bir memuriyetle gönderilmiş olan Çinlilere karşı, Türklerin faziletini övüyordu, Türklerin harsça Çinlilerden daha yüksek olduğunu söylüyordu.
Farsîlere Tat denildiği gibi, o zaman Buda dininde olan Uygurlara da Tat deniliyordu. Demek ki Türk olanlar da başka dinde bulununca, Tat tabirine lâyık görülebiliyordu. O halde, Tat olanlar, Türk’ten lisanca farklı olanlar değil, belki dince ve törece ayrı olanlardı. Arap nazarında kâfir ne manaya idiyse, Türk nazarında da Tat o manaya idi.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
«El bırakılır, törü bırakılmaz.»
Türklerde güneş kadındır. Ay erkektir. Çocukların hala ‘’Ay Dede’’ demesi ‘’Ay Ata’’ sözünden kalmadır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Türkler, ne zaman milli harsa kıymet vermeyerek ecnebi irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletlerin mukallit ve perestişkãrı olmuşlarsa, böyle bir göç felaketine uğramışlardır. Kut Dağı milli vicdanın bir timsalinden başka birşey değildi. Onu Çinlilere feda etmek, gayet büyük bir günahtı. Göç, bu günahın kefareti idi.
Türkler bu Kut Dağı’nı ellerinde tuttukça dört bucağa hakim olacaklardır.
Ulusal bilinç nerede oluşmuşsa, artık orası sömürge olma tehlikesinden sonsuza değin kurtulmuştur.
Tsin dininin bir esasını oluşturan dört unsur, ağaç , su , demir , ateş tir.
Bunalımlı zamanlar, ideallerin yaratılış günleridir.
“Türklerde güneş kadındır. Ay erkektir. Çocukların hala ‘’Ay Dede’’ demesi ‘’Ay Ata’’ sözünden kalmadır.”
Altay Türklerinin kozmogonisine göre Tanrı Kara Han, yeryüzünün ortasında dokuz dallı ağaç yaratmış, bunun her dalının altında bir adam halk etmiştir. Bu dokuz adamdan, insanların esası olan dokuz ırk üremiştir.
El bırakılır, törü bırakılmaz.
Ulusal bilinç nerede oluşmuşsa, artık orası sömürge olma tehlikesinden sonsuza değin kurtulmuştur.
Ocağımız sönmesin Türklerin eski duasıdır.
Eğer Türkler yalnız muharebe ile meşgul iseler, bu milletin selâmet ve saadeti içindir.
Ulusal bilinç nerede oluşmuşsa, artık orası sömürge olma tehlikesinden sonsuza değin kurtulmuştur.
Bir kavim, kültür bakımından yükseldikçe politik açıdan da yükselerek kuvvetli bir devlet oluşturur.
Zihnin fazla gelişmesi ferdin karakterini bozduğu gibi, medeniyetin fazla gelişmesi de millî kültürü bozar.Millî kültürü bozulmuş olan milletlere dejenere milletler denir.
Türkler ne zaman milli harsa kıymet vermeyerek ecnebi irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletletin mukallit ve tapıcı olmuşlarsa, böyle bir göç felaketine uğramışlardır. Kut Dağ, milli vicdanın bir timsalinden başka bir şey değildir. Onu Çinlilere feda etmek, gayet büyük bir günahtı. Göç, bu günahın kefareti idi.
Türklerin daima mefküreli olması, ruhların bu eski vatanı özlemesinden, daima semaya doğru cezbedilmiş bulunmasındandır. Türk orada yaşamayı kara toprakta sürünmeye tercih ettiğinden, milleti için kolayca hayatını feda edebilirdi. Türk’ün kahraman olmasına bir sebep de budur.
Türk Oğuz Beyleri, budun işitin! Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilingin, törüngin kim artadı?
Ateş:
Yakutlara göre, ateş bir peridir. Mutfak ocağının ateşi asla söndürülemez. ‘’ Ocağımız sönmesin ‘’
Türk’ün eski duasıdır.
Türklerce güneş kadındır. Ay erkektir. Çocukların hala Ay Dede demesi Ay Ata tabirinden kalmadır.
Devlet, kan davasıyla iç çatışmaların bittiği yerde başlar.
Ocağımız sönmesin. Türklerin eski duasıdır.
İl dini zuhur ettiği zaman Türklerde millet vicdanı, kafi derecede kuvvetlenmişti.
“Ey Türk Milleti, eğer o ülkeye (Çin) gidersen, öleceksin.Fakat içinde ne zenginlik ne de keder bulunmayan Ötüken Ülkesi’nde kalarak, kervanlar ve kafileler gönderirsen ebedi bir saltanatı muhafazada devam edeceksin.”
Bilge Han
“Eğer, Türkler yalnız muharebe ile meşgul iseler, bu milletin selamet ve saadeti içindir.”
yedinci katta Gün Ana, altıncı katta Ay Ata oturur.Türklerce güneş kadındır. Ay erkektir. Çocukların hala Ay Dede demesi Ay Ata tabirinden kalmadır.
Türklerde mukaddes kuş Tuğrul dur.
Ocağımız sönmesin Türk’ün eski duasıdır.
Kırgızlarda ve Kaşgar Türklerinde evin ocağında iki peri yaşar ki biri dişi diğeri erkektir. Birincisine od ana ikincisine od ata adlarını verirler.
Şamanizm teşkilatında gerek totemler gerek hami ruhlar hep dişidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir