İçeriğe geç

Sermaye Dini Kitap Alıntıları – Paul Lafargue

Paul Lafargue kitaplarından Sermaye Dini kitap alıntıları sizlerle…

Sermaye Dini Kitap Alıntıları

Kapitalist cebine attığı parada fark gözetmez; ister gözyaşıyla ıslanmış olsun, ister kan ya da terle.
Öldükten sonra Sermaye artık oturmama ve dinlenmeme izin verecek. Ne soğuktan şikâyet edeceğim ondan sonra ne de açlıktan; ne o günün ekmeği için kaygılanacağım ne de bir sonraki günün ekmeği için. Mezarda ebediyen istirahata çekilmenin keyfini süreceğim.
– Hangi dine mensupsun?
– Sermaye dinine.
– Dinin sana ne gibi vazifeler yüklüyor?
– Başlıca iki vazifem var: feragat ve çalışma vazifeleri.

Dinim ortak anamız olan yeryüzündeki bütün mülkiyet haklarımdan vazgeçmemi emreder; altındaki her türlü zenginliklerden, yer üstündeki bereketten ve güneş ışığıyla ısısının ürünü o gizemli doğurganlık hakkından da; kol ve beyin emeğime sahip çıkma hakkımdan da vazgeçmeyi emreder bana; dahası kişiliğime sahip olma hakkımdan da vazgeçmemi emreder; çalıştığım atölyenin kapısından çıkana kadar ben bana ait değilimdir; efendimin eşyasıyımdır sadece.

Biz imtiyazlı bir sınıf olarak kalmak ve hayatımızı çalışanların sırtından sürdürmek istiyorsak eğer, halk denen türün muhayyilesini öteki dünya efsaneleri ve masallarıyla oyalamaktan başka çaremiz yok.
Ben çok dini bütün bir adamım Ancak başkalarına karşı.
İnsan muhayyilesi doğurgandır, korkunç canavarlar bile yaratabilir, ama hiçbiri böyle acımasız, böyle ürkütücü ve kötülüğe böyle muktedir bir Tanrı yaratmayı başaramamıştı bu zamana kadar – ama bu Tanrı sevdiği kullarına karşı da ne kadar sevecen, yumuşak ve ileri görüşlüdür.
Sermaye genç ve kuvvetli, uyanık ve sağlıklı, özgür ve neşeli insanları yakalayıp yakalayıp hepsini fabrikalara, dokuma tezgâhlarına, madenlere hapsetti; hepsini ocağa atılmış kömür gibi oralarda eritip tüketti, kanlarıyla suladı oraları, etlerini taş kömürüne, kumaş ilmiğine, makinenin çeliğine kattı; onları ayakta tutan gücü cansız nesnelere nakletti.
Tam o sırada büyük İngiliz istatistikçi Giffen olanca sesiyle haykırdı:
-Günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek tek din Sermaye dinidir. Sermaye hakiki bir Tanrı’dır, her yerde hazır ve nazırdır; ister ışıldayan altın olur isterse çürümüş gübre tozu, ister koyun sürüsü sıfatında görünür isterse geminin kahve yükü, ister Mukaddes Kitap yığını olur isterse porno gravürü balyası, ister dev bir makine gibi zuhur eder isterse kocaman bir prezervatif – her kılığa ve her şekle girebilir. Sermaye öyle bir Tanrıdır ki herkes tanır, görür, dokunur, hisseder, tadar; bütün duyularımıza hitap eder.
Toplantıya katılan bilgin ve düşünürler Paul Bert, Haeckel, Herbert Spencer sırayla ayağa kalkıp sosyalizmi bilime dayanarak yenmeyi önerdi.
Monsenyör Freppel Boş versenize dercesine omuz silkti:
-Komünistlerin en sağlam argümanları o sizin melun biliminizden geliyor.
-Bizim öğretimizi, natüralist felsefeyi unutuyorsunuz, diye cevap verdi Bay Spencer. Bilge evrim teorimiz işçilerin toplumsal olarak bizlerden çok aşağıda olmasının serbest düşüş kadar kaçınılmaz olduğunu ispatlıyor.
Eskiden insan zihnini yöneten, ona hâkim olan başlıca güç dindi; çalışanlara uysalca boyun eğmeyi, boş hayaller peşinde koşup gerçeklerden uzak durmayı, ilahi mutluluk düşleri kurup dünyevi acılara katlanmayı o öğretirdi. Ama sosyalizm, modern zamanların bu habis düşüncesi inancı kovdu ve yoksulların kalbinde kendisi yer edindi; onlara mutluluğu öteki dünyada aramamak gerektiğini öğütlüyor; onlara yeryüzünü cennete çevirmeyi vaat ediyor; ücretlilere Senden çalıyorlar! Kalk ayağa, uyan artık diye sesleniyor.
Çalışmak süründürür ve öldürür ama zengin etmez; servet çalışarak değil, başkalarını çalıştırarak kazanılır.
Kapitalist yüreğindeki tüm insani duyguları bastırmıştır; o, merhametsizdir. Hemcinslerine yük hayvanlarına davrandığından daha sertçe davranır. Erkekler, kadınlar ve çocuklar ona kâr öğüten makinelerden farksız gözükürler. Ücretlilerin acılarını görmemek ve onların öfke va acı dolu çığlıklarını duymamak için kalbini katılaştırmıştır, acı hissetmemektedir.
Bir ücretli grubu; içen, yiyen, gününü gün eden ve ancak tüm bunlardan yorulduğu vakit istirahat eden kapitalist için çalışır.
Ne bilim, ne erdem, ne de çalışmak insanın ruhunu tatmin edebilir; hevesleri ve tutkuları aç bırakılmış sürüleri doyuran benim; ben, yani Sermaye!
Sermayesi olmayan insan, eğer boğa kadar kuvvetli ise omuzlarına ağır yükler bindiririm, eğer karınca kadar çalışkansa görevini ikiye katlarim ve eğer eşek kadar azla yetiniyorsa yemini azaltırım.
S: Ölümden sonra bir mükâfat bekliyor musun?
C: Evet, hem de güzel bir tane. Öldükten sonra, sermaye beni uzanıp dinlenmem için bırakacak. Ne açlıktan ne de soğuktan acı çekmeye devam edeceğim; artık ne günün ne de ertesi günün acısı beni tedirgin edecek. Mezarın sonsuz dinginliğinin huzurunu çıkartacağım.
S: Tanrı-Sermayenin seçilmişleri kimlerdir?
C: Patronlar, kapitalistler, rantiyeler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
S: Politik hakların var mı?
C: Sermaye bana, bizi cezalandırmak için biçim veren yasa yapıcıları seçme fırsatını tanıyor; ama politikaya ilgi duymamıza ve sosyalistlere kulak vermemize izin vermiyor.
S: Neden?
C: Çünkü politika patronların ayrıcalığıdır.
Herkesten çalmak,kimseden çalmamak demektir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kapilastin ağzında iki dil vardır,biri almak,diğeri satmak içindir
Hayırseverliğin anlamı çok çalıp,az geri vermektir.
Para utanç verici niteliğini,niceliği ile telafi eder.
Çalışmak süründürür ve öldürür ama zengin etmez;servet çalışarak değil,başkalarını çalıştararak kazanılır.
Bir tek kapilastin çıkarları zedelendiğinde,tüm toplum acı çeker.
Erdemin iki yüzü vardır:Kapilastin erdemi zevk,ücretlinin ki ise yoksulluktur.
Haini,hainliğine rağmen zenginleştiririm,adili de adilliğine rağmen yoksullaştırırım.Ben,beni memnun edeni seçerim.
Eğer ayrıcalıklı sınıflar olarak kalmak ve çalışanların sırtından yaşamak istiyorsak,kafasız halkın hayal gücünü efsaneler ve öteki dünya masallarıyla doldurmalıyız.
Sermaye ateisti olmayan tek tanrıdır
Sermayenin içsel gücü,ücretli işçinin gücüdür.
Günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek tek Din sermayedir
Sosyalizmin gelişmesi, Avrupa’nın hakim sınıflarını endişeye düşürüyordu.
Sermaye, tüm dünyanın tanıdığı, gördüğü, dokunduğu, hissettiği ve tattığı yegâne Tanrı’dır. O hepimizin hislerinde yaşar, ateisti olmayan tek Tanrı’dır.
Sermaye Tanrı’dır, yaşayan tek Tanrı!
İşçiyi ezip evcilleştiren, açlıkla onun bağırsaklarını parçalayan Sefalet, merhaba! Bir lokma ekmek için insanı özgürlüğünü satmaya iten yorulmak bilmeyen işkenceci merhaba! İsyankar ruhu kıran, üreteni, onun karısını ve çocuklarını kapitalistlerin hapishanelerinde süründüren, lütuf dolu Sefalet merhaba!
Bilim, erdem ve çalışmak Sermaye olmadan nedir ki? Ruhun hiçliği ve kemirilmesinden başka..
Eğer ayrıcalıklı sınıf olarak kalmak ve çalışanların sırtından yaşamak istiyorsak, kafasız halkın hayal gücünü efsaneler ve öteki dünya masallarıyla doldurmalıyız.
Ve elbette buradaki Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da komünistler kadınları ortaklaştırmak istiyor şeklindeki burjuva ithamları karşısında verdikleri burjuvazi kadını bir üretim aracı olarak gördüğü için, biz üretim araçlarını ortaklaştırmak istiyoruz dediğimizde onlar kadını da bunun içine dahil ediyor mealindeki müthiş kıvrak yanıtın ardında yatan kavrayışın yolundan gitmektedir. Eğer bir bütün olarak toplumsal üretim metalaşmış durumdaysa kapitalizmde, kadının gösterebileceği en efektif toplumsal fonksiyon da bizzat kendi bedeninin bir metaya dönüştürülmesi olacaktır.
Eğer ayrıcalıklı sınıflar olarak kalmak ve çalışanların sırtından yaşamak istiyorsak, kafasız halkın hayal gücünü efsaneler ve öteki dünya masaları ile doldurmalıyız
Çalışmak süründürür ve öldürür ama zengin etmez; servet çalışarak değil, başkalarını çalıştırarak kazanılır.
Ben evrenin efendisi olan Sermaye’yim ve kapitalist benim temsilcimdir; onun önünde insanlar eşittir, onun sömürüsüyle herkes eşit bir biçimde eğilip bükülür. Kas gücünü kiralayan işçi, zekasını onun hizmetine sunan mühendis, dürüstlüğünü satan veznedar, vicdanını (oy ile) takas eden vekil, cinselliğini satan kaldırım çiçeği, kapitalist için sömürelecek birer ücretlidir.
Ücretli kapitaliste aittir; o, onun iş hayvanı ve mülküdür. Ne güneşin doğuşu, ne gecenin başlayışı anlaşılan atölyede, kapitalist işçinin üzerine, bir hareket veya bir sözcük yüzünden işten kafasını kaldırmaması için, yüzlerce gözcü dikmiştir.
Kapitalist yüreğindeki tüm insani duyguları bastırmıştır; o, merhametsizdir. Hemcinslerine yük hayvanlarına davrandığından daha sertçe davranır. Erkekler, kadınlar ve çocuklar ona kâr öğüten makinelerden farksız gözükürler. Ücretlilerin acılarını görmemek ve onların öfke ve acı dolu çığlıklarını duymamak için kalbini katılaştırmıştır, acı hissetmemektedir.
Eski zamanların sahte dinlerinden daha arı ve daha yüksek bir makamda olan Sermaye Dini’nin ahlakı, insanların eşitliğini savunmaz; Sermaye’nin nimetleri sadece küçük bir azınlık tarafından paylaşılır.
S: Ölümden sonra bir mükafat bekliyor musun?
C: Evet, hem de güzel bir tane. Öldükten sonra, Sermaye beni uzanıp dinlenmem için bırakacak. Ne açlıktan ne de soğuktan acı çekmeye devam edeceğim; artık ne günün ne de ertesi günün acısı beni tedirgin edecek. Mezarın sonsuz dinginliğinin huzurunu çıkartacağım.
Çan çaldığında, makinanın ıslığı duyulduğunda aceleyle toplanmalıyız ve ibadete mühürlenmiş otomatlar gibi kol ve bacaklarımızı, ayaklarımızı ve ellerimizi kımıldatmalı, homurdanmalı ve terlemeli, kaslarımızı germeli ve gücümüzü harcamalıyız.
Efendinin ve ustabaşılarının öfke ve hakaretlerini uysalca karşılamalı, mütevazi ve sabırlı olmalıyız; zira onlar bize haksız görünseler de her zaman haklıdırlar.
S: Nerede dua ediyorsun?
C: Her yerde: Denizde, yeraltında ve yer üstünde, tarlalarda, madenlerde, atölyelerde ve dukkanlarda.

Dualarımızın kabul edilmesi ve mükafatlandırılmamız için, özgürlüğümüzü, saygınlığımızı ve irademizi Sermayenin ayakları önüne sermemiz gerekiyor.

S: Tanrın seni nasıl cezalandırıyor?
C: Beni işsizliğe mahkum ederek. Böylece aforoz edilmiş oluyorum; et, şarap ve ateş bana yasaklanıyor. Karım ve çocuklarımla açlıktan ölüyoruz.
S: Politik hakların var mı?
C: Sermaye bana, bizi cezalandırmak için yasalara biçim veren yasa yapıcıları seçme fırsatını tanıyor; ama politikaya ilgi duymamıza ve sosyalistlere kulak vermemize izin vermiyor.
Soru- ismin ne?
Cevap – Ücretli işçi.

S: Ebeveynlerin kimlerdir?
C: Babam, tıpkı dedem ve büyükbabam gibi ücretli işçiydi; ama babalarımın babaları serf ve köleydiler. Annemin adı yoksulluktu.

– Sermaye ne yurt, ne sınır, ne renk, ne ırk, ne yaş, ne cinsiyet tanır, o enternasyonel tanrıdır. Evrensel tanrıdır o, tüm insanları kendi kanunlarına boyun eğdiren!
Paranın üstüne ya hükümdar ya da cumhuriyet tasviri basılır, çünkü para, gökyüzünde uçan kuşlar gibi, kim yakalarsa ona aittir.
Kapitalist, ki özgürlüğün en ateşli savunucusu odur, asla sadaka vermez; böylece çalışmayanın açlıktan ölme özgürlüğünü tanımış olur.
Çalışmak insanı yorar, öldürür ve zengin de etmez; servet çalışarak değil, başkalarını çalıştırarak elde edilir.
Kapitalist ücretliye hiçbir hak tanımaz, hatta kölelik hakkı bile vermez; tek hakkı vardır, çalışmak.
Ben Sermaye’yim, alemin efendisiyim, kapitalist de benim temsilcimdir: onun önünde bütün insanlar eşittir, hepsi aynı şekilde iki büklüm, onun istismar ve sömürüsüne açıktır. İşgücünü kiralayan amele, akıl ve bilgisini sunan mühendis, namusunu satan veznedar, vicdanını aldatan milletvekili, cinselliğini pazarlayan işret kızı, hepsi kapitalistin sömüreceği ücretlilerdir.
Kapitalist, özgürlüğün kendi başına iyi bir şey olup olmadığıyla ilgilenmez; bütün özgürlükleri eline geçirip emekçilere sadece özgürlüğün adını bırakır.
Kapitalist cebine attığı parada fark gözetmez; ister gözyaşıyla ıslanmış olsun, ister kan ya da terle.
Kapitalist kanunun ta kendisidir. Kanun yapıcılar kanunları ona göre yazar, filozoflar ahlakı onun günlük hayatına uygun kılar. Yaptığı her şey iyi ve doğrudur. Çıkarlarına zarar veren her şey ise suçtur ve cezalandırılmalıdır.
Kapitalistin ağzında iki dil olur; biri satın almak, öteki ise satmak için.
İyi bir davranışta bulundum yerine iyi bir iş yaptım diyebiliyorsan huzurlu uyursun.
İyilik çıkar amaçlı bir yatırıma iyi gelmez.
Para ona sahip olan için erdem yerine geçer.
Çalışmak insanı yorar, öldürür ve zengin de etmez: servet çalışarak değil, başkalarını çalıştırarak elde edilir.
Kapitalist kanunun ta kendisidir. Kanun yapıcılar kanunları ona göre yazar, filozoflar ahlakı onun günlük hayatına uygun kılar. Yaptığı her şey iyi ve doğrudur. Çıkarlarına zarar veren her şey ise suçtur ve cezalandırılmalıdır.
Kapitalist yeryüzünde hoşuna giden her şeye sahip olur, çünkü efendi odur. Kadınlardan bıkarsa eğer, duyularını bakire çocuklarla uyarabilir.
Erdemin iki yüzü vardır; kapitalistin erdemi memnuniyettir, emekçinin erdemi ise mahrumiyet.
İlk sözü Papa’nın elçisi aldı.
– İnsanları bazen zora başvurarak bazen de aklımızı kullanarak yönetiyoruz. Eskiden insan zihnini yöneten, ona hâkim olan başlıca güç dindi; çalışanlara uysalca boyun eğmeyi, boş hayaller peşinde koşup gerçeklerden uzak durmayı, ilahi mutluluk düşleri kurup dünyevi acılara katlanmayı o öğretirdi. Ama sosyalizm, modern zamanların bu habis düşüncesi inancı kovdu ve yoksulların kalbinde kendisi yer edindi; onlara mutluluğu öteki dünyada aramamak gerektiğini öğütlüyor; onlara yeryüzünü cennete çevirmeyi vaat ediyor; ücretlilere Senden çalıyorlar! Kalk ayağa, uyan artık diye sesleniyor. Eskinin uysal işçi yığınlarını uygar toplumları altüst edecek genel bir ayaklanmaya hazırlıyor; imtiyazlı sınıfları ortadan kaldıracak, aileyi yok edecek, zenginlikleri bugün elinde tutanlardan alıp yoksullara verecek, sanatı ve dini yeryüzünde silecek ve dünyanın her yanını koyu barbar karanlığının istila etemsine yol açacaklar
Bize emirlerimize inanacak enayiler veriniz.
Bize başkaldırmadan tüm işlere boyun eğecek ve vereceğimiz en düşük ücret ile mutlu olacak sefil işçiler veriniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir