Fyodor Dostoyevski kitaplarından Karamazov Kardeşler (Cilt 1) kitap alıntıları sizlerle…
Karamazov Kardeşler (Cilt 1) Kitap Alıntıları
Tabiat kapıdan kovulursa pencereden girer
“Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin.”
“Bence cehennem, sevememekten doğan bir acıdır…”
Hiçten sevgi yaratılmaz; hiçten yaratmak yalnız Tanrı işidir
Ama işin kötüsü de bu: Gerçekten aklını yitirmiş olsa belki de şimdikinden daha akıllı davranırdı.
Kardeşlerim, insanların günahından korkmayın, insanı günahlar içindeyken de sevin, çünkü bu, Tanrı sevgisine benzer bir şeydir ve dünyada sevginin doruk noktasıdır.
Dünyayı yeniden oluşturmak için insanların psikolojik olarak başka bir yola dönmeleri gereklidir. Bunu sağlamadan hiç kimseyi kardeş yapamazsın, bunu sağlamadan kardeşlik olmaz.
Merhamet, iyilik duygusu, ancak temiz bir vicdanın ürünleri olabilir
Beni umutsuzluğa vardıran durumu ne kadar budalaca ortaya sersem o kadar kârlı olurum..
Kimi zaman insanda ‘hayvanca’ bir zalimlik olduğundan dem vurulur, ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece.
Bir insanın sevilmesi için kendini göstermemesi gerekir; yüzünü gösterdi mi, sevgi ortadan silinir.
Budalalık düzdür, kurnazlıktan yoksundur; zeka hileye, sinsiliğe başvurur. akılda namussuzluk; aptallıkta doğruluk, namus vardır.
İhanetine rağmen ona verdiğim söze ömrümün sonuna kadar sadık kaldığımı, görmeliydi. Ben… Nasıl söyleyeyim… Mutluluğu için bir araç, bir alet, yapıcı bir makine olurdum. Bunu bütün ömrüm, bütün ömrüm boyunca yapardım!
..kağıdın yüzü kızarmaz,derler.Oysa emin olun yalan,kızarır;tıpkı benim şimdi kızardığım gibi..
Şüphesiz,görünüşte her şey gönül rızasıyla,yürekten tevekkülle,ahlâk adına yapılıyordu;oysa aslında,bazen hiç de içten değil,tam tersine yapmacıklı,ikiyüzlü davranılıyordu.
bence insanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman ayrılmalarına yakın zamandır.
İnsan,ruhunu alçaklıktan
Kurtarabilmek için
İhtiyar toprak anayla
Ölümsüz bir birlik kurdu.
Kurtarabilmek için
İhtiyar toprak anayla
Ölümsüz bir birlik kurdu.
İyi ama toprakla ölümsüz birliği nasıl kurayım?..Ne toprağı öpüyor,ne de göğsümü yarıyorum;rençper ya da çoban mı olayım?Yürüyorum;ama çirkefe,rezilliğe mi,yoksa aydınlığa,sevice mi gittiğimi bilmiyorum.Bütün felaket bunda.Zaten bu dünyada muamma olmayan ne var ki?!
İşten, çeşit çeşit acı ve en çok da sürekli haksızlıktan, kişisel ve dünyevi günahlardan ezilmiş olan basit, alçakgönüllü Rus ruhu için en büyük ihtiyaç, teselli, kutsal bir varlık, bir ermiş bulup önünde secdeye kapanmaktır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sonunda, her şeye rağmen Staretzlik kaldı, Rus manastırlarında yavaş yavaş kökleşmeye başladı. Gerçi insanı tutsaklıktan özgürlüğe ve manevi gelişime ulaştırmak için bin yıl denenen bu yol, bazı durumlarda tümüyle ters sonuçlar verebilir; alçakgönüllülük, irade üzerinde mutlak bir egemenlik biçiminde belirecek yerde iblisçe bir gurura saplanır, yani özgürlüğe kavuşturmak şöyle dursun tutsaklık zincirleri takar.
ezilen bir adama, etrafındaki herkesin velinimet kesilmesi son derece ağır gelir.
“Çok şey bilirsen çabuk ihtiyarlarsın.”
Çoğu zaman insanlar hatta caniler bile, haklarında verdiğimiz hükümlerden çok daha saf, temiz ruhlu olurlar.
Zaten zamanımızda insanlardan açıklık istemek de tuhaftır ya…
Mide bulandıran bir can sıkıntısı ama ne istediğimi bir türlü bilemiyorum. Hiç düşünmesem daha iyi
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Zayıf bir ruh, tabiatın imkan verdiğinden daha ağır bir yükü kaldıramıyorsa ne yapsın?
“Ben Tanrıma karşı isyan etmiyorum, sadece onun dünyasını kabul etmiyorum, dedi, Alyoşa
Sırrımızı nasıl saklarım Senden?
Hayatın korkunç anlarında, iç alemin en önemli, acı sorunları karşısında sadece kalpten gelen kararlarla yetinilir mi?
İnsan-doğası mucizeye karşı koyabilir mi?
İnsan için vicdan özgürlüğü kadar çekici ama o kadar da sıkıntı verici şey yoktur.
Gerçekten, ekmek kaygısından daha önemli bir dava düşünülemez.
Bir insan sevilmek istiyorsa kendini göstermelidir yüzünü gösterdi mi, sevgi ortadan silinir.
Aşık olmak sevmek değildir. İnsan nefret ederken de aşık olur.
Babalar, çocuklarınızı incitmeyin.
Bazı insanların düşmanlığı dostluktan daha yararlı oluyor
onu doğrudan doğruya sevmiyorum ben; gözyaşlarımla dolu beş yıl, uğradığım hakaretleri seviyorum belki de
Aah şu alçak kalp!..
İmsan ruhuna bu kadar yüklenilmez, biraz merhametli olmalı
Şimdi ne halde olduğumu kimse bilmez, bilemez de
“İnsanın kötülüğe sapmış bir varlık olduğunu kavraması ve içinde suçlu bir yürek taşıması, dünyada tüm mahkemelerin verebilecekleri cezalardan çok daha şiddetli bir cezadır.”
Kimi zaman insanda hayvanca bir zalimlik olduğundan dem vurulur, ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir bu. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insan da olur sadece.
Düşünüyorum da, şeytan yoksa, o zaman onu insan icat etmiştir; hem de kendi benzeri olarak icat etmiştir.
Mutluluğunu kederde ara.
Söyleyin bana, böyle bir adamın varlığıyla yeryüzünü kirletmesine ne diye izin veriliyor?
İnşallah yüreğinizin verdiği karar size, henüz bu dünyada bulunduğunuz sırada erişir.
Gene de Yaradana, size böyle bir acıyı duyabilen bir yürek ve “Asıl hayatınız göklerde olduğu için yücelikler peşine düşmek” yeteneği verdiği için şükredin.
Hayat aslında acı demektir. Acısı olmasa zevki de olmazdı
Bu çeşit dizginsiz, alabildiğine taşkın tabiatlar için düşmenin alçaklığı en yüksek asalet duyguları kadar şiddetli ihtiyaçtır.
İyiliğin şerefi başkalarına düştü, bana yalnızca kötülük kaldı.
– İçinize dönerek her zaman günahlarınızı kendi kendinize açıklayın. Günahlarınızı anlamak sizi ürkütmesin, yeter ki pişmanlığı tam duyun; ama Tanrı ile pazarlığa girişmekten de kaçının. Tekrar tekrar söylüyorum, gururlu olmayın.
Vermeyi zerre kadar sevmezsek de almaya -ne olursa olsun- bayılırız.
Iyi, doğru bir şey yaptığınız zaman hayat öyle güzel ki!
Kalbimizde kalan tek bir iyi hatıranın bile bir gün faydasını görebiliriz.
– Şunu bilin ki, her birimizin dünyada her olup bitende suçu var şüphesiz. Dünyada olanlara karşı taşınan genel bir sorumluluktan bahsetmiyorum üstelik; her kişiye karşı taşınan bireysel bir sorumluluk kastettiğim. Bu anlayışa varan her insan, hayat yolunun ereğine varmıştır.
– Kâğıdın yüzü kızarmaz derler, derler. Oysa emin olun yalan, kızarır; tıpkı benim şimdi kızardığım gibi..
Gerçekten ben neyim ki ,kendim gibi ,Tanrının benden farksız olarak yarattığı bir insan bana hizmet etsin.
Adam sen de, ne olursa olsun, vız gelir bana! Kuvvetli ruh, zayıf ruh, kadın ruhu ne olursa olsun! Şu doğaya bak: güneşin bolluğuna, göğün berraklığına dikkat et, ağaçların yaprakları yemyeşil, hâlâ yaz gibi
Yarın intihar edeceğim, ölmeden önce bir yaşayayım.
Gökten işaret gelmez,
Kalbin dediğine inan!
Kalbin dediğine inan!
“Denklemin bilinmeyeni benim. Her şeyin başını sonunu kaybedip sonuçta adını bile yitiren bir hayaletim
“İnsandan başka her şey temiz ve mükemmeldir.”
Halkın sessiz,bitmez tükenmez sabırla dolu bir kederi vardır. Bu keder kabuğuna çekilmiştir, hiç sesi çıkmaz. Bir de gözyaşlarıyla taşan, sonra da kendini kapıp koyuveren bir keder vardır. Bu hal en çok kadınlarda görülür. Ama bu da sessiz kederden daha hafif değildir. Sızlanmanın doyurucu yanı içteki acıyı deşip taşımaktan ibarettir. Böyle bir keder avunma da istemez, çaresizlik onun besinidir. Sızlanmalar, kanayan yarayı büsbütün azdırmak ihtiyacından başka şey değildir.
Sevgi, bütün dünyayı satın alacak değerde bir cevherdir.
Niçin kucaklaşmıyor, öpüşmüyor, neşeli şarkılar söylemiyor bu insanlar ?
Bazen garip rastlantılar olur.
Sus kalbim
Sabret, eğil ve sus!
Sabret, eğil ve sus!
Erkek gönlü yüce olmak zorundadır ve bu durum erkeğin itibarına leke sürmez.