İçeriğe geç

Aynadaki Zaman Kitap Alıntıları – Cemil Kavukçu

Cemil Kavukçu kitaplarından Aynadaki Zaman kitap alıntıları sizlerle…

Aynadaki Zaman Kitap Alıntıları

Taşımaktan yorgun düştüğü geçmişin yükünden arınmıştı son zamanlarda. Unutuyordu.

Unutmak güzeldi.

Deniz mi beni açıklara çekiyordu, rüzgâr mı itiyordu anlayamamıştım ama gittikçe karadan uzaklaşıyordum.
Ve yapılmaması gereken bir hata yaptım. Kimi zaman öyle olur; her şey kontrolün altındadır, gelişmiş bilincinin iradesine inancın tamdır, davranışlarına güvenirsin, koşullara güvenirsin ama ummadığın bir anda tekinsiz bir yerde kendini buluverirsin. Kontrol elinde değildir artık.
Yanıtını hemen verebileceğin basit bir soru soruyorum yalnızca ve sen gözlerini gözlerime dikip çok iyi bildiğim o alaycı gülüşünle bakıyorsun.
Bir yandan da gerçek duygularımı sesimden, yüz ifademden okumasından korktum.
Bakışıp güldük. Bu gülüş çok bol harcanan “evet”ler içindi.
Güneş yanığı, tenine çok yakışmıştı Okkadi. Siyah kovboy şapkan ve yüzünün yarısını kaplayan güneş gözlüğünle muhteşemdin. Bana dönüp gülümsediğinde bembeyaz dişlerin beliriyordu dudaklarının arasından.
Birlikte olduğumuz her yer, ikimize sunulan bir oyun alanı gibiydi.
Her şeyin dingin olduğu saatlerdi. “Muhteşem,” demiştin. Elini tutmuştum. Olağanüstü hiçbir şey yoktu ama sen gördüklerine öyleymiş gibi bakıyordun.
Ciddi ciddi dinlerler, ama dinlemezler. Sen istediğin kadar anlat, karşındakiler yüz değil duvardır.
Her şey yolundaydı. Öyle görünüyordu. Ya da öyle olmalıydı. Çünkü her an bir aksilik çıkabilirdi.
Bence hayatın alışılmış, olağan akışı dışındaki her şey anlatılmaya değer.

SIR ARTHUR CONAN DOYLE

Kocaman bir kuş kondu pencereme.Gagasında taşıdığı kendisinden de büyük silgiyi pervaza bıraktı.“Her şeyi sil”dedi,“sonra ben yine geleceğim.”
Yazacağız, çizeceğiz, duyuracağız. Duyana, anlayana dek. Bir toplumda bu yalnızlığın, bu insan acımasızlığının katılığını duyurana dek.
Genç görünmek için saçlarını boyuyorsan da yaşlısın Ruhi Amca. Keşke bütün sorunlar saçımızın rengiyle çözülseydi.
Kocaman bir kuş kondu pencereme. Gagasında taşıdığı kendisinden de büyük silgiyi pervaza bıraktı. Her şeyi sil , dedi, sonra ben yine geleceğim.
Ne zaman olduğunu hiçbiri hatırlamıyordu ihtiyar denizcilerin, çünkü zamanı kaybetmişlerdi.
Adımlarını öyle dikkatli atıyor ki, bir balenin yavaşlatılmış provasının az sonra kovulacak kötü oyuncu adayına benziyor. Düşüp bir yerini incitmesi değil derdi, çünkü bedeniyle küs. Gülünç duruma düşmekten çekiniyor. Beyninin yönettiği bir oyuncu, hatta bir figüran olarak görüyor bedenini.
Bunlar ne?” dedi.
“Rüya,” dedim.
“Yanılıyorsun,” dedi, “bunlar tükeniş şenliği.”
Güldü. Ama bu bir gülüş değildi. Gözlerinin, dudaklarının katılmadığı, bir maskeden çıkan, kuru yaprak hışırtısını andıran kaybolmuş bir gülme sesiydi.
Bir gün bile eksik etmemişti yanından o çantayı ama bir gün bile açıp içinden bir şey çıkarmamıştı.
Bana kırılmış, uzun süre arayıp sormamış, mağrur kırgınlığının biletini bana kesmişti. Şimdi ise, zoraki uzlaştığı eski bir düşmanıymışım gibi yürüyor benimle. Bu benmerkezci davranışlarıyla çevresi öyle boşaldı ki, bunun bile farkında değil. Onun için üzülüyorum.
Biliyor musun Okkadi, bir gün gerçekten buraya geleceksin ve hiçbir şeyi abartmadığımı göreceksin.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Otoriteyle sağlanan düzenden değil, dostluk ve sevgiyle oluşturulan ama otoriteyi de zedelemeyen bir ilişkiden yanaydı Kemal Kaptan.
Otoriteyle sağlanan düzenden değil, dostluk ve sevgiyle oluşturulan ama otoriteyi de zedelemeyen bir ilişkiden yanaydı Kemal Kaptan.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Büyük bir silgi al ve bugüne kadar ne gördüysen, ne duyduysan hepsini sil.
Sen gerçeği hep ters yanından görmeye çalışıyorsun.
Martılar, Şairlere, yazarlara, bestekârlara, senin gibi duygusallara ilham veren o kuşlar hiç de masum değil.
Kocaman bir kuş kondu pencereme. Gagasında taşıdığı kendisinden de büyük silgiyi pervaza bıraktı. Her şeyi sil, dedi sonra ben yine geleceğim.
“Sen istediğin kadar anlat, karşındakiler yüz değil duvardır.”
Sen istediğin kadar anlat, karşındakiler yüz değil duvardır.
“Bir daha gelme, dedim kuşa, benim silecek bir şeyim yok..”
“İlkokul beşinci sınıfa başladığım yıl annem bana kapağı sürgülü tahta bir kutuda kurşunkalem, açacak, on iki renk kuru boya ve kocaman bir silgi almıştı. Sınıfta en büyük silgi benimkiydi. Annem, “Bununla bütün yanlışlarını silersin,” deyip yanağımdan öpmüştü.
.
.
.
.
Annem, bana hediye ettiği, “Bütün yanlışları bununla sil” dediği o büyük silgiyi geri almış, çocukluğu dışında her şeyi siliyordu.”
“Genç görünmek için saçlarını boyuyorsun da yaşlısın Ruhi Amca.Keşke bütün sorunlar saçımızın rengiyle çözülseydi. Yoruldun artık. Bu mavi yorgan bizi kör etti, hayatı ıskaladık.”
Her şey yolundaydı. Öyle görünüyordu. Ya da öyle olmalıydı. Çünkü her an bir aksilik çıkabilirdi.
“Sen istediğin kadar anlat, karşındakiler yüz değil duvardır.”
“Denizin bet sesli romantik kuşları onlar.
“Martılar,” dedi Samet, koltuğunda geriye doğru yaslandı. Çok içtiğinde, olura olmaza kızıp kavga edeceği zamankine benzer bir gülüş belirdi yüzünde. Şairlere, yazarlara, bestekârlara, senin gibi duygusallara ilham veren o kuşlar hiç de masum değil. Denizlerde balık mı kaldı?”
“Ne bulsa yiyor canavarlar. Onlara kefen giymiş çöplük kargaları diyorum.”
Düşüp bir yerini incitmesi değil derdi, çünkü bedeniyle küs.

Tükeniş Şenliği

Sen istediğin kadar anlat, karşındakiler yüz değil duvardır.
Bir daha gelme, dedim kuşa, benim silecek bir şeyim yok
Annem, bana hediye ettiği, Bütün yanlışlan bunun­la sil dediği o büyük silgiyi geri almış, çocukluğu dışın­da her şeyi siliyordu.
Taşımaktan yorgun düş­tüğü geçmişin yükünden arınmıştı son zamanlarda. Unutuyordu. Unutmak güzeldi.
Bir daha gelme, dedim kuşa, benim silecek bir şeyim yok
Bir daha gelme, dedim kuşa, benim silecek bir şeyim yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir