Üstün Dökmen kitaplarından Menderes Irmağın Gölgesi kitap alıntıları sizlerle…
Menderes Irmağın Gölgesi Kitap Alıntıları
Uzaklara baktı Ismail, sonra birkaç adım öteye. Yerde bir taş gördü; damarlı gibiydi, kahverengi. Aldı.
Mehmet Bey , Meander diye bir kitap var, ırmağı anlatıyor. Oradaki Mehmet Truehero siz misiniz?
Ismail ise ağabeyinin aksine , her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı bir duyarlılık içindeydi.
Hipatina’ya yemek getiren, teselli eden komşular bir süre sonra ayrıldılar. Hipatina’nin hüzünle ve korkuyla atan kalbine güç vermişlerdi.
Ibrahim, Adnan Menderes’e sevgisinden , oğlu Hasan’in adına, bir de Adnan’i eklemişti ve Hasan Adnan babasının her şeyiydi. Ibrahim Bey’in geçmişi, mevcudu, geleceği, ileride olmak istediği her şey, umudu, utkusu Hasan Adnan’daydi.
Içindeki bu düşünceden, bu kötü enerjiden, elektrik çarpmış gibi sarsılmış, salonu terk etmişti.
Bir cuma akşamı evde Ismail’in cep telefonu çaldı, eski sevgilisi Mariya arıyordu. Musluğu kapatıp sabunlu ellerini havluya kuruladı, telefonu açtı. Karşılıklı birkaç nezaket cümlesinden sonra Mariya ağlamaklı bir sesle anlatmaya başladı. Ismail dinledi, dinledi, dinledi; duydukları korkunçtu. Telefonu kapattığında ne yapacağını bilemedi, öfkeyle duvara bir yumruk attı, sonra salona doğru koştu.
‘Gerçek’ önemli değildi, önemli olan onların kendi gerçekleriydi.
‘Depremin şiddetini, yerini ölçen aletler var da insanların içindeki depremi ölçen aletler de var mı? Psikologlar bir şeyleri ölçüyorlar ama içimizdeki depremlerin şiddetini de ölçüyorlar mı acaba
Haksızlık yapanda haksızlığa uğrayanda değişir zamanla haksızlık hep aynıdır dünyada aynı çehreyle çıkar ortaya.Ahlaki olan haksızlığı yenmek değil haksızlığa karşı çıkmaktır
Soru sormak özgürlüktür, dinlemek ise sınırlılıklar getirir. Bu yüzden olsa gerek, iyi niyetli dürüst insanlar bile, sormayı severler ancak mümkün olduğunca dinlemeye çalışırlar. Doğa ise insandan farklıdır dosttur ve bizi dinler, gözler, ona yaptıklarımızı hisseder ama asla soru sormaz bize.
Erkekler, kişiliği güçlü, derinliği olan kadınlar gördüklerinde ya çekilip giderler usulca ya da boğulmamak için bir yabancı suda, hem kendilerini yorarlar hem suyu.
Sevgiliniz veya eşiniz, sizi besleyen gökyüzündeki yağmurlar gibidir.
Bilimin ve adaletin de gölgesi vardır, bunların gölgesinde insanlar rahat eder. Bilim ve adalet, gölgelerini alıp gitseler, belki insanlar kalır geride ama insanlık, gölgeler gibi kaybolur yeryüzünde.
Sayın hakim, herkes tarafından doğru olduğu söylenen bilgi, bazen en tehlikeli bilgidir. Önyargılar yargı değildir, kanılar ise kanıt sayılmaz.
Eğer tartışılacak bir şey varsa, donmuş ve dogmatik şeylerden başka, yaşam da var demektir dünyada.
Herkes bir soru soruyor ama sorduğu sorunun cevabını dinlemiyordu. Çünkü, soru sormak özgürlüktür, dinlemek ise sınırlılıklar getirir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Cehaletin ödenmesi gereken bir vergisi vardır ve ödenir.
İsmail, çirkin ördek yavrusuydu. Aslında tüm mobing kurbanları, birer çirkin ördek yavrusudur bu dünyada.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geleneksel bir alışkanlıkla babalar, birkaç günlüğüne ev dışına gittiklerinde ufacık oğullarına, Bak evladım ben gidiyorum, artık evin erkeği sensin diyerek onların üzerlerine taşınması zor bir yük yüklerler, bu arada karılarının da erkekler karşısında ikinci sınıf bir aile üyesi olduğunu vurgularlar.
Erkek egemen toplumda, kız çocuk anneye aittir çoğunlukla, oğlan ise babaya.
Erkek egemen düzenin geleneksel erkekleri, küçükken annelerini güya şakadan, büyüdüklerinde ise eşlerini ciddi ciddi döverlerdi.
Genelde, karısına şiddet uygulayan maganda tabiatlı erkekleri annelerin yetiştirdiği söylenir, anneler, kadınlar, yani topluma mağdurları suçlanır. Oysa bu yanlıştır. Erkek egemen toplumlarda, kendilerine sınır konmamış erkekleri anneler değil, erkek egemen toplumun erkekleri yetiştirir. Anneler ise kocalarına sadece ayak uydurur.
Bazı şeylerin hayal edilmesi bile, keskin bir rüzgar gibi çarpar yüzünüze.
Bazen gerekçeleriniz sağlam olsa bile, bu gerekçelere dayanan düşünceleriniz, davranışlarınız, size ağır gelen bir yük olabilir.
***Bütün türkiye din ve ahlak dersinden 5 alıyor, peki bu kadar hırsız, uğursuz, ahlaksız nereden çıkıyor***
Bak koçum, pozitif bilimler ayrı, dini inançlar ayrı tutulmalı. Şimdi sen kalkıp ‘Benim dedem namusluydu’ dersen, bu sözün pozitif bilime göre aykırıdır. Elinde data yok, veri yok. Sürekli dedenin yanında mı dolaştın? Dedenin namuslu olduğu konusunda senden veri isterim, veremezsen sıkıntı olur. Ama, ‘Ben dedemin namuslu olduğuna inanıyorum’ dersen, inanıyorsun diye senden veri istemem, inancına saygı duyarım. Bu inancın doğru mu yanlış mı diye kurcalamam. Pozitif bilim ile inanç arasındaki fark budur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.