İçeriğe geç

Ve Çeliğe Su Verildi Kitap Alıntıları – Nikolay Ostrovski

Nikolay Ostrovski kitaplarından Ve Çeliğe Su Verildi kitap alıntıları sizlerle…

Ve Çeliğe Su Verildi Kitap Alıntıları

“İstersen yüz yıl yaşa ve durmadan oku, gene de öğreneceğin çok şey kalıyor ”
İnsan sesi bu kentte sonsuzdur, adımlar daima acele acele atılır.
İs­tersen yüz yıl yaşa ve durmadan oku, gene de öğrene­ceğin çok şey kalıyor ..
Ne çıkar yani? İşitirlerse işitsinler Nasıl olsa çekip gideceğim buralardan! Bu namussuz alayının ortasında, bu mağarada kakılıp kalmaktansa, gider yollarda kar temizlerim daha iyi. Hepsinin cebi parayla dolu bak. Bizi yük hayvanı yerine koyup kızları satıyorlar. Direnen bir kıza çattılar mı kapı dışarı ediyorlar gözlerini kırpmadan. Ne yapabilir sonra o kız? Nereye gider? Bütün bunları bir güzel hesap etmiş aşağılık köpekler: İşe aldıkları kadınlar daima, ya mülteci, ya evsiz, ya öksüz takımdan. Aç kalmadıkça kim satar kendini bir lokma ekmek için? Açlığa ve yoksulluğa güveniyor bu alçaklar!
Hayat dayanılmaz hale gelince de yaşamasını bileceksin.
İs­tersen yüz yıl yaşa ve durmadan oku, gene de öğrene­ceğin çok şey kalıyor
Sayısız emekçi kitlelerini ardımızda mücadeleye sürükleyemediğimiz takdirde, asla galip gele m eyiz
Karnı tok sırtı peklerle aç insanlar aynı türkü­yü dinlemez
Kendi kendine karsi bu derece sert olma. Mucadele bir gorevdir ama haklarimiz da vardir: ayni zamanda bir mutluluktur hayat
Uygun adim yuruyelim yoldaslar
Yuruyelim atese goz kirpmadan
Kursunlarin otesinde
Bizi bekleyen hurriyet var
Ölmek, ama bildiğin bir şey uğruna ölmek, bambaşka bir iş. Adamın ölmeye gücü yeter o zaman. Hele kendinin haklı olduğunu bilse, insanın ölmeye sabrı bile olur.
Şu hayata bak, nasıl da yanardöner bir hal alıyor bazen; bir anda zifiri karanlık, bir an sonra yine güneş gülüyor.
Önemsiz nedenlerle kalbini kıranları bağışlamazdı Pavka, şimdi de hak etmediği dayak yüzünden papazı bağışlamıyordu.
Lenin’in ölümü yüzlerce kişiyi Bolşevik yaptı. Parti safları asla gevşemedi. Güçlü kökleri çok sağlam toprağın derinliklerine inen bir ağaç, tepesi kesilse bile ölmez.
Yoldaşlar! Dünya proletaryası önderi Lenin öldü.

Bolşevik partisini meydana getiren ve ona düşmanlara karşı amansız bir savaşta boyun eğmemeyi öğreten insan öldü.

Yaşamak için acele etmeli.
hiç değilse ölürken kendi kendine diyebilsin ki; Ben ömrümü, bütün gücümü dünyada en mükemmel olan şeye, insanlığın özgürlüğe kavuşması için mücadeleye adayarak yaşadım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanın en paha biçilmez varlığı hayatıdır.
Çakal bile geceyi sever, oysaki çakal nasılsa ölmeye mahkûm olanlara saldırır yalnızca.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Garda yeni yeni insanlar belirdi. Çoğu siper erleriydi bunların, adları bir tuhaftı, Bolşevikler!
Ufak taşra kentinde kasırga gibi yayıldı şaşırtıcı haber: Çarı devirdiler!
Gel küçük sevgilim, sen al beni daha iyi. O alçak köpeklerin altına bakire düşmek istemiyorum.
Sevgilim gözlerinde ihanet rengi var.
Birbirine kardeşçe bağlı, atılgan bir sınıf gerekli bize
Kimsin sen?
-Komünistim.
Eski hayatı baştan değiştirmek vaktidir. Bunun için de muhallebici çocuklarına değil, birbirine kardeşçe bağlı atılgan bir sınıfa ihtiyaç var. Yaratacağız o sınıfı.
Şeytanın uşağı seni, pis komünist!
Kavga kötü bir şey sayılmaz yavrum. Hatta zaman zaman dövüşmek insana faydalıdır. Yalnız kime karşı ve niçin dövüştüğünü bilmek şartıyla.
Şehirde sıkı yönetim ilan edilmiştir. Akşam saat sekizden sonra sokağa çıkmak kesinlikle yasaktır.
Hayat bu, yaşanacaktır elbette!
Yepyeni insanlardı bunlar. Cephe insanları. İsimleri bolşevikti.
Lenin’in sözlerini hatırlayın: ‘Sayısız emekçi kitlelerini ardımızda mücadeleye sürükleyemediğimiz takdirde asla galip gelemeyiz.’ ”
“Kavga kötü bir şey sayılmaz yavrum. Hatta zaman zaman dövüşmek insana faydalıdır da. Yalnız, kime karşı ve niçin dövüştüğünü bilmek şartıyla…”
“Hepsinin cebi parayla dolu bak. Bizi yük hayvanı yerine koyup kızları satıyorlar. Tesadüfen namuslu, direnen bir kıza çattılar mı kapı dışarı ediyorlar gözlerini kırpmadan. Ne yapabilir sonra o kız? Nereye gider? Bütün bunları bir güzel hesap etmiş aşağılık köpekler! İşe aldıkları kadınlar daima mülteci veya evsiz, öksüz takımından. Aç kalmadıkça kim satar kendini bir lokma ekmek için? Açlığa ve yoksulluğa güveniyor bu alçaklar!”
Yaşamak gerekiyordu evet, beklemeden bir an önce yaşamak..Saçmasapan bir hastalık, ya da densiz bir feci raslantı bir anda söndürebilirdi yaşamı.
Gözleri kararmış ki güneşi getirsen görmezler!
İnsan diye başladı inançlı bir sesle, Boşu boşuna ölmüyorsa o vakit ölmeye değer. Çünkü o zaman acayip bir kuvvet sarar insanın benliğini ve sürükleyip götürür, o artık ölümü düşünmez. Hatta ölmek mecburi olur artık. Bir an gelir ki bile bile ve sabırla yürümek gerekir ölümün üzerine Ama hakikatin, senin peşinde olduğunu bilmek şartıyla!
İyi ki düşünür insan sevdiğim.
Umutsuzluk içinde
Hatta zaman zaman dövüşmek gereklidir de. Yanlız, kime karşı ve niçin dövüştüğünü bilmen koşuluyla.
Sözler delil degildir.
Bunca yıllık tecrübem var, işlerin esasını da okuyup öğrendim ve şimdi soruyorum kendime: Bir hastane müdavimi olmak için miydi bütün bunlar?
Sevgilim, gözlerinde bir ihanet rengi var.
Her şeyi bir anda öğrenmek istersen çabuk ihtiyarlarsın.
Hiçbir şey şaşırtmıyordu artık onu
“Hiçbir şeyiz ,her şey olalım.”
Karnı tok sırtı peklerle aç insanlar aynı türküyü dinlemez.
Böyle aptalca kendi kendini ortadan kaldırmak her an herkesin elinden gelir. En kolay yoldur bu çünkü. Yani en alçakça yol! Yaşamak güç mü geliyor? Uçur gitsin beynini! Hadi oradan korkak! Hayat denen bu orospuyu yenmek için ne yaptın? Ne yaptın kırmak için bu demirden çemberi? Bir gün içinde tam on yedi kere hücuma geçtiğinizi, Novogrod Volinsk’te ve her şeye rağmen kaleyi zaptettiğinizi ne çabuk unuttun! Sakla o silahı çabuk, sakla ki görmesinler Ve kimseye söyleme bu zayıflığını! Hayat dayanılmaz hale gelince de yaşamasını bileceksin. Gene de arayacaksın yararlı olmanın yolunu
Bu düzensizlik ve laübaliliğe kesinlikle karşı çıkmalıyız.
İstersen yüz yıl yaşa ve durmadan oku, gene de öğreneceğin çok şey kalıyor
Hiç bir şeyiz, her şey olalım der milli türkümüz bizim. Ve öyle olacaktır. İşçi sınıfının güvenini
kazandığımız takdirde, halkların kardeşçe yaşadıkları düzeni bütün dünyaya kabul ettirebiliriz.
Bütün dünyaya bir parola yaydı bolşevikler. Burjuvaların şeytandan korkar gibi korktukları bir parola: Tüm ülkelerin proleterleri, birleşip elele veriniz! Bizim bütün kurtuluşumuz, yoldaşlar, daha güzel bir hayat uğrunda tek umudumuz, işte bu parolanın içinde gizlidir.
Uygun adım yürüyelim yoldaşlar
Yürüyelim ateşe göz kırpmadan
Kurşunların ötesinde
Bizi bekleyen hürriyet var
Viktor Lehtinski, kızdan ayrılınca ıslıkla bir türkü tutturmuştu:
– Sevgilimin gözlerinde bir ihanet rengi var
Eski hayatı baştan aşağı değiştirmek vaktidir. Ama bunun için de, muhallebi çocuklarına değil, birbirine kardeşçe bağlı atılgan bir sınıfa ihtiyaç var. Yaratacağız o sınıfı. Savaş vakti gelip çatınca hamam böcekleri gibi ilk önüne çıkan deliğe dalıp
kaçmayacak ve bütün gücüyle düşmanın üzerine saldıracak olan, demir gibi bir halk yaratacağız.
istediğin kadar çırpın dövüş, tek başına kaldıkça değiştiremezsin hayatı.
Yağma edilecek nesi vardı ki onların: Üçü de yoksuldular!
Böylelelerini görünce ellerim kaşınmaya başlar benim. Sizi ezmek için hep bir fırsat kollamaktadır. Zengindir çünkü ve herşey mubahtır ona! Servetinin üstüne tükürdüğümün piçi! Bir dokunsun bana, anlar nasıl görüleceğini hesabının. Yumruk üstüne yumrukla eğiteceksin böyle puştları!
Bazı acı deneylerin kısırlığını görüp irademi yersiz bir sınava sokmaktan kaçtım.
Elveda sevgili yurt, küçük pis hain kent elveda! Elveda dostlar
Bir vagonun üzerinde ayakta ve göğsü sonbahar rüzgarına alabildiğine açık, ölüme doğru gidiyordu şimdi Serejka.
Daima yoksulların yanında!
Sonunda ben de inanmaya başladım ki, ancak sosyalizmi kurduktan sonra insanları esirgeyebileceğiz biz
Sınır dediğiniz, üzerinde iki ayrı levhalar taşıyan iki karşılıklı direk demektir. Sessiz ve düşman, iki ayrı dünyayı özetleyerek bakışırlar orada.
Ama çok geçmeden son vereceğiz bu düzene. Bütün dünyaya bir parola yaydı Bolşevikler. Burjuvaların şeytandan korkar gibi korktukları bir parola: Bütün ülkelerin proleterleri birleşip elele veriniz!
+Hiçbir üzünç duymamamız mümkün mü?
-Vaktim yok bunun için. Simsiyah bir gece bile pırıl pırıl güneşli bir sabah haline gelebilir ülkemizde. Alabildiğine mutluyum. Bu ellerin de, kurduğumuz ve adı sosyalizm olan görkemli yapıya birkaç tuğla koyduğunu bilmekten gelen o derin sevinç yanında, yaşadığım facianın hiçbir önemi yoktur.
İnsan
Boşu boşuna ölmüyorsa o vakit ölmeye değer. Çünkü o zaman acayip bir kuvvet sarar insanın benliğini ve sürükleyip götürür, o artık ölümü düşünmez.
Hatta ölmek mecburi olur artık.
Demir çemberden kurtulmak, saflara dönmek için, hayatını yararlı bir hale sokmak için elinden gelen her şeyi denedin, yaptın mı?
Karnı tok, sırtı peklerle aç insanlar aynı türküyü dinlemez.
Uygun adım yürüyelim yoldaşlar!
Yürüyelim ateşe göz kırpmadan!
Kurşunların ötesinde
Bizi bekleyen hürriyet var
On altı yaşında ölmek kolay mı! Sonra insan bir kere ölür ve ölünce de ebediyen ölür
Ama meşale tutuşmuştur artık ve bundan böyle imkânsızdır sönmesi.
İşte bunun için de, durmaksızın hayattan şikayet eden ve en basit kişisel başarısızlıkta artık yaşamaya değmediğini söyleyen sulugözlere karşı, öfkeyle karışık bir tiksinti duyardı

“Ah bir onlar gibi sıhhatli olsaydım, şu koskoca dünyada gönlümce hareket etme imkanı bulunsaydı elimde, (hayal edilmesi gibi yersiz müthiş bir rüya bu!) hiçbir şey doyuramazdı beni artık, çılgınlar gibi yaşardım!”

En küçük bir direnci derhâl boğmaya hazır oluşlarından belliydi ürktükleri.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir