İçeriğe geç

Polisiye Bir Öykü Kitap Alıntıları – Imre Kertesz

Imre Kertesz kitaplarından Polisiye Bir Öykü kitap alıntıları sizlerle…

Polisiye Bir Öykü Kitap Alıntıları

İnsan böyle kötü olabilmek için bir şeye inanmak zorundadır.
Öbür dünya diye bir şeyin, yeniden dirilme­nin olmadığını biliyor musun yalnızca bu yaşamımı­zın olduğunu ve onu kaybettiğimiz takdirde, kendimizi de kaybedeceğimizi biliyor musun? Biliyor musun?
İnsan bir güce karşı çoğu kez gücü kendisi elde etmek için savaşır.
Önce güç, sonra yasa.
İnsan böyle kötü olabilmek için bir şeye inanmak zorundadır.
Toplumdan korkuyordu;çünkü hep söylediği üzere,toplumun katledici yasalarını biliyordu.
Her şey mantığa bağlıdır. Olayların kendisinin ise önemi yoktur
İnsan savasmaya karar verdiğinde ne için savaştığını bilmelidir.
Elbette yaşamak da bir tür intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Ama en azından okulda sana yalan söylediklerini biliyor musun? Öbür dünya diye bir şeyin, yeniden dirilmenin olmadığını biliyor musun?.. Yalnızca bu yaşamımızın olduğunu ve onu kaybettiğimiz takdirde, kendimizi de kaybedeceğimizi biliyor musun? Biliyor musun?!
Ama bazı durumlar var ki, mutlu olmak… yalnızca mutlu olmak ve başka hiçbir şey olmamak… ikiyüzlülükten başka bir şey değil.
Elbette yaşamak da bir tür intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Kalbimin çevresinde tuhaf bir soğukluk hissediyordum.
Kendi gölgenin üstünden atlayıp geçemezsin
Konuşmak zorundayım. Yalnızca konuşmaktan da fazlası. Harekete geçmeliyim. Yaşamama değecek bir yaşam sürmeyi denemeye cesaret etmeliyim.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Var olmama. Var olmayanlar toplumu. Dün sokakta var olmayan bir insan, var olmayan ayağıyla var olmayan ayağıma bastı
Elbette yaşamak da bir intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Belli durumlarda intihar kabul edilemez. Yani perişan haldekilere karşı bir saygısızlık.
İntihar düşüncesi akşama doğru geliyor, tarifeye uygun olarak. Bu saatlerde en çekici halini alıyor. Güneşin inmesiyle birlikte cazibesi artıyor; sıcak, lenf gibi derinin altına nüfus ediyor, kasları yumuşatıyor, iç organlarımı ayağa kaldırıyor, kemiklerimi ufalıyor ve tatlımsı bir tiksintiyle dolduruyor beni, ona izin vermek ise iğrenç bir zevk. Onu yalnızca bir şeyle geri püskürtebilirim; anneme duyduğum kaygıyla karışık sevgimle.
Burjuva, Yahudi, dünya kurtarıcısı, hepsi aynı şey. Hepsi yalnızca gerginlik istiyor.
Ben de uslu uslu öğrenimimi bitireceğim, bir aile kurup çoluk çocuğa karışacağım, vergimi ödeyip bahçemde çiçek yetiştireceğim, öyle mi?.. Kısacası, zamanla mutlu ve dengeli bir mahkum olacağım düşüncesi, benim yalnızca nefret duymama değil, aynı zamanda dişlerimi göstermeme yetiyor da artıyor bile.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Biliyor musun, hedefi olan her gruplaşma, hiçbir şeyden haberi olmayan maşalara gerek duyar. Bu maşalar, kahraman olarak adlandırılsa da ve bazıları için-hep yalnızca az sayıdakiler İçin- belki gezinti yollarında anıtlar dikilse de, yine de birer maşadır onlar.
Elbette yaşamak da bir tür intihar; yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Kaydedilmiş kişi er ya da geç şüpheli kişiye dönüşecekti, buna hiç kuşku yoktu.
Başka bir şey isteyen, Yahudi’dir. Yoksa niçin başka bir şey istesin ki?!
“İnsan savaşmaya karar verdiğinde, ne için savaştığını bilmelidir. Yoksa bunun bir anlamı olmaz.”
“Çünkü herkesin mutsuz olduğu bir durumda, biz mutlu olamayız.”
“Elbette yaşamak da bir tür intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.”
“Bizi zaten yalnızca kara toprak bekliyor.”
“İnsan da her yerde insandır, ne türden olursa olsun.”
“ Ben varım. Buna hala yaşam denilebilir mi? Hayır, yalnızca biyolojik bir yaşam. Göründüğü kadarıyla varoluşçuluk felsefesini artık yalnızca bir tek felsefe izleyebilir: var olmamacılık. Yani var olmamanın içinde varoluşun felsefesi.”
İnsan savaşmaya karar verdiğinde, ne için savaştığını bilmelidir. Yoksa bunun bir anlamı olmaz. İnsan bir güce karşı çoğu kez gücü kendisi elde etmek için savaşır. Ya da güç kendi yaşamını tehdit ettiği için.
Bizi hala insanların yasalarına bağlayan her şeyi artık bir yana bıraktığımızı fark etmiş ve artık kendimizden başka kimseye güvenemeyeceğimizi anlamıştım.
Ama şu anda kaderin rolünü biz üstlendik, yani kendi kendimize güveniyoruz.
Sonra sözler geliyor. Şey, bir de sorular. Saldırır gibi.
tek kelimeyle karanlıkta yolumuzu bulmaya çalışıyorduk.
Körleşmekten, aldatıcı umuttan, bir algı gibi var olmaktan ve kamçı bir gün vurmadığında ne kadar iyi durumda olduklarını iç çekerek söyleyen damgalılardan nefret ediyorum Kendimden de nefret ediyorum, özellikle kendimden
Hayatım tehlikede değil, dedim, ama onu bir türlü olduğu gibi kabul edemiyorum. Böyle olacağına, ona hiç sahip olmamayı yeğlerim, dedim.
Mantığın sınırlarını nerede çektiğini bilmiyorum, baba.
Gerçeklerde, Enrique. Her zaman yalnızca gerçeklerde.
Yalnızca ileriye doğru bakanlar var. Bunlar şanslılar, onları hep kıskandım.
Ama bazı durumlar var ki, mutlu olmak yalnızca mutlu olmak ve başka hiçbir şey olmamak ikiyüzlülükten başka bir şey değil.
Daha önce de söylemiştim ve yine söylüyorum: Ruhtan anlamam, en az da kendi ruhumdan anlarım.
Sohbetler yeterli olmuyor, sözcükler hiçbir şeyi açığa çıkartmıyor. Bir şey düşünmem gerek. Ama ne?
Toplumdan korkuyordu, çünkü hep söylediği üzere, toplumun katledici yasalarını biliyordu.
Konuşmak zorundayım. Yalnızca konuşmaktan da fazlası: Harekete geçmeliyim. Yaşamama değecek bir yaşam sürmeyi denemeye cesaret etmeliyim.
. . . Evet, suskunluk hakikattir. Ama sessiz olan bir hakikat ve konuşanlar haklı çıkacaktır.
Ben varım. Buna hala yaşam denilebilir mi? Hayır, yalnızca biyolojik bir yaşam.
Günlerimden söz etmek: imkansız. Planlardan: Yok böyle bir şey. Umutlarımı yok ettiler, geleceğimi yok ettiler, her şeyi yıktılar.
İnsan da her yerde insandır, ne türden olursa olsun.
Eh, biz zaten dayanışma içindeyiz, öyle değil mi? Yalnızca burada bizde değil, bütün dünyada.
Onlar için en iyisini istiyoruz, onları pislikten kurtarmak istiyoruz, onlar için düzen istiyoruz, ki onlarla gurur duyabilelim!

Ama buna rağmen düzeni istemiyorlar.

Bahane uydurduğumu sanmayın. Artık gerçekten umurumda değil.
Eğitimi tamamladım, beynimi yıkamışlardı. Ama yeterince değil, kesinlikle yeterince değil.
Martens’in gözünde dünya gerçeklik olmuş bir ucuz roman gibi görünüyor olmalıydı.
Elbette yaşamak da bir tür intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Göründüğü kadarıyla varoluşçuluk felsefesini artık yalnızca bir tek felsefe izleyebilir: var olmamacılık. Yani var olmamanın. İçinde varoluşun felsefesi.
Benim için dünyayı tersine çevirdin, baba Beni öldürmezlerse, ben kendimi öldüreceğim. Belki önce seni, baba
İnsan savaşmaya karar verdiğinde, ne için savaştığını bilmelidir.
Elbette yaşamak da bir tür intihar: Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Diaz, koyu kahverengi gözleri olmasına ve bunlarla özel bir şey yapmamasına rağmen, rahatsız edici biçimde bakabiliyordu. Demek istediğim, onları kısmıyordu, gözkapaklarını kırpıştırmıyordu, dik dik bakmıyordu, öylesine insana bakıyordu. Ama yine de rahatsız ediciydi.
“Hayal kurma, baba, yakında öleceğiz !”
“Sen delirmişsin, Enrique ! Yaşamı düşün !.. Dünyayı düşün ! “
Körleşmekten, aldatıcı umuttan, bir algı gibi var olmaktan ve bir gün kamçı yemediklerinde ne kadar iyi durumda olduklarını iç çekerek söyleyen damgalılardan nefret ediyorum
İnsan savaşmaya karar verdiğinde, ne için savaştığını bilmelidir. Yoksa bunun bir anlamı olmaz.
Yalnızca mutlu olmak ve başka hiçbir şey olmamak ikiyüzlülükten başka bir şey değil.
Sohbetler yeterli olmuyor, sözcükler hiçbir şeyi açığa çıkartmıyor. Bir şey düşünmem gerek. Ama ne?
Korkunç şeyler, günümüzde artık normal dünya düzenine ait olmalarına rağmen, beni hasta ediyorlar. Bense daha bir şeyler yapmak istiyorum!
Yaşamak da bir tür intihar. Yalnızca dezavantajı şu ki, korkunç uzun sürüyor.
Göründüğü kadarıyla varoluşçuluk felsefesini artık yalnızca bir tek felsefe izleyebilir: var olmamacılık. Yani var olmamanın içinde varoluşun felsefesi.
Yapmak zorunda olduğum şeyi yapabilmek için yönümü bulmaya ve rolüme alışmaya çalışıyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir