İçeriğe geç

Ürperti Kitap Alıntıları – Maggie Stiefvater

Maggie Stiefvater kitaplarından Ürperti kitap alıntıları sizlerle…

Ürperti Kitap Alıntıları

İşte buradayım, neredeyse dokunabileceğin kadar yakında ama yine de binlerce kilometre uzakta.
Aralıksız esen rüzgar tekrar ve tekrar kokusunu bana getiriyor, bir başka biçimin bir başka dildeki hatıralarının şarkısını söylüyordu.
Söylediğimin ne kadarını anladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Ben de yüreğimin derinliklerinde, onun yerinde olsam aynı şeyi yapacağımı hissediyordum.
Söylediği şeye inanmadığını görebiliyordum ama bunu istediğini de anıyordum.
Kendimi çok fazla umutlandırmamaya çalışıyordum. Ama becerebildiğim söylenemezdi.
Belki bunu hak etmişti ama kendini daha fazla aşağılamasına izin veremezdim.
İnsan evde çok zaman geçirince ister istemez bir sürü kitap okuyor.
Sanırım bunu bir an önce yapmalıyız. Geri dönemeyeceğim noktaya varmama çok az kaldı.
İlk kez kendimi benliğime kavuşmuş gibi hissediyordum.
Güneşin ağaçların gerisinde ağır ağır alçalışını düşündüm.
Mücadele etmekten yorulmuştum. Kendimi haftalardır dövüşüyor gibi hissediyordum.
Öyle büyülenmişti ki beni onu kullanmakla suçlarken yüzüme bile bakmıyordu.
İçimdeki her şey titriyor, bedenimdeki elektrik aramızdaki o kısa mesafeyi kapatmayı istiyordu.
İçimde sadece bembeyaz bir gürültü vardı, hiçliğin o hissiz uğultusu.
Bazı insanların bedenlerini tamamen garanti altında hissetmeleri, onu kaybedeceklerini hiç düşünmemeleri tuhaftı.
Kendi isteğimle anlatmamı beklediğini biliyordum, bunu istemem gerektiğini de biliyordum ama istemiyordum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dünyanın daha çok ilk bakışta aşka ihtiyacı var.
İki farklı dünya birbirinin etrafında dolanıp duruyor, gittikçe yaklaşıyor, hayal bile edemeyeceğim şekilde düğümleniyordu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Neden onun değişmesi gerekirken benim değişmediğimi düşündüm.
Ben daha önce olduğum kişi olmadığımı hissediyorum. Çünkü çok fazla ben olmak demek, diğerleriyle olmak demektir.
Senin sahip olduğun şeye ben de sahip olmak isterdim.
Yatağında güvendeyken, ait olduğum dünyanın ilkel şiddetini unutmak çok kolaydı.
Saklamak istemiyorum hiçbir yerde, çünkü orada, saklandığım yerde, bir yalanım ben.
Karşısında karanlık ve zeki bir şey gibi durmak istemiyorum.
Kitaplar dışarıda okunduklarında daha gerçek oluyorlar.
Kapalı gözlerinden öpüp içimi çektim. Hoşuna gittiğini belirten bir ses çıkardı, gözleri kapalı fısıldadı.
Hangi bedenin içinde olduğumdan emin olamıyor, sanki aynı şeyi tekrar tekrar ben yaşıyor gibiydim.
Hep birlikte çılgınlığın içinde yuvarlanmak durumumuzu daha normal gösteriyordu.
Umut soğuktan daha çok acıtıyordu.
Parmaklarım gittikçe hissizleşiyor ve acıyordu; soğuk boynumu ısırıyor, midemi düğüm düğüm yapıyordu.
Kitap okuyacağıma onunla konuşayım diye kitaplarımı saklıyordu.
Rüzgarın ardından kendini iyiden iyiye hissettiren ayaz, otobüse binmeyi sonsuza kadar geciktiremeyeceğimi hatırlattı bana.
Başımızı birbirimizin bedenine gömdük, böylece kalp atışlarımızdan başka bir şey duyamıyorduk.
Boş konularda birlikte sonsuza dek gülebilirdi ama onların anlamlı bir konu hakkında konuştuklarını bir kere bile duymamıştım.
Hayatımda ilk kez seninle doğru bir şey yapma şansını yakaladım.
Sana sadece sen olduğun için aşık olması da mümkündür.
Sözcükler bazen yetmez, demek geçti içimden ama bunu sırf düşünmek bile tuhaf bir şekilde içimi acıttı.
Bakışındaki bir şey, yanındaki boşluktan duyduğu acıyı anlatıyordu.
O kadar yersiz bir hali vardı ki düşüncelerimin netleşmeye başladığını hissettim.
Ne olup bittiğini anlamadan hemen önce ormandaki titreyişi tekrar tekrar gözümün önünden geçiyordu.
Kendi içime kıvrılmak, teslim olmak istiyordum.
Sen değiştin, sadece bedinin değişmedi.
Yaşadığım hayal kırıklığı boğazıma bir yumruk gibi oturmuştu, yutkunamıyordum.
Gerçekten ne demek istediğini anlamaya çalışarak uzunca bir süre yüzüne baktım.
Yüzünde soran bir bakış vardı ama hiçbir şey söylemedim.
Kafamın içinde küçük uyarı çanları çalmaya başlamıştı.
Şimdi sanki yine sekiz yaşında yalnız ve yaralıydım. Göğsüm ağrıyor, nefesim sıkışıyordu.
Beni korkutan kendi varlığımın değişiyor olmasıydı, bugün bile bu hale böyle.
Sevimsiz bir sorumluluk duygusu boğazımı yakıyordu.
Farklı renk ve hallerdeki yüzlerce küçük parça, bir araya geldiğinde tam bir resim oluşturur.
Hayatımda ilk kez buradaydım ve başka hiçbir yerde değildim.
Hem vahşi hem de uysaldım, parçalara ayrılmış ve bütün olmaya zorlanmıştım.
Güneş öyle parlaktı ki verandaya açılan camlı kapıdan parlıyor, beyaz tezgaha yansıyor, mutfağın çinilerini aşıyor ve ikimizi bembeyaz ışığa boğuyordu.
Söylenmeyen yüzlerce sözün havada dolaştığı uzun bir sessizlik oldu.
Birden birbirimizden ne kadar farklı olduğumuzu fark ettim.
Geldiği gibi sessizce yok oluvermesi ne kadar savunmasız bir konumda olduğumu hatırlatmıştı bana.
Kalbim hızlandı, içim sebebini bilmediğim bir özlemle dolmuştu.
Sözleri neşeliydi ama bütün bunlara vereceğim tepkiyi beklerken suratındaki ifade gergindi.
Yüzüne dik dik bakınca sözlerinin çekilebileceği anlamı kavrayarak kızardı.
İnsanların yüzünden ne düşündüğünün anlamakta çok becerikli olduğumu söyleyemem ama yüzünden tedirgin bir ifadenin geçtiğinden emindim.
İnsanı hor gören yetişkinler kadar sinirimi bozan bir şey yoktu.
Öyle gözünü dikip bakmak çok kaba bir davranıştı biliyorum ama kendinden geçmiş birine bakmanın en güzel yanı onun senin bu yaptığının farkında olmamasıdır.
Ama her ne olursa olsun artık buradaydı ve onu kaybetmek istemiyordum.
Oydu biliyorum, bunu nasıl anladığımı söyleyemem ama bir an bile şüphe etmedim.
Tuhaf bir şekilde kendimi tamamen nesnel hissediyordum, sanki bedenimin dışına çıkmış gibiydim.
Ağaçların arasından dolaşıp çalılıkların üzerinden atlayan sessiz ve karalık birer su damlasıydık.
Bütün vücudum çığlık çığlığa ters giden bir şeylerin varlığını haber veriyordu.
Yolda cesaret edebildiğim kadar sürat yaparken sinirden miden kasılıyordu.
İnsanları, istemeden, masum hislerle, tamamen geri zekalılıktan yanlış bilgilendirdiğini düşünmek istiyorum.
Ailesiyle ve başarılı olması için ona yaptıkları baskıyla ilgili bitmez tükenmez şikayetlerinin hepsini dinlemiştim.
Eğleniyormuş gibi görünmek sana çok zor gelmiş olmalıdır.
Yıldızları saatlerce izleyebilirdim, onların sonsuzluğu ve derinliği, benliğimin gündüzleri ihmal ettiği bir parçasının içine çekiyordu beni.
Aslında burası benim için bilinmedik bir dünyaydı ama kendimi çok rahat ve güvende hissediyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir