Anton Çehov kitaplarından Maske kitap alıntıları sizlerle…
Maske Kitap Alıntıları
Hayatınıza yeni bir yön verince her şey değişir. Asıl iş hayata yeni bir yön vermekte, gerisi boş.
Hayatınıza yeni bir yön verince her şey değişir. Asıl iş hayata yeni bir yön vermekte, gerisi boş!
Eğer hiçbir zaman bu gibi basit eserlerden başka bir şey okumamışsa, bunu ona nasıl anlatırsın?
Ne biçim akıllı insanlardır ki gazete onlara şu içkiden daha iyi geliyor. Bence, siz saygıdeğer beyler, içkiye verecek paranız olmadığı için gazeteleri seviyorsunuz.
Ah, insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse!
Hayatınıza yeni bir yön verince her şey değişir. Asıl iş hayata yeni bir yön vermekte, gerisi boş.
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonsuza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Ruhu yalnızlık, öksüzlük ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların duyduğu bir hüzünle doluydu.
Delinin kuralı olmaz.
Hayatınıza yeni bir yön verince her şey değişir. Asıl iş hayata yeni bir yön vermekte, gerisi boş.
Sizin için başka birisi çalışıyor, sizler başka birinin hayatını kemiriyorsunuz demek; bu temiz bir şey mi sanki, kirli değil mi bu?
Gençlikleri o kadar çok arzuladığı her şeysiz yıpranır ve erirdi.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Her şey çoktan eskimiş, ömrünü bitirmişti, herkes sadece ya bir şeyin sonunu ya yeni bir seyin başlamasını bekliyordu.
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonsuza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdix
Kar yerden henüz kalkmadı; fakat insanın canı artık bahar istiyor.
Ne biçim akıllı insanlardır ki gazete onlara şu içkiden daha iyi geliyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ah, insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse!
Her şeyden önce hayata bir prizmanın içinden bakmak gerek
Ben yaşamak istiyorum ! Yaşamak !
Benim gibi nice ıstırap çekenler var !
O daima az konuşurdu, kemanı da herhalde çalarken konuşulamayacağı için severdi.
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonduza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ona göre geliyordu ki, şehirde her şey çoktan eskimiş, ömrünü bitirmişti, herkes sadece ya bir şeyin sonunu ya yeni bir şeyin başlamasını bekliyordu. Ah, insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse!
Her şeyden önce hayata bir prizmanın içinden bakmak gerek.
“İnsan burada değil de göğün altında başka bir yerde, ağaçların üzerinde, şehirden uzakta, kırlarda, ormanlarda, zayıf ve günahkar bir insanın kavrayamayacağı gizemli, güzel, zengin, kutsal bir hayatın, bahar hayatının başladığını düşünmek istiyordu ve nedense insan ağlamak istiyordu.”
insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse!
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Mayıs kendini duyuruyordu, sevgili mayıs! Hava ciğerleri dolduruyordu; insan burada değil de göğün altında başka bir yerde, ağaçların üzerinde, şehirden uzakta, kırlarda, ormanlarda, zayıf ve günahkâr bir insanın kavrayamayacağı gizemli, güzel, zengin, kutsal bir hayatın, bahar hayatının başladığını düşünmek istiyordu ve nedense insan ağlamak istiyordu.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Ah, insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse! Böyle bir hayat er geç gelecek!
Onu anlamamaları, anlamak istememeleri, anlayamaları düşüncesi Makar’ın bahardan zevk almasına mani oluyordu. Her nedense onu bir anlasalar işler yoluna girecek zannediyordu.
Herkes sadece ya bir şeyin sonunu ya da yeni bir şeyin başlamasını bekliyordu.
ama kabul ediniz, hayatta çözülmemiş o kadar çok muamma var ki.
Ben yaşamak istiyorum! Yaşamak!
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonsuza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Ruhu yalnızlık ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların ve günahkarların duyduğu bir hüzünle doluydu.
Bakın, sıradan insanlar kendilerini ne iyi, ne mükemmel zannediyorlar!
Evet, yılın bu zamanlarında -hele de gençseniz- doğayı seversiniz. Eğer titiz veya isterik değilseniz ve göreviniz gereği dört duvar arasında oturmak zorunda değilseniz her şey hoştur.
Ama bunu nasıl söyleyecek, kime söyleyecek ve niçin söyleyecekti.
Bütün geçmiş mayıs gecelerinde olduğu gibi yatağın üstüne oturdu, düşünmeye başladı.
İnsan nedense hayat değişmeden sonsuza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Ah,insanın kaderine doğrudan doğruya,cesaretle hükmedebileceği ,kendini haklı bileceği,neşeli,hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse!Böyle bir hayat er geç gelecek!
Ruhu yalnızlık, öksüzlük ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların ve günahkârların duyduğu bir hüzünle doluydu.
Bahar da gençlikle beraber geçip giderdi.
Ruhu yalnızlık, öksüzlük ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların ve günahkârların duyduğu bir hüzünle doluydu.
Evet, yılın bu zamanlarında, hele de eğer gençseniz, doğayı severseniz, eğer titiz ve isterek değilseniz ve eğer göreviniz gereği sabahtan akşama kadar dört duvar arasında oturmak zorunda değilseniz her şey hoştur.
Daha dün bir çocuktun, küçük bir kızdın, şimdiyse nişanlısın; doğada sürekli bir değişim vardır. Kendin de farkına varmadan anne olursun, ihtiyarlarsın.
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonsuza kadar böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Her nedense onu bir anlasalar işler yoluna girecek zannediyordu.
Ruhu yalnızlık, öksüzlük ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların ve günahkârların duyduğu bir hüzünle doluydu.
Ah, insanın kendi kaderine doğrudan doğruya, cesaretle hükmedebileceği, kendini haklı bileceği, neşeli, hür olabileceği bu yeni ışıklı hayat çabuk gelse !
Gençliğinize acıyorum sizin !
Gençlikleri böyle sevinçsiz, sevgisiz, ruhen rahatsızdır
Ruhu yalnızlık, öksüzlük ve hüzünle, çok yalnız kalmış insanların ve günahkârların duyduğu hüzünle doluydu.
Ben yaşamak istiyorum! Yaşamak! diye tekrarladı, yumruğuyla göğsüne iki defa vurdu. Beni rahat bırakın artık! Hâlâ gencim, yaşamak istiyorum, siz beni ihtiyarlattınız!..
Ben de bugünlerde öyle neşesizim ki
Tanrım, neden böyle sıkıntılıyım!
Çayını her zaman Movkovalılar gibi uzun uzun içerdi, bir oturuşta yedi bardak içerdi.
Ama kabul ediniz, hayatta çözülmemiş o kadar çok muamma var ki.
Alışmadığımdan burası hâlâ bana yabancı geliyor
İnsan, nedense, hayat değişmeden, sonsuza dek böyle sürüp gidecek sanıyordu.
Mayıs kendini duyuruyordu, sevgili mayıs! Hava ciğerleri dolduruyordu; insan burada değil de göğün altında başka bir yerde, ağaçların üzerinde, şehirden uzakta, kırlarda, ormanlarda, zayıf ve günahkar bir insanın kavrayamayacağı gizemli, güzel, zengin, kutsal bir hayatın, bahar hayatının başladığını düşünmek istiyordu ve nedense insan ağlamak istiyordu.
Makar’ın içi içini yedi, yazar onuru bir dert bir ruh nezlesidir. Bu hastalığa tutulan, kuşların şarkısını işitmez, güneşin raksını görmez, baharı görmez
Evet, yılın bu zamanlarında, hele de eğer gençseniz, doğayı severseniz, eğer titiz ve isterik değilseniz ve eğer göreviniz gereği sabahtan akşama kadar dört duvar arasında oturmak zorunda değilseniz her şey hoştur.
Her nedense onu bir anlasalar işler yoluna girecek zannediyordu.
Önünde mağrur insanın boyun eğmeye mecbur olduğu doğanın, muhteşem ve müthiş harikalarla dolu olduğunu ona anlatmak faydasız.
Bakın sıradan insanlar kendilerini ne iyi ne mükemmel hissediyorlar.
Kar yerden henüz kalkmadı; fakat insanın canı artık bahar istiyor.
Delinin kuralı olmaz.
Hah-hah-hah-hah! Okuyorlar! Ee peki neler yazıyor orada? Hey gözlüklü efendi! Siz ne okuyorsunuz? Hah-haa! Bırak şunu canım! Mankafalığın sana yeter.