İçeriğe geç

Puşkin Üzerine Konuşma – Batı Çıkmazı Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Puşkin Üzerine Konuşma – Batı Çıkmazı kitap alıntıları sizlerle…

Puşkin Üzerine Konuşma – Batı Çıkmazı Kitap Alıntıları

Kapitalist dünyada birey, toplumla tek başına yüzleşir, herhangi bir aracı bulunmaz, yabancılar arasında bir yabancıdır, muazzam sayıdaki ben-değil ler karşısında tek bir ben dir. Bu durum bir yandan güçlü bir özfarkındalığı ve kibirli bir öznelliği tetiklerken bir yandan da kafa karışıklığı ve terk edilmişlik duygusuna yol açar.

Alıntı – (Fischer, Sanatın Gerekliliği)

Devlet adamlarının aklına, savaşı başlatmayacaklarına mı güveniyorsunuz. Ne zamandan beri devlet adamlarının aklına güveniyorsunuz siz? Meclislere mi güveniyorsunuz yoksa? İşin sonunun nereye varacağını görürler, savaş bütçesine oy vermezler mi diyorsunuz? Ne zaman meclisler sonuçları önceden görmüşler, iktidardakilerin en ufak baskısına ayak direyip parayı vermemişlerdir?
İnsanları bir araya getiren ülküler içinde en sonra geleni, en kısırı bu karın doyurma ülküsüdür. Sonun başlangıcıdır bu: Kıyamet gününün habecisi..
Tanrılığa özenen faniler. Tanrılar gibi halkın tepesine tünemiş, halkın yaratıcı gücünü, emellerini hiçe sayıp tapınaklara kapanmış, kapalı kapılar ardında zıvanadan çıkmış insanlar. Ölümüne can sıkıntısından kurtulmak için zulmün en korkuncuna başvurarak, şehvetten medet umarak, erkeğini yiyen dişi örümceğin ihtirasıyla gönül eğlendirmeye savaşan zavallılar. Hepsi burada..
Bütün mesele burada. Halkın kendi bilinci olabileceğini, halkın özlemleri, dilekleri olabileceğini hiç düşünmediler. O kadar aşağılık bir şeydi halk onların gözünde. Arada bir nüfus sayımı yapılmasaydı halkın canlı olduğunu bile inkâra kalkarlardı..
Ardında şerefsiz, merhametsiz, insanlığa uymaz bir davranışın hatırası yatan gönül, nasıl kendi kendinden hoşnut olabilir? .. Ne biçim mutluluktur o ki bir başkasını mutsuz kılmadan var olamıyor..?
Eğ başını önüne, mağrur kişi, ilkin gururunu ayaklar altına al! Eğ başını önüne, tembel adam, ilkin kendi yurdunda çalışmaya bak!
İnsanın kendi mutluluğu için kaçıp gitmesi yeter mi insanın mutlu olmasına?
Bir başkasının kara günleri üzerine mutlu bir hayat kurulabilir mi? Mutluluğu doğuran yalnız sevginin insana tattırdığı hazlar değildir; aynı zamanda gönlün huzura kavuşmasıdır.
Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik
Ben bu devrin cocuguyum, inancsizligin ve kuskunun cocuguyum, her zaman oyle oldum ve mezara kadar da oyle kalacagimi biliyorum.
Halkımızın,o büyük kitle itibariyle,bu Avrupalı Rus beyefendiler gibi şahsiyetini kaybetmiş hale gelmek istediğine cidden inanıyor musunuz?
bir Rus’u Avrupalı’ya çevirmek için liberallerin yaptığı gerçek bir kokuşmuşluktur.
İslâm milletleri de ancak Kur’an’ın yayılmasından sonra ortaya çıkmıştır.
Benim sözlerimde,sizin o eskinin beyefendileri için yazdığınız övgülerde olduğundan daha fazla gerçek vardır.
Sözlerimi şöyle bağlayayım: bilime evet,fakat aydınlanma için hiçbit Batı Avrupa kaynağına dönmemize gerek yok.
O,eserlerinde Rusların emellerinin evrenselliğini inkâr edilemeyecek bir biçimde ortaya koymuştur.Bu da ilerisi için büyük bir umut kaynağıdır.Benim düşüncelerim hayalden ibaretse,hiç olmazsa bir hayal Puşkin sayesinde sağlam temeller üzerine oturtulmuştur.
Bütün bunları yazan,sadece düşünce yoluyla değil,silahlı tarikat kamplarının arasında dolaşan,tarikatçılarla beraber ilahiler okuyan,dini mistisizmin yanına Kur’an’dan dini mısralar koyan bir Müslüman değil midir?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ayrıca Puşkin,o devresinde yarattığı diğer eserleriyle halkın arasından seçtiği birçok olumlu karakteri gözlerimizin önüne seren ilk Rus yazarı olmuştur.
Gogol: Puşkin,olağanüstü bir değer ve belki de Rusya’nın içinde doğmuş tek değerdir. der.
Puşkin’in başka milletlerin yetenekleriyle bir bütün haline gelebilme özelliğine değinirken,Shakespeare’nin ya da Schiller’in evrensel önemini küçümsemek istemedim.Sadece Puşkin’in şaşırtıcı yeteneğinin bizim için çok önemli olduğunu ve ileriyi görmemize yardım etmesi gerektiğini belirtmek istedim.
Önemli olan sadece evrensel anlayış değil,başka bir milletin dehası olarak ortaya çıkabilme yeteneğinin şaşırtıcı kusursuzluğudur.
Mutluluğu doğuran yalnız sevginin insana tattırdığı hazlar değildir; aynı zamanda gönlün huzura kavuşmasıdır.
Başarı ve iyi günler umuduyla
Korkmadan geleceğe bakarım
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Daha gencim, hayat güçlü kuvvetli damarımda.
Ya beni bekleyen ne? Hep acı, yine acı, yine acı
Karıncalar karınca yuvasının kurallarını bilir, bal arısı arı kovanının kurallarını bilir; fakat insan, insan toplumunun kurallarını bulamamıştır
Puşkin bize, sevimli olmak için iyi olmak gerekmediğini ve ünvanın tüm günahları gizlediğini, daha doğrusu affettirdiğini gösterir.
Kendini net bir şekilde ifade edemez çünkü ifade edeceği bir şey yoktur. Hayalet gibi bir adamdır, gerçek bir varlık olmaktan çok, gerçek bir varlığın gölgesi gibidir.
Sosyal statüsünün sağladığı bu güvence olmadan birey toplumdan soyutlanır ve manevi kuvvetine terkedilir. Kendi kendine yine ben neyim diye sorması gerekir. Hem maddi hem manevi anlamda kendi bireyselliğine çekilir.
Geleneksel değerlerin ve toplumsal yapıların aşınması bireyleri yalnızlığa ve tatminsizliğe iter.
Kapitalist dünyada birey, toplumla tek başına yüzleşir, herhangi bir aracı bulunmaz, yabancılar arasında bir yabancıdır, muazzam sayıdaki ben-değil ler karşısında tek bir ben dir. Bu durum bir yandan güçlü bir özfarkındalığı ve kibirli bir öznelliği tetiklerken bir yandan da kafa karışıklığı ve terk edilmişlik duygusuna yol açar.
Tüm arzulardan arındım; halimden memnunum.
Gücümün farkındayım ve bunu bilmek
Bana yeter

Puşkin

Beni korkutamaz bir zalimin hükmü.

Puşkin

Şunu da bilin ki (tarihi incelersiniz göreceksiniz) bir milletin gönlünde yer eden kutsal ülkü, yüzyıllar geçip de gevşemeye, zayıflamaya yüz tutunca, o millet yaşama gücünü de yitiriyor demektir.
Bir milletin ahlak ve din ülküsü güçsüz düştüğü anda insanlar pusulayı şaşırır, ondan sonra da yalnız ve yalnız karınlarını doyurmak için bir araya gelmeye bakarlar.
Kişi ahlaki ile toplum ahlakı aynı şeyler değildir. Onun için de fertlerin kişisel olgunluk katına ulaşmaları hiçbir zaman bir toplumu olgun kılmaya yetmez.
Tanrılığa özenen faniler. Tanrılar gibi halkın tepesine tünemiş, halkın yaratıcı gücünü, emellerini hiçe sayıp tapınaklara kapanmış, kapalı kapılar ardında zıvanadan çıkmış insanlar.
Evet, halk kabadır ama hepsi değil beyler, hepsi değil!
Bir toplumun olgunluğa ermesi toplumun siyasal kurumlarının olgunluğuna çok büyük bir ölçüde bağlıdır.
Bu parmaklar kalem tuttukça bu ağız konuşacaktır.
Ne zamandan beri devlet adamlarının aklına güveniyorsunuz siz?
Meclislere mi güveniyorsunuz yoksa?
Bu halk neler çekmedi!
İnsanın kendi mutluluğu için kaçıp gitmesi yeter mi insanın mutlu olmasına?
Bir başkasının kara günleri üzerine mutlu bir hayat kurabilir mi insan? Mutluluğu doğuran yalnız sevginin insana tattırdığı hazlar degildir; aynı zamanda gönlün huzura kavuşmasıdır.
Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma.
Daha gencim, hayat güçlü kuvvetli damarımda.
Ya beni bekleyen ne? Hep acı, yine acı, yine acı! Puşkin
Eğ başını önüne, mağrur kiși, ilkin gururunu ayaklar altına al! Eğ başını önüne, tembel adam, ilkin kendi yurdunda çalışmaya bak! Halkın hikmetine, adalet anlayışına uyan çözüm yolu budur. Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne senin dışında ne de başka ülkelerdedir: İlkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın
Başkasının mutsuzluğu üzerine mutlu bir hayat kurulabilir mi? Dostoyevski, acımasızca ve adaletsizce zulmedilmiş bir varlığın, hatta bu çok ehemmiyetsiz bir varlık dahi olsa, acıları üzerine bir mutluluk mabedinin kurulabilmesi mümkün mü diye sorarken tümüyle Ivan Karamazov’un ağzından konuşmaktadır.
O soyut düşüncelerin adamıdır, dur durak bilmez bir hayalperesttir ve hayatı boyunca da hep öyle olmuştur.
”Hiçbir umut yok mudur? ”
Karıncalar karınca yuvasının kurallarını bilir,bal arısı arı kovanının kurallarını bilir,insan insan toplumunun kurallarını bulamamıştır.
Başkasını paralamakla olacaksa, ben mutluluğu istemiyorum!
Mutluluğu doğuran yalnız sevginin insana tattırdığı hazlar değildir;aynı zamanda gönlün huzura kavuşmasıdır.Ardında şerefsiz, merhametsiz, insanlığa uymayan bir davranışın hatırası yatan gönül nasıl kendi kendinden hoşnut olabilir? İnsanın kendi mutluluğu için kaçıp gitmesi yeter mi insanın mutlu olmasına? Ne biçim mutluluktur o ki, bir başkasını tahtsız kılmadan var olamıyor?
Seni seviyorum.
Nerdedir bu gerçek?
Ardında şerefsiz, merhametsiz, insanlığa uymaz bir davranışın hatırası yatan gönül, nasıl kendi kendinden hoşnut olabilir?
Halktan ayrı düşmüşlerdi çünkü; halkın sırtından geçinen insanlardı.
Ve eğer inanç varsa, umut da vardır.
Gözü olan görür; gözleri yalnız hayvanlık örneği arayanlar tabii bir şey görmezler.
Günah pis bir kokudur, güneş doğunca silinir gider.
Henüz gencim ve hayat dolu içim,
Oysa ne var önümde? Acı, acı, acı.
Üzüldüm, çünkü gerçekleşmesine hizmet ettiğim düşüncenin sokağa düşürüldüğünü gördüm.
Halkın bilincine inan. Halk bilincinin gösterdiği yolun dışında kurtuluş yolu arama, kurtulacaksın.
Tüm arzulardan arındım; halimden memnunum,
Gücümün farkındayım ve bunu bilmek
Bana yeter
Sanma ki hayat sana kar­şılıksız sunulmuş bir armağandır.
Ben gerçeği bulduktan, gerçeğin inandığım şey olduğunu bildikten sonra, âlem gerçeği görmemekte diretirmiş, âlem burun kıvırıp beni alaya alırmış, umurumda mı?
Sabırsız kişi kurtuluş yolunu her şeyden çok dış görünüşe yakın olaylarda arar.
Yalnız aydın toplumların tarihi olur.
Kişi ahlâkı ile toplum ahlâkı aynı şeyler değildir. Onun için de fertlerin kişisel olgunluk katına ulaşmaları hiçbir zaman bir toplumu olgun kılmaya yetmez.
Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin
Ne biçim mutluluktur o ki başkasını mutsuz kılmadan var olamıyor?
Bir milletin dini inançları ne gibi bir kalıba dö­külürse, o milletin siyasal yapısı da ona uygun gelişir, onun gerektirdiği biçimlere girer.
İnancın olduğu yerde umut vardır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir